eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > Diğer > Türkiye'de ve Dünya'da Futbol
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Eko-Spor: Süper Lig özelleştirilebilir mi?

 Cevapla Cevapla Sayfa  123 7>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Konu: Eko-Spor: Süper Lig özelleştirilebilir mi?
    Tarih: 13/Eki/2008 saat 10:32

Bügünkü Dünya gazetesinde güzel bir analiz var. Analizi şemalarla anlatmışlar, imkanı olana gazete bayinden gazetenin kendisini alarak konuyu şemalarla takip etmesini tavsiye ederim. Haberin web versiyonunda şema yok ne yazık ki.

 
 
 
Futbolumuza yeni bir yapılanma önerisi ( I )
Tuğrul AKŞAR
13.10.2008 - 09:22



Geçen haftaki yazımızda futbolumuzun genel bir röntgenini çekmiş; içinde bulunduğumuz kısır ve başarısız yapıyı analiz etmiştik. Bu hafta ise futbolumuzun Avrupa ve Dünya futbolundan daha fazla pay alabilmesi için nasıl bir yapılanmaya yönelmesi gerektiği üzerinde durmaya çalışacağız. Çünkü, bugünkü futbol yapılanmamız başarı üreten bir yapıdan daha çok statüyü koruyan ve sorun üreten bir özelliğe sahip. Aslında günümüz futbolunun geldiği endüstriyel aşama, zaten futbolun yeniden yapılanmasını zorunlu kılıyor. Her şeyden önce futbolun ticarileşmesinin getirdiği parasal akım, futbol pastasının finansal büyüklüğünü sürekli ve istikrarlı bir şekilde artırmayı gerektiriyor. Futbol pastası büyüdükçe yarattığı dışsal etkiyle katma değer artıyor. Katma değer arttıkça futbola akan para daha fazlalaşıyor. Bu bağlamda futbolun patronu konumundaki Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF) bu parasal ve ticari döngü içinde endüstriyel dinamikleri iyi çalıştırması, o ülke futbolunun gelişimini hızlandırıyor. Bu nedenle futbolun yönetsel yapılanışının dışında Avrupa'da iktisadi ve mali olarak federasyonların farklı bir yapılanma içine yöneldiklerini görüyoruz.  İngiltere, Almanya ve Fransa gibi majör liglerde futbolun idari yapılanışının dışında, ayrıca bir iktisadi ve mali  yapı bulunuyor. Bu ayrı organizasyon genelde anonim şirket olarak örgütlenmiş, ilgili ülkelerin ticaret hukuklarına göre faaliyetlerini devam ettiren, iktisadi ve mali yapılar olarak karşımıza çıkıyor.

Türk futbol üstyapısının yeniden yapılanmasına alternatif model

Bu ayrık iktisadi ve mali oluşum, ligin parasal değerinin artırılması; futbol pastasının daha da büyütülmesi; satış ve pazarlamanın hızlandırılması gibi asli konularda etkinliğini sürdürüyor.

Biz ise bu yapıya ilaveten UEFA ve FIFA ile de uyum içinde ayrı bir yapıyı daha eklemek istiyoruz.  Hukuk yapılanmasından söz ediyoruz.

Doç.Dr. Kutlu MERİH ile birlikte Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) olarak yaptığımız çalışmaların sonucunda önerdiğimiz ve Futbol Yönetimi isimli kitabımızda da genişçe detaylarıyla üzerinde durduğumuz bu modelin örgütsel şemasını aşağıda dikkat ve değerlendirmelerinize sunuyoruz.

Yeni yapılanmamızda veya diğer deyimle yeni yapılanma modeliyle, eskinin statükocu ve tüm görevleri kendisinde toplamış, klasik yönetim organizasyonun yerini, daha dinamik, daha katılımcı, daha şeffaf, daha demokratik, daha fonksiyonel ve profesyonel kadrolardan oluşan  güçler ayrılığı ilkesine göre konumlandırılmış yeni bir örgütsel yapı alıyor. Bu yapılanma aynı zamanda daha fonksiyonel ve matris bir yapılanmayı beraberinde getiriyor. Yeni örgütsel yapı temelde seçilenler ve profesyonellerden oluşuyor. Stratejik üst yönetim kararlarını alacak kurulları oluşturacak Futbol Üst Yönetim Kurulu üyeleri seçimle gelirken; bu kurul futbol yapılanmasını oluşturan diğer kurulları profesyonel kadrolardan oluşturur. 

Şimdi modelimizin yapılanmasına geçelim:

Yeni yapılanmanın en üst yönetim ve seçim organını yine eski yapıda olduğu gibi Genel Kurul oluşturuyor. Genel Kurul genel seçici özelliğinin yanı sıra, atamanın da başını oluşturuyor. Genel Kurulun yeni yapısından birazdan söz edeceğiz. Genel Kurul'un belirlediği yeter sayıda Futbol Üst Kurulu üyeleri futbolu güçler ayrılığı ilkesine göre yönetme sorumluluğuna sahip, yeni bir oluşum.  Futbol Üst Kurulu, futbol otoritesini yönlendiren, denetleyen ve atayan bir yapıdır. Bu kurul Futbol Hukuk Kurulu dışındaki tüm kurullara doğrudan müdahale edebilir, hesap sorabilir, denetleyebilir. Kurulların yıllık faaliyetlerini gözler, denetler. Futbol Üst Kurulu aynı zamanda Federasyon başkanını  Lig İdari Kurulu üyeleri arasından seçer ve atar. Bu Kurula, Genel Kurulca seçilen yeterli liyakata sahip, yeter sayıdaki Futbol Üst Kurul üyeleri, Türk futbolunu;

1.İktisadi ve Mali,

2.İdari (Federasyon),

3.Hukuksal ve

4.Sosyal Güvenlik olarak

yönetme sorumluluğu ve fonksiyonuna sahip olacaklardır. Bu dörtlü yapılanmanın her biri birbirinden bağımsız ama hepsi Futbol Üst Kuruluna bağlı olarak görev yapacak yönetsel yapılardır. Bu bağımsız yapılar içerisinde diğer üç yönetsel yapıdan temelde farklılık gösteren en farklı yapı Futbol Hukuk Kurulu yapısıdır. Tahkim Kurulu, Merkez Hakem Kurulu, Profesyonel Disiplin Kurulu ve diğer operasyonel kurullardan oluşan bu yönetsel yapı, bir yandan Futbol Üst Kuruluna bağlıyken, diğer taraftan da doğrudan UEFA ve FIFA'ya bağlı çalışacaktır. Futbol Hukuk Kurulu bu yönetsel yapılanmasıyla, futbolun yönetiminde;

"Kulüplerin kulüplerle,

"Kulüplerin federasyonlarla,

"Oyuncuların kulüplerle olan hukuksal sorunlarını karara bağlamak,

"Maçlara hakem atamalarını gerçekleştirmek,

"Gözlemci ve diğer hukuksal operasyonel kadroların oluşturulmasını sağlamakla görevli ve sorumludur.

Lig İdari Kurulu (Federasyon), bu oluşum içinde futbolu yönetsel anlamda sevk ve idare eden bir kuruldur. Lig İdari Kurulu üyeleri Futbol Üst kurulu tarafından belirlenir ve kulüplere burada eşit oranlarda temsil olanağı sağlanır. Lig İdari Kurulu bir anlamda kulüpler birliğinin en üst oluşumudur. Bu yapılanma içerisinde yer alacak kurul üyelerinin görev süreleri, Genel Kurulca gerçekleştirilecek seçimlerle sınırlıdır. Federasyon başkanını doğrudan Lig İdari Kurulu üyeleri içinden Futbol Üst Kurulu seçer ve başkan bir yandan Lig İdari Kurulu'na diğer yandan doğrudan Futbol Üst Kuruluna sorumludur.

Lig İdari Kurulu genel olarak,

1.Liglerin organizasyonundan,

2.Futbolun yönetsel sevk ve idaresinden,

3.UEFA ve FIFA ile entegrasyon ve  koordinasyondan,

4.Amatör futbolun organizasyonundan,

5.Kadın futbolunun organizasyonundan,

6.Dünya Kupası, Avrupa kupası, UEFA ve Şampiyonlar Ligi Organizasyonlarına iştiraklerin düzenlenmesinden,

7.Diğer Avrupa ligleriyle iletişim ve koordinasyondan sorumludur.

Futbol Hukuk Kurulu, geçmiş yıllardaki şaibe, spekülasyon ve duyumlar gibi futbolu olumsuz etkileyen olumsuzlukları ortadan kaldıracak ve tam bağımsız olarak çalışacak, her biri görevin gerektirdiği liyakat ve kalifiye özelliklere sahip hukukçulardan ve eski hakemlerden oluşan bir yapıyı ifade ediyor. Futbol Hukuk Kurulu üyeleri bu özellikleri gözetilerek, Futbol Üst Kurulu tarafından tayin olunurlar ama diğer kurulların aksine sadece Futbol Üst Kuruluna değil aynı zamanda doğrudan UEFA ve FIFA'ya karşı da sorumlu olarak çalışırlar. Bu kurula üyeler Futbol Üst Kurulu tarafından seçilmelerine karşın, yasalara, tüzüklere, yönetmeliklere aykırı eylemleri saptanmadığı sürece görevden alınmaları mümkün değildir. Bu kurula atanan yöneticiler, Genel Kurul seçimlerinin dışında yedişer yıl süreyle görev yaparlar, görev süresi biten aday, ikinci kez yeniden seçilemez. Bu üyeler üzerinde herhangi bir siyasi baskı kuracak yapılanmaya gidilemez. Siyasi iktidar, kurul üyelerini yönlendiremez, görev yer ve sorumluluklarını değiştiremez.

Futbol Hukuk Kurulu temelde genel olarak;

1.Kulüplerin kulüplerle,

2.Kulüplerin federasyonlarla,

3.Oyuncuların kulüplerle olan hukuksal sorunlarını karara bağlamak,

4.Maçlara hakem atamalarını gerçekleştirmek,

5.Gözlemci ve diğer hukuksal operasyonel kadroların oluşturulmasını sağlamak, 

6.Kulüplerin UEFA Kriterlerine uyumunu denetlemek ve gözetiminin gerçekleştirmek gibi görev ve sorumluluklara sahip olacaktır.

Süper Lig A.Ş., futbolu iktisadi ve mali anlamda yönetecek yapılanmayı temsil ediyor. Şirket futbol endüstrisinin gelişiminden daha fazla pay alarak futbol pastasını büyütmek ve bu şekilde Türk futbolunun gönenç düzeyini artırmayı amaç ediniyor. Doğal olarak anonim şirket şeklinde örgütlenen bu yapı, futbol otoritesinin yönetsel etkinliklerini, finansal gelire dönüştürmeyi amaçlıyor Bu nedenle şirket olarak örgütlenir. Kâr maksimizasyonu ile rant maksimizasyonunun optimal dengesini kurarak, faaliyetlerini sürdürür. Bir yandan Süper Lig'in satış ve pazarlamasını yaparken,  diğer yandan sosyal sorumluluk gereği, kazanılan gelirlerin, futbol kalitesini yükseltecek, rekabeti artıracak şekilde dengeli dağıtımını sağlar. Süper Lig'in marka değerinin pazarlanması, yeni ticari kontratların yapılması, finansal olanakların yaratılması temel görevlerindendir. Süper Lig A.Ş. aynı zamanda naklen yayın kapsamında ki gelirleri kulüplere dağıtırken, diğer yandan haksız rekabete izin vermeyecek ve kulüplerin gelirlerinde yıllar itibariyle dalgalanmaları önleyecek bir finansal yapıyı da kurar. Bunu şu şekilde gerçekleştirir. Her sezon itibariyle dağıtılacak gelirin belirli bir yüzdesi (%5'i geçemez) kulüplere dağıtılmayıp, her kulüp adına, Süper Lig A.Ş'nin yönlendireceği bir bankada açılacak hesaplara yatırılarak, rezerv fon olarak saklanır. Bu fonun amacı, örneğin bir sezon ligi iyi derecede tamamlayan bir kulübün, bir sonraki sezon daha aşağıda bir dereceyle ligi tamamladığında, gelir kaybına uğramamasını sağlamak, finansal sıkıntı içine girmemesi için, bir nevi kötü gün parasını oluşturmaktadır (kumbara gibi). Bu şekilde sportif performans kaybının, finansal performans kaybına neden olmasının önüne geçilmiş olur. Bu şekilde Süper Lig A.Ş. iktisadi anlamda bir yandan futbol pastasını büyütecek her türlü etkinliği oluşturmaya çalışırken; diğer taraftan elde olunan bu gelirin dengeli bir şekilde dağıtımını da sağlar. Türk futbolunun rekabetçi dengesini yükselterek, kalitesini artırmaya; haksız rekabeti önleyerek, kulüpler arasındaki finansal kutuplaşmayı engellemeye olanak sağlayıp teşvik, şike, rüşvet, bahis gibi futbolun bağışıklık sistemini zayıflatan anti-futbol öğelerinden futbolu korumaya çalışır.

Süper Lig A.Ş.'nin sezon sonunda yıllık faaliyetleri Futbol Üst Kurulu tarafından denetlenir, ibra edilir ya da edilmez. Yıllık büyüme oranları, şirketin temel başarı kriteridir.

Süper Lig A.Ş. tamamıyla profesyonel kadrolardan oluşur. Yönetim kuruluna bağlı bir Genel Müdür tarafından sevk ve idare olunur.

Sosyal Güvenlik Kurulu futbolu yaşatan, üreten ve oynayan temel aktörün yani  oyuncuların geleceklerini güvence altına alacak, sakatlıklarında onlara sosyal güvence sağlayacak, emekliliklerini  organize edecek bir kuruldur. Bu kurul aynı zamanda, Uluslararası Profesyonel Futbolcular Birliği'ne yani  FifPRO'ya (The Fédération Internationale Des Associations de Footballeurs Professionels) ile de doğrudan bağlantılı çalışabilecek bir yapılanış ve örgütlenme içinde olacaktır. Kurul üyeleri yine Futbol Üst Kurulu tarafından seçilir. 

Futbol otoritesini oluşturacak ve yönetecek yöneticileri seçen değil atayan bir yapı var karşımızda. Burada Genel Kurul yine futbolun en üst yönetim organı olarak varlığını devam ettiriyor. Kurul bu görev ve fonksiyonlarını sürdürürken; yeni düzenleme içinde yapısını değiştirmek ve üye sayısını tüm futbol kesimlerini daha fazla temsil edecek şekilde artırmak gerekmektedir. Bu, Süper Lig'in yanı sıra özellikle amatör futbol, kadın futbolu hatta profesyonel liglerde takımı olmayan bölgelerin temsilcilerinin bile katılımının sağlanacağı ve en geniş toplumsal uzlaşmanın gerçekleşebileceği bir yapılanma olmalıdır.

Genel Kurul'un yeniden yapılanmasına ilişkin son TFF değişiklikleriyle önemli bir yol kat edilmiş olmakla birlikte; buradaki temel amaç 49 yıllık profesyonel futbol tarihimizde büyükler ekseninde şekillenen ve onları koruyan kollayan, futbol kalitesi ve rekabetçi dengesi düşük sistemden uzaklaşmaktır.

Biz futbolu, futbolun asıl sahiplerince yönetilmesi ve denetlenmesini temel bir felsefe olarak kabul ediyoruz. Ancak futbolun yönetim ve denetiminde, kurumsal ilişkilerin kurulmasında, yönetişiminde entelektüel katkının sağlanabilmesi açısından futbol eğitim ve öğretimi içinde olan kurumlar ve kişilere de mesleki unvan ve toplumsal statüleri ne olursa olsun bakılmaksızın  bu kurulda yer verilmesi gerekmektedir. 

Bu yapılanma içinde önerdiğimiz sayılar şüphesiz ki, değişebilir, değiştirilebilir. Biz sadece bir tartışma yaratmak istiyoruz.

Genel Kurulun çalışma tarzı ve örgütlenmesi de değiştirilebilir. Genel Kurulda kişilerin, kulüplerin, kurumların, mesleki örgütlerin, siyasetin etkisini minimize edecek bir çalışma anlayışı ve örgütlenme yapısı acilen oluşturulmalıdır. Bu yapılanmanın sağlanabilmesi ve delege yönlendiriminin önüne geçilebilmesi için Genel Kurul tüm kurulları atamamalıdır. Tüm kurulların Genel Kurul tarafından belirleniyor olması, çıkar gruplarının futbol üzerindeki etkisini daha artırmakta ve iştahlarını kabartmaktadır.

Kaldı ki, bizim önerdiğimiz model içerisinde zaten liyakat, basiret, beceri gibi özellikler ön plana çıkacağı için profesyonellik ağır basmaktadır.

Futbol Üst Kurulunun oluşumu

Genel Kurul futbolun üst organı  ve parlamentosu olarak çalışarak, burada önerdiğimiz "Futbol Üst Kurulu" üyelerini seçmelidir. Futbol Üst Kurulu Genel Kurulca seçilecek üyelerden oluşturulduktan sonra bağımsız yapısıyla kendi seçim ve atamalarını yaparak, Türk futboluna yön vermelidir.

Bu yapısal değişim sürecinde Futbol Üst Kurulunda yer alacak üye sayısı, futbol yönetimi ve denetimi için gerekli toplantıları düzenleme, gerekli ve yeterli kararları alabilmeye olanak sağlayacak, geniş katılımcı yönetime olanak sağlayacak sayıda olmalıdır. Burada optimal sayı 15 civarında olmalıdır. On beş üye sayısı hem toplanma, hem karar alma, hem de geniş katılımı sağlamak bakımından optimal sayı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Futbol Üst Kurulunun asli görev ve fonksiyonları 

Futbol üst kurulu futbol parlamentosunun iktidarı, diğer deyimle hükümeti, kurul üyeleri de bakanlarıdır. Kurul futbolumuzun yönünün belirlenmesi, yönetilmesi, denetlenmesi, kalitesinin artırılması, futbol pastasının büyütülmesi amaçlarını edinmelidir. Aynı zamanda kurulun Türk futbolunun ve futbolcusunun gönenç düzeyinin artırılması ve dünya ve Avrupa'da hakkettiği yerlere getirilebilmesi misyon ve vizyonunu üstlenmiş bir örgütlenme olması zorunludur. Bu çalışma anlayışı ve felsefesi ile hareket etmek durumundadır. Futbol Üst Kurulu aynı zamanda "futbol sayıştayı" görevini de yapacaktır.  Üç yönetim organının da üstünde bir denetim ve yönetim organı olan Futbol Üst Kurulu denerim fonksiyonunu da yerine getirmek durumundadır.

Futbol Üst Kurulu temelde üç ayrı organın sevk ve idaresinden sorumlu olacaktır. Bu organlar;

1.Süper Lig'in iktisadi ve mali anlamda yönetilmesine olanak sağlayacak Süper Lig A.Ş., (İktisadi ve mali organ)

2.Liglerin düzenlenmesi, UEFA ve FIFA ile koordinasyonu  sağlayacak ve bir şekilde kulüpler birliği gibi çalışacak Lig İdari Kurulu-Federasyon (İdari Organ)

3.Futbolun kendi iç hukukunun  uygulanmasından sorumlu Futbol Hukuk Kurulu.

4.Sosyal Güvenlik Kurulu

Futbol Üst Kurulu yaptığı/yapacağı seçim ve atamalarla, bu kurulların çalışmalarını düzenleyecek ve belirleyecektir. FÜK (Futbol Üst Kurulu) seçim ve atamalarda tamamen liyakat, basiret ve beceri gibi profesyonel çalışma kriterlerine uygun ve uyumlu kişileri/yöneticileri seçerek atama yapacaktır. 

1.Süper Lig A.Ş.

Süper Lig A.Ş. temelde Türk futbol markasının değerinin artırılarak, futbol pastamızın büyütülmesi ve bunun rekabetçi dengeyi sağlayacak şekilde dağıtımını sağlamakla yükümlü olacaktır.  Süper Lig A.Ş. örgütsel yapılanması içinde en önemli görev Süper Lig A.Ş. Yönetim Kurulu'na bağlı olarak görev yapacak Genel Müdürün olacaktır.

Süper Lig A.Ş.'nin temel görev ve fonksiyonları:

"Süper Lig'in marka değerinin artırılması,

"Türk Futbolunun küresel pazarlama ve satışı,

"Bu amaçla finansal ve iktisadi kontratların yapılması,

"Naklen yayın  gelirleri anlaşmalarının sağlanması, bu gelirlerin dağıtımı ve düzenlenmesi.

2.  Lig İdari Kurulu-Federasyon

Lig İdari Kurulu (LİK) gerçek anlamda federasyon olarak görev yapacaktır. Bu yapılanma içinde Federasyon UEFA ve FIFA'nın da istediği gibi bir yandan FÜK'na, diğer taraftan  doğrudan UEFA ve FIFA'ya bağlı olarak çalışacaktır.

Federasyon asıl görev ve fonksiyonları itibariyle;

"Liglerin organizasyonundan,

"Sevk ve idareden,

"Kulüplerin koordinasyonundan,

"Türk futbolunun iktisadi, mali ve entelektüel yönden gelişiminden,

"UEFA ve FIFA ile koordinasyondan,

"Avrupa ve Dünya futbolu ile koordinasyondan,

"Diğer Avrupa ligleriyle iletişim ve koordinasyondan,

"Amatör futbolun organizasyonundan,

"Kadın futbolunun organizasyonundan,

"Dünya Kupası, Avrupa Kupası, UEFA ve Şampiyonlar Ligi organizasyonlarına iştiraklerin düzenlenmesinden sorumlu olacaktır.

3. Futbol Hukuk Kurulu

Futbol Hukuk kurulu yine FÜK'a ve de doğrudan UEFA ve FIFA'ya da bağlı olarak görev yapabilecektir. FHK esas itibariyle;

"Futbolun hukuk kurallarının düzenlenmesinden,

"Hukuksal problemlerin çözümünden ve karara bağlanmasından,

"Futbol maçlarına hakem  ve gözlemci atamalarından,

"Futbol kulüplerinin UEFA kriterleri kapsamında denetlenmesi ve gözetiminden,

"Futbolcuların lisanslarının düzenlenmesinden sorumlu olacaktır.

4. Sosyal Güvenlik Kurulu

Futbol otoritesi yapılanmasında son kurul Sosyal Güvenlik Kuruludur. Bu kurul bir yandan Futbol Üst Kuruluna bağlıyken, diğer yandan Uluslararası profesyonel futbolcular  birliği konumundaki FifPro'ya da bağlı olarak çalışır. Bu kapsamda bu kurul,

"Futbolcu Sağlık, Emeklilik,

"Sigorta Fonu

Konularında geleceği garanti altına almayı amaçlar.

Bu yapılanmayla futbolda "Güçler Ayrılığı" ilkesi de yaşama geçirilmiş oluyor. Futbol hukuk kurallarının düzenlenmesi, alınan kararların uygulaması ve sorunların hukuk kurulları aracılığıyla karara bağlanması temel uygulaması gündeme gelmektedir.

Burada karşımıza çıkacak en büyük sorun: Bu yapılanma ile FIFA ve UEFA tarafından Federasyonun özerk yapısının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı algılanması olabilir. Aksine bu yapılanma ile siyasetin ve diğer kurumların Futbol üzerindeki egemenliklerine son verilmeye; Türk futbolunun iktisadi ve mali büyüklüğünün  artırılması suretiyle marka değerinin yükseltilmesine; futbol dışı öğelerin futbola etkimesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. 

Burada en önemli şey; bu gelişim ve değişim projesinin UEFA ve FIFA'ya Türk Futbolun geleceği için yapıldığını; bu noktada siyasetin ya da başka bir kurumun federasyon üzerinde özerkliğe aykırı bir uygulama içine girmesi düşüncesinin bulunmadığını net olarak anlatmak olacaktır. Bu yapılanmayla futbolun özerkliği daha da artmış olacaktır. Türk futbolunun küresel markalaşma ve marka değerinin yükseltilmesine olanak sağlayacak dinamikleri harekete geçirebilecek, endüstriyel futbola uygun bir yapılanmadır burada kastedilen. Türk futbolunun sportif, iktisadi ve mali anlamda daha ileri noktalara taşınması amaçlanmaktadır. Bunun için de Türk futbolunun  içinde bulunduğu yetersiz ve haksız rekabet ortamından kurtulabilmesi, dengede rekabetin sağlanarak, futbol kalitesinin yükseltilmesi, teşvik, şike, rüşvet gibi futbol dışı öğelerin tamamen futbol dışına itilmesi mümkün olabilecektir.

Küresel futbol endüstrisinin gereklerini yerine getirecek ve dönüşüm dinamiklerini yakalayacak bu yapı, Türk futbolunun Avrupa ve Dünya futbol devleriyle de rekabet gücünü artıracaktır.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun Türk futbolunun yapısal sorunlarına çözüm bulabilme konusunda yeniden yapılanmaya yönelik olarak acilen "özel bir ekip" (task force) oluşturması ve bu oluşacak ekipte, tüm paydaşlardan geniş tabanlı bir katılımın sağlanması ve ulusal uzlaşmaya varılması gerekiyor. Bu platform futbolumuzda rekabeti arttıracak, kaliteyi yükseltecek, futbol pastasını büyütecek, futbol dışı öğelerin etkisini en aza indirecek bir çalışmayı kapsamalı.

Nitekim FIFA başkanı Sepp BLATTER,  2005 Ekim'inin sonunda FIFA kongresinde futbolu  tehdit eden önemli sorunları  irdelemesi amacıyla böylesi özel bir ekip meydana getirmişti. Buna göre üç çalışma grubu oluşturulması karara bağlanmıştı. Finans çalışma grubu (futbolun parası, ajanlar, transferler, birden fazla kulübe sahip olma, iddialar, suistimal); müsabakalarla ilgili çalışma grubu (takvim, bazı kulüplerin aşırı kazançları, müsabaka sayısı, futbol ve televizyon, hakemlik); ulusal kurumlar ve siyasal müdahalelerle ilgili çalışma grubu.

SONUÇ

Bugün futbolun ulaştığı endüstriyel düzey, artık futbol kulüplerinin ve futbol otoritesinin yeniden yapılanmasını zorunlu hale getiriyor. Klasik ve konvansiyonel yönetim anlayış ve yapılarıyla futbolu günümüzde yönetmek artık mümkün görünmüyor. Bu yapıda ısrar edenler, kısır döngü içinde sportif ve mali başarıdan her geçen gün uzaklaşıyor ve buna bağlı olarak futbol pastasından aldıkları pay  giderek düşüyor. Bu bağlamda bizim yukarıda önerdiğimiz model Türk futbolunun rekabetçi yapısını yükseltecek ve onu Avrupa ve Dünya futbolunda söz sahibi kılacak bir modeldir. Bu model dinamik olduğu kadar geniş katılım tabanına da sahip olduğu için daha demokratik bir yapılanıştadır. Ancak bu modelin hayata geçirilebilmesi ile Türk futbolu evrensel başarısını daha ilerilere taşıyabilecektir. Fakat bu modelin realize edilebilmesi, tamamen futbolun yeniden yasal olarak yapılandırılmasıyla mümkün olacaktır. Çünkü bugünkü mevcut yasal durum bu yapılanmaya izin vermemektedir. Mevcut statüyü tamamen değiştiren bu yapının hayata geçirilebilmesinin ikinci aşaması ise futbol kulüplerinin yeniden yapılanmasından geçmektedir. Bugün Premier Lig'de yer alan tüm kulüpler şirket şeklinde kurulmuşlardır ve bu nedenle orada çok farklı bir sermaye birikim modeli uygulanmaktadır. Ancak toplamda İngiliz futbolu yarattığı 3,2 milyar dolarlık gelirle dünyanın en büyük ligi olmasına karşın, orada da futbol kulüplerinden sıkıntısı olan, iflas eden kulüpler bulunmaktadır. Kulüplerin yeniden yapılandırılması ise ayrı bir yazı konusudur.

Yararlanılan kaynaklar:

Tuğrul AKŞAR, "Anadolu ve İstanbul Açısından Ligimizde İktisadi ve Mali Anlamda Rekabetçi Denge", http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ta044.htm

Tuğrul AKŞAR, "Anadolu ve İstanbul Açısından Ligimizde İktisadi ve Mali Anlamda Rekabetçi Denge", http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ta044.htm

Tuğrul AKŞAR- Kutlu MERİH, Futbol Ekonomisi, Literatür yay., 2006.

Tuğrul AKŞAR, Endüstriyel futbol, Literatür yayınları 2005.

Kutlu MERİH, "Futbolun Avrupalılaştırılması: AB Komisyonunun Futbolu Yeniden Yapılandırma Çalışmaları", http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod=1&url=uzman/km027.htm

Key Performance Indicators For Footbal Clubs" 2002;  Governance: A Guide for Football Clubs", December 2005;

Vision Europe, UEFA, Nyon, April, 2005.

Dr. Aylin SEÇKİN, Sloane Fayda Maksimizasyonu Modeli, EuroAsia, SportNews,  Ocak 2007/1.

Peter J.Sloane'in "The Economics of Professional Football: The Football Club as a Utility Maximiser", Scottish Journal of Political Economy.

John Goddard and Peter J. Sloane, "Economics of Sport",The Welsh Economy Labour market Evaluation and Research Centre.

Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 11/Kas/2008 saat 18:05
Süper Ligimiz Kaç Para Ediyor?

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

10.11.2008 - 09:23

Futbolun giderek endüstrileşmesi onu farklı bir parasal gelişim sürecine soktu. Futbol hızla endüstrileşirken ticarileşti ve çok ciddi para yaratan dev bir sektör haline geldi. Bu gelişim ve değişim sürecinin baş aktörü olan futbol kulüpleri de artık yüz milyon dolarlara ulaşan devasa bütçeleriyle sportif bir organizasyon olmaktan daha çok ekonomik kurumlar haline dönüştüler. Bu değişim sonucu ortaya "eko-sport" örgütlenmeler çıktı. Yani sportif bazlı ekonomik örgütler oluşumundan söz ediyorum. Sporun paraya çevrildiği; eğlencenin bir showbusiness'e dönüştüğü bir süreçten  bahsediyorum. Nitekim bu kulüplerin oluşturduğu ligler de bugün milyar dolarlara ulaşan gelirlere sahip durumdalar... 

İşte bu parasal gelişimin oyuncu-kulüp-ligler bazında istatistiki olarak değerlendirildiği  verilerinin yayınlandığı bir web sitesi bulunuyor. Bu site düzenli olarak tüm Avrupa ligleri ve oyuncularının bonservis bedelleri üzerinden yaptığı piyasa değeri çalışmalar ve buna ilişkin tablolar aşağıda sizlerin dikkatlerine sunuluyor. 

UEFA üyesi ülkelere ilişkin yayınlanan  bu değerler aynı zamanda Türkcell Süper Ligi'nin de önemli bir değere sahip olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim Türkcell Süper Lig (TSL) sahip olduğu 669.7 milyon Euro'luk değeri ile hemen beş büyük ligin arkasından geliyor.

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, İngiliz Premier Lig 2,7 milyar Euro değeri ile ilk sırada yer alırken, bu ligi 2.4 milyar Euroluk değeri ile İspanyol Priemera Division ya da diğer adıyla La Liga takip ediyor. La Liga'nın hemen arkasında ise 2 milyar Euroluk değeri İtalyan Serie-A izliyor. Bu üç lig 2 milyar Euro ve üzeri  değere sahip ayrı bir kategoriyi oluşturuyorlar.

 

1.Ligler'in Piyasa Değerleri  (Nisan 2008 itibariyle EURO olarak)

ÜLKE LİG İSMİ

TAKIM SAYISI OYUNCU  SAYISI  TAKIM  PİYASA DEĞERİ  TAKIM BAŞINA PİYASA DEĞERİ

 Premier League (İNGİLTERE) 20 543 2.878.400.000   143.920.000 

 Primera Division (İSPANYA) 20 567 2.463.400.000   123.170.000 

 Serie A (İTALYA) 20 550 2.051.700.000   102.585.000 

 1.Bundesliga (ALMANYA) 18 525 1.373.750.000   76.319.444 

 Ligue 1 (FRANSA) 20 554 1.329.300.000   66.465.000 

 Turkcell Süper Lig (TÜRKİYE) 18 494 674.900.000   37.494.444 

 Premier Liga (RUSYA) 16 392 582.850.000   36.428.125 

 Eredivisie (HOLLANDA) 18 484 575.225.000   31.956.944 

 SuperLiga (PORTEKİZ) 16 401 532.475.000   33.279.688 

 Super League (YUNANİSTAN) 16 470 442.600.000   27.662.500 

 Jupiler League BELÇİKA) 18 472 386.925.000   21.495.833 

 Wischa Liga (UKRAYNA) 16 414 347.475.000   21.717.188 

 Premier League (İSKOÇYA) 12 337 254.500.000   21.208.333 

 Liga 1 (ROMANYA) 18 519 224.330.000   12.462.778 

 Orange Ekstraklasa (POLANYA) 16 441 169.150.000   10.571.875 

 SAS Ligaen (DANİMARKA) 12 327 156.415.000   13.034.583 

 Axpo Super League (İSVİÇRE) 10 251 153.525.000   15.352.500 

 
 Bundesliga (AVUSTURYA) 10 249 148.800.000   14.880.000 

 Allsvenskan (İSVEÇ) 16 398 141.520.000   8.845.000 

 T-Com 1. HNL (HIRVATİSTAN) 12 318 135.755.000   11.312.917 

 Meridian SuperLiga (SIRBİSTAN) 12 324 119.800.000   9.983.333 

 Gambrinus Liga (ÇEK CUMHURİYETİ) 16 425 71.400.000   4.462.500 

 Tippeligaen (NORVEÇ) 11 261 70.725.000   6.429.545 

 Veikkausliiga (FİNLANDİYA) 14 311 24.500.000   1.750.000 

Beş büyük ligde yaratılan yıllık gelirler ve bu gelirlerin sağladığı büyümenin oluşturduğu piyasa değerleri aşağıdaki tabloda okurun dikkatine sunuluyor...

 

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere Avrupa'nın en büyük beş ligi toplam gelirin %61'ini kendi aralarında paylaşırken; diğer yandan bu beş büyük lig aynı zamanda piyasa değerleri toplamı bakımından da toplam Avrupa futbol piyasa değerinin yüzde ellialtısını oluşturuyor.

  Piyasa Değeri Toplam Gelir

  (Milyon Euro) (Milyon Euro)

Premier Lig 2.878 2.555

Primera Division 2.463 1330

Serie A 2.052 1.500

1.Bundesliga 1.374 1.290

Ligue 1 1.329 945

Turkcell süper Ligi ([1]) 675 450

5 Büyük Lig Toplamı 10.096 7.620

53 ülke Ligi Toplamı 17.918 12.500

Beş büyük lig içinde İngiliz premiership 2,8 milyar Euro piyasa değeriyle ilk sırada yer alıyor. Bu değer 17,9 milyar Euroluk toplam avrupa futbol piyasa değerinin  yüzde onaltısını oluşturuyor. Premier Lig diğer yandan yarattığı toplam 2,5 milyar Euro'luk geliriyle de 12.5 milyar Euro'luk Avrupa futbolunun yüzde yirmisini tek başına oluşturuyor. Sahip olduğu piyasa değeri ve yarattığı yıllık futbol geliri bakımından Avrupa'nın en büyük ligi olan Premiership'i haftada 170 ülkede yaklaşık 490 milyon insan izliyor.

Turkcell Süper Lig ise yarattığı 450 milyon Euro yıllık gelir ve 675 milyon Euro piyasa değeriyle hemen beş büyük ligin arkasından geliyor.

Avrupa futbol pastası içinde 5 Büyük Lig'in yarattığı hacim ve piyasa değerine bakıldığında ise gerek piyasa değerleri bakımından gerekse yarattıkları gelir bakımından çok büyük paya sahip oldukları aşağıdaki tablodan görülüyor. 

  Toplam Piyasa Toplam gelir

  Değeri İçindeki payı  içindeki payı

5 Büyük Lig 0,56 0,61

ilk 10 Lig 0,72 0,68

Türkcell Süper Lig 0,04 0,04

Yukarıdaki tabloya göre  5 Büyük Lig'in piyasa değerleri toplamı, Toplam piyasa değeri büyüklüğünün yüzde ellialtısına karşılık gelirken; sözkonusu liglerin Avrupa futbol pastasından aldıkları pay toplamı ise yüzde altmışbire geliyor. Aynı gözle olaya baktığımızda ise Turkcell Süper lig hem piyasa değeri hem de yarattığı yıllık gelir bakımından %4'lük bir paya sahip...

En pahalı 10 lig sıralamasında Turkcell Süper Lig'i 6.

Avrupa'da piyasa değeri en yüksek 10 lig'e ilişkin tablomuz ise aşağıda yer alıyor. Bu tabloya göre Turkcell Süper Lig 6. sırada kendisine yer bulurken; Hollanda gibi futbolda ekol olmuş ligleri de geride bırakıyor.    Turkcell Süper Lig sahip olduğu 674,9 milyon Euro piyasa değeriyle Avrupa'nın en değerli altıncı ligi konumunda. Turkcell Süper Ligi ise 582 milyon euroluk piyasa değeriyle Rusya'nın Premier Liga'sı takip ediyor. Sahip olduğu enerji kaynaklarının dünya genel fiyatlarının artması, Rusya ligi'ni daha ön sıralara çıkartmış durumda...

Avrupa'nın en değerli ve en zengin ligi Premiership'te ise ilk beş sırayı ise  Chelsea, Man. Utd., Liverpool, Tottenham ve Arsenal paylaşıyor. Bu beş takımın piyasa değeri yaklaşık 1.4 milyar Euro'yu buluyor. Aynı zamanda bu beş takımın toplam piyasa değeri, 2.8 milyar Euroluk Premiership'in de %52'ini oluşturuyor...Bu beş takımın yaratmış oldukları yıllık gelir toplamı ise 910 Milyon Euro'ya ulaşıyor...Premiership'in yıllık 2,6 milyar dolara yaklaşan gelirinin yüzde otuzbeşini kendi aralarında paylaşan bu kulüplerden  Man. Utd. 5 kez; Arsenal 3, Chelsea ise 2 kez son on yılda  şampiyon olabilmiş...Aşağıdaki tabloda görülen beş kulüp aynı zamanda Deloitte'un 2007 para liginde de yer alan kulüpler olduğunu anımsatmak istiyorum.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=109&id=27353
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 11/Kas/2008 saat 18:14
Süper Ligimiz kaç para ediyor?(2)

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

11.11.2008 - 08:46

Nisan 2008'te 674 milyon 900 in Euro piyasa değerine sahip Türkcel Süper Lig, Euro 2008'te Milli takımımızın göstermiş olduğu başarılı performansın yanı sıra, 2008/09 sezonu için Ağustos ayından itibaren yapılan yeni transferler (özellikle yabancı oyuncu transferleri) sonrası 728 milyon 425 Bin Euro piyasa değerine ulaşmıştır. Piyasa değerindeki bu 53 milyon 573 Bin Euroluk artışta en büyük pay Üç Büyüklere ait.

Kasım'2008 itibariyle kulüplerimizin piyasa değerleri aşağıdaki tabloda okurun dikkatine sunuluyor...Tablodan da görülebileceği üzere Galatasaray  sahip olduğu 116,7 milyon Euroluk değeriyle ilk sırada yer alıyor. Galatasaray'ı hemen arkadan 106,5 milyon euroluk piyasa değeriyle Fenerbahçe izliyor. Bu ikiliyi izleyen üçüncü takım ise 76,8 milyon uroluk piyasa değeriyle Beşiktaş oluyor...

Üç büyük takımdan sonra kopmalar başlıyor. Dördüncü sıradaki Trabzonspor'un piyasa değeri 52,7 milyon civarındayken; Trabzonsporu izleyen Kayserispor ise 32 milyon Euroluk bir piyasa değerine sahip...

Üç büyüklerin piyasa değerleri toplamı, Turkcell Süper Lig'in toplam piyasa değerinin %41'ini  oluştururken; ilk beş kulübün piyasa değerlerinin payı ise yüzde 53,4 civarında...

Süper Lig'de takımların piyasa değerleri arasındaki fark aynı zamanda rekabet güçleri arasındaki farkı da ortaya koyması bakımından anlamlı. Bu konu üzerinde birazdan duracağız...Yüksek piyasa değeri aynı zamanda yüksek rekabet gücü anlamına geliyor. Bunun pratikteki anlamı ise en iyi oyuncuya, en yüksek gelire, en iyi stada, en fazla taraftara ve en fazla şampiyonluğa  sahip olmanız anlamına geliyor.  Bu analize geçmeden önce Süper Ligimizin genel durumuna bir bakalım isterseniz...

Süper Ligimiz hemen beş büyük ligin arkasından gelen parasal gücüyle aslında ihmal edilemeyecek bir öneme sahip. Öyleki, SL'in sahip olduğu 728,4 milyon Euroluk değeri, onun aynı zamanda ciddi bir para yaratma potansiyeline de sahip olduğunu gösteriyor.

TSL'in yıllık yarattığı yaklaşık 450 milyon Euroluk değeri her ne kadar piyasa değerinin altında olsa da, yarattığı bu değer 12.5 milyar Euroluk[3] Avrupa futbol pastasının %4'üne karşılık geliyor.

Diğer Avrupa ligleri ile kıyasladığımızda Süper Lig'in yarattığı 450 milyon Euroluk futbol geliri de, yine piyasa değerinde olduğu gibi hemen beş büyük ligin arkasından geliyor.

Yarattığı pasta ve sahip olduğu piyasa değeri ile Avrupa'nın hemen beş büyük liginin arkasında kendisine yer bulan TSL'de en değerli 20 futbolcunun takımlar yoğunlaşmasına baktığımızda ise top 20'de yer alan futbolcudan  yedi tanesi toplam 61,5 milyon Euro değeriyle Fenerbahçe'nin oyuncusu iken; yine aynı sayıda oyuncunun bu kez Galatasaray'da 59,250 bin Euro değeri ile yer aldığını görüyoruz. Top 20'de yer alan futbolculardan 4 adedi Beşiktaş'ta 29 milyon Euro değeri ile yer alırken, bu listeye Trabzonspor'dan 6.5 milyon euro ve yine Kayserispor'dan 6 milyon euro ile birer futbolcunun girdiğini gözlemliyoruz.

KASIM'2008 İTİBARİYLE TURKCEL SÜPER LİG KULÜPLERİNİN PİYASA DEĞERLERİ     

Sıra Kulüp  Oyuncu sayısı  Piyasa Değeri (Euro)  Oyuncu Başına Piyasa Değeri(Euro)

1 Galatasaray 31   116.700.000 3.764.516

2 Fenerbahce 27   106.500.000 3.944.444

3 Besiktas  23   76.850.000 3.341.304

4 Trabzonspor 24   52.700.000 2.195.833

5 Kayserispor 32   36.550.000 1.142.188

6 Ankaraspor 28   36.200.000 1.292.857

7 Sivasspor  25   33.800.000 1.352.000

8 İBB Belediyespor  27   33.700.000 1.248.148

9 Konyaspor 27   29.550.000 1.094.444

10 MKE Ankaragücü 30   25.800.000 860.000

11 Bursaspor  26   25.050.000 963.462

12 Eskisehirspor 30   24.800.000 826.667

13 Genclerbirligi  25   24.200.000 968.000

14 Kocaelispor 24   24.100.000 1.004.167

15 Gaziantepspor 26   21.650.000 832.692

16 Hacettepe SK 28   21.550.000 769.643

17 Denizlispor 31   20.650.000 666.129

18 Antalyaspor 31   18.125.000 584.677

   Toplam 495   728.475.000 26.851.171

  Piyasa Değeri(€)  - Toplam Gelir(€) -  Liglerin Toplam gelir içindeki payı - Top.Gel./Piyasa Değeri

Premier Lig 2.878 2.555 0,20 0,89

Primera Division 2.463 1330 0,11 0,54

Serie A 2.052 1.500 0,12 0,73

1.Bundesliga 1.374 1.290 0,10 0,94

Ligue 1 1.329 945 0,08 0,71

Turkcell süper Ligi 728 450 0,04 0,62

5 Büyük Lig Toplamı 10.096 7.620 0,61 0,75

53 ülke Ligi Toplamı 17.918 12.500 1,00 0,70

Türkcel Süper Lig'de En Değerli 20 Oyuncu (Euro)

Türkcel Süper Lig'de En Değerli 20 Oyuncu (Euro)

1 Arda Turan  15.000.000   Galatasaray

2 Daniel Güiza  14.000.000   Fenerbahce

3 Alex ,   14.000.000  Fenerbahce

4 Fernando Meira ,  10.000.000  Galatasaray

5 Diego Lugano ,      9.000.000  Fenerbahce

6 Matías Delgado ,  8.500.000  Besiktas

7 Lincoln ,  8.000.000 Galatasaray

8 Bobô ,  8.000.000  Besiktas

9 Servet Cetin ,        8.000.000 Galatasaray

10 Filip Holosko    7.000.000 Besiktas

11 Mehmet Topal   6.750.000  Galatasaray

12Semih Sentürk ,  6.500.000   Fenerbahce

13 Ibrahima Yattara  6.500.000  Trabzonspor,

14 Deivid   6.000.000  Fenerbahce

15 Mehmet Topuz 6.000.000  Kayserispor

16 Ümit Karan ,  6.000.000  Galatasaray

17 Volkan Demire    6.000.000   Fenerbahce

18  Emre ,     6.000.000  Fenerbahce

19 Ibrahim Toraman 5.500.000  Besiktas

20 Harry Kewell        5.500.000  Galatasaray

Top 20'de Yer Alan Futbolcuların Kulüp Yoğunlaşma Tablosu

 Takım Oyuncu Sayısı Piyasa değ.(Euro)

Fenerbahçe 7 61.500.000

Galatasaray 7 59.250.000

Beşiktaş 4 29.000.000

Trabzon 1 6.500.000

Kayserispor 1 6.000.000

Toplam 20 162.250.000

Türk Futbolunun Çıkmaz Sokağı

Yukarıdaki yoğunlaşma Türk futbol yapılanması açısından bakıldığında normal bir sonuçtur. Üç Büyükler ekseninde şekillenen bu yapı futbolumuzda İstanbul bazlı oligarşik bir yapılanmaya işaret ediyor. Bu yapının ortaya çıkarttığı temel sorun ve çelişkiler ise; Türk futbolunun sınırlı kaynaklarından en fazla payı alan Üç Büyük kulübün Türk futboluna bu ölçüde katmadeğer yaratamamasıdır. Türk futbol pastasının büyümesi ve büyütülmesine istenilen düzeyde katkı sağlayabilme olanağı yaratabilmek bakımından Lig yapılanmasının gereğini yerine getirecek şekilde diğer 15 takımın da katkı derecelerini yükseltecek bir futbol yapılanmasına yönelmek gerekiyor. Bugünkü ortamda diğer 15 kulübün sportif, iktisadi ve mali anlamda Türk futboluna katkıları marjinal düzeyde kalmaktadır. Sözkonusu katkı marjinal düzeyde kaldığı sürece Türk futbolunun rekabetçi yapısını ve buna bağlı olarak kalitesini(reytingini) yükseltmede yeterli olamayacaktır.

Futbolumuzdaki haksız rekabetin boyutunu ortaya koymak bakımından bu tabloyu iyi analiz etmeliyiz. Aslında tablo gerçek durumu yansıtmaktadır. Transfere kulüplerin ayırdığı bütçe bakımından yukarıdaki durum futbolumuzdaki dengesiz gelir ve gider yapısının da tipik bir göstergesidir.

Yukarıdaki tablo bize yine çarpıcı bir sonuç daha gösteriyor: Futbolda uluslararası bazda sportif başarının geldiği 1996-2002 yılları arasında kulüplerin çok fazla transfer harcaması yapmamalarına karşın; 2003'ten sonra, yani sportif başarısızlığın olduğu dönemde ise yabancı transferine  büyük bütçeler ayırdıklarını gözler önüne seriyor. 1996-2002 yılları arasında tüm kulüplerin yabancı transferine ayırdığı bütçe yıllık bazda ortalama 12,2 milyon dolar olurken; 2003'ten sonraki dönemde bu ortalama tutarın 81,2 milyon dolara yükseldiğini gözlemliyoruz. Yıllık ortalama bazda yabancı oyuncu transferine harcanan tutar tam 5,6 kat artarak, 12,2 milyon dolardan, 81,2 milyon dolara yükselmiştir. Bu durum, kısıtlı ve kıt olan  Türk futbol kaynaklarının kulüplerimizce nasıl heba edildiğinin bir göstergesi olarak algılanmalıdır. 

Sonuç

Bugün Türk futbolu  sportif anlamda başarıyı yakalayabilecek bir kaynak potansiyeline sahiptir. İktisadi ve mali anlamda hemen beş büyük ligin arkasında kendisini konumlandıran TSL, sahip olduğu yetenek havuzu ve iktisadi/mali kaynaklar dikkate alındığında gözardı edilemez bir büyüklüğe ulaşmıştır. Avrupa futbolundan alınan yüzde dörtlük pay, diğer 48 UEFA üyesi ülke ile karşılaştırıldığında  çok önemli ve anlamlıdır.  Bu nedenle öncelikle büyüklüğümüzün bilincinde  ama aynı zamanda hatalarımızın da farkına vararak Türk futbol pastasını büyütmenin yolunu aramalıyız.

Bu bağlamda Türk futbolunda rekabetçi yapı ve dengede rekabet çok önemlidir. Gelirlerin dağılımındaki denge Türk futbol kalitesini yükseltecek ve onu uluslararası bir marka yapabilecek şekilde ayarlanmak zorundadır. Ancak bu şekilde ligimizin futbol kalitesini artırabilir, reytingini yükseltebiliriz. Bu açıdan bakıldığında piyasa değerleri bakımından TSL'de bir yoğunlaşmanın yaşandığı görülmektedir. Bu yoğunlaşma doğal olarak rekabetçi yapının bozulmasına; büyükler ile küçükler arasındaki dengesizliğin giderek açılmasına neden olmaktadır.

Hal böyleyken, Türk futbol kaynaklarından daha fazla pay Üç büyükler, ne yazık ki, bu kaynakları  verimli ve efektif kullanamamaktadırlar. Var olan kaynakları verimli kullanamayan Türk futbolu son on yılda uluslararası areneda sadece bir Dünya üçüncülüğü; bir UEFA Kupası ve bir de Süper Kupa kazanma başarısı göstermiştir.

Yukarıdaki piyasa değerlerinin yüksekliği Türk futbolunun aslında kaynak yaratabilme gücüne sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bütün sorun bu gücün nasıl kullanıldığına ilişkindir. Bugün görünen o ki, mevcut iktisadi ve mali güç bir yoğunlaşma eğilimi göstermektedir. Genele yayılmayan bir parasal zenginlik, dayanışmacı lig yapısının rekabetçi yapısını zayıflatmaktadır. Rekabetçi gücün zayıflaması ise dengesizlik ve kalitesizlik anlamına geliyor.

Bugünkü statükocu yapı değişmediği sürece Üç büyüklerin dışında rekabetçi bir yapıyı kurmak çok mümkün görülmemektedir. Çok zayıf bir olasılıkla bile herhangi bir anadolu takımının şampiyon olması da bu yapıyı değiştirmeyecektir. Burada kalıcı başarıyı ve dengede rekabeti  sağlayacak bir yapıyı Türk futboluna egemen  kılmak gerekiyor. Bu açıdan piyasa değerleri bakımından kulüpleri değerlendirmek gerekiyor.

Sağlam ve sağlıklı bir iktisadi ve mali yapıyı Türk futboluna egemen kılmadıktan sonra, dayanışmacı lig yapısının rekabetçi düzeyini yükseltmeyi beklemek sadece bir hayaldir.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=109&id=27491
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
eses7 Liste gör
Yazar


Esalettin ÖZTÜRK
Yaş: 54
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 218
  Alıntı eses7 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 12/Kas/2008 saat 09:06
Tuğrul Beyin bu yeniden yapılanma önerisi çok güzel. Bir NOKTA haricinde herşeyi değiştiriyor.
Ama o noktayı bence en önemli olan o noktayı gözden kaçırmış. Sisteme göre tek değişmeyen ne?
Cevap genel kurul!
 
Genel Kurul üyeleri kimler ? Yüzde 60 ı  3 düka tandanslı bireyler. Yani 215 üyenin en az 130 u 3 düka çemberinden geçmiş bireyler.
 
Hal böyle olunca ne yapılırsa yapılsın 3 düka saltanatı  değil 1 tane SüperLig AŞ 10 tanede kurulsa hiçbirşey değişmez diyorum.
 
Aslında Türkiyede futbola yön veren TFF değildir.
Ya Kimdir ?
 İL ÖZEL İDARELEDİR.
Türk Futbolunu ayakta tutan bu kurumdur!
18 süper lig takımından 4 ünü düşün ( 3 düka ve Gençlerbirliği) gerisinin cümle başkanı bulunduğu illerin seçilmiş ve atanmışlarından icazet almadan başkan seçilmeleri mümkün değildir.
Hiçbirinin bir dikili ağacı yoktur. (Trabzon dışında) Hep birilerinin eline bakarlar.
 
Tuğrul Beyi Verkac.org tan tanıdım. Bütün yazılarını okurum. Tesbitleri çok yerindedir.
Hele şu sözü;
Sağlam ve sağlıklı bir iktisadi ve mali yapıyı Türk futboluna egemen kılmadıktan sonra, dayanışmacı lig yapısının rekabetçi düzeyini yükseltmeyi beklemek sadece bir hayaldir.
 
işin özetidir.
 
10 yıl öncesine göre  gelirleri %400 - 600 artmış bir federasyon ve kulüplerin olduğu bir durumda ,
Hala Eyyamcılık almış başını gitmişse
Hala Türk hakemlerinin uluslararası areneda adı anılmıyorsa
Süper Ligdeki 16 kulüp UEFA kriterlerine uymamışsa/uygun hale getirilememişse,
 
TFF nin genel kurul üyelerinin dağılımını ilk önce ele almak elzemdir!
 
 
 
Yukarı
eseschicago Liste gör
Usta Yazar


Erkut Alkan
Yaş: 72
Katılım: 27/Kas/2007
Yer: United States
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2257
  Alıntı eseschicago Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 12/Kas/2008 saat 09:34
Forumdaki en icerikli ve en keyifli konu.
Biraz da bunu Eskisehirspor ozelinde ele alsak
1.nci ligde de ESES liydim; 3.ligde de
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 18/Kas/2008 saat 08:44
Naklen Yayın Gelirleri Ne Olacak? (I)

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

17.11.2008 - 09:36

Giriş

Önceki haftalarda yayınladığımız yazılarımızda küresel ekonomik ve mali krizin futbolu nasıl etkileyeceği üzerinde detaylıca durmuş ve futbol gelirlerinde düşüşler olabileceğini belirtmiştik. Özellikle futbolun sponsorluk, reklam ve medya gelirleri ile naklen yayın gelirlerinde, daralan ve giderek durgunluğa giren piyasalarda spora ve futbola plase edilecek fonlarda önemli azalmaların olacağını beklediğimizi ifade etmiştik. Bu haftaki yazımızda bu krizin naklen yayın gelirlerini nasıl etkileyebileceği üzerinde durmaya çalışacağız. Bunun olası olumsuzlukları üzerinde durmadan önce futbol ve televizyon ilişkisi üzerinde de durmak gerekiyor. Yazımız iki bölümden oluşacak. İlki futbolun tv ilişkisini evrensel bazda ele alıp, daha önceden yaşanılan ekonomik krizlerin futbolu ve naklen yayın gelirlerini nasıl vurduğunu sizlerle paylaşacağız. Arkasından da naklen yayın gelirlerinin gelişim sürecini ve ikinci bölümde de naklen yayın gelirlerinin ülkemizde nasıl bir yol kat ettiğini irdeleyip gelecekte ne tür sıkıntılarla karşılaşabileceğimiz üzerine düşünmeye çalışacağız.

Ekonomik Kriz Futbolu Etkiliyor

Amerika'dan başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan küresel finansal kriz hızla dünya ekonomisini resesyona sürüklüyor. Her geçen gün Amerika ve Avrupa'dan gelen haberler hiç de iç açıcı değil.   Adeta dünya ekonomisi durmuş vaziyette. Son beş yılda yüzde yirmi büyüyen dünya ekonomisi için şimdi durgunluk ve resesyon çanları çalıyor.

ABD'den başlayan global kriz Avrupa ekonomisini de durgunluğa soktu. Euro kullanan 15 Avrupa ülkesinin oluşturduğu Euro Bölgesi, üçüncü çeyrekte binde iki daralarak 10 yıllık tarihinde ilk kez durgunluğa girdi.

Futbolda olduğu gibi ekonomide de Avrupa'nın beş büyük ülkesi İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya'da işler hiç iyi gitmiyor.

Premiership'i 170 ülkeye pazarlayan ve 470 milyon insana izlettiren Premier Lig A.Ş bile ciddi sıkıntı içine girmiş durumda. Premiership Yönetim Kurulu Başkanı Richard SCUDAMORE'a göre İngiliz kulüplerinin borcu 5 milyar dolara ulaşmış durumda ve gerçekten bu durum giderek bu kriz ortamında vahim bir hal almaya başladı. Yıllık yarattığı 3,5 milyar dolarlık gelirine karşın 5 milyar dolarlık bir borç yükü, Premier Lig üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor.  İngiliz ekonomisi ne durmda ona bakacak olursak,

Televizyon futbolu, futbol da televizyonu geliştirdi

Bugün futbolu yaygın ve popüler bir spor dalı haline getiren, ona küresel bir kimlik kazandıran en önemli şeyin televizyon ve naklen yayınlar olduğunu söylemek yanlış bir ifade olmayacaktır. Bu bağlamda günümüzde futbolu milyarların sevgilisi haline getiren ve onu endüstriyel gelişim aşamasına taşıyarak daha da küreselleştiren iki önemli araç bulunuyor. Bunlardan ilki televizyonlar, ikincisi ise uydu üzerinden digital yayın yapan, TV'nin klasik yapısını ortadan kaldıran, yüksek kalitede ses ve görüntü kalitesini çok sayıda kanal ve sayısız program fırsatıyla birleştirip, sonsuz alternatif sunan digital yayın platformları…Bu bağlamda Günümüzde tv ve digital yayın platformları, showbusiness'in  olmazsa olmazlarından. Bugün gösteri endüstrisini bu iki ögeden bağımsız düşünmek ne mümkün…Tv ve digital platformlar özellikle son 15 yılda olağanüstü bir teknolojik gelişim yaşadılar. Ulaştıkları en yüksek teknolojik aşama, futbolu da görsel olarak çok ileri boyutlara taşıdı. Digital yayın platformları ve tv'ler bir yandan kendilerini geliştirirken, diğer yanda da futbolu etkileyip geliştirdiler. Karşılıklı bu simbiyoz yaşam, digital platformlar ve futbolu adeta siyam ikizleri haline getirdi. Bugün futbolu tv yayınsız; tv'leri de futbol maçı yayınsız düşünmek neredeyse olanaksız hale geldi. Kısacası, televizyon futbolu, futbol da televizyonu çok geliştirdi. Öyle bir noktaya gelindi ki, futbol maçlarının yayın saatleri bile tv'lerin yayın akışlarına ve reyting zamanına göre düzenlenmeye başlanır oldu. UEFA eski genel sekreteri Gerhard AIGNER'e göre, günümüzde her şeyi televizyon yönetiyor. Gerçekten de futbolu eskinin küçük ekranlarından bugünün devasa ekranlarına taşıyan ve dünyanın tüm bölgelerine eş anlı ulaştıran yegane şey digital yayın platformları. Özellikle reytingleri besleyebilmek için futbol,  sürekli UEFA ve FIFA tarafından modernize ediliyor.  Maçların yayın saatleri reyting zamanına ayarlanıyor, şampiyonaların formatları değiştiriliyor.  Çünkü futbol bugün diğer ürünleri pazarlamada ve satmada en etkin metalardan birisi…Medya devi Rupert MURDOCH'a göre, futbol yayın haklarını eline geçiren birisinin satamayacağı şey yoktur. Yine MURDOCH'a göre, futbol yayın haklarını tekeline alanlar, şifreli televizyon savaşını da kazanırlar.

Kısacası; Televizyon, futbolun endüstrileşmesindeki en önemli araç olarak egemenliğini hala sürdürüyor. Televizyonun endüstriyel futbolun emrine verdiği naklen yayınlar ve digital olanaklar, aynı zamanda futbol endüstrisinin en üst noktada kendisini yeniden üretmesine olanak sağlayacak yeni futbol ekonomisinin de doğumuna neden oldu. Bu sayede giderek endüstriyel bir kimliğe kavuşup, kendi kültürünü ve ekonomisini yaratmasını bilen futbol, günümüzde üç milyar insana aynı ilgi ve yoğunlukta bir meta olarak bu şekilde ulaşabiliyor; kendi üretim ilişkilerini global bazda bu sayede eşzamanlı kurabiliyor. Bu bağlamda naklen yayınlar ve digital platformlar, bir yandan yeni futbol ekonomisinde, sermaye birikiminin en temel dinamiklerinden birisi haline gelirken; diğer yandan da futbol kulüplerinin en önemli gelir kaynaklarından birisi olmayı devam ettiriyor.

Naklen Yayın Hakları

Futbolun endüstriyelleşip evrenselleşmesi günümüzde bol sıfırlı rakamların ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle dünyanın dört bir tarafına kendi ürününü satmak, kendi markasını tanıtmak, karını maksimize etmek isteyen her kişi için digital yayın platformları yaşamsal öneme sahip. Bu talep doğal olarak futbola olan ilginin paraya tahvil edilmesi anlamına geliyor. Arz sınırlı, talep sonsuz olunca futbolun parasal maliyeti de giderek arttı, astronomik tutarlara ulaştı. Bugün bu kapsamda yapılan naklen yayın sözleşmeleri milyar dolarlara ulaşmış durumda. Naklen yayın gelirlerinin milyar dolarlar seviyesine ulaşmasında şüphesiz son beş yılda yaşanılan küresel büyümenin de büyük önemi bulunuyor. Son beş yılda toplam %25 büyüyen dünya ekonomisi, naklen yayın sözleşmelerinin de geometrik büyümesine olanak sağladı. Bunu Dünya Kupası organizasyonlarından da açıkça görüyoruz.

Yıl / Şampiyonanın Düzenlendiği Ülke / Milyon Euro

1990 İtalya 59

1994 Amerika 72

1998 Fransa 84

2002 Kore-Japonya 746

2006 Almanya 995

2010 G.Afrika 1500

Yukarıdaki tablodan da görülebileceği üzere, 1990 yılında İtalya'da düzenlenen Dünya Kupası organizasyonunun yayın hakları 59 milyon Euro'ya satılırken; 2006 Dünya Kupası'nın yayın hakları 995 milyon Euroya satılmıştır. 2010 yılında G.Afrika'da yapılacak olan organizasyonun yayın haklarının tahmini değeri ise FIFA tarafından 1.5 milyar Euro olarak tahmin ediliyor. 1990 yılına göre naklen yayın gelirleri tam 25 kat artmış durumda. Bir başka gösterge olarak ta yaz ve kış olimpiyatlarındaki naklen yayın hakları gelişimine bir bakalım.

Yıl / Yaz Olimpiyat Kenti / Tutar Milyon Euro / Yıl / Kış Olimpiyat Kenti / Tutar Milyon Euro

1988 Seul 403 1988 Calgary 324

1992 Barcelona 606 1992 Albertwille 292

1996 Atlanta 895 1994 Lillehammer 353

2000 Sydney 1322,5 1998 Nagona 513

2004 Atina 1476,5 2002 Salt Lake City 748

2008 Pekin 1690,8 2006 Turin 833

Tabloyu değerlendirdiğimizde görüyoruz ki; digital yayın platformlarının gelişimi, naklen yayın gelirlerinin de geometrik gelişimine olanak sağlamış. 1988 yılında yapılan yaz olimpiyatlarının yayın hakları 403 milyon Euro'dayken, bu tutar 2008 yılında 1,690 milyon Euro'ya yükselmiştir. Kış olimpiyatları da yine aynı yıl 324 milyon Euro iken, bu tutar 2006 yılında 833 milyon Euro'ya yükselmiştir.

Avrupa'da Naklen Yayın Haklarının Durumu

Avrupa futbolunun son 10 yılına baktığımızda, en fazla artış kaydedilen gelir kalemi olarak karşımıza naklen yayın gelirleri çıkıyor. Yayın gelirlerindeki bu artış Avrupa futbol pastasını da büyüttü aynı zamanda. Yayın gelirlerindeki büyümenin futbol pastasına sağladığı katma değer Avrupa futbolunun da şekillenmesine ne den oldu. Avrupa futbolunun naklen yayın haklarındaki genel durumu ve yaşanılan gelişme aşağıda dikkatlerinize sunuluyor.

Ülke / Sezon / Toplam Tutar (Milyon Euro) / Yıllık Gelir (milyon Euro)

İngiltere 2007-10 2473 830

Almanya 2006-09 1260 420

Fransa 2005-08 1800 600

İspanya 2005-06 320 320

İtalya 2006-09 615 205

Deloitte'un yayınlamış olduğu yıllık finansal raporları incelediğimizde İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya ve İtalya  liglerinde 1996/97 ile 2006/07 yılları arasında yaşanılan gelir artışlarının yarıdan fazlasının yayın gelirlerindeki artışlardan kaynaklandığını görüyoruz. Bu süre zarfında naklen yayın gelirleri neredeyse yıllık yüzde 20 artış kaydederek,  500 milyon Euro'dan 2,3 milyar Euro'ya yükseldi.  Naklen yayın haklarında bu gelişmeyi ligler bazında incelediğimizde ise yıllık yayın gelir artış hızı en yüksek lig olarak Fransız 1. Ligi'ni görüyoruz. Fransız 1.Ligi dönemsel bazda yaklaşık %96.7 artış kaydederken; mutlak değer olarak en büyük naklen yayın gelirine sahip lig olarak ise Premiership'i gözlemliyoruz. Premiership maçlarını naklen yayınlayan SKY TV, Premier Lig'e  yıllık 830 milyon Euroluk tutarında bir para ödemesi yapıyor. Buna göre Premier Lig'de mücadele eden kulüpler, 50:25:25 dağıtım kuralına göre yıllık minimum  21,5 milyon Euro (yaklaşık 28 milyon dolar) naklen yayın geliri elde ediyorlar.

Premier Lig'de Naklen yayın Gelir Artışları

2004-07 ---------1.486 milyon Euro

2007-10----------2.473 milyon Euro

Dönemsel artış yüzdesi= +%64

Fransız League1'de naklen Yayın gelirleri

2003-04---------305 milyon Euro

2005-08---------1,8 milyar Euro

Dönemsel artış yüzdesi=  %96.7

Alman Bundesliga naklen Yayın gelirleri

2006-09----------1.260 milyon Euro

Yıllık  420 milyon Euro

 

 

BUGÜNE KADAR YAPILAN İHALELER

Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, ilk futbol ihalemiz 1994-95 sezonunda 7.2 milyon dolar bedelle, Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/TGRT konsorsiyumuna verilmişti. Bir sonraki yıl ihalesini kazanan aynı grupta bu kez tek değişiklik, TGRT'nin yerini Star TV'nin almış olmasıydı. Bu ihalede yıllık yayın bedeli yüzde 219'luk bir artışla 23 milyon dolara yükselmişti. 1996-97 yılında yapılan ihaleyi kazanan Cine5'le, futbolsever ilk kez şifreli yayınla tanışmıştı. Bu şekilde Türk futbol yayın hayatında çoğu ilkin temellerinin atıldığı Cine 5 dönemi de başlamış oluyordu. 3 sezonu toplamda 140 Milyon dolara kiralayan Cine 5, ne var ki daha sonraki yayın hakkını 2 yıllığına 120 milyon dolara Teleon'a kaptırmıştı.

Yıllık bazda yaklaşık yüzde 10'a karşılık gelen bir artış bedeliyle, yayın hakkını satın alan Teleon'la, bir süre sonra futbolumuzun karabasana dönüşecek Uzan'lı yıllar da böylece başlamıştı. Başlangıçta her köşede satılan decoderlara hücum eden futbolsever, bir süre sonra parasını peşin ödediği decoderlarını alamayınca yürüyüşler düzenlemişti. Teleon daha sonra ödemelerini aksatmaya başlayınca, TFF'nu Teleon'un teminat mektubunu nakde çevirerek, kulüplerin paylarını ödemiş ve arkasından yeni bir ihale açmıştı. Bu açılan yeni ihaleyle birlikte, Türk futbolunda Digitürk dönemi de başlamış oluyordu. 2001-04 dönemine ilişkin yapılan ihale, bir önceki ihale bedeline göre yüzde 288'lik bir artışla 465 milyon dolara Digitürk'te kalırken; ihale bedelinin yıllığı 155 Milyon dolara gelmişti. Bir önceki ihale bedeline göre yıllık artış oranı yüzde 158 demek olan bu ihaleden üç buçuk yıl sonunda 106 milyon dolar zarar ettiğini beyan eden Digitürk, 15 Temmuz 2004'te yapılan son ihaleyi de TRT işbirliğiyle birlikte, yıllığı 94 milyon dolara kazandı.

Digitürk'ün Sekiz Yıllık Dönem İçinde yapmış Olduğu Ödemeler (Bin USD)

Sezon / Kulüp payı / %10 TFF payı / %2 Org. payı / KDV Toplam ödenen tutar

2000-01 65.206 6.521 1.304 13.146 86.176

2001-02 80.638 8.064 1.613 16.257 106.571

2002-03 108.686 10.869 2.174 21.911 143.639

2003-04 58.384 5.838 1.168 11.770 77.160

2004-08 274.688 37.760 7.552 57.600 377.600

Toplam 587.602 69.052 13.811 120.684 791.146

Yıllık ortalama 81.406 9.724 1.726 15.085 98.893

Yıllar İtibariyle Yayın İhaleleri ve Kazanan Kuruluşlar

Yıllar Yayıncı Kuruluş İhale bedeli  (milyon $)

1994-95 Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/TGRT 7,2

1995-96 Cine5/ATV/ShowTV/Kanal D/Star TV 23

1996-97 Cine5 40

1997-98 Cine5 45

1998-99 Cine5 55

1999-2001 Ocak Teleon 120

2001 Ocak-2004 Digitürk 465

2004 Temmuz-2008Temmuz Digitürk-TRT ortaklığı  377,6

03.01.2008 12:27:48 - (63)

FUTBOL YAYINLARINDAN NE KADAR GELİR ELDE EDİLDİ?

Spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, MHP Samsun Milletvekili Osman Çakır'ın son beş yılda futbol yayınlarından elde edilen gelirlerin ne kadar olduğuna ilişkin soru önergesini yanıtladı.

Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, son beş yıl içinde Futbol Federasyonu'nca pazarlanan futbol yayınlarından elde edilen gelirin 937 milyon 590 bin YTL olduğunu bildirdi. Başesgioğlu, 2007-2008 futbol sezonunda amatör futbol için Federasyon tarafından ayrılan bütçenin ise 13 milyon 492 bin YTL olduğunu kaydetti. Spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, MHP Samsun Milletvekili Osman Çakır'ın son beş yılda futbol yayınlarından elde edilen gelirlerin ne kadar olduğuna ilişkin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesini yanıtladı. Bakan Başesgioğlu'nun verdiği yanıta göre, son beş yıl içinde Futbol Federasyonu'nca pazarlanan futbol yayınlarından elde edilen gelirler, Süper Ligin TV'den naklen yayını karşılığı; 921 milyon 490 bin YTL, Süper Ligin radyodan naklen yayını için 4 milyon 600 bin YTL ve Türkiye Futbol Federasyonu 1. Liginin TV'den naklen yayını karşılığı 11 milyon 500 bin olmak üzere toplam 937 milyon 590 bin YTL'yi buluyor.

Bakan Başesgioğlu, MHP'li Çakır'ın 2007 yılında amatör futbolun yürütülmesi için ayrılan kaynak miktarına ilişkin sorusuna ise Federasyon tarafından 2007-2008 futbol sezonunda amatör futbolun yürütülmesi için 13 milyon 492 bin 581 YTL'lik bütçe ayrıldığı karşılığını verdi.

 
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 25/Kas/2008 saat 00:14
Naklen yayın gelirleri ne olacak? (II)

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

24.11.2008 - 09:20

Geçen haftaki yazımızda genel olarak naklen yayın gelirlerinin futbol endüstrisi içindeki yeri ve önemi üzerinde durmuş; bu önemli gelir kalemine ekonomik krizin nasıl etki edebileceğini tartışmaya çalışmıştık.

Bu hafta da futbol endüstrimizin en önemli gelir kalemi olarak karşımıza çıkan naklen yayın gelirlerinin paylaşımı ve bundan sonra nasıl bir gelişim süreci izleyeceği üzerinde durmaya çalışacağız.

Futbol gelirleri içinde naklen yayın gelirlerinin payı

Ülkemizde bugün profesyonel olarak 150 kulüp faaliyet gösteriyor. Bu kulüplere yapılan  mahalli  destekler de dikkate alındığında;  (Süper Lig'in dışında profesyonel futbol kulüplerinin yıllık faaliyetleri için minimum bir milyon dolar civarında ortalama bir bütçeye ihtiyaç duyulmaktadır.) Türk futbol pastasının büyüklüğü 450 milyon Euro'ya  ulaşıyor. Bu büyüklük 13,5 milyar Euro'luk Avrupa futbol pastasının yaklaşık %3,3'üne karşılık geliyor.

Bu gelirler içinde en önemli kalemi yüzde otuzla naklen yayın gelirleri oluşturuyor. Bu geliri takip eden diğer önemli gelir kalemi ise %16'lık payla sponsorluk gelirleri. Tribün gelirlerinin payı ise %13'e düşmüş durumda. %22'lik diğer gelir kalemleri içinde ise, sportif AŞ'lerin temettü gelirleri, logolu ürün satım gelirleri (merchandising gelirleri), hibe, yardım, İDDAA gelirleri vb. gelirler bulunuyor.

Futbol pastamızı oluşturan gelir kalemlerinin kulüplere dağılımına bakıldığında ise bu pastadan en büyük payı dört büyük kulübün aldığını görüyoruz. Nitekim, TV yayın gelirlerinin %42'si; tribün gelirlerinin %49'u; sponsorluk gelirlerinin %23'ü; saha içi reklam gelirlerinin %35'i dört büyük kulübe gitmektedir. 

Futbol pastasının paylaşımı (2006-07)

Gelirler   Dört büyük kulübün payı (%)

Tv yayın hakları 42

Tribün gelirleri  49

Sponsor gelirleri 23

Saha  içi reklam pastası  35

Diğer gelirler 27

Futbol faaliyetlerinin finansmanında yeterli öz kaynağa sahip olamayan Türk futbol endüstrisinin yoğun bir şekilde yabancı kaynağa, özellikle de banka kredisine yöneldiğini görüyoruz. Güncel verileri baz aldığımızda kulüplerin mali sektörden kullandıkları kredilerin 240 milyon dolara ulaştığını gözlemliyoruz. Toplam futbol pastasının %51'ine karşılık gelen bu oran, bize futbolun kendi faaliyetlerinden fon yaratamadığını gösteriyor. Kullanılan kredilerin 205 milyon dolarlık kısmının da, yani %85'inin de üç büyüklere ait olduğunu belirtelim.

Süper Lig'de gelirlerin dağılımı ve Anadolu kulüplerinin  bu dağılımdan aldıkları pay

Kayıtlı değerler üzerinden hesapladığımız yaklaşık 450 milyon Euro'luk Türk futbol pastasının paylaşımına bakıldığında üç büyük kulübün, toplam gelirin yüzde otuz beşini kendi aralarında bölüştüklerini görüyoruz. Trabzonspor'u da dahil ettiğimizde bu pay %42'ye kadar çıkıyor. Dört kulübün ortalama geliri 49,7 milyon dolar civarında gerçekleşirken; %58'lik payı  alan diğer 149 kulübün payına düşen ortalama tutar  ise 1,8 milyon dolar düzeyinde kalıyor.  Bu paylaşım aşağıdaki grafikte net olarak görülüyor.

Naklen yayın havuz gelirlerinin kulüplere dağılımı

Ülkemizde naklen yayın gelirlerinin dağılımına bakıldığında ise  aşağıdaki tabloyu iyi analiz etmemiz gerekiyor. Aşağıdaki tablodaki verileri dikkate aldığımızda; 1994-2008 dönemleri arasında mevcut naklen yayın gelirlerinden en büyük payı Süper Lig'in aldığını görüyoruz. İlk naklen yayın ihalesinin açıldığı 1994 yılında Süper Lig ekipleri 7,2 milyon dolarlık ihale bedelinin neredeyse tamamını kendi aralarında paylaşırken; diğer liglere aktarılan tutar sadece 144.000 dolar civarında.  Bu dönemde dört büyük kulüp başına düşen ortalama tutar 792.000 dolar düzeyinde gerçekleşirken; diğer on dört kulüp başına düşen ortalama tutar 230.000 dolar olmuştur.

Aradan geçen on dört yıllık süreçte naklen yayın ihale bedeli yıllık 170 milyon dolara kadar yükselirken; Anadolu takımlarına da aktarılan tutarın arttığını gözlemliyoruz. En son tarih itibariyle 2007-2008 sezonunu dikkate aldığımızda, dört büyük kulüp toplam 84 milyon dolar  naklen yayın geliri elde ederken; Süper Lig'de diğer on dört kulübün 58 milyon dolar; diğer liglerde mücadele eden kulüplerin de 5,1 milyon dolar civarında gelir sağladıklarını görüyoruz.

Aşağıdaki tabloya göre geçen 14 yıllık süre içinde toplam ihale bedellerinin 1.3 milyar dolara ulaştığını; bu tutarın net 1,1 milyar dolarının kulüplere dağıtıldığını; bu kapsamda Süper Lig ekiplerinden dört büyüklere 567 milyon dolar ödenirken, diğer on dört takıma 573 milyon dolar; diğer liglere de  28,1 milyon dolar  para transfer edildiğini görüyoruz. 

Naklen yayın bedellerinin kulüplere dağıtım Tablosu (1994-2008 )

Yıllar Yıllık ihale bedeli (milyon dolar) Toplam Net Dağ.Gelir (milyon dolar) Dört büyük kulübe ödenen tutar (milyon dolar) Diğer on dört kulübe ödenen tutar (milyon dolar) Diğer Liglere dağıtılan (%2)'lik tutar (milyon dolar)  Dört büyük kulüp başına düşen ort. pay (milyon dolar) On dört  kulüp başına düşen ort. pay (milyon dolar)

1994-95 7,2 6,3 3,168 3,168 0,144 0,792 0,23

1995-96 23 20,2 10,12 10,12 0,46 2,53 0,72

1996-97 40 35,2 17,6 17,6 0,8 4,4 1,26

1997-98 45 39,6 19,8 19,8 0,9 4,95 1,41

1998-99 55 48,4 24,2 24,2 1,1 6,05 1,73

1999-2001 120 105,6 52,8 52,8 2,4 13,2 3,77

2001-04 465 409 205 205 9,3 51,15 14,61

2004-05 95 83 41,5 41,5 1,9 10,384 2,97

2005-06 150 125 54,5 70,5 3 13,625 5,03

2006-07 150 125 54,5 70,4 3 13,625 5,03

2007-08 170 142 84 58 5,1 20,975 4,15

Toplam 1320,2 1139,3 567,088 573,188 28,104 141,681 40,91

Gerek yukarıdaki tablo, gerekse kulüplerimize ödenen naklen yayın gelirlerinin yıllar itibariyle dağılımını gösteren aşağıdaki grafik, bize  toplam futbol pastasının büyük kısmının  dört büyük kulübe gittiğini gösteriyor. Bu tarihsel süreçte, naklen yayın gelirleri dağıtım kriterlerinin değiştirildiği 2005 sezonuna kadar geçen dönemde Süper Lig'deki on dört kulübün aldığı pay ile dört büyük kulübün aldığı pay hemen hemen eşitken; 2005'ten sonra bu dağılım yüzdesinin değiştiği görülüyor. Bu pastadan Lig A ve Lig B'nin aldığı payda ise bir değişikliğin olmadığı anlaşılıyor.

Yukarıdaki tablolardan ortaya çıkan ortak sonuç şudur: Futbol gelirlerinin dağıtımında dengesiz ve haksız rekabete olanak sağlayan bir durum söz konusu. Toplam futbol gelirlerinin paylaşımında;

1.Süper Lig'de dört büyükler (daha çok üç büyükler) lehine haksız ve dengesiz bir durumun söz konusu olduğunu;

2.Anadolu kulüplerinin aldığı pay itibariyle,

•İktisadi ve mali anlamda dört büyüklerle (daha çok üç büyüklerle) rekabet edemediklerini,

•Lig A ve Lig B'de yer alan kulüplerin iktisadi ve mali olarak Süper Lig ekipleriyle rekabet edebilmekten çok uzakta olduklarını,

görüyoruz.

Toplam futbol pastasını oluşumunda yer alan gelir kalemlerinden en önemlisi olan havuz gelirlerinden kulüplerimizin aldıkları paylara ilişkin 2006-07 sezonuna ait gelir  dağıtım tablosu aşağıda dikkatlerinize sunulmaktadır.

 

 2006-07 sezonu itibariyle kulüplerin yayın havuzundan aldıkları para (YTL)

Kulüp Adı / Dayanışma Payı / İsim Hakkı / Puan Performansı / Şampiyon Payı / Sezon sonu Derecesi / Toplam Tutar / Toplam Garanti / Garanti Toplam Payı Payı Farkı (%) 

Fenerbahçe 3.134.251 87.720 5.408.130 7.522.203 3.639.776 19.792.080 21.893.515 2.101.435 21.893.515 12,44

Beşiktaş 3.134.251 87.720 4.712.799 4.701.377 2.911.821 15.547.968 21.893.515 6.345.547 21.893.515 12,44

Galatasaray 3.134.251 87.720 4.326.504 7.522.203 2.183.865 17.254.543 21.893.515 4.638.972 21.893.515 12,44

Trabzonspor 3.134.251 87.720 4.017.468 2.820.826 1.455.910 11.516.175 16.912.907 6.345.547 17.861.722 10,15

Kayserispor 3.134.251 87.720 3.940.209   727.955 7.890.135     7.890.135 4,48

Gençlerbirliği 3.134.251 87.720 3.708.432   363.976 7.294.379     7.294.379 4,14

Sivasspor 3.134.251 87.720 3.708.432     6.930.403     6.930.403 3,94

Ankaraspor 3.134.251 87.720 3.631.173     6.853.144     6.853.144 3,89

Konyaspor 3.134.251 87.720 3.476.655     6.698.626     6.698.626 3,81

Bursaspor 3.134.251 87.720 3.476.655     6.698.626     6.698.626 3,81

G.Antepspor 3.134.251 87.720 3.322.137     6.544.108     6.544.108 3,72

V.Manisaspor 3.134.251 87.720 3.244.878     6.466.849     6.466.849 3,67

Ankaragücü 3.134.251 87.720 3.244.878     6.466.849   638.361 7.105.210 4,04

Denizlispor 3.134.251 87.720 3.167.619     6.389.590     6.389.590 3,63

Rizespor 3.134.251 87.720 3.090.360     6.312.331     6.312.331 3,59

Antalyaspor 3.134.251 87.720 3.013.101     6.235.072     6.235.072 3,54

Erciyesspor 3.134.251 87.720 2.858.583     6.080.554     6.080.554 3,45

Sakaryaspor 3.134.251 87.720 1.699.698     4.921.669   77.605 4.999.274 2,84

Toplam 56.416.518 1.578.960 64.047.711 22.566.609 11.283.303 155.893.101 82.593.452 20.147.467 176.040.568 100,00

Yukarıdaki tabloyu yakından incelediğimizde gerçekten de büyüklerin aslan payını aldıkları bir havuzla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Üç büyükler toplam havuz gelirlerinin yüzde 37,31'ini kendi aralarında paylaşırken, geriye kalan 15 takım da toplam havuz gelirlerinin yüzde 62,69'unu aralarında bölüşüyorlar. Bu tabloda Trabzonspor'u da dikkate aldığımızda Süper Lig'de dört kulübün toplam geliri, havuz gelirlerinin %47,46'sına karşılık geliyor. Diğer 14 kulübün payına düşen oran ise %52,54 oluyor.

2010'da naklen yayın gelirleri ne olur?

2010 yılına kadar naklen yayın hakkı Digitürk'e ihale edilmiş bulunuyor. Yaşanılan küresel kriz öncesi Süper Lig naklen yayın gelirlerinin yıllık minimum 200 milyon dolar civarında satılabileceği beklentileri genel olarak hakimdi. Bunda genel ekonomik olumlu konjonktürün yanı sıra, Türk futbolunun 2008 Eurocup performansının da büyük etkisi vardı.  Aynı zamanda Avrupa'da da naklen yayın bedellerinin de  bir yükseliş trendi içine girmesi, 2010 yılında yapılacak naklen yayın ihalesinde, ihale bedelinin yıllık minimum 200 milyon dolar üzerine çıkabileceği düşünülmekteydi.

Oysa bugün içinde bulunduğumuz koşulların getirdiği finansal olanaksızlıklar ve ekonomik olumsuzluklar, sadece ülkemizde değil aynı zamanda Avrupa'da da naklen yayın gelirlerinin küçüleceğini ortaya koyuyor. Bunun doğrudan etkisi ise futbol endüstrisine yani kulüplere olacak. Kulüplerin en önemli gelir kalemindeki bu azalma, doğal olarak bütçelerin daralması, harcamaların kısılması, futbol pastasının küçülmesi anlamına geliyor. Yıllık futbol pastasında önümüzdeki iki yıl içinde yüzde yirmiye yakın bir düşüşün olması kuvvetle muhtemeldir. Bu durum kulüplerin finansal dengelerini de çok olumsuz olarak etkileyecektir. Gelir ve gider dengesizliği içinde bulunan kulüplerin fon ihtiyaçları giderek daha da artacaktır. Başta transfer bütçeleri olmak üzere, oyuncu ve teknik adam ücret ve bonservis bedellerinde de önemli düşüşler yaşanabilecektir. Kısacası bu genel ekonomik resesyondan  futbol da payına düşeni alacaktır. Bu süreçte başta Avrupa'da olmak üzere çok önemli maliyetlere katlanmış bazı yayıncı kuruluşların yüksek naklen yayın bedellerinin altından kalkamayarak iflas etmesi ya da kulüplere para ödeyemez duruma gelmesi de çok uzak bir olasılık değildir.

SONUÇ

Bugün liglerimizde Türk futbolunun kalitesini yükseltecek, rekabetçi yapısını geliştirecek, teşvik ve şikeyi ortadan kaldıracak, kalitatif ve kantitatif  sıçramayı sağlayabilecek niteliksel gelişimi ve dönüşümü  gerçekleştirebilecek bir gelir dağılımının bulunmadığını görüyoruz.

Süper Lig başta olmak üzere tüm profesyonel liglerimizde haksız rekabet temelinde yükselen dengesiz bir rekabet bulunuyor. Özellikle Süper Lig'in dışındaki diğer liglerimizde kulüplerin gelirleri ile Süper Lig gelirlerinin arasında büyük uçurumlar bulunuyor. Futbol pastasının yaratılmasında Süper Lig'in şüphesiz ki büyük bir katkısı bulunuyor. Bu çok doğal olmakla birlikte, Süper Lig'in rekabetçi kalitesini artırabilmesi ve kendisine yeni yeteneklerin diğer alt liglerden gelebilmesi, bu liglerin sportif ve mali/iktisadi rekabet düzeylerinin yükseltilmesine bağlı.

Günümüzde Lig A ve Lig B'de yaratılan gelirler, bu liglerin masraflarını karşılamaktan ne yazık ki çok uzakta. Lig A'da bir kulübün bütçesi minimum 2,5-3 milyon dolar civarındayken, bu tutar Lig B'de yaklaşık 1 milyon dolar civarında. Bir kulübün yıllık minimum giderleri Lig A'da 1,5-2 milyon dolar düzeyindeyken; Lig B'de bu durum minimum 1 milyon dolar mertebesindedir.

Mevcut durum bu yapının daha da devam edeceğini gösteriyor. Türk futbolunun bir yerde fidanlığı olarak değerlendirilebilecek Lig A ve Lig B'nin varlıklarını devam ettirebilmesi, mali ve iktisadi rekabetçi dengenin, dengede rekabeti sağlayacak şekilde yeniden konumlandırılmasını gerektiriyor. Bu liglere aktarılan gelirlerin, en azından liglerin operasyonel giderlerini karşılayacak düzeye çekilmesi büyük ve acil bir görev olarak Türk futbol otoritesinin önünde duruyor.

Süper Lig'in dışındaki liglerin yaşayabilmesi parasal dengesizliği en aza indirebilecek yeni düzenlemeleri zorunlu kılıyor. Olaya sadece bir paylaşım/dağıtım sorunu olarak da bakılmamalı. Bu sorunun giderilebilmesi ancak futbol pastasının daha da büyütülebilmesiyle mümkün olacaktır.

Tüm bu olumsuzluklar, daha baştan Anadolu kulüplerinin  "başaltı'' takımı olmayı kabul etmiş bir yönetim anlayışı ve oyun felsefesiyle varlıklarını idame ettirmeye çalışmalarına; vizyon ve misyon olarak da "rekabete odaklı'' ve büyükleri zorlayabilecek bir "şampiyonluk şiarına" ulaşamamalarına neden oluyor.

Bu durum Türk futbolu için kanayan bir yaradır. Futbol gelirlerinin adil paylaşımı belki de hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ama rekabeti öldürmeyecek ve dengede rekabeti oluşturabilecek bir yapıyı kuramadığımız sürece Türk futbolunda rekabete ve kaliteye hasret kalacağımız görülüyor. Bu yapının oluşturulması, sadece lokal rekabeti getirmiyor. Avrupalı devlerle de baş edebilmenin yolu buradan geçiyor

Rekabetçi yapının yükseltilmesi bugün Türk futbol otoritesinin önünde duran en önemli sorun olmakla birlikte; günümüzde yaşanılan ekonomik kriz nedeniyle başta naklen yayın gelirleri olmak üzere, bazı futbol gelir kalemlerinde önemli önemli düşüşler  yaşanabilecektir. Futbol pastasını daraltabilecek bu olumsuzluk, futbolun rekabetçi yapısını da olumsuz etkileyecek, finansal yetersizlik ve dengesizlik içinde olan kulüpleri ciddi sıkıntılara itecektir. Bu olumsuzluğun en aza indirilmesi yine Futbol Otoritesi(TFF'nun) öncelikli görevleri arasında yer almalıdır.  Bu önlemlerin neler olabileceğini gelecek hafta tartışacağız…

Kaynak: http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=109
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 01/Ara/2008 saat 18:44
Sponsorluk ve Futbol

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

01.12.2008 - 09:16

GİRİŞ

80’li yılların ikinci yarısından itibaren sporun endüstrileşmesiyle birlikte, futbol ve diğer spor dallarının gelir kalemlerinde önemli sayılabilecek niteliksel bir değişim yaşandı. 

Neydi değişen ve gelişen?

Sporda özellikle de futbolda digital yayın platformlarının giderek gelişip yaygınlaşması, futbol kulüplerinin gelirlerinin de değişimine yol açtı. Kulüplerin maç hasılatı, reklam geliri gibi klasik gelir kalemlerine bu gelişime paralel olarak medya gelirleri, sponsorluk ve merchandising gibi endüstriyel gelir kalemleri eklendi. Bu değişim ve gelişim, futbolun daha geniş kitlelere ulaşarak yaygınlaşmasına ve futbol gelirlerinin büyümesine neden oldu.

Bu gelir kalemleri içinde özellikle sponsorluk, günümüzde Avrupa’da ve dünyada önemli bir gelir kalemi olarak karşımıza çıkıyor. Bizde ise konunun önemi ve ciddiyeti son on yılda yeni yeni kavranmaya başlandı. Avrupa ve dünyada ciddi bir büyüklüğe sahip sponsorluk gelirleri, bugün ülkemizde hâlâ yeterli bir hacime ulaşamamış olsa da spor kulüpleri ve futbol için önemli bir kaynak durumunda...

Sponsorluk sporun desteği

Bugünün endüstriyel  ve teknolojik dönüşümü içinde medyadan sigortaya, biradan fast fooda, bankalardan  şirketlere kadar olan tüm kurum ve kuruluşların sporda marka olmuş kulüp ve sporculara milyar dolarlara ulaşan sponsorluk desteği verdiklerini görüyoruz.

Sport Business Associates’e göre küresel bazda spora ayrılan sponsorluk harcamaları toplamı 2008 yılında 42,5 milyar dolara ulaşmış durumda. 2006 yılında 33,6 milyar dolar düzeyinde olan sponsorluk harcamaları 2002 yılında yaklaşık 24,4 milyar dolar civarındaydı. Bu tutar içinde futbolun payına düşen kısım ise 10,5 milyar dolar düzeyinde. Bu tutar 2006 yılında 8,5 milyar dolar civarındaydı. Bu haliyle diğer spor dalları, özellikle de Avrupa dışındaki takım sporları, futboldan daha fazla sponsorluk geliri elde ediyor.

Yukarıdaki tablodan da görülebileceği üzere global olarak tüm sponsorluk sözleşmeleri 2000 yılında 17,5 milyar dolar civarında tahmin edilirken, aynı yıl itibariyle futbolun bu sözleşmelerden aldığı pay 4,5 milyar dolar civarında. Yüzde 26’ya karşılık gelen bu tutar 2000-2008 arasında da çok fazla değişmiyor. 2008 yılına gelindiğinde tüm dünyadaki sponsorluk sözleşmelerinin hızla arttığını gözlemliyoruz. Bu artışta özellikle Olimpiyatlar, Dünya Şampiyonaları ve Avrupa Futbol Şampiyonası gibi büyük organizasyonların önemli rol oynadığını söyleyebiliriz.  Nitekim 2004 ve 2008’te düzenlenen Olimpiyatların Sponsorluk sözleşmelerini önemli tutarlara taşıdığını görüyoruz. Yine 2002 ve 2006 yıllarında düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası da sponsorluk sözleşmelerinde önemli artışlara yol açmış görünüyor. 

Tüm dünyada yapılan sponsorluk sözleşmelerinden futbolun aldığı pay aşağıdaki tabloda net olarak görülmektedir. Buna göre; 2000 yılında 4,5 milyar dolar civarında futbol sponsorluk sözleşmelerinden yüzde 26 pay alırken; bu tutar 2008 yılı itibariyle 10,5 milyar dolara ulaşmış durumda. Futbolun sekiz yıllık süre içinde sponsorluk payı oransal anlamda çok fazla değişmezken, mutlak anlamda aldığı pay %133 artmıştır. Aynı dönemde genel sponsorluk sözleşmeleri ise mutlak olarak 25 milyar dolar artarak 42,5 milyar dolara ulaşırken, bu süreçte %142 büyümüştür. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere futbolun payı genel sponsorluk sözleşmelerini yaklaşık dörtte bir kadardır.

Genel Sponsorluk Sözleşmeleri Ve Futbol’un Payı

Yıllar / Genel Sponsorluk Milyar $ / Fıtbol Sponsorluğu Milyar $ / Futbolun Payı

2000 17,5 4,5 0,26

2001 21,2 5,8 0,27

2002 24,4 6,5 0,27

2003 25,1 6,1 0,24

2004 27,4 6,9 0,25

2005 29,2 7,1 0,24

2006 33,6 8,5 0,25

2007 37,4 9,2 0,25

2008 42,5 10,5 0,25

Avrupa’da futbolunun sponsorluktan elde ettiği toplam tutar ise Deloitte’un yıllık finansal raporlarına göre 3,6 milyar dolar civarında...Bu tutarın paylaşımına bakıldığında beş büyük ligin bu pastadan aldığı pay %52’ye yaklaşırken,  diğer 47 UEFA üyesi ülkenin aldığı pay sadece %48 seviyesinde kalıyor.

Sponsorluk gelirlerinin en yüksek olduğu turnuvaların başında şüphesiz ki, Dünya Kupası organizasyonları geliyor.  2006 Dünya Kupası’nın on beş resmi sponsoru olan Adidas, Budweiser, Avaya, Coca-Cola, Continental, Deutsche Telekom, Emirates, Fujifilm, Gillette, Hyundai, MasterCard, McDonald's, Philips, Toshiba ve Yahoo!’nun, bu turnuvaya yaklaşık 896 milyon dolar tutarında sponsorluk desteği sağladıkları FIFA tarafından ifade edildi. FIFA’nın açıklamalarına göre 2006 Dünya Kupası’nda elde edilen 2,4 milyar dolar  pazarlama gelirinin 896 milyon dolarlık kısmını sponsorluk gelirleri oluşturuyor. Daha şimdiden Adidas, Hyundai, Coca-Cola, Sony, Visa ve Emirates 2010’da Güney Afrika’da düzenlenecek Dünya Kupası için 130 milyon dolar civarında sponsorluk desteği vereceklerini FIFA’ya taahhüt ettiler.

Sponsorluk kurumunun genel olarak marka ve markalaşabilen kulüplere odaklandığını görüyoruz. Nitekim bu gelirden en fazla payı alan kulüplere bakıldığında karşımıza futbolda uluslararası marka olabilmeyi becerebilmiş futbol kulüpleri çıkıyor. Bu kulüplerin sponsorluk gelirleri bugün itibariyle ciddi büyüklüklere ulaşmış durumda.  Aşağıdaki tabloda da net olarak görülebileceği üzere, en yüksek sponsorluk gelirini elde eden kulüpler olarak karşımıza 93,7 milyon dolarla Chelsea çıkıyor. Chelsea’yi ise 92,1 milyon dolarla Bayern Münich takip ediyor. Özellikle Alman ve İtalyan liglerinde sponsorluk gelirlerinin büyük kısmı ligi domine eden takımlar arasında paylaşılıyor. Ancak İngiltere’de ise durum biraz daha farklılık gösteriyor.  Bununla birlikte Avrupa’da en yüksek sponsorluk sözleşmeleri de yine Premier Lig’de imzalanıyor. Arsenal’in Emirates ile yaptığı sponsorluk sözleşmesinin tutarı yüz milyon Sterlin civarında…

Aşağıdaki tabloda yer alan tutarlar sadece sponsorluk gelirleri olup, ticari sözleşmelerden doğan gelirler dikkate alınmamıştır.

Avrupalı Kulüplerin Yıllık Sponsorluk Gelirleri (2006-07)

Kulüp  / milyon dolar

Chelsea  93,7

Bayern Münich  92,1

Man.Utd. 80,6

Real Madrid 78,1

Juventus 75,5

Milan 65,8

B.Dortmund 51,5

Arsenal 44,9

Liverpool 34,9

Tottenham H. 25,6

Ajax  19,8

Celtic 18,9

Newcastle 16,5

AstonVilla  16,2

Westham 14,8

Southampton 13,2

G.Rangers 7,5

Sunderland 7,3

Porto 3,2

Fenerbahçe 8,7

Galatasaray  6,5

Beşiktaş 4,5

2006-07 rakamlarına göre ülkemiz futbolunda sponsorluk gelirleri toplamı yaklaşık 65 milyon dolar civarında. Bu tutarın %30’u ise yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere üç büyüklere  gidiyor. Futbol dışında diğer 21 branşın toplam sponsorluk geliri ise Gençlik Spor Genel Müdürlüğü rakamlarına göre 3,7 milyon YTL tutarında. 21 dal içinde saymadığımız basketbolda ise özellikle son zamanlarda kurumların özel sponsorluk çalışmalarıyla ortaya çıkan tutarlar 25 milyon dolara ulaşmış durumda.

 Avrupa futbolunda Sponsorluk

Bugün Avrupa futbol pastasının büyüklüğü Deloitte’un raporlarına göre 13,5 milyar Euro civarında... Bu pastanın yaratılmasında Avrupa futbolunu domine eden beş büyük ligin payı ise %64’e ulaşmış vaziyette. Yani  yaratılan toplam gelirin %64’ü beş büyük lig arasında paylaşılıyor. Bu inanılmaz bir oran ve aynı zamanda haksız rekabetin de temel dinamiğini oluşturuyor.  Avrupa futbol pastasının yaratılmasında beş büyük ligde gelirlerin dağılımı içinde sponsorluk gelirlerinin yüzdesel dağılımı, ülkemiz rakamları ile birlikte aşağıdaki tabloda gösteriliyor.

Avrupa Futbolunda Beş Büyük Lig’de Sponsorluk Gelirlerinin Payı (2007-08)

İngiltere 25%
İtalya 14%
İspanya 37%
Almanya 30%
Fransa 18%
Türkiye 14%
5 Büyük Lig Ort.24,80%

Yukarıdaki tabloyu dikkatli incelediğimizde, ülkemiz sponsorluk gelirlerinin, toplam futbol pastası içindeki orantısal payı, beş büyük ligle kıyaslandığında ortalamanın çok altında. Beş büyük ligde ortalama sponsorluk gelirlerinin toplam gelirler içindeki payı %24.80 iken; bu oran bizde %14 civarında.  Dört büyük kulübün ortalamasıyla oluşturduğumuz sponsorluk gelirleri yüzdesi ülkemizde %14 düzeyinde seyrediyor. Bu oran beş büyük ligin ortalaması olan %24,80’den %43,5 daha az…Avrupa futbol gelirleri içinde sponsorluk gelir dağılımı en yüksek lig olarak karşımıza %37’lik payla İspanyol La Liga çıkıyor. İspanyol ligini ise %30’luk payla Alman Bundesliga izliyor. Bundesliga’da yaratılan futbol gelirlerinin %30’u sponsorluktan geliyor. Almanya’yı sırayla İngiltere ve Fransa takip ediyor. 

Avrupalı futbol kulüplerinde sponsor firmalar

Dünya futbol pastasının yaklaşık üçte ikisinin üretildiği Avrupa’nın,  aynı zamanda sponsorluk gelirlerinin  önemli bir kısmının da yaratıldığı bölge olduğunu söyleyebiliriz. Sponsorların genelde futbolda yöneldiği kulüpler uluslararası markalaşabilmiş kulüpler… Nitekim bugün Avrupa futboluna damgasını vuran marka kulüpler ve bunların son sponsorları Mustafa TAHA tarafından derlenen aşağıdaki tabloda dikkatlerinize sunuluyor.

Kulüpler / Teknik Malzeme Sponsoru / Ana  Sponsor / Ana Sponsorların Sektörleri

Manchester United / Nike / AIG / Sigorta

Borussia Dortmund / Nike / Warsteiner / İçki

Real Madrid CF / Adidas / Ben-Q Mobile / İletişim

Internazionale / Nike / Pirelli / Otomobil

FC Schalke 04 / Adidas / Victoria / Finans

AS Roma / Diadora / Yok / Yok

AC Milan / Adidas / Bwin Online / Casino

Celtic / Nike / Carling / İçki

Barcelona / Nike / Unicef / Sosyal Sorumluluk

Bayern Munich / Adidas / T Mobile / İletişim

Newcastle United / Adidas / Northern Rock / Finans

Olympique Marseille / Adidas / N9UF (Cegitel) / İletişim

Rangers / Umbro / Carling / İçki

Sunderland AFC / Londsdale / Red Vargy / Otomobil

Valencia / Nike / Toyota / Otomobil

Hamburg SV / Puma / Emirates / Havacılık

Liverpool Adidas Carlsberg İçki

SS Lazio / Puma / INA Assitalia / Sigorta

Atletico Madrid / Nike / KIA Otomobil

Paris Saint-Germain / Nike / Emirates / Havacılık

Juventus / Nike / Tamoil Enerji /Petrol

Feyenoord / Kappa / Fortis / Finans

Leeds United / Admiral / Bet24 Online / Casino

Chelsea / Adidas / Samsung Mobile / İletişim

Kaiserslautern / Kappa / Deutsche V. / Finans

Arsenal / Nike / O2 / İletişim

RC Lens / Nike / Orange / İletişim

Real Betis / Balompie Kappa / Globet.com Oyun / Eğlence

Ajax / Adidas / ABN AMRO / Finans

Aston Villa / Hummel / 32Red.com Online / Casino

Anderlect / Adidas / Fortis / Finans

Olympiakos / Puma / Vodafone / İletişim

Porto / Nike / Portugal Telecom / İletişim

Yukarıdaki tabloyu incelediğimizde genelde otomotiv, iletişim  ve finans kesiminden firmaların sponsorluğa destek verdiklerini görüyoruz. Bu sektörlerde aynı zamanda lider konumunda olan firmalar, lider kulüplere sponsor oluyorlar.

Teknik malzeme sponsorluğunda Nike’ın açık ara üstünlüğü bulunuyor. Nike’ı, Adidas takip ediyor.  Kulüplerin yeşil sahalarda başarısı, sponsorlar için de aynı anlamı ifade ediyor. Kazanan kulüp, sponsoruna da kazandırıyor.

Endüstriyel futbolun en önemli ligi Premier Lig yarattığı gelirler bakımından da Avrupa’nın bir numaralı ligi. Yıllık 2,6 milyar dolar gelir yaratan Premier Lig’de sponsorluk gelirlerinin payı %18 civarında.

2006 Dünya Kupası’nda sponsorluk

Bu turnuva nedeniyle 21 resmi sponsorun yapmış olduğu harcamalar toplamı 850 milyon dolar civarında gerçekleşti. Ancak diğer sponsorların da harcamalarını dikkate aldığımızda toplam sponsorluk harcamaları 1,4 milyar dolara ulaştı.

32 takımın katıldığı Dünya Kupası’nda forma sponsorları olarak karşımıza çıkan üç firma vardı. Bu firmalardan Adidas 6 ülkenin (Almanya, Arjantin, Trinidad ve Tabago, Japonya, Fransa ve İspanya) teknik malzemelerini sağlarken; Puma 12 takımın teknik malzemesini sağladı. Bu ülkelerin içinde şampiyon İtalya da bulunuyor. Final bu anlamda Adidas-Puma finali oldu. Puma’nın destek verdiği ülkeler: İtalya, Polanya, Paraguay, Gana, Çek Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri, Togo, İsviçre, İran, Angola, Suudi Arabistan ve Tunus.

Nike ise sekiz takıma teknik malzeme sponsorluğu sağladı. Bu ülkeler ise: Brezilya, Portekiz, Hırvatistan, Avustralya, Amerika, Hollanda, Güney Kore, Meksika.

2006 Dünya Kupası'nda 21 firma resmi sponsor statüsünde yer alıyor. Hyundai, Coca Cola, Adidas, Continental, Emirates, Fujifilm, Gillette, MasterCard, McDonalds, Philips, Toshiba ve Yahoo gibi ünlü markaların ödediği toplam sponsorluk rakamı 850 milyon dolara ulaşmış durumda. Bu konuda Zaman Gazetesi Sporvizyon ekinde çıkan araştırmadan bazı bilgilere bir göz atalım.

 Bu sponsorlar içinde en önemli sponsor olarak karşımıza Alman Adidas çıkıyor. Alman spor giyim firması Adidas, şampiyonanın başlamasına kısa süre kala en büyük reklam kampanyasını başlattı. Firmanın kampanya için ayırdığı bütçe 200 milyon dolar civarında. Adidas, 8 yıl boyunca Dünya Kupası’nın sponsoru olmak için 350 milyon dolar ödeyecek. Dünya Kupası'nın maçlarında da Adidas'ın “Team Geist” (Takım Ruhu) isimli topu kullanıldı. Adidas, bu toplardan bugüne kadar 10 milyon civarında sattı. (Adidas bu toptan 15 milyon adet satmayı planlamaktadır.)

AVAYA Dünya Kupası'nın en stratejik noktalarından biri de elektronik bilgi ağı. Alman Avaya firması, 15 trilyon byte'lık veri akışını hızlı ve hatasız olarak yönetme sorumluluğunu üstlendi.

COCA COLA 72 yıldır Dünya Kupası'nın resmi sponsorluğunu üstleniyor. Yapılan anketlerde genellikle Dünya Kupası'nın en başarılı sponsoru seçiliyor. 100 kişiden 51’i Dünya Kupası denince Coca Cola'yı hatırlıyor. Coca Cola, bu yıl da geleneğinden vazgeçmedi ve FIFA ile 2022'ye kadar sözleşme imzaladı.

CONTINENTAL Almanya'nın en büyük lastik üreticisi. Continental, Türkiye'de Digitürk vasıtasıyla futbolseverleri Almanya'ya götürmek için çeşitli kampanyalar düzenledi.

DEUTSCHE TELEKOM Bayern Münih ve Alman Futbol Federasyonu'nun sponsorluğunu yapan Deutsche Telekom, 12 stadın 10'unda teknik altyapıyı sağladı ve trafik kontrol sistemleri, radyo ve televizyon yayınları ile bilgi ağının yapılanmasında önemli rol oynadı.

FLY EMIRATES 1985’te Dubai’de kurulan havayolu şirketi Emirates, bugün 47 ülkede, 67 şehre uçabilen, dünyanın en büyük hava filolarından birine sahip. FIFA’nın en yeni sponsorlarından biri.

FUJI FILM Fuji, FIFA’nın en sadık sponsorlarından biri. Japon fotoğraf-film şirketi, 1982’den beri Dünya Kupası'na sponsorluk yapıyor.

GILETTE Amerika'nın en büyük jilet firması olan Gilette, kuruluşundan bu yana geçen 100 yıl içinde dünya pazarının büyük bölümünü eline geçirdi. Gilette, 1970 Dünya Kupası'yla başlattığı sponsorluk serüvenini kesintisiz olarak bugüne taşıdı.

HYUNDAI Dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden biri olan Hyundai, ülkesi Güney Kore'nin gururu. 1999’da FIFA ile tanışan Hyundai, 2002 Dünya Kupası’nın da otomotiv sponsoruydu.

MASTERCARD MasterCard, 1990, 1994 ve 2006 Dünya Kupası’nın yanı sıra Şampiyonlar Ligi’nin de sponsorlarından.

MCDONALD'S Amerika'nın ünlü gıda firması. 1994'ten bu yana Dünya Kupası’nın sponsorlarından.

PHILIPS 1986’da Meksika'da düzenlenen Dünya Kupası’na ilk kez sponsor olan Hollandalı teknoloji devi Philips, 2006 Dünya Kupası’nın da elektronik alanındaki sponsoru oldu. Philips, Almanya’daki organizasyonda 12 stadın 8’ini aydınlatacak. Statları televizyon, DVD ve ses ekipmanlarıyla donatan Philips, basın merkezlerine de 3 bin televizyon ve video yerleştirdi.

TOSHIBA FIFA’ya ilk kez 2002 Dünya Kupası'nda sponsor olan Japon elektronik devi Toshiba, aradan geçen sürede bu bağı korumayı başardı. Futbola destek veren Toshiba, stadyumların dışına kuracağı 60 metrekare ebadındaki dev ekranlar ve organizasyon komitesine bağışladığı 2 binden fazla dizüstü bilgisayarla, FIFA’nın gözde sponsorları arasında yer alıyor.

YAHOO 2005'te Konfederasyon Kupası’na sponsor olarak katılımda bulunan bilişim ve internet şirketi Yahoo, 2006 Dünya Kupası’nda da görev başında. FIFA’nın desteğiyle Dünya Kupası'nın resmi internet sitesini oluşturan Amerikan şirketi, milyonlarca insana bu büyük organizasyonla ilgi en ince ayrıntıları aktardı.

Ülkemizdeki sponsorluk desteğinin Avrupa ile karşılaştırılması

Avrupa futbolunda ve ülkemizde sponsorluk gelirlerini kıyasladığımızda ise karşımıza aşağıdaki tablo çıkıyor. Tablodan da görülebileceği üzere, Avrupa futbolunda en yüksek sponsorluk gelirini 468 milyon dolarla tutarla Premiership yaratıyor.

2005-06 İtibariyle Avrupa Futbolu’nda Sponsorluk Gelirleri

Premier Lig ile en yakın ikinci büyük lig Bundesliga arasındaki sponsorluk gelirleri farkı tam 219 milyon dolar. Premier Lig yarattığı 2,6 milyar dolarlık futbol geliriyle zaten Avrupa futbolunun en zengin ligi konumunda. İngiliz ligi mutlak değer olarak Alman Bundesliga’dan daha fazla sponsorluk geliri elde etmesine karşın; yerel lig gelirlerinin bileşimine bakıldığında Bundesliga gelirleri içinde sponsorluk gelirlerinin payı %22 civarında. Bu oran Premier Lig’de ise %18 düzeyinde... Bu bağlamda Alman Bundesliga’nın endüstriyel gelişim içerisinde daha fazla sponsoru futbola çekebildiği görülüyor. Ülkemiz özelinde ise beş yüz milyonluk futbol pastamızın altmış beş milyonu sponsorluktan geliyor. Yani toplam futbol gelirlerimizin %13’ünü sponsorluk gelirleri oluşturuyor. Toplam sahip olduğumuz futbol geliri içinde sponsorluk gelirlerinin payı Avrupa normlarında olmasına karşın, sponsorluk kurumunun yarattığı toplam 65 milyon dolarlık gelir, toplam 2.4 milyar dolarlık Avrupa futbol sponsorluk gelirinin sadece %3’üne tekabül ediyor. Bu oran sponsorluk kurumunun ülkemizde yeterli düzeyde çalıştırılamadığının bir göstergesi olarak algılamamız gerekiyor. Bu durum aşağıdaki grafikte de da net olarak görülüyor.

Yukarıdaki grafik bize Avrupa futbol pastasında sponsorluk gelirlerinin, lokal ligler çerçevesinde nasıl dağıtıldığını gösteriyor. Avrupa futbolunun gelişimine destek olmak üzere Toplam 2,4 milyar dolar civarında bir fon, futbol kulüplerine aloke edilmiş durumda... Bu dağılım içinde beş büyük ligin payı %52’ye ulaşırken; diğer kırk yedi ligin payı ise %48 civarında... Buradan çıkan net sonuç şu: Beş büyük lig, yaratılan her yüz dolarlık sponsorluk gelirlerinin %9,4’ünü kendi aralarında paylaşırken, kalan kırk yedi ülke ise bu gelirlerin sadece %1,02’sini paylaşıyor. Şüphesiz bu çarpık ve dengesiz dağılım, beş büyük lige rekabette büyük üstünlük sağlıyor.  Haksız rekabet üstünlüğü sağlayan bu sonucun temel nedeni ise bu ülkelerin endüstriyel gelişimleri sonucunda ulaştıkları makro büyüklüklerin, diğer ülke milli gelirleri ve yaratılan katma değerlerinden daha büyük olması. Aynı zamanda bu ülke liglerinde, sponsorun daha fazla desteğini alabilecek uluslararası marka olmuş çok sayıda kulübün bulunması, sponsorluk fonlarının bu ülke lig ve kulüplerine akmasına neden oluyor.

Ekonomik Kriz Sponsorluğu Nasıl etkileyecek?

Dünya ekonomisindeki dengesizlik ve yaygınlaşan kriz doğal olarak şirketleri sıkıntıya sokuyor. Çoğu şirket yükümlülüklerini yerine getiremediği için faaliyetlerini tasfiye etmek durumunda kalıyor. Bu kapsamda olaya yaklaştığımızda bugün Avrupa ve Dünya futbolunun en önemli kulüplerinin sponsoru  konumundaki dev şirketler, içinde bulundukları finansal ve iktisadi olumsuzluklar nedeniyle zor günler yaşamaktalar…

Nitekim,  bugün İngiltere’nin en büyük üçüncü tur operatörü, West Ham United’ın sponsoru XL Leisure iflas etmesi;  60 milyon Sterlin cirosunun yüzde yirmisini sponsorluktan elde eden Premiership ekiplerinden West Ham’ı ciddi sıkıntıya soktu. Yine ekonomik krizin derinleşen etkisiyle İngiltere’nin önemli bankalarından ve Premiership’in güçlü ekiplerinden Newcastle United’ın sponsoru Northern Rock’ın batması, yıllık 83 milyon Sterlin geliri olan Newcastle’ın sponsorluk gelirlerine önemli bir darbe vurmuştu.

Premier Lig’de top koşturan futbolcumuz Tuncay’ın takımı Middlesbrough’un sponsoru olan, navigasyon sistemleri üreticisi Garmin de finansal sıkıntı içine giren bir diğer şirket. Garmin’in hisseleri son bir yılda yaklaşık yüzde elli değer kaybetti ve bu düşüş hala devam ediyor. Garmin’in içinde bulunduğu krizden kurtulabilmesi için ciddi finansal desteğe ihtiyacı bulunuyor. Büyük bir olasılıkla Middlesbrough’a sponsorluk desteği bir kaç aya kadar son bulacak.

170 milyon Sterlin cirosuyla Avrupa ve Dünya futbolunun en büyük kulüplerinden olan Manchester United’ın forma sponsorlarından Amerikalı sigorta devi AIG’de bu krizden nasibini alanlardan…Küresel krizden etkilenen AIG’nin içinde bulunduğu finansal sıkıntılar, şirketin hisselerini bu ay itibariyle %31 civarında düşürmüş durumda. Kredi derecelendirme kuruluşlarına göre nakit açığı giderek artan firma ciddi likidite sıkıntısı içinde. Krizden çıkabilmek için varlık satışına yönelmeyi planlayan AIG’ye FED verdiği 120 milyar dolarlık destek, onu içinde bulunduğu krizden tam anlamıyla kurtarabilecek mi önümüzdeki günlerde göreceğiz. AIG’nin içinde bulunduğu kriz nedeniyle sponsorluk desteğini sürdürebilmesi her şeyden önce şirketin yaşamasına bağlı görünüyor.

2005 yılından bu yana Chelsea’nin sponsorluğunu üstlenen Samsung firmasının üretiminin düşmesi ve satışlarının gerilemesi nedeniyle fonlama ihtiyacının artması, şirketin hisselerinin yaklaşık sekiz ay içinde yüzde kırk değer kaybetmesine yol açtı.

Premiership’in sponsorlarından JJB Sports’un hisseleri de krizden etkilenmiş durumda. Yılbaşından bu yana şirketin hisse senetleri yaklaşık %35 değer yitirmiş durumda. Küresel krizin piyasalarda neden olduğu olumsuzluk nedeniyle satışlarında önemli daralmalar yaşayan, Premiership’in diğer sponsorlarından LG Elektronik’in hisseleri % son üç ayda %26; Carlsberg’in hisseleri de son bir yılda %35 değer yitirmiş bulunuyor.

Sadece Premier Lig’de de değil, aynı zamanda diğer Avrupa liglerinde de hemen hemen aynı durum söz konusu. Ancak Premiership’in yapısal özellikleri, bu olumsuzluğun daha ön plana çıkmasına neden oluyor.

Avrupa liglerine baktığımızda; yıllık 2,5 milyar Euro gelir yaratan İngiliz Premier lig’de gelirlerin %25’i; yıllık 1,5 milyar Euro gelir yaratan İtalyan Serie-A’da gelirlerin %14’ü; yıllık 1.3 milyar Euro gelir yaratan Alman Bundesliga’da gelirlerin %30’u; yine yıllık aynı geliri yaratan İspanyal La Liga’da gelirlerin %37’si ve yıllık 1 milyar Euro gelir yaratan Fransız 1.Liginde gelirlerin %18’i Sponsorluk gelirlerinden oluşuyor. Ülkemizde Süper Lig’in sponsorluk gelirleri ise toplam gelirlerin sadece %14’ünü oluşturuyor.

Yukarıdaki açıklamalar bize, önümüzdeki yıllarda şirketlerin kulüplere olan sponsorluklarında küresel kriz nedeniyle bazı daralmaların yaşanabileceğini gösteriyor. Sponsorlukların giderek azalması ya da bu konuya şirketlerin daha az bütçe ayıracak olması, futbol gelirlerinde ciddi düşüşlere yol açabilecek görünüyor. Çünkü giderek daralan iktisadi hacim ve giderek artan fon ve likidite ihtiyacı şirketleri tasarrufa itebilir. Tasarruf edilen para, futbola kanalize olacak paranın azalması anlamına geliyor. Ekonomik durgunluk ve krizlerin yaşandığı konjonktürde, şirketlerce futbola ayrılan bütçenin giderek küçüldüğü geçmiş deneyimlerle sabittir.

SONUÇ

Sonuçta; sponsorluk gelirleri bugün endüstriyel futbolun yarattığı önemli gelir kalemlerinden birisi konumuna gelmiş durumda... Günümüzde kurumsal firmalar digital yayın olanakları aracılığıyla futbolun ve sporun popülerliğini kullanarak, imajlarını küreselleştirebilmek amacıyla yoğun bir şekilde sponsorluğa yöneliyorlar ve bu amaçla yüz milyon dolarlara ulaşan devasa sponsorluk bütçeleri yapıyorlar. Bütçeledikleri bu tutarları da marka olabilmiş kulüplerin emrine sunuyorlar.

Bu sözleşmelerle sponsor firmalar kendi kurumlarının tanınırlığı ve imajlarını futbol endüstrisi aracılığıyla yeryüzünde üç milyar insana ulaştırırken;  futbol da bu sözleşmelerden milyarlarca dolar gelir elde ediyor.  Her  iki tarafında yararına olan bu sözleşmeler zaman zaman futbolu da etkileyebiliyor. Maç saatlerinin düzenlenmesinden tutun da, hangi oyuncunun yeşil sahalarda olması gerektiğine kadar futbolu yönlendirebiliyor.

Bu gelir kaleminden daha fazla pay alabilmenin yolu ise marka olmaktan ve uluslararasılaşmaktan geçiyor. Biz ne yazık ki bugünkü konumumuz itibariyle Avrupa futbol pastasından hak ettiğimiz payı almaktan çok uzağız. Kısa zamanda da bu durumumuzun değişmeyeceği görülüyor.
http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=109
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 16/Ara/2008 saat 10:33
Taraftar mı, müşteri mi?

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

15.12.2008 - 00:12

 

Seyirci, taraftar günümüz futbolunun vazgeçilmez aktörlerinden. Daha doğrusu parasallaşan futbolun altın yumurtlayan tavuğu. Her ne kadar son zamanlarda parasına göre muamele görüyorsa da, o bir taraftar. Yağmurda, çamurda beraber yürür takımıyla kol kola. Bazen destek, bazen istemese de köstek olur, gönül verdiği takımına. Bir cefakâr, bir vefakardır o. Tribünde de olsa, televizyon başında da değişmez bu. Zengini, fakiri fark etmez. Sınıf farkı ve sosyal statü farkı gözetmez. Aynı tepkiyi, aynı etkiyi birlikte yaşar. Beraber hüzünlenir, beraber sevinir. Doksan dakikayı izlerken, aklını ve beynini dışarıda tutacak kadar "mani'' seviyesinde bir bağlılık ve tutkuyla takımına yoldaşlık yapar. Yeri gelir teknik direktör olur takım yapar, yeri gelir başkan olur milyonlar akıtır, transfer yapar. Bazen maç kuyruklarında görürüz onu, bazen kale arkasında avazı çıktığınca bağırırken; bazen de yüz binlerce dolar verip, bir sanatsal etkinlik izlermiş gibi VIP localarına kurulurken.

Endüstrileşmeyle değişen futbol

Taraftarın müşteriye doğru evrilmesi son zamanlarda çok tartışılan bir konu haline geldi. Taraftar bugün desteklediği takımına ayırdığı ciddi bütçelerle, bir tüketici de aynı zamanda. İşte taraftarın müşteri taraftara değişimi ve dönüşümüne neden olan koşullara kısaca değinmemiz gerekiyor.

Endüstriyel futbolun temel genel geçer özelliklerine dikkat ettiğimizde, endüstriyelleşme süreci;

1) Seyirci profilinin,

2) Gelir kaynaklarının yapısının,

3) Taraftarın davranış kalıplarının, değişmesi sürecidir.

Baştan da belirttiğimiz gibi, bu süreç içinde yetmişli ve seksenli yılların ortalama seyirci profilinin yerini artık, yıllık gelirinin belirli bir kısmını "taraftar tüketici'' olarak, "bağlılık körlüğü'' temelinde kulübüne harcayan, gelir düzeyi daha yüksek, konforlu localarında maç izleyen yıllık ciddi tutarda harcamayla kombine kart alan, orta ve üst gelir grubu seyirci almıştır. Bu bağlamda, seyirci müşteriye dönüşürken; kulübün arz ettiği her türlü mal ve/veya hizmete yönelik talepte de, karakteristik bir değişiklik yaşanılarak, klasik tüketici profilinin yerini "taraftar tüketici'' almıştır.

Taraftardan müşteriye

Endüstriyel anlamda ifade edersek, taraftar: Kulübünün logolu ürünlerini satın alan, maçlara giderek önemli tutarda kulübüne maç günü geliri bırakan, evlerine aldığı decoderlerle takımına naklen yayın geliri yaratan, ilgisi ve heyecanı kulüpçe paraya tahvil olunan bir gelir kaynağıdır.

Gerçekten de yaşantımıza yön veren, tüketim kalıplarımızı belirleyen özelliğiyle, diğer endüstriyel iş kollarından farklı bir mecrada yoluna devam ediyor endüstriyel futbol. Bu değişim ve gelişim çizgisinde aslında taraftarın da sosyolojik ve iktisadi anlamda farklılaşmaya başladığını gözlemliyoruz. Yukarıda dile getirdiğimiz taraftarı, artık kulüpler birer müşteri olarak görüyor ve buna göre taraftarını konumlandırıyor. Ve trend de bu yönde devam ediyor.

Kısacası futbolun giderek parasallaşması, taraftarın da yapısını değiştirdi. Taraftar bugün artık gerçek anlamda bir müşteri olarak algılanmaya başlandı. Taraftardan müşteriye doğru evrilen bu dönüşüm sürecinde taraftar kulüpler için bir "velinimet" oldu. Şimdi tüm kulüpler bu velinimeti memnun edebilmenin yolunu arıyorlar. Yaptığımız araştırmalar orta üstü gelir grubunda yer alan taraftarın takımına yıllık 1.500 dolar civarında bütçe ayırdığını ortaya koyuyor. Bu konuya birazdan daha detaylıca değineceğiz. Yani taraftar müşteriye evrilirken, ortaya çıkan yeni gereksinimler, taraftarın tüketim kalıplarını da değiştiriyor, yeni gereksinimler doğuruyor. En basitinden evde maç izleyebilme ihtiyacını karşılamanın yolu bir decodere sahip olmaktan geçiyor. Şifreli bir yayının taraftar tüketiciye maliyeti ise minimum 300 dolar civarında. Daha bunun gibi onlarca ürünü futbol aracılığıyla tüketmeye başlıyoruz. Çünkü artık futbol zaten bu ürünleri pazarlayan en önemli araçlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. İşte farkında olmadan endüstriyelleşen futbol, taraftarın tüketim kalıplarını değiştirmeye devam ediyor. Bu anlamda artık taraftar, "müşteri taraftar"a dönüşmüş oluyor.

Kulüplerin değişen yönetsel ve endüstriyel anlayışları

Taraftarın yapısı değişir ve yeni tüketim kalıpları oluşurken, diğer yandan da kulüplerin organizasyonel yapıları değişime uğruyor. Bu değişimin dinamiğini değişen ve çeşitlenen gelir kaynakları oluşturuyor. Endüstrileşme beraberinde "sponsorluk gelirleri", "naklen yayın gelirleri", "merchandising gelirleri" gibi gelir kalemlerini de beraberinde getirdi. Deloitte'un 2008 raporuna göre en zengin 20 kulübün toplam gelirleri içinde bu kalemlerin payı yüzde 75 civarında. Bu anlamda Avrupa futbolunun yıllık yarattığı pasta 13.5 milyar Euro'ya ulaşmış durumda. İşte bu parasal büyüklük ve ortadaki pasta kulüplerin yönetsel anlayış ve yapılanışlarını değiştiriyor. İşte bu gelişime bağlı olarak pastadan en fazla payı alabilmek için kulüplerin taraftar müşteriye daha kolay ve daha çok ulaşmaları gerekiyor.

Daha doğrusu taraftarı bir müşteri olarak görme alışkanlığı kendiliğinden filizleniyor. Bu durumda da futbol pastasından daha fazla pay alabilmenin yolu müşteri odaklı olmaktan ve ona daha çok ürün satmaktan geçiyor. İşte bu endüstriyel ve yönetsel dönüşüm, kulüpleri yüz milyonluk gelirlere taşıyor ve onları salt sportif organizasyonlar olmaktan çıkartıp, birer ekonomik organizasyona dönüştürüyor. Bugün Avrupalı zengin kulüplere baktığımızda yıllık ticari gelirleri yüz milyon dolarlara ulaşan devasa bütçelere sahip olduklarını görüyoruz.

Ticarileşen ve giderek endüstriyelleşen Avrupa'nın önde gelen kulüpleri, bu değişimi önceden fark ederek, rakiplerine ekonomik anlamda da fark atacak yapılanmalara gidiyorlar. Gelirlerini daha da büyütebilmenin yolunu arıyorlar. İşte bu bağlamda bugün çoğu zengin Avrupalı kulüp taraftarını bir müşteri olarak algılayıp, ona göre aksiyom alıyor. Müşteri İlişkileri Yönetimi'ni (Customer Relationship Management-CRM) bünyelerinde kurarak, taraftar müşterilere daha fazla satış yapabilmenin yolunu arıyor. Bu amaçla çağrı merkezleri (Call Centre) aracılığıyla yoğun bir satış ve pazarlama faaliyetlerine de başlamış durumdalar. Kolay değil, Avrupa'nın en üst düzey kulüplerinin yıllık ticari gelirleri daha şimdiden yüz milyon dolarlara ulaşmış durumda. Bugün ne yazık ki bizim kulüplerimiz bu yapılanmayı hâlâ gerçekleştirebilmiş değiller.

Tribünlerde son durum ne?

Futbol pastasından pay alabilmenin bir başka önemli ve klasik yolu da tribüne daha fazla taraftar müşteriyi çekmekten geçiyor. Bununla beraber taraftar müşteriyi tribüne çekmek onu tribünde tutabilmekte bugünlerde çok önemli… Bugün Avrupa'da beş büyük ligin dördünde taraftar müşterinin büyük oranda tribünlere çekildiğini gözlemleyebiliyoruz. Daha çok seyirci daha çok para ve daha zengin kulüp anlamına geliyor. Ancak İtalyan Serie-A'da 2005-06 sezonunda yaşanılan skandallar yüzünden tribündeki taraftar sayısında önemli düşüşler yaşandı. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere 20 üst düzey İtalyan kulübünde seyirci sayısı 2006/07 sezonunda, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 8.96 oranında bir azalış kaydetmiştir. En çok seyirciyi de skandala karışan ve küme düşürülen Juventus'un kaybettiğini görüyoruz. İtalyan Serie-A'da ise en yüksek seyirci kapasitesine sahip kulüp olarak ta karşımıza 56,640 ortalama seyirci ile Ac Milan çıkmakta…

20 üst düzey İtalyan futbol kulübünün yıllar itibariyle seyirci sayıları

Club 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08

AC Milan 63,595 59,995 47,115 56,640

FC Internazionale 57,295 51,370 48,285 51,210

SS Calcio Napoli 37,080 23,730 30,150 40,780

AS Roma 49,630 39,725 38,720 37,275

Fiorentina 34,200 33,045 28,305 31,385

US Palermo 33,230 27,925 23,800 25,540

Genoa C & FC 1893 20,125 17,575 19,935 24,475

UC Sampdoria 23,670 22,690 19,035 21,890

SS Lazio 37,515 27,870 25,050 21,485

Juventus 26,430 30,470 18,085 20,930

Torino Calcio 10,095 24,170 20,575 19,225

Catania Calcio 9,140 13,790 9,370 17,605

Udinese Calcio 15,810 16,445 14,645 15,670

AC Parma 14,045 14,370 14,640 15,425

Reggina Calcio 16,260 12,550 12,580 13,145

Cagliari Calcio 13,580 10,475 10,520 12,260

Bologna FC 1909 19,005 9,765 10,950 11,675

Salernitana Sport 7,585 4,005 4,020 11,525

Pisa Calcio 4,840 5,110 6,655 11,150

Hellas Verona FC 11,545 8,435 9,445 10,865

Siena AC 9,460 8,725 7,995 10,350

Avrupa ligleri içinde en yüksek doluluk oranına sahip lig olarak karşımıza Alman Bundesliga çıkıyor. Alman stadlarının istikrarlı bir şekilde yüksek kapasitelerini devam ettirebilmeleri, Alman kulüplerinin maç günü gelirlerinde diğer liglere önemli bir fark atmasına neden oluyor. Aşağıdaki tablodan da görülüğü üzere yıllar itibariyle Alman kulüplerinin seyirci sayıları çok büyük değişiklikler göstermemiştir. Alman kulüpleri içinde en yüksek seyirciye oynayan kulüp olarak Borussia Dortmund'u görüyoruz. Almanya'nın en başarılı kulüplerinden B. Munich'in ortalama 69.000 seyirciyle maçlarını oynadığını görüyoruz.

20 üst düzey Alman kulübünde yıllar itibariyle seyirci sayısı gelişimi

Club 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08

Borussia Dortmund 77295 72625 72,800 72500

Bayern Munich 53295 67640 68645 69000

Schalke 04 61340 61300 61350 61275

Hamburg SV 48825 52630 55865 55365

VfB Stuttgart 41365 38825 45765 50445

Eintracht Frankfurt 23760 41860 47625 48325

Hertha BSC 48485 46705 48705 45440

FC Koln 38190 48940 41900 43740

FC Nurnberg 30320 32605 41620 43450

Borussia Munchengladbach 49185 47835 47490 40425

Werder Bremen 39855 39535 40870 40310

Hannover 96 35990 38430 38725 40235

Munich 1860 19590 21930 35965 35070

Karlsruher 13465 17185 24780 28840

Kaiserslautern 35705 33045 31675 27970

SV Duisberg 16775 25130 18030 25040

VfL Bochum 26495 18185 24945 24405

VfL Wolfsburg 24035 22000 22325 24360

Bayer Leverkusen 22470 22175 22410 22295

Arminia Bielefeld 22415 21955 23125 21535

Fransız 1. liginde de ortalama seyirci sayısının yıllar itibariyle dalgalandığını; en fazla seyirciye ise 52,600 ortalama ile Olympique Marseille'in oynadığını görüyoruz…

20 üst düzey Fransız kulübünde yıllar itibariyle seyirci sayısı gelişimi

Club Average 03/04 Average 04/05 Average 05/06 Average 06/07 Average 07/08

Olympique Marseille 51650 52995 49165 51600 52600

Olympique Lyonnais 36000 37510 38300 38545 37295

Paris Saint Germain 38810 37170 40485 36360 36945

RC Lens 34725 34965 34185 34360 34655

AS Saint-Etienne 22000 29890 29625 29390 29235

Stade Rennais 17270 23425 25000 25135 25640

Girondins de Bordeaux 23485 23475 24245 24900 25490

FC Nantes Atlantiques 30775 30740 29450 30160 22770

Toulouse 19935 23340 18910 21570 20180

SM Caen 12650 19805 12920 16205 19655

RC Strasbourg 16555 17440 19025 15570 19400

AS Nancy 6365 12080 17165 18335 18740

LOSC Lille 15105 13330 13220 14560 17240

FC Sochaux 16505 15690 14255 14675 15930

FC Metz 18050 18205 16040 12290 13915

Valenciennes 3550 5805 8680 14810 13800

FC Lorient 56 7950 8250 8650 13580 12305

Le Havre AC 8220 7910 8790 10195 11630

OGC Nice 11935 11520 11550 11335 11280

Le Mans 12720 7490 11330 11330 11065

AS Monaco 10395 11775 11065 11010 10830

AJ Auxerre 12905 11375 10670 10400 10590

İspanyol Laliga'da da seyirci sayısının yıllar itibariyle çok fazla dalgalanmadığını görüyoruz. En fazla seyirciyi ise 76235 ortalama ile Real Madrid'in tiribüne çekiyor…

20 üst düzey İspanyol kulübünde yıllar itibariyle seyirci sayısı gelişimi

Club 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08

Real Madrid 71935 71545 71530 76235

Barcelona 73355 73225 74070 67560

Atletico de Madrid 42580 38685 42315 45255

Valencia 42440 43105 40370 40710

Sevilla 39525 40245 43630 39555

Real Betis 33265 38420 38735 37420

Athletic Bilbao 32425 36895 37160 36265

Real Zaragoza 30945 28160 27870 30710

Real Murcia 4285 5810 12230 23500

RCD Espanol 24065 22335 20195 21870

Real Sociedad 21095 22525 23075 20130

CD Malaga 22055 19315 14715 20000

Villarreal 18210 18485 18630 19395

Real Mallorca 15400 15845 16605 17840

Deportivo La Coruna 21685 19105 16620 17800

Real Vallodolid 9970 8965 9235 17605

Real RC de Santander 13450 14720 16220 17520

Recreativo de Huelva 11255 9930 18225 17375

Osasuna 14965 16065 16710 17225

Real Sporting Gijon 11675 10000 11685 16770

İngiliz Premier Lig'de de seyirci sayısının yıllar itibariyle çok fazla değişiklik göstermediğini görüyoruz…

İngiliz Premiership'te yıllar itibariyle seyirci gelişimi

 

Sezon Ortalama seyirci sayısı

2007/08 35,989

2006/07 34,361

2005/06 33,875

2004/05 33,890

2003/04 35,020

2002/03 35,462

2001/02 34,450

2000/01 32,906

1999/00 30,757

1998/99 30,586

1997/98 29,141

1996/97 28,463

1995/96 27,570

1994/95 24,294

1994/95 sezonunda ortalama 24.294 seyirciyi tribüne çeken Premier Lig, 2007/08 sezonuna kadar geçen 13 yıllık süre içinde bu sayıyı yüzde 48 artırabilme başarısı gösterebilmiş. İngiliz kulüpleri içinde en yüksek seyirci sayısının ise 75690 ortalama seyirci sayısı ile Manchester United'a ait olduğunu görüyoruz.

İngiliz Premier Lig'de 20 üst düzey kulübün yıllar itibariyle ortalama seyirci sayıları

Kulüp  06/07 Lig 07/08 Lig

Manchester Utd. 75,826 Premier 75,690 Premier

Arsenal 60,045 Premier 60,070 Premier

Newcastle Utd. 50,686 Premier 51,324 Premier

Liverpool 43,561 Premier 43,534 Premier

Sunderland 31,887 Championship 43,343 Premier

Manchester City 39,997 Premier 42,126 Premier

Chelsea 41,542 Premier 41,397 Premier

Aston Villa 36,214 Premier 39,870 Premier

Everton 36,739 Premier 36,955 Premier

Tottenham Hotspur 35,739 Premier 35,966 Premier

West Ham Utd. 34,719 Premier 34,600 Premier

Derby County 25,945 Championship 30,870 Premier

Middlesbrough 27,730 Premier 26,711 Premier

Leeds United 21,613 Championship 26,545 League 1

Birmingham City 22,274 Championship 26,180 Premier

Sheffield United 30,512 Premier 25,630 Championship

Norwich City 24,557 Championship 24,527 Championship

Blackburn Rovers 21,275 Premier 23,943 Premier

Fulham 22,279 Premier 23,767 Premier

Reading 23,829 Premier 23,585 Premier

Avrupa'nın beş büyük ligindeki seyirci sayısının gelişimi aşağıdaki grafikte görülmektedir. Söz konusu grafik dikkatlice değerlendirildiğinde Alman Bundesliga'nın 40 binin üzerinde ortalama bir seyirci sayısı ile tribünleri doldururken; Alman Bundesliga'yı 37 bin ortalamayla İngiliz Premier Lig'in takip ettiğini görüyoruz. İspanyol La Liga'da maçlar ortalama ortalama 28.000 seyirciye oynanırken; bu sayı Fransız 1. liginde 22 binler civarında…Tek seyirci kaybeden lig olarak ise İtalyan SerieA'yı gözlemliyoruz. Serie-A 2005-06 skandalı nedeniyle bir önceki yıla göre yüzde 8,96 seyirci kaybederken; 2007/08 sezonu itibariyle 24.000 ortalamaya yükselmiş durumda…

1966/67-2007/09 döneminde beş büyük ligde yıllar itibariyle seyirci gelişimi

Avrupa'nın üst düzey kulüplerindeki seyirci gelişimini de aşağıdaki tablo göstermektedir. Ortalama seyirci sayısı en yüksek kulüplerin aynı zamanda en geniş müşteri taraftar tabanına da sahip kulüpler olduğunu biliyoruz. Bu kulüpler içinde Reaal Madrid yıllık 76.200 ortalama seyirciye maçlarını oynarken; bu tablo içinde en düşük seyirci ortalamasına sahip kulüp olarak 40.310 ortalama ile Werder Bremen'i görüyoruz.

Avrupa'nın üst düzey kulüpleri taraftarını bir şekilde tribünde tutmayı önlerine temel amaç olarak koymuş durumdalar.

Avrupa'nın üst düzey 30 kulübünde yıllar itibariyle seyirci sayısı gelişimi

Sıra Kulüp 2007/08 Ortalaması Ülke 06/07 Sırası 05/04 Sırası

1 Real Madrid 76,200 Spain 4 3

2 Manchester Utd. 75,690 England 1 4

3 Borussia Dortmund 72,500 Germany 3 2

4 Bayern Munich 69,000 Germany 4 5

5 Barcelona 67,560 Spain 2 1

6 Schalke 04 61,275 Germany 6 6

7 Arsenal 60,070 England 7 İlk 30'da değil

8 Celtic 56,675 Scotland 8 8

9 AC Milan 56,640 Italy 18 7

10 Hamburg SV 55,365 Germany 9 9

11 Olympique Marseille 52,600 France 10 13

12 Newcastle Utd. 51,320 England 11 10

13 Internazionale 51,210 Italy 15 11

14 VfB Stuttgart 50,445 Germany 19 29

15 Rangers 49,145 Scotland 12 12

16 Ajax 49,125 Netherlands 14 16

17 Eintracht Frankfurt 48,325 Germany 16 23

18 Hertha BSC 45,440 Germany 13 17

19 Atletico de Madrid 45,255 Spain 22 30

20 Feyenoord 44,620 Netherlands 26 26

21 FC Koln 43,740 Germany 23 14

22 Liverpool 43,530 England 21 18

23 FC Nurnberg 43,450 Germany 24 Not in top 30

24 Sunderland 43,345 England Not in top 30 Not in top 30

25 Manchester City 42,125 England 29 21

26 Chelsea 41,395 England 25 22

27 SS Napoli 40,780 Italy Not in top 30 Not in top 30

28 Valencia 40,710 Spain 28 19

29 Borussia Munchengladbach 40,425 Germany 17 15

30 Werder Bremen 40,310 Germany 27 28

Taraftar müşteriyi tribüne çekmede en başarılı lig olarak Alman Bundesliga'yı görüyoruz.

Ülkemizde bu konuda ne yazık ki sağlıklı bir veriye ulaşabilme şansımız olmadığı için liglerimize ilişkin herhangi bir veri yayınlayamıyoruz.

Ülkemizde taraftar, kulübüne ne kadar bütçe ayırıyor?

2004-05 sezonunda taraftarın kulübüne ayırdığı bütçenin belirlenebilmesine yönelik yaptığımız bir saha çalışmasında özetle;

• Taraftarın gerçek anlamda kulübüne önemli ölçüde finansal ve ekonomik katkı sağladığını,

• Ülkemizde bu anlamda kulüplerine en büyük desteği Fenerbahçeli taraftarın verdiğini,

• Ülkemiz koşullarında ortalama kişi başına düşen gelirin 4000-4500 dolar olduğu düşünüldüğünde, taraftarın gelirinin önemli bir kısmını kulübüne ayırarak, büyük bir özveride bulunduğunu,

Özetle, kulübüne yıllık ortalama en yüksek harcamayı 1.738 dolarla Fenerbahçeli taraftarın yaptığını; bunu 1070 dolar ile Galatasaraylı taraftarın izlediğini; Galatasaraylı taraftarın hemen arkasından da 875 dolarla Beşiktaşlı taraftarın geldiğini görüyoruz. Kulübüne kendi olanakları içerisinde en az katkıyı ise yıllık 556 dolarlık harcamayla Trabzonspor'un sağladığını görmekteyiz.

Şampiyon olmuş ve önemli taraftar potansiyeline sahip dört büyük kulübümüzün taraftarlarından (diğer kulüplere ilişkin veriler, çok yeterli olmadığından dikkate alınmamıştır);

• 1000 ile 1500 dolar arasında geliri olan bir taraftarın kulübüne yıllık ayırdığı ortalama bütçe Fenerbahçe'de 450 dolar iken, bu rakam Galatasaray'da 330; Beşiktaş'ta 325; Trabzonspor da ise 175 dolar civarındadır.

• 1500 ile 3000 dolar arasında gelir sahibi taraftar ise Fenerbahçe'ye 750 dolar fon ayırırken; bu tutar Galatasaray için 450 dolar; Beşiktaş ve Trabzonspor için sırayla 375 ve 250 dolar düzeyindedir.

• 3.000 ile 10.000 dolar arasında gelir sahibi taraftarın kulübüne ayırdığı bütçe Fenerbahçe'de 2150, sırasıyla Galatasaray'da 1250, Beşiktaş'ta 1050 ve Trabzonspor'da 750 dolar düzeyindedir.

• 10.000 dolar üzerinde gelir sahibi taraftarın kulübüne ayırdığı bütçe Fenerbahçe'de 3600 dolar civarındayken, Galatasaray'da bu tutar 2250 dolara yükselmektedir. Beşiktaş'ta ise 1.750 dolar olan bu tutar Trabzonspor'da 1050 dolar düzeyindedir.

Dört büyük kulübün değişik gelir gruplarından oluşan bu taraftar kitlesi, yıllık gelirlerinin önemli bir bölümünü kulüplerine ayırarak, gerçek anlamda kulüpler için müşteri konumuna yükselmiş durumda. Aslında taraftar sadece desteklediği takımına gönül bağı ile bağlıyken, müşteri taraftar takımına önemli ölçüde finansal destek de sağlamaktadır.

Yine Avrupa'nın en zengin kulüplerinden Chelsea'nin orta üstü gelir grubunda yer alan taraftarları, yıllık gelirlerinin 25.000 dolarlık kısmını kulüplerinin emrine veriyor.

Sonuçta bugün taraftar, desteklediği takımına yıllık ayırdığı ciddi bütçe ile "taraftar tüketici" konumuna yükselmiş durumda. Olaya kulüp açısından bakıldığında da taraftar, kulübün yıllık gelirine önemli katkıda bulunan "taraftar müşteri"ye çevrilmiş vaziyette. Hal böyle olunca, bu dönüşümü daha önceden gören ve kavrayan kulüpler, "velinimetini" mutlu ederek, daha fazla ürün satıp, daha çok para kazanmanın yolunu bulmuşlar ve rakiplerine çok önemli iktisadi ve mali farklar atmışlar. Buradan gelen rekabet üstünlüğünü de yeşil sahalara taşıyabilmiş; kalıcı sportif performans üstünlüğüne ulaşmışlar. Henüz bu gelişimin ve dönüşümün farkına varamayan kulüpler ise daha şimdiden rekabette geri kalmamanın yolunun arayışı içindeler.

Kulüplerin en önemli aktifi olarak taraftar-müşteri oluşumları

Bugün kulüplerin en önemli varlıklarının başında taraftar geliyor. Daha doğrusu futbolun endüstriyel dinamikleri içinde konuyu ele alırsak, bugünün devasa bütçeli kulüplerinin aktiflerinde yer alan en önemli aktif varlığı olarak karşımıza taraftar-müşteri çıkıyor.

Kulüp açısından gerçek anlamda bir müşteri konumunda bulunan taraftarın, destekledikleri kulüplerine yıllık ayırmış olduğu bütçeyi yukarıda detaylıca ele aldık. Bu bağlamda taraftar kendi açısından bir tüketici konumundayken, kulüp bazında milyon dolar gelirlerin elde edildiği müşteri olarak algılanmakta ve buna göre kulüp satış ve pazarlama politikaları oluşturulmaktadır.

Özellikle futboldaki ticarileşmenin giderek, endüstriyel bir mutasyona uğraması kulüp ve taraftar arasında farklı ve parasal bir ilişkinin de gelişimine neden olmuştur. Kulüp taraftarını açıkça ifade etmese de gerçek anlamda bir müşteri olarak görmekte ve buna göre kendisini konumlandırmaktadır. Başta stadların reorganizasyonundan tutun da forma dizaynlarına varıncaya kadar yapılan her türlü etkinliğin altında, taraftarın gereksinimlerinin ticari boyuta taşınması amacı yatar. Bu kendi dinamiklerinde yadsınacak ve ayıplanacak bir konu değildir. Gelişim böylesi bir değişimi zorunlu hale getirmiştir. Bu değişimi gerçekleştiremeyen kulüpler, finansal rekabette zorlanmakta ve geride kalmaktadırlar.

Ancak olayın bir diğer boyutu da kulüp taraftarını müşteri olarak görüp değerlendirip, buna göre aksiyom alırken, taraftar cephesinde de farklı oluşumların gündeme gelmesidir. Taraftar tüm saf ve içten duygularıyla tuttuğu takımına gönülden destek vermeye devam ederken, diğer taraftan da kulüp yönetiminde etkin olmak, gidişata yön vermek istemektedir. Bu amaçla özellikle İngiltere'de Supporters' Trusts diye bilinen taraftar dernekleri oluşturuluyor. 'Supporters' Trusts'ların hareketlerinin ardındaki ana felsefe kulüplerin birkaç kişi değil, tüm camia tarafından yönetilmesidir. Supporters' Trusts'ların sıradan taraftar oluşumlarından en önemli farkı, toplu halde organize olmuş olmaları, kuruluş amaçları, organizasyonel yapıları ve dayanışmalarıdır.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=109
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 29/Ara/2008 saat 09:53
Sıradışı bir kulüp ve sıradışı bir başkanın hikayesi- Olympique Lyonnais

Tuğrul AKŞAR / EKO-SPOR
taksar@gmail.com

29.12.2008 - 09:14

Son yedi yıldır fırtına gibi esen bir takım var Fransız liginde. Hem oynadığı futbol keyif veriyor, hem de performansı. Son yedi yılın şampiyonundan, Olympique Lyonnais'ten söz ediyoruz. Birazdan hikayesini de okuduğunuzda, sıradan bir kulübün nasıl sıra dışı bir kulüp haline geldiğini göreceksiniz. Bu çok ilginç bir hikaye aslında. Buradan Türk futbol kulüplerinin ve yönetimlerinin alacağı çok önemli dersler bulunuyor. En son Şampiyonlar Ligi'nde bu yıl yeniden gruptan çıktılar. Statları sürekli dolu oynuyorlar ve Fransız Ligi'nde şu anda da lider durumdalar. Bunlar artık O. Lyon için kanıksanmış şeyler Fransa'da. En güçlü rakipleri de onları şimdi ligde ikinci sıradan takip ediyor, diğer alanlarda da olduğu gibi. O. Lyon'un gerçekten sıradan bir takım olarak karşımıza çıktığı yıllarda, bu denli başarılı olabileceğini kimse kestiremezdi belki ama bir kişi vardı ki onun hedefleri daha o zamanlardan çok farklıydı. O. Lyon'u Avrupa'nın en zengin ve en başarılı kulüplerinden birisi yapmayı kafasına koymuş birisi. Başkandan, yani Jean-Michel Aulas'dan söz ediyoruz. Yaşam O. Lyon için rutin bir şekilde devam ederken, Bay Aulas'ın 1987'de kulübün başına geçmesiyle her şey (birden olmasa da) zaman içinde sanki bir sihirli değnek dokunmuşcasına değişmeye başladı ve ortaya her yıl Şampiyonlar Ligi'ne giren, 200 milyon Euro'luk gelire sahip, yedi yıldır şampiyonluğu kimseye kaptırmayan bir takım çıktı. O. Lyon'u başarıya götüren bu süreç nasıl çalıştı ve ne tür stratejiler uygulandı bunları incelemek gerekiyor. Her yıl Deloitte'un zenginler ligine giren, yüzmilyonluk bütçe ve gelire sahip bu takımın, kulübün başarısının arka planında doğru yönetim stratejilerinin uygulandığını görüyoruz. Doğru ve yerinde yönetsel stratejilerin yaşama geçirilmesi, sportif ve mali performansın nerelere ulaşabileceğini göstermesi bakımından O. Lyon incelenmeye değer bir model… O. Lyon belki de bu alanda en mütevazı ve başarılı örneklerden birisi olarak karşımızda duruyor.

Olympique Lyonnais'in kısa künyesi

1950 yılında kurulan Olympique Lyonnais'te 1987'den bu yana Jean-Michel Aulas başkanlık yapıyor. Olympique Lyonnais'u sadece bir futbol kulübü olarak görmemeli. Medyadan eğlence sektörüne; turizmden sigortaya kadar geniş bir yelpaze içinde ekonomik faaliyette bulunan bu kulübün temelde gelirleri; · Maç günü gelirleri, · Medya hakları/gelirleri, · Reklam ve sponsorluk gelirleri, · Logolu ürün satımı ve marka gelirleri, · Oyuncu ticareti gelirlerinden oluşuyor. Bugüne kadar Fransız 1. Ligi'nde olağanüstü bir performans gösteren O. Lyon son yedi yılın şampiyonu. O. Lyon sadece lokal değil, aynı zamanda Avrupa Kupaları'nda da aldığı başarılı sonuçlarla sürekli marka ve piyasa değerini yükseltiyor. Şampiyonlar Ligi'ne dokuz kez katılan O. Lyon üç kez çeyrek final oynadı. Takımın başında 47 yaşında bir Fransız hoca, Claude Puel bulunuyor. 17 yıl Monaco formasını giyen Puel 6 Temmuz 2008 tarihinde Alain Perrin'in yerine O.Lyon'a teknik direktör oldu. OL Grubu'n (2007-2008) temel mali göstergeleri toplam cirosu €M 211.6 Faaliyet kârı €M 27.1 Net kârı €M 19.9 

19. Statyum bilgileri

İsmi: Stade Gerland Resmi açılış: Mayıs 1926 Yenileme: 1982 & 1998 kapasite: 42,000 koltuk Rekor seyirci : 48,552; Lyon-Saint Ettienne, 1980 Sahanın boyutu: 112*65 metre

Olympique Lyonnais'in sportif performansı

· Ligue 1 Şampiyonluğu

2001/02, 2002/03, 2003/04, 2004/05, 2005/06, 2006/07, 2007/08

· Trophée des Champions Şampiyonluğu

1972/73, 2001/02, 2002/03, 2003/04, 2004/05, 2005/06, 2006/07

· Fransa Kupası Şampiyonluğu

1963/64, 1966/67, 1972/73, 2007/08

· Ligue 2 Şampiyonluğu

1950/51, 1953/54, 1988/89

· Ligue 1 Kupası Şampiyonluğu

2000/01'den bu yana Şampiyonlar Ligi'nin müdavimi olmuş bir kulüp olarak O. Lyon bu organizasyonda 3 kez çeyrek finale çıkma başarısı gösterebildi. Aynı süreçte Şampiyonlar Ligi'nden kazandığı paranın toplamı ise 95.2 milyon Euro'ya ulaşıyor. Sürekli Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etmek O. Lyon'a bir yandan hatırı sayılır bir para kazandırırken; diğer yandan devamlı olarak ta marka değerini artırmasına olanak sağlıyor.

O. Lyon'un Şampiyonlar Ligi serüveninde gösterdiği performans aşağıdaki tablo ile okurun dikkatine sunuluyor.

 

Sezon Yükseldiği Tur

2008/09 Gruplardan 2. olarak çıktı. Barcelona ile çeyrek final için mücadele edecekler.

2007/08 Gruplardan Çıktı. İlk 16'ya kaldı. Man. Utd.'a elendi

2007/06 Gruplardan Çıktı. İlk 16'ya kaldı. Roma'ya elendi

2006/05 Çeyrek Finalde Milan'a elendi.

2005/04 Çeyrek Finalde PSV'ye elendi.

2004/03 Çeyrek Finalde Porto'ya elendi

2003/02 Gruplardan çıkamadı. UEFA'ya gitti.

2002/01 Gruplardan çıkamadı. UEFA'ya gitti

2008/09 Şampiyonlar Ligi sezonunda Bayern, Fieorentina ve Steaua 'un bulunduğu F grubunu tek mağlubiyetle 11 puanla ikinci sırada tamamlayarak ilk 16'ya kaldılar. İlk 16'dan çeyrek finale çıkabilmek için ise Barcelona engelini aşmak zorundalar. Puan durumu aşağıda gösterilmektedir.

Group F O G B M A Y P

Bayern 6 4 2 0 12 4 14 

Lyon 6 3 2 1 14 10 11 

Fiorentina 6 1 3 2 5 8 6 

Steaua 6 0 1 5 3 12 1 

Olympique Lyonnais bugüne kadar 142 Avrupa maçına çıkmış ve bu maçların yaklaşık yarısını (72 adedini) kazanırken, 28 maçta yenilmiş; attığı 241 gole karşılık ta filelerinde 175 gol görmüş… Sadece Şampiyonlar Ligi değil, aynı zamanda diğer kupalarda da başarılı bir performans sergileyen O. Lyon, 2002'den bu yana da Şampiyonlar Ligi'nde mücadele ediyor…

Turnuva O G B M A Y

Şampiyon Kulüpler ve Şampiyonlar Ligi 80 40 18 22 139 90

Kupa Galipleri Kupası 22 9 5 8 31 28

UEFA Kupası 40 23 5 12 71 57

Toplam 142 72 28 42 241 175

O. Lyon'un göz kamaştıran mali performansı

Fransız 1. Ligi'nde son yedi yıldır şampiyonluğu kimseye kaptırmayan O. Lyon gerçekten mucize bir kulüp.

Birazdan kulübün kısa tarihsel gelişimini okuduğunuzda da bu sıradışı gelişim ve değişime tanık olacaksınız. Sadece sportif açıdan değil, aynı zamanda mali ve iktisadi açıdan da diğer Fransız kulüplerine O. Lyon çok ciddi farklar atmış durumda. O. Lyon aynı zamanda Deloitte'un her yıl geleneksel olarak düzenlediği en zengin yirmi kulüp sıralamasına da giren tek Fransız kulübü... 2006/07 mali verileri baz alınarak yapılan yeni sıralamada 141 milyon Euro yıllık geliriyle on üçüncü sırada yer alıyor. 2005-2006 para liginde de 127,7 milyon Euro yıllık geliriyle on birinci sırada yer almış olna bu Fransız kulübü her geçen gün iktisadi, mali ve sportif anlamda kendisini geliştiriyor, oynadığı futbol, hayranlık uyandırıyor.

O. Lyon'un son yedi yılda gösterdiği sportif performans adeta göz kamaştırıyor. Fransız 1.Ligi'nin bu en başarılı kulübü adeta tek başına ligi domine ediyor. O. Lyon sadece lokal başarılarla yetinmiyor. Onlar aynı zamanda son sekiz yılda 3 kez Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynama başarısı gösterdiler.

O. Lyon'un iktisadi ve mali durumuna baktığımızda ise gelirlerini 2002/07 yılları arasında yüzde 96 artırdığını görüyoruz.

O. Lyon'un grup olarak konsolide tabolarına bakıldığında ise toplam cironun bir önceki yıla göre yüzde 28 artarak, 166 milyon Euro'dan 214.1 milyon Euro'ya ulaştığını görüyoruz. Oyuncu transferlerinden elde olunan gelirler hariç olmak üzere cironun 140,5 milyon Euro'ya ulaşması kulübün sağlam ve sağlıklı bir gelir yapısının da olduğunu ortaya koyuyor. Net kârlılığı da bir önceki yıla göre yüzde 16 artarak, 18,5 milyon Euro'ya ulaşmış durumda.

O. Lyon Grubu'n konsolide gelirleri (Milyon Euro)

30.06.2007 30.06.2006

 Tutar Payı Tutar Payı

Bilet satışı 21,5 0,10 21 0,13

Sponsorluk ve reklam geliri 18,1 0,08 13,9 0,08

Yayın hakları 69,9 0,33 68,9 0,42

Merchandising gelirleri 31 0,14 23,8 0,14

Oyuncu transfer gelirleri 73,5 0,34 38,4 0,23

Toplam 214 1,00 166 1,00

Toplam ciro içinde ise en önemli gelir kalemini ise 73,5 milyon Euro ve yüzde 35'lik payla oyuncu transfer gelirleri oluşturuyor. İkinci büyük gelir kalemini ise yüzde 33 ile naklen yayın gelirleri oluşturuyor. (Bu gelirlere Şampiyonlar Ligi gelirleri de dahil edilmiştir.)

Giderek sağlam ve sağlıklı bir mali yapıya sahip olan O. Lyon rakipleriyle arasındaki farkı da her geçen gün açıyor. Şu anda bulundukları konum itibariyle sportif ve mali bakımından Fransa'nın en güçlü ekibi durumundalar. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere O. Lyon sahip olduğu bütçe ile en yakın rakibi O. Marsilya'ya yaklaşık 90 milyon Euro fark atmış durumda.

Fransız 1.Ligi'nde en yüksek bütçeye sahip beş kulüp

(Milyon Euro)

Olympique Lyonnais 172,6

Olympique de Marseille 87,8

Paris Saint Germain 83,9

AS Monaco 78,6

OSC Lille 78,5

Sadece bütçe olarak değil, aynı zamanda oyuncularının bonservis bedelleri üzerinden hesaplanan piyasa değeri bakımından da O. Lyon rakiplerine ciddi farklar atmış durumda. Aralık 2008 itibariyle O. Lyon'un piyasa değeri 212,6 milyon Euro'ya ulaşırken, en yakın rakibi O. Marsilya'nın piyasa değeri sadece 118,8 milyon Euro… Arada 100 milyon Euro'nun üzerinde bir fark bulunuyor. Bu fark Başkan Aulas'ın bundan sonra izleyeceği transfer politikasıyla daha da açılacağa benziyor…

Fransız 1. Ligi'nde piyasa değeri en yüksek beş takım (Aralık-2008)

Kulüpler Toplam oyuncu sayısı Piyasa değeri (Euro) Oyuncu başına piyasa değeri (Euro)

Olympique Lyon 34 212.600.000 6.252.941 

Olympique Marseille 31 118.850.000 3.833.871 

Girondins Bordeaux 25 107.000.000 4.280.000 

AS Saint-Etienne 28 85.100.000 3.039.286 

FC Paris St. Germain 24 76.700.000 3.195.833 

Sportif başarısını mali başarıya, mali başarısını da sportif başarıya dönüştürme becerisini gösterebilen nadir kulüplerden birisi olan O. Lyon 2005-06 sezonunda, Canal Plus'ın 600 milyon Euro ödeyerek satın aldığı Fransız ligi naklen yayın haklarından ve Şampiyon Kulüpler havuzundan gelen yayın gelirleriyle, bir önceki yıla göre gelirlerinde önemli artışlar sağladı. Sadece naklen yayın gelirlerini bir önceki yıla göre yüzde 50 artırarak, 69,5 milyon Euro'ya yükselttiler. Kısacası O. Lyon başarı döngüsü olarak nitelendiğimiz (Sportif başarıàmali başarıàsportif başarı) süreci çok iyi yöneten ve bundan maksimum verimliliği sağlayan bir kulüp olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim bu başarılarını bir de sermaye piyasasına taşıma performansı sergilediler. 1999 yılında çıkan, futbol kulüplerinin halka arzlarını yasaklayan yasanın 2006 sonunda değiştirilmesi ve Fransız Futbol Federasyonu'nun verdiği izinle 2007 yılında borsaya açılan ilk Fransız kulüplerinden birisi olan O. Lyon bu halka arzdan da önemli gelirler elde etti. Başkan Jean Michel AULAS, borsadan gelen parayla stat kapasitesinin artırılacağını ifade etti.

26 Ocak 2007 tarihinde 24,20 Euro birim hisse fiyatı ve 314.6 milyon Euro piyasa fiyatından, sermayesinin yüzde 28,93'lük kısmını halka arz eden Olympique Lyonnais S.A. Paris Borsası'nda işlem görmeye başladı. Küresel kriz nedeniyle Olympique Lyonnais S.A.'nın piyasa değeri de bugünlerde 104.1 milyon Euro civarında bulunurken, hisseleri de Paris Borsası'nda 7,94 Euro'dan işlem görüyor.

26 Aralık 2008 itibariyle Olympique Lyonnais S.A.'nın hisse senedi fiyat gelişimi

41.000 kişi kapasiteli "Stade Gerland's"ta ortalama 38.500 seyirciye oynayan kulüp, 2006-07 sezonunda 26.000 kombine kart satma başarısı gösterdi. Kulübün ortalama seyirci sayısındaki gelişimi aşağıdaki grafik bize gösteriyor. 1998-99 sezonuna kadar ortalama 20.000 civarında bir seyirciye oynayan O. Lyon Fransız liginde şampiyonlukları yakalamasıyla, tribündeki seyirci sayısının hızla yükseldiğini; ilk etapta ortalama seyirci sayısında yüzde 75'lik bir artışın tribüne gelen seyirci sayısını 35.000'ler üzerine yükselttiğini; son iki yılda da bu rakamın 38.500 ve 37.500 ortalamasına ulaştığını aşağıdaki tablodan görüyoruz.

Fransız 1.Lig'inde en yüksek seyirci ortalamasına sahip beş kulüp ev O. Lyon (2003-2008)

 Sezonlar itibariyle ortalama seyirci sayıları

Kulüp 2003/04  2004/05 2005/06 2006/07 2007/08

Olympique Marseille 51650 52995 49165 51600 52600

Olympique Lyonnais 36000 37510 38300 38545 37295

Paris Saint Germain 38810 37170 40485 36360 36945

RC Lens 34725 34965 34185 34360 34655

AS Saint-Etienne 22000 29890 29625 29390 29235

O. Lyon'un mucizeyi getiren kısa tarihi öyküsü

O.Lyon Olia Ailesi tarafından kurulmuş bir kulüp…1899'dan beri birçok alanda faaliyet gösteren Lyon, Olympique Universitaire'in rugby ile futbol bölümleri arasındaki bir tartışma sonucu futbol kısmının kulüpten ayrılmasıyla yeni adı Olympique Lyonnais olur ve 3 Ağustos 1950'de yeni bir sayfa açılır O.Lyon için. Her ne kadar kulübün resmi kuruluşu 1950 olmasına karşın, Olympique Lyon taraftarları kulüplerinin kuruluş tarihlerini 1899 olarak kabul ederler.

İlk kurulduğu yıllarda parasızlık ve tesis kıtlığı yakalarını bir türlü bırakmaz… Çok sıkıntılı günler yaşarlar. Ancak tüm olumsuzluklara karşın 1910'da ilk şampiyonluklarına Fransa Kupasını kazanarak ulaşırlar. 1920'de Tony Garnier tarafından dizayn edilen yeni statlarına yani Stade de Gerland'a geçerler. II. Dünya Savaşı esnasında boş durmazlar ve savaş sürerken profesyonelleşme kararı alırlar

1945/46 sezonunda gösterdikleri başarılı performansla birinci lige çıkarlar, fakat 1946'da ikinci lig yolu tekrar görünür. OL daha sonra 1951'de tekrar 2. ligde şampiyon olmayı başarırsa da, bir türlü istikrarı sağlayamaz ve tekrar 1. lig ile 2. lig arasında gel gitler yaşarlar. 1960'a kadar önemli bir başarı olarak sadece 1910'da kazanılmış bir şampiyonluğu bulunan OL için 1960 ve 70'li yıllar başarıdan başarıya koşulan yıllar olur. 1970'ler de gelen başarıya 5 farklı teknik adamla ulaşırlar. Bu dönemde 3 Fransa Kupası (1964-67-73), bir Spor Yazarları Derneği Şampiyonluğu elde ederek Fransa'da dikkatleri üzerine çekerler. Avrupa'daki ilk ciddi başarısını 1965'te o zamanki adıyla Kupa Galipleri Kupası'nda yarı finale yükselerek elde ederler ancak, yarı finalde çok dişli bir rakip vardır. O da Sporting Lizbon'dur. Sporting Lizbon'a yenilerek finale çıkamayan OL 80'lerin başında yeniden hüsran günlerine geri döner. Arkasından finansal problemler başlar. Problemler bir ara giderek derinleşince, ellerindeki en önemli yıldızlarını Bernard LACOMBE ve Raymond DOMENECH'i satmak zorunda kalırlar. 1982'de tekrar 2. lige düşülmesinin ardından Jean TIGANA gibi bir yıldızı kadro dışında bırakmak zorunda kalan OL, 1983'e kadar geçen üç yıllık süre içinde 3 başkan değiştirir. Ciddi bir istikrarsızlık ve kaynak eksikliği söz konusudur. İkinci ligde geçen birkaç yılın ardından, 1987'de "büyük başkan" Jean-Michel Aulas, kulübü devir alır ve Aulas seçim bildirgesinde sunduğu planla; 4 sene içinde Avrupa Kupaları'na katılmanın, 15 sene içinde de 1. ligin köklü bir ekibi haline gelmenin ve Avrupa'da adından söz ettiren bir kulüp olmanın sözünü verir.

Jean-Michel Aulas, 1987'de kulübün kontrolünü devraldığında, 15 yıl içinde Avrupa Kupaları'na katılma hayalleri ile büyük yatırımlara girişilir. Teknik direktörleri Robert Nouzaret

 ile Raymond Domenech'in yardımlarıyla da 1989'da çıkışa geçerler.

1995'te kulüp Fransız 1. liginde üst sıralarda yer alır. Dokunulmaz FC Nantes'in ardından 2. olurlar o yıl. Bu başarıda altyapıdan yetişen yetenekli oyuncuların, özellikle Florian Maurice'in katkıları büyüktür. Ertesi yıl, Avrupa Kupaları'na İtalyan takımı Lazio'yu eleyerek katılırlar.

1997'de Intertoto Kupası sayesinde Avrupa'ya tekrar açılırlar. Birinci ligde 1997/98 sezonunu 6., 1998/99 ve 1999/00 sezonunu 3. ve 2000/01 sezonunu 2. bitirirler bu arada. Kulüpte artık sportif başarılar peşi sıra Aulas'ın hamleleriyle gelmeye başlar ve 2001/02 sezonundan itibaren Fransız 1. Ligi'ne ambargo koyarlar ve tam yedi kez şampiyon olurlar. Bu süreçte Avrupa'da adı geçen ve rakiplerin karşılaşmaktan çekindiği bir takım olup çıkarlar. Avrupa'nın tüm büyüklerini kendi sahalarında dize getirirler. Hele Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid gibi dünya devi takımlara karşı kazanılan zaferler, takıma ve camiaya gelecek açısından daha büyük ümit ve güven verir.

Buradan itibaren okunacak

Kim bu büyük başkan Aulas?

Fransa liginin en popüler iki takımı Marsilya ve PSG'yi, son yıllardaki çıkışıyla O. Lyon, devre dışı bırakmış durumda. Üst üste 7 kez adını Fransa lig şampiyonluğuna yazdırarak, Marsilya ve S.Etienne'e ait çok önemli bir rekoru kıran Lyonlular, sadece Fransa'nın değil Avrupa'nın da en iyileri arasında yer almayı hedefliyor ve bu yolda yürümeye devam ediyorlar. O. Lyon'un bu göz kamaştıran sportif ve mali başarısının mimarı olarak karşımıza çıkan Jean Michel Aulas, henüz 38 yaşındayken, 1987 yılında O. Lyon'a başkan oldu. Eski bir üst düzey hentbol oyuncusu olan Aulas, bir dönem Carl Lewis ve Alain Prost gibi spor dünyasının önde gelen isimlerinin sponsoru olmuştu ama futbolla uzaktan yakından bir alakası yoktu. Böyle bir sorumluluğu Aulas, "hizmet vermek" amacıyla kabulleniyordu. Yolun başında futbolu bilmeyen bir başkanın, bugün geldiği nokta, hiç kuşku yok ki, daha büyük bir merak uyandırıyor.

Başarılı işadamı olan Aulas aynı zamanda bugün yaklaşık 1.500 çalışanı ve 150 milyon Euro cirosuyla Fransa'da bir bilgisayar firmasının da sahibi. Bir yandan özel iş yaşamındaki performansı, diğer yandan O. Lyon'un başarısı gerçekten Aulas'a hayranlık uyandırıyor. Aulas, özel iş yaşmındaki başarılı çalışma ilkelerini O. Lyon'a taşıyarak, aslında sadece bir futbol kulübünü değil, aynı zamanda bir şirketi yönetme konusunda bize farklı bir düşünce veriyor. Aulas'a göre futbol kulübü yönetmek, daha baştan belirlenmiş stratejiler doğrultusunda kurumsal yönetişimin de hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Aulas iş yaşamındaki performansını 3 önemli ögeye bağlıyor ve bunu da futbol kulübünde uygulayabildiği ölçüde başarılı olabileceğini dile getiriyor.

O, başkanlığı kulübe sportif başarı kazandırmaktan daha çok, kulübe para kazandırmak için seçmişti. Aulas'a göre maddi yönden güçlü olunursa, sportif başarı da kendiliğinden gelecekti.

Aulas, O. Lyon Başkanı olduğunda mavi-kırmızılılar bir ikinci lig takımıydı. 1989 yılında O. Lyon, adını birinci lige yazdırmayı başardı. O günleri Aulas, "Belediye, bankacılar, futbolcular, kulüp çalışanları dahil etrafımdaki herkesi, futbolun yeşil çim üzerinde 90 dakikalık bir oyun anlayışıyla sınırlanmayacağını, bu spor dalını projelendirilmiş bir işletmenin etkinliği olarak görmek gerektiğine inandırdım" şeklinde özetliyor. Bu teorik yaklaşımı Aulas şu söylem şekliyle somutlaştırıyor: "Biz hiçbir zaman, -birinci lige çıkacağız, Fransa şampiyonu olacağız daha sonra Avrupa şampiyonu olacağız ve sonra da ekonomik bir model geliştireceğiz- şeklinde bir iddiada bulunmadık. Tam tersine, ilk önce ekonomik bir model üzerinde çalıştık. Profesyonel spor dünyasının içinde olduğumuza göre, eğer ekonomik yapımız yeterince güçlü ve verimliyse, o zaman sportif bir model ortaya çıkartıp, rakiplerimizden daha güçlü olabiliriz, bu da zaten beraberinde başarıları getirecektir".

"Böyle bir değer yaratmak için çok özel şeyler yapmadım" diyen O. Lyon Başkanı, "O. Lyon'u bir ticari şirket olarak görüp, belli kurallar ve uygulamalar getirdim. Değişimle ilgili bir örnek vermem gerekirse; kulüp başkanlığındaki ilk günlerimde, Lyon'un kazandığı maçlardan sonraki gün herkes işe 11'de geliyordu. Bu saatten önce kulüp içinde insan bulmak mümkün değildi. Tabii o zaman hedef maç kazanmaktı, maç kazanılınca da herkes kulübe geç gidebilirim düşüncesindeydi. İşin başına geçince, bu anlayışı değiştirdim, profesyonel bir çalışma ortamı yarattım" açıklamasında bulunuyor. Yeri gelmişken, dernek statüsünde olup yerel yönetimin verdiği destekle ayakta kalmaya çalışan O. Lyon'u Aulas'ın, sportif amaçlı anonim şirkete (SAOS/Societe Anonyme a objet sportif) çevirdiğinin de altını çizelim.

Jean- Michel Aulas futbolda devrim yaratacak bir adım attı. Aulas, bir futbol kulübünün de şirketler gibi bir işletme olduğu fikrini ortaya attı. Buna bağlı olarak ta yönetim kurulu işadamları tarafından oluşturulacaktı. Günümüzde bu fikir çok yeni bir şey olmasa da, o dönemde kulüpler yerel grupların sübvansiyonuyla ayakta durduğu için bu fikir aslında çok ses getiren cinstendi. Futbol dünyası bu iddianın ardından "business plan" (iş planlaması), "merchandising" (Logolu ürün alım satım planlaması) gibi ticari terimlerle karşılaştı. Lyon kulübü artık kurumsallaşmaya (ve ticarileşmeye) doğru yola çıkacaktı. Önceleri dernek statüsünde olup yerel yönetimin verdiği destekle ayakta kalmaya çalışan O. Lyon'u Aulas, "sportif amaçlı anonim şirkete" çevirdi. Aulas ayrıca O. Lyon Grubu adı altında bir holding kurarak, finansal ihtiyaçları da buradan sağlamayı düşünüyordu.

Aulas iş yaşamında vazgeçemediği üç temel ilkeyi O. Lyon'da da hayata geçirmek istiyordu.

Bunlar:

1)Strateji belirleme,

2) Bu stratejiyi şirket içi ve dışı kişilere açıklama (benimsetme),

3) Bu strateji hayata geçirmede ilk adımı atan kişi olmak.

Her yeni projede, kurulacak ilk temasın çok önemli olduğunu vurgulayan Aulas, "CEGID'in başında her yıl yüzlerce ticari anlaşmanın altına imza atıyorum. O. L için de düzenli olarak sponsorlarla bir araya gelip, çeşitli konferanslar düzenliyorum. Ayrıca ortaklarımızla bir araya gelip, gelecek için 'neler yapabilirizi' konuşuyoruz" diyor.

İdari boyuttaki planlar böyleyken, sportif arenada işler pek de iyi başlamadı. Aulas ve ekibinin, kadro yapısında bugün dahi, uyguladıkları genel strateji; futbolculara çok para vermek yerine, tecrübeli oyuncuların yanına genç takımdan takviyeler yaparak finansal açıdan kulübü zorlamamaktı. İlk sene Lyon'da işler hiç de iyi gitmedi. Sene içinde 3 kez teknik direktör değiştiren O. Lyon, bir üst lige çıkamamıştı. Fakat bir sonraki sene Aulas, sportif direktörlüğe Bernard Lacombe ve teknik direktörlüğe de eski oyuncuları Raymond Domenech'i getirerek gelecek için en olumlu ve önemli adımını attı. Domenech'in takıma istikrar sağlayacağından emindi. (Daha doğrusu bu şekilde takımı da emin ellere emanet etmiş olacaktı. Nitekim atılan bu adımlar ilk meyvesini vermeye başladı. Hücum futbolu oynayan O. Lyon, bir sene sonra 1.Lig'e çıktı. 1989'da 1.Lig'deki ilk sezonunda 8., 1990'da ise 5. olmayı başaran O. Lyon, o sezon sonu UEFA Kupası'na katılmaya hak kazanmıştı. Böylece Aulas sözünü tutmuş oluyordu. Şehirde futbola olan sevgi ve ilgi de yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Bundan sonraki yıllar artık O. Lyon'un vites yükseltmeye başladığı yıllardı. 2000'li yıllara kadar hep ilk sekizde yer alan O. Lyon, daha büyük hedeflere ulaşmak için daha fazla finansal desteğe ihtiyacı olduğunu görüyordu. Aulas da buna çözüm bulacaktı.

Büyük başkan 1999'da içinde bir sır gibi sakladığı "Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olma" hedefini tüm dünyaya duyurma cesaretini sergiledi. Bu amacı gerçekleştirmek için Aulas, ilk iş olarak kulübün yüzde 33,84 hissesini bir film yapım şirketine 16 milyon Euro'ya sattı. Buradan gelen paranın üzerine 4 milyon daha koyarak, tam 20 milyon Euro'luk rekor transferle 2000 yılında Brezilyalı golcü Sonny Anderson'u kulübe kazandırdı. "Avrupalı devlerle baş etmenin" yolu olarak gördüğü bu transfer tek başına yetmezdi ve daha fazla finansal kaynağa ihtiyaç vardı ve bunun için O. Lyon'un borsaya açılması gerekirdi. Ayrıca televizyon yayın gelirlerinden daha fazla pay istiyor ve kulüplerin vergilendirilmesinde yeni düzenlemelere gidilmesini talep ediyordu. Fakat onun bu hedefini Fransa kanunları engelleyecekti. Ancak 2007 yılının Şubat'ında O. Lyon borsaya açılabildi.

Fransa'da üst üste 7 defa mutlu sonu yakalayan O. Lyon'da hedef bundan sonra Şampiyonlar Ligi'nde önce yarı final, sonra final ve şampiyonluk. Son iki sezondur çeyrek finalde elenen O. Lyon'un, Avrupalı rakiplerine göre en büyük dezavantajı, Fransa'daki bütçe kontrol sisteminin takımların borçlanmasına izin vermemesi. Şampiyonlar Ligi'nde zirveye oynayan Milan, Barcelona, Real Madrid, Chelsea gibi takımlar kazançlarının çok üzerinde, yüksek bedeller ödeyip, futbol dünyasının yıldızlarını transfer ederken, Fransa'daki kontrol mekanizması futbol kulüplerinin böyle bir yöntem izlemesine kesinlikle izin vermiyor. Bunun farkında olan Aulas zaman zaman sistemi eleştirip, Fransız bakanlarla polemiğe girse de, Lyon'un bütçesini artıracak kaynak arayışında son derece olumlu adımlar atıyor. 2000 yılında Aulas, 15 milyon Euro karşılığında, kulübün 33,83'lük bölümünü Pathe Film'in sahibi Jerome Seydoux'ya sattı. Bu parayla Aulas, Fransa liginin en pahalı transferini gerçekleştirip Brezilyalı Sonny Anderson'u aldı ve O. Lyon'un sınıf atlamasını sağladı.

Aulas son günlerde basında çıkan haberlere göre de ciddi ölçüde haksız rekabetin kendilerini olumsuz etkilediğini dile getiriyor. Fransa'da kulüplerin borçlanma ve borsaya açılma kurallarının çok sıkı bir şekilde federasyon tarafından denetleniyor olması; istedikleri kadar harcama bütçesi yapamadıklarından hareketle istedikleri transferleri yapamadıklarını belirten Aulas, bu kuralın gevşetilmesini istiyor. Burada transfer yapan kulüplerin borçlarının toplam cirolarını da kıyaslayan Aulas, Lyon'un bu konuda çok iyi olduğunu ifade ediyor.

Aulas'ın hayali yeni bir stat

Yirmi yıla yakın bir süredir O. Lyon'un başkanlığını yürüten ve futbol danışmanlığını eski ünlü futbolculardan Bernard Lacombe'un yaptığı J. M. Aulas'ın son projesi, yeni bir futbol stadı. Bunun için yaklaşık 1 yıldır çeşitli araştırmalarda bulunan Aulas, 250-300 milyon Euro'ya mal olacak bu en büyük rüyasını gerçekleştirmek için yerel yönetiminden gelecek cevabı bekliyor. Bu konuda Arsenal'ın yeni stadını örnek alan Aulas, "Mutlaka her kulübün kendi stadı olmalı. Ancak bu statlar sadece futbol maçlarına ev sahipliği yapmamalı. Bu statların yıl boyunca işletilmesi lazım, tıpkı gösteri merkezileri gibi. Böyle bir proje üzerinde çalışıyoruz. Hedefimiz statta konser ve benzeri etkinliklerin düzenlemesi yönünde. Ayrıca stat içinde bir müze, bir fitnes salonu ve şirket toplantıları için konferans salonları açmayı planlıyoruz" şeklinde konuşuyor. Yeni stadın seyirci kapasitesi 55 bin kişi olarak belirlendi. Stat bünyesinde 40 bin metrekarelik bir alışveriş merkezi de düşünülüyor. Ayrıca Lyonlular Fransa'da bir ilke imza atıp, stat ismini de "naming" usulü pazarlamanın bir örneği olarak on yıllığına Avrupa'nın en önemli spor medya haklarını elinde bulunduran Sportfive ile yaklaşık 28 milyon Euro'ya satmak üzereler.

Görüldüğü üzere Aulas, 1987 yılında ikinci ligdeyken devraldığı O. Lyon'u bir Avrupa devi yapmak için, son derece akıllı stratejiler geliştirip, her birini başarıyla uyguluyor. Bunu yaparken de Aulas çok önemli bir mesajı vurgulamadan edemiyor: "Şirketinizde mutlaka sorumluluğu paylaştırmanız gerekiyor. Her yükün altından bir kişinin kalkması mümkün değil. Evet bir başkan için kolay bir süreç değil, ama büyümek ve ilerlemek istiyorsanız başka çareniz bulunmuyor…"

Kulüp bazında yönetişimsel değişikliklerin hayata geçirilebilmesi için öncelikle federasyonların kendi yapılanmalarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Fransız Federasyonu bunu titizlikle yapan bir otorite. Doğal olarak kulüpler de buna göre kendilerini yapılandırıyorlar. "Yönetişim konuları kulüpler için önemli olduğu kadar, spor otoritelerinin kendileri için de önemlidir. Ulusal ve uluslararası kurumlar örnek olup, aynı konuları 'kendi kurumları içinde' çözmemişlerse, kulüpleri başarısızlıktan dolayı eleştirecek durumda olmazlar. Mesaj gayet basittir: Her bakımdan demokrasi, saydamlık ve profesyonelliği koruyup artırmak ihtiyacı süregelmektedir. Başka bir deyişle örnek olunmalıdır."

Yararlanılan kaynaklar:

Futbol Yönetimi, Tuğrul AKŞAR- Kutlu MERİH, Literatür yay., İstanbul, Ocak 2008.

Cem Çetin, Tam Saha Dergisi, Eylül 2006.

Dorukan TARMAN, Euroasia Sport News, Nisan 15- Haziran 15 ve 2007/2.

José Luis ARNAUT, Independent Sport Review, 2006 Report,

<http://lyon.theoffside.com/people/jean-michel-aulas/20062007-financial-results.html>

http://www.olweb.fr/index.php?lng=en&pid=0

<http://www.sportfive.com>

<http://investing.businessweek.com/research/stocks/snapshot/snapshot.asp?symbol=OLG.F>

<http://uk.reuters.com/article/UK_SOCCER/idUKL1037213520070110>

<http://www.eufootball.biz/finance/5288-1703086-FIFA-financial-results-2007-.html>

<http://www.boursica.com/?/depeches/lire1.php1/news/72363>

<http://www.transfermarkt.de/de/pokalwettbewerb/em08/2008/uebersicht/menue_turniere/startseite.html>

<http://www.footballeconomy.com/>

<http://www.rba.co.uk/sources/stocks.htm>

<http://www.deloitte.com/dtt/press_release/0,1014,sid%253D2834

<http://www.rba.co.uk/sources/stocks.htm>

<http://www.deloitte.com/dtt/press_release/0,1014,sid%253D2834%2526cid%253D145152,00.html>

<http://www.olweb.fr/index.php?lng=en&pid=0>

http://www.uefa.com/

Kaynak: http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=109
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  123 7>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,484 saniyede hazırlanmıştır