|
Kalabak Suyu Ve Önemi |
Cevapla | Sayfa 123 7> |
Yazar | |
taner_es
Usta Yazar Mr. BLaCk Yaş: 37 Katılım: 12/Haz/2008 Yer: Eskişehir Online Durum: Offline Mesajlar: 1626 |
Alıntı Cevapla
Konu: Kalabak Suyu Ve Önemi Tarih: 20/Haz/2011 saat 22:14 |
Kalabak Suyunun Tarihçesi Eskişehir halkı, yirminci asrın başlarına kadar sıcak termal suyunu testilerde soğutarak içmeye çalışırken 1900 yılında Asarcıklı Ali Efendi tarafından şehre 15 km. uzaklıktaki Sarısungur Suyu, Odunpazarı semtine pişmiş toprak künklerle getirilmiş, kapalı dağıtım yerlerinden, dirhem hesabıyla evlere ve mahalle çeşmelerine dağıtılmıştır. Ancak bu su aşağı mahallelere kadar götürülememiştir. Atatürk'ün Talimatı 1930'lu yıllara kadar nüfusu 15 bini geçmeyen şehrin içme suyu ihtiyacı bu şekilde karşılanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, Eskişehir'den sık sık geçen Mustafa Kemal Atatürk yine bir seyahatinde, aşağı mahallede bulunan tren garında mola verir. İşte bu mola, Eskişehir'in içme suyu ihtiyacında yeni bir dönemin başlamasına sebep olur. Bir bardak su isteyen Atatürk'e testide soğutulmuş termal suyu sunulur. Değişik bir tadı olan su, Atatürk'ün hoşuna gitmez, Eskişehir'in içme suyu ile ilgili bilgi ister. En kısa süre de içme suyu ihtiyacının karşılanması için orada bulunan dönemin Belediye Başkanı Kâmil Kaplanlı'dan (Kara Kâmil lakaplı) sorunun halledilmesini ister. El ile kazılan 45 kilometre Bunun üzerine Kâmil Kaplanlı kaynak arayışına girer. Türkmen Dağının kuzey yamacında Kalabak Köyü yakınlarındaki kaynaklardan Kalabak Suyu olarak bildiğimiz memba suyu bulunur. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla İsale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. Hattın geçtiği bölgede yaşayan köy halkı ile birlikte çalışılır, kazılar elle yapılır, tamamen insan gücüyle orman geçilir, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Uzun bir çaba ve zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak Suyu 10 cm. çapında pik döküm borularla Eskişehir'e ulaştırılır. Bademlik'te de 500 tonluk Kalabak Suyu deposu yapılır. Muhtelif bölgelere halkın içme suyu temini için çeşmeler konulur. 1970'li yıllarda Bademlik deposundan çekilen bir hatla Akarbaşı semtinde basit bir dağıtım istasyonu da kurulur. http://www.kalabak.com.tr/kalabak.php?19 arkadaşlar son günlerde her yerden çıkan saçma sapan sular var. kaliteleri kesinlikle çok düşük. özellikle bugün aldığım suyun acı çıkmasından ötürü bu başlığı açtım. Bakkallarımız da marketlerde kalabak suyu bulmak çok zor bu yüzden önemle istemenizi tavsiye ediyorum. Unutmayın ki aldığımız 50cc lik kalabak suyu damacanalardan içtiğimiz suyun hattındaki bakımlar ve yatırımlar için kullanılıyor. Şehrimiz için şehrimizin suyunu içelim. |
|
ESGURBET
Yazar İsimsiz Yaş: 48 Katılım: 25/Haz/2009 Yer: Belcika Online Durum: Offline Mesajlar: 180 |
Alıntı Cevapla Tarih: 20/Haz/2011 saat 23:02 |
kana kana icmek icin bir on onbes gunum kaldi Allah in izniyle ...........
|
|
ESKISEHIRSPOR...
|
|
eses7
Yazar Esalettin ÖZTÜRK Yaş: 55 Katılım: 31/Tem/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 218 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 13:00 |
Eskişehirli olup , Eskişehir dışında yaşayan kişilerin özlem duyduğu şeylerin başında Kalabak suyu gelir.
Şimdilerde Eskişehir'de Kalabak suyunu içtiğimde "o" eski tadı almak mümkün değil.
Bizim gibi yaşı 40 ları geçmiş kişilerin hayatında Klabak suyunun ayrı bir önemi olsa gerektir. Şahsen benim için öyle.
'Kalabak' deyince hemen gözümün önüne 2 at , arkasında bir at arabası , üstünde galvanezden yapılmış bir depo ve arkasında bulunan 2 musluk gelir.
Sabah 9 u 10/15 geçe Odunpazarının o eski mahallerinde bir ses duyardım;
-ooooooo (sucuuuuuu manasına )
Olabildiğince bağırırdı şucu.
Ağzının tadını bilenler topraktan yapılmış testi lerde alırdı suları.
Buna önem vermeyenler ise bidonlarda.
Mahallelerde "jandarmalık" görevini üstlenmiş anaç kadınlar, kapı önlerinde otururken bu bidonlara bakarak komşularının temizlik notunu vermeyi de ihmal etmezlerdi. Malumdur ki o zamanlar plastik teknolojisi de gelişmiş değildi. Bidonlarda bayağı değerliydi. Eklem yerlerinde kullanımdan mütevellit kirlenme ve kararmalar olurdu.
Mahallenin anaç kadını kirli bir bidon görse yanındakilere bidon sahibini gammazlar böylece kendisinin çok titiz olduğunu da mahalleliye deklare etmesini bilirdi.
Su almak için at arabasına yaklaştığında (hele hava sıcaksa) atların dışkılarını yaptığında altta bir çuval içinde birikmesinden dolayı oluşan kokuya da ahali alışmıştı.
Aradan yıllar geçti. Geçmişte bu seramoni hergün yaşanırdı. Çocuklar üzülürdü atları görünce. Depo dolu olduğunda atlar zorlanır terlerdi. Atların çektiği o ızdırabı görünce biz çocuklar da derlenirdik! O zamanlar sokaklar doğal taşlarla döşeliydi. Bazı taşlar gün ışığında o kadar güzel parlardı ki. Biz çocuklar o taşları sahiplenerek arkadaşlar arasında güç gösterisinde bulunmaktan geri duramazdık. İşte o taşlar üzerinde su arabasını çeken iki atın nalları ahenkli sesler çıkarırdı. O ahenkli seler bile hayatımızın bir parçası olmuştu.
İlk emek vererek para kazanmam da Kalabak suyundandır.
Tosbaaaa Erhan , elinde birsürü 50 kuruş , 1 lira , 2,5 lira ile endam edip hafta sonu maça abisiyle bilet alıp gideceğini söylediğinde olay olmuştu.
O zamanlar (35 yıl önce) maçlarda bilet kuyruğunda bekler , 2-3 kişiyi gözümüze kestirir -abi biz de sizinle maça girelim der, kapıda bir kaç deneme sonucu (ki bizi yanına alan kişinin bizi içeri sokma azmiyle orantılıdır) içeri girmeyi başarırdık.
İşte o zamanlar 8-9-10 yaşındaki biz çocuklar için maça bilet alıp paşa paşa girmek bir idealdi.
Tosbaaa Erhan bize bu idealin yolunu göstermişti. Pazarda soğuk su satmak. Ama öyle bidon olmayacak! testi olacak! su hemen ısınmayacak! diyordu. Ne de bilmiş konuşuyordu.
Kafama koymuştum. Okuldan gelince Su satacak para biriktirip bende biletle maça girecek ve dönüşte hava atacaktım.
İlk iş testiyi bulmaktı. Rahmetlik Babaannemden testiyi istediğimde -olmaz kırarsın cevabını alınca yılmadım . Habersiz aldım. Testinin yarısı doluydu. Yan mahallede 14 sucusundan tamamladım. Su satacağım deyince para da almadı. Sermayen benden olsun demişti. O zaman sermaye nedir? Bilmesemde sevinmiştim. Yarısı erimiş buzları da testiye attım. Ver elini Odunpazarı pazarı.
Pazara girdiğimde pazarcıların canhıraş bağırışları arasında -sucuuuuuuu - soğuk suuuuuuu
diye bağırmak istiyordum ama bir türlü bağıramıyordum. Neydi beni bağırmaktan alıkoyan? O kadar pazarda yol yürümüş ama bir türlü faaliyete adam akıllı geçememiştim. Kendimle savaşım alabildiğince yoğunlaşmışken bir ses duydum ;
-Kııııııız yandım hele bir su içeyim!!!!
Ve ardından sesin sahibi şalvarlı tombul yaşlı teyze -OĞLUM bir su ver diye seslendi.
Kendimle savaşım bir anda bitmiş o ses beni kendime getirmişti.
Hemen özenle bardağı çalkaladım. - Soğukmu suyun? Sorusuna garip bir heyecan duyarak - soğuk olmaz olurmu cevabıyla ilk bardağımı doldurdum. Derken 2. bardak , gelini ve torunu da birer bardak içtiler.
- ne verces?
sorusuna cevabım yoktu. - ne verirsen .....
Kelimeleri dökülünce dudaklarımdan , yaşlı teyzenin gülümsemesiyle gördüğüm parlak altın dişi hala aklımdadır. Şalvarının iç cebinden el dokuması cüzdanından bir 25 kuruş çıkarttı uzattı. Avucumu uzattım ilk defa alnımın teriyle 9-10 yaşımda para kazanıyordum. Avucuma bıraktı , sıkıca kavradım parayı; mutluydum! Derken şunu da al dedi ve 25 kuruş daha verdi. Mutluluğum bir kat daha arttı.
Kendime güvenim gelmiş , artık pazara, sahiplenen bir duyguyla bakar olmuştum. Akabinde kendimle savaşım sona ermiş ; pazarda humarsızca - soğuuuuuk suuuuuu diye bağırıyordum.
Su bulunmaz bir nimettir.
Ama Kalabak suyu Eskişehirliler için çok şey ifade eder!
|
|
EsEsMania
Usta Yazar İsimsiz Yaş: 57 Katılım: 02/Ağu/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 2231 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 13:24 |
Aldın Gittin beni abicim beeeeee
Nedense o günler hemen hemen bizim yaşlarımızda olanlar ticarete ilk adımını, ilk kuruşunu bu mübarek kalabak suyundan kazanmıştır. Stat önlerinde su satardım bende, kapılar son 15 dakika kala açılır ve içerde susuzluktan yanan taraftarlarımıza su servisi yapardım.
O zamanlar büyümek hedefimizdi, o zamanlar dostluklar yalın, gerçekti, kapılarımız tahtadandı, o kapılardan sarkan ipler kilidi açmak içindi. yalın ayak koşardık o sıcak taş caddelerde, düştüğümüzde o kapının önünde oturan teyze bizlere anne şevkati ile yanaşıp kucağına alır ve tozumu silkeleyip yok bişi hadi oyna bakalım derdi tozdan güneşten kapkara olmuş yüzümüzden akan o pis göz yaşlarını entarisinin içi ile silerdi. AAahhhh o günlerimizi bir gün arayacağım aklıma gelmezdi. Ben o günleri Kalabak suyunun tadını kaybettiği gibi, insanlarında insanlığını kaybetmesinden ötürü arar oldum. Ben geçmişimi mikroplar içinde yaşarken mikrop bulaşmamasına, şimdi oldukça steril ortamlarda mikropların dolaşmasına ve okadar steril ve hijyene karşı zarar görmeye alışamadığım için arar oldum.
Kalabak suyumuzu kaybetmeyelim ki içimizdeki insanlıkda tamamen kaybolmasın.
|
|
ŞaHiN
Usta Yazar Şahin ÖZMEN Yaş: 51 Katılım: 31/Tem/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 2275 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 13:37 |
Esalettin abi, plastik su bidonu deyince; bende o bidonların yarılan, patlayan, delinen yerlerine, yine plastik eritilerek yapılan kaynakları hatırladım..
|
|
Esparta 32
Yazar Buğra Yaş: 36 Katılım: 21/Haz/2011 Yer: Isparta Online Durum: Offline Mesajlar: 30 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 13:59 |
Ispartada bile tüm Eskişehirliler olarak kalabak suyumuzu içiyoruz
|
|
"""Esparta"""
|
|
SaDRaZzaM
Yazar Mustafa KAVAS Yaş: - Katılım: 31/Tem/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 240 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 14:03 |
esalettin ağabey uzun zaman olmuştu senin böyle güzel yazılarını okumayalı.. hem anıları canlandırdın hemde eskişehir özlemimizi katladın...
bide selahattin ağabeyden bir kalabak suyu şiiri nasıl gider tadından yenmez... |
|
BKŞ/MUSTAFA
|
|
umutes
Usta Yazar umut Yaş: 45 Katılım: 23/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 2382 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 14:22 |
muhteşem bir yazı, kalemine sağlık abi...
çocukluğumuza gittim, Odunpazarında daha henüz kilit taşlar döşenmemiş, yerler doğal taş, geceleri saklambaç oynardık; düşmekten dizlerim yaralar içinde... bazı sabahlar askerler marş söyleyerek spor yapardı, sabahları o kumru sesleri, mezarlıkta yapılan "üzerlik" savaşları, çeşmeler, çeşme sıraları, bademlikteki kalabak çeşmesi ve uzun uzun sıra bekleyen insanlar... |
|
ESkişehir'im hasretim, doğduğum şehir, memleketim...
|
|
kadirgulen
Usta Yazar kadir Yaş: 44 Katılım: 01/Ağu/2007 Yer: Türkiye Online Durum: Offline Mesajlar: 2453 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 14:42 |
Bu yazıyı okuyunca aynı şekilde ben de çocukluğuma gittim.
Zaten Eskişehirde yaşayıp da su satmadım diyen genç olamaz
Ben de mahallede Cuma günleri kurulan Cuma pazarında su satardım 88-91 yılları arasında.
Derken ortaokulda Ercan Sokak'ta bir kıza aşık olunca karizmayı çizdirmemek adına güğümümü emekliye ayırtmıştım
Kırmızıtoprak'ta Hasan KILIÇ vardı, bizim mahallenin meşhur sucusu.
Özellikle susuzluk çektiğimiz yaz dönemlerinde Ercan Sokak ve Vasıfbey Sokağın kesiştiği köşede halk kalabak suyu alabilmek için izdiham yaratırdı.
Gecenin 3ünde kalabak suyu sırası beklediğimiz olurdu.
Hey gidi günler.
Pet şişe çıktı mertlik bozuldu...
Not: Esalettin Abi gibi görüşüne çok önem verdiğimiz değerli büyüklerimizi forumda daha sık görsek keşke...
|
|
KKŞ
|
|
montoya
Usta Yazar Kamil Yaş: 42 Katılım: 30/Tem/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1008 |
Alıntı Cevapla Tarih: 21/Haz/2011 saat 14:50 |
|
|
SEVİNMEK İÇİN SEVMEDİK!!!
|
|
Cevapla | Sayfa 123 7> |
|
Forum Kısayol | Forum İzinleri You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot create polls in this forum You cannot vote in polls in this forum |