Yazar |
Konu Ara Konu seçenekleri
|
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 24/May/2011 saat 22:31 |
Bilmelisin ki... Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki... Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,anlam yükü o kadar azalır. ... Bilmelisin ki... Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nerden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki... Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.Gerçek aşkların da!
Bilmelisin ki... Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki... Aile hep insanın yanında olmuyor.Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.Aile her zaman biyolojik değil.
Bilmelisin ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki... Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.Bazen insanın kendini affedebilmesi gerekiyor.
Bilmelisin ki... Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki... Şartlar ve olaylar,kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Bilmelisin ki... İki kişi münakaşa ediyorsa,bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Bilmelisin ki... Her problem kendi içinde fırsat saklar.Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki... Sevgiyi çabuk kaybediyorsun,pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
Can Yücel
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 27/May/2011 saat 00:28 |
Temel İtalya'da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi... Dönemin Sovyet lideri Krus...çev resmi bir ziyaret için İtalya'ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var.Fabrikanın tezgâhları arasında dolaşırken Temel'e rastlamış. Herkesin gözü önünde ''Vay Temel...'' diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler.Tüm protokol bu dostluktan şaşkın... Konuk gittikten sonra patronu Agnelli, Temel'i çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sormuş. Temel 'Hiiç' demiş. ''Ben eskiden komünisttim.. . 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştım.''
Olay unutulmuş.. Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya'ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ''Vay Temel.Vay Nixon.'' muhabbeti... İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Temel'i yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ''Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu..''
Olay bu kadarla kalsa iyi. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Temel'in uluslararası çevresi var.
Agnelli: - De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?
Temel: - Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk... Özel kuryesiydim.
Agnelli: - Sen herkesi tanır mısın?
Temel: - Evet, hemen hemen... Patron iyice hırslanmış.
Agnelli: - Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.
Temel gülmüş.
Temel: - ''Tabii. Yakın arkadaşımdır.''
Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış :
Agnelli: - İspatla... İspatlayamazsan kovarım...
Temel : -Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
Agnelli pazarı iple çekmiş. Vatikan'da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Temel... Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış..
Temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya ''Bana müsaade' deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor.. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
Temel çevresindekilere, ''Bu benim patronumdur; ne oldu?'' diye sorunca biri cevap vermiş :
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna dönüp, 'Şu sağdaki bizim Temel, ama yanındaki kim?' diye sorunca seninki düşüp bayıldı. :D
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 27/May/2011 saat 00:39 |
Polis, AKP ordusu mu?
Sabahattin ÖNKİBAR
Yer Adapazarı Çark Caddesi. MHP, her parti gibi şehre seçim afişleri asıyor. Hiçbir partinin afişine müdahale yok! Derken polis birden teyakkuza geçiyor ve terörist bir grubu kuşatma misali MHP’nin seçim afişlerini silahlarını doğrultarak kuşatmaya alıyor. Esnaf ve yoldan geçenler şaşkın! Ahaliden bir isim polislere, “Ne oluyor” sorusunu yöneltiyor: Polis şefi “Bu afişleri indireceğiz” karşılığını veriyor. “Neden indiriyorsunuz” sorusu derken tartışma başlıyor ve bu tartışmayla bir anda büyük bir kalabalık birikiyor. Polis ısrarla indireceğiz de indireceğiz diyor! Kalabalıktan bir isim “Ben avukatım, işte kimliğim. Mahkeme kararı olmaksızın bu afişleri indiremezsiniz. Sizin böyle bir yetkiniz yok” diyor. Baas rejiminin Muhaberat elemanı edasında olan polis şefi “Biz indiririz kardeşim” cevabını veriyor. Kalabalıktan biri atılıyor: - “Siz kanundan üstün müsünüz, nasıl konuşuyorsunuz!” Polis Müdürü aynı tavrı takınıyor: - “Boşuna konuşmayın indireceğiz.” Bir anda Çark Caddesi dalgalanıyor ve halkla polis yumruk yumruğa geliyor. Bereket MHP Milletvekili Münir Kutluata olayı haber alıp alana geliyor ve polisin sebep olduğu kargaşayı, afişleri indirterek önlüyor. Gelelim polisin kanunları çiğneme pahasına silah doğrultup kuşattığı pankartlarda nelerin olduğuna? 1) Habur görüntüleri ve Tayyip Erdoğan’ın Habur görüntülerini öven sözleri. 2) PKK’lı, pardon DTP’li Sebahat Tuncel’in polisi tokatlama fotoğrafı. 3) PKK’nın İstanbul’da belediye otobüsüne yaptığı Molotoflu saldırı fotoğrafı. Görüyorsunuz pankart yapılıp asılan üç fotoğrafta gerçek olmayan bir şey yok ve her biri gazetelerde bile yayınlandı. Fotomontaj yok, birine bir hakaret yok! Düşünün, gazetelerde yayınlanan fotoğrafların duvarlara asılması polis tarafından kanun hiçe sayılarak engelleniyor! Söyler misiniz nedir bu rejimin adı? Böyle şeyler ancak diktatörlüklerde ve polis devletlerinde olabilir! Yasa tanımayan kolluk kuvveti ancak Baas rejimlerinde vardır. Devletin kolluk kuvveti, AKP bu afişlerle seçimde oy yitirir endişesi ile mahkeme kararı olmaksızın nasıl harekete geçer? Efendim emir aldılar demeyin, kolluk kuvvetleri yasa dışı emirleri uygulayamaz, uygularsa sorumlu olur ve gün gelir bunun bedelini öder. Ne yani bir AKP’li emir verdi diye polis adam mı öldürecek, eroin mi satacak, tecavüzcü mü olacak? Böyle bir emir haklı olarak nasıl yerine getirilmiyorsa mahkeme kararı olmadan o afiş de indirilemez! Açık söylüyorum, polis son dönem fevkalade şaibe altındadır... Özellikle istihbarat ve personel birimlerine sızan malum gruplar polisi milletin kolluk kuvveti olmaktan çıkartıp, karanlık bir misyonun temsilcisi yapmış ve imaj olarak kirletmişlerdir. Bugün ahalide var olan kanaat, polisin AKP ile özdeşleşmesi yani adeta onun ordusu olarak bakılması şeklindedir. DÜNDEN BUGÜNE İşte AKP’nin ABD’liler tarafından kurdurulma belgesi Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Ulusal Kanal’da Namık Kemal Zeybek stüdyo konuğumdu. Zeybek tanık olduklarını şöyle aktarıyor: - “2000’li yılların başlarında ABD Elçiliği Siyasi Müsteşarı bir heyetle beni ziyarete geldi ve ’Erbakan Hareketi’nden ayrılanların önderliğinde yeni bir parti kurulacağını ve ABD olarak kendilerinin bu oluşuma tam destek olacaklarını söylediler. Dahası, o oluşum adına beni oraya davet ettiler.” Evet beyan aynen budur ki bu tanıklık dehşeti çağrıştırmaktadır. Öyle, çünkü Namık Kemal Zeybek siyasi bir kişilik yani DP gibi önemli bir partinin Genel Başkanı’dır. Böyle birinin olmayan bir şeyi olmuş gibi sunması akla getirilebilir mi? Durum bu ise AKP ve Tayyip Erdoğan’ın ABD projesi olduğu açık ve net olarak ortada değil midir? Yıllarını Batı aleyhinde güya çığırtkanlık yaparak ve Siyonizm bezirganlığı ile geçiren ey dinciler neredesiniz? Sizi gidi USA İslamcıları sizi! Dün Şeyh Said, bugün siz aynı tornanın ürünlerisiniz? HEDEF MALUM Sırada ortam dinleme kasetleri var! Hatırlayın bu sütunda MHP için kasetler çıkacak dedik! Çıktı... CHP’li Belediyelere baskınlar yapılacak dedik! İzmir örneğinde olduğu gibi çıktı. Hayır bunları bilmek için allame olmak gerekmiyor, Tayyip Erdoğan ve AKP zihniyetini bildiniz mi böyle şeyleri rahatlıkla öngörebilirsiniz! İzleyenler bilir, televizyonlardan yayınlanmıştı, Tayyip Erdoğan 1990 başında, “Ben amacım için gerekirse papaz elbisesi bile giyerim” demişti. Soruyorum papaz elbisesi giyerim diyen başka şeylere tevessül etmez mi? Daha önce yazdık yine yazıyoruz, yapılan belden aşağı operasyonlar iktidarınyardımı olmadan olamaz. Hedef artık herkesin malumu olduğu üzere MHP’siz TBMM’dir. Yeni öngörüm, MHP’nin muhafazakar imajını vuracak ortam dinleme kasetlerinin sızdırılmasıdır... Dilerim yanılırım...
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 27/May/2011 saat 00:43 |
Haya’ldi gerçek oldu
Sibel Üresin.
AKP’li belediyelere evlilik seminerleri veren “dört dört”lük aile danışmanı. Oku da gülesin…
“Parası olan, cinsel gücü olan erkek, cilveli kadına koşuyor. Haklı bir arayıştır. Kadın itaat etmeli. İmam nikahlı çokeşlilik, kadınlar için kurtuluştur. Yasal olsun” dedi. Daha ne desin?
Eskiden söylemeye utanılırdı. “Haya”ldi.
Kaldı ki… Başbakanımızın daha cilveli bi fikri var. Mitingde söyledi.
“Malatya büyükşehir olmak istiyor. Ancak, nüfusun 750 bin olması lazım. Burada ufak bi açığımız var. 10 bin eksik… Bu 10 bin açığın 2013’e kadar giderilmesi lazım. Ne yapacaksınız? Nüfus artış oranı binde beş… Bu işbinde beşle olmaz. Ya nasıl olur? Binde 10’a çıkarırsak olur… Hazır mıyız? Bayanların ellerini görüyorum,bazıları üç diyor, bazıları dört diyor. Üç olursa yeter zaten… Ses az geliyor beyler… İki yıl içinde bu 10 bin açığı tamamlamalısınız, ona göre… Bunu tamamladığınızda mesele bitti.”
Her şeyi devletten bekleme e mi… Ha gayret yani.
Ve, değerli kadınlar… Tercih sizin gari.
Ya başbakanımıza uyup üreyin. Ya da bu kafaya müsaade edin… Sibel Üresin.
Y . Özdil
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 27/May/2011 saat 00:50 |
SEN BÜYÜKSÜN…***
25 Mayıs 2011
Tarihin gelmiş-geçmiş en büyük liderisin…
Seni beğenmeyen,
sürüm sürüm sürünsün…
İstikrar sürsün…
Türkiye büyüsün…
*
Eşin yok…
Her kim ki önüne çıkarsa…
Silivri’de çürüsün…
İstikrar sürsün…
Türkiye büyüsün…
*
Karizmatik…
Çene var ki, otomatik…
Eli çabuk, pratik…
Daha ne olsun?..
İstikrar sürsün…
Türkiye büyüsün…
*
Açılımcı…
İlerici…
Projeci…
İki Boğaz, dört İstanbul…
Ve bölüp iki Türkiye yapsın…
İstikrar sürsün…
Türkiye büyüsün…
*
Laf bulamayınca tarihi tarar…
Diyelim ki suçu İsmet Paşa’da arar
Aynı zamanda kasetçalar…
İstikrar sürsün…
Türkiye büyüsün…
*
Bulunmaz böyle devlet adamı…
Bir keresinde…
1400 açılış yaptı…
Ne kül kaldı…
Ne bulabildiler mangalı…
*
İstikrar sürsün…
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 27/May/2011 saat 00:56 |
Bir kadının söylediği o sözlerden bir erkek olarak ben utandım!
Mustafa Mutlu
mmutlu@gazetevatan.com
Bir kadın düşünün; çok eşliliğin yasalaşması gerektiğini savunuyor... “Çok eşlilik dinimizde var. Yapana, ‘Niye yaptın’ diyemezsin” diyor. Gerçi çok eşlilikten kastı, sadece erkeklerin çok eşliliği... Çünkü kadınların da erkeklerle aynı haklara sahip olması gerektiğini savunabilecek biri değil bu kadın... Bir kadın düşünün; “Erkek, bir başkasıyla imam nikâhı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil. 4’üncü kadına kadar imam nikâhıyla evlenebilir” diyebiliyor... Şeriat hükmünü legalmiş gibi göstererek, Anayasa’yı, Medeni Kanun’u yok sayıyor... Kadınların erkeklere köle edilmesine olur vererek, açıkça suç işliyor! Bir kadın düşünün; bir erkeğin kadında arkadaşlık, cinsellik, annelik ve ev kadınlığı aradığını, bu özellikleri taşımayan kadının aldatılmayı hak ettiğini söylüyor. Hızını alamıyor, ‘Ben de erkek olsaydım çok eşli olurdum’ diyor! Bir kadın düşünün; kadının dayak yemesinin ve aldatılmasının boşanma nedeni olamayacağını savunuyor. Dayak atan erkeği değil, ‘Diliniz yüzünden o dayağı hak ediyorsunuz’ diyerek, dayak yiyen kadını suçluyor. Bir kadın düşünün; kadının birey olarak tüm haklarını bir kenara itiyor ve ‘Kadın kocasına itaat etmeli’ diyor. Erkek ne kadar ahlaksız, akılsız, cahil, kaba, küstah, nemrut olursa olsun; kadının erkeğe boyun eğmesini öğütlüyor...
***
Sıradan biri değil bu kadın: Çünkü kamusal görevi var! Adı, Sibel Üresin... Fatih ve Eyüp belediyelerinde ‘Aile Danışmanı’ olarak çalışıyor. (Belediyeler çalışmadığını bildirdi M.B.) Fatih, Ümraniye, Bahçelievler, Eyüp gibi birçok AKP’li belediyede de “aile içi iletişim seminerleri” veriyor... Yani... Kadınları ikinci sınıf insan yapmaya çalışıp, para basıyor! Ayrıca “dinci sosyete”ye yine para karşılığı “özel yaşam koçluğu” yapıyor...“Çokeşlilik yasal olsun” derken; Anayasa’nın, yasaların, uluslararası anlaşmaların diliyle değil, şeriatın diliyle konuşuyor... Medeni hukukun yerine şeriat hükümlerinin getirilmesini istiyor ama bunu açıkça da söyleyemiyor!
***
Sevgili kadınlar: Sizi erkeğin “dörtte biri” olarak gören, erkek dayağı yemenize hak veren bu kadına kızmayın sakın... Aslında onu kadın olarak bile görmeyin...
“Kartal görünümlü şahin” o... Erkeklerin, kadınların içine soktuğu “Truva atı” bir çeşit! Kadınlığını, ataerkil yaşam biçimine bağışlamış biri... Dünyaya feodal erkek gözüyle bakıyor ve onların ağzıyla konuşuyor... Unutmayın ki; kadının duygusallığından, sevecenliğinden, yumuşaklığından, aşkından en küçük bir iz bile taşımayan bu kadının bir tek sakalları eksik... Söylediği her söz, bir erkek olarak beni bile, insanlığımdan utanır hale getiriyor!
***
O “kadın”la derdim yok benim, sizin de olmasın! Asıl sorumlular onu kullanan “erkekler” çünkü... Onun sözlerine kızdıysanız eğer, hesabı ondan değil; onu sizin ödediğiniz vergilerle “devlet memuru” yapıp, maaşa bağlayan ve kadınların köleleştirilmesinde kullanan erkek belediye başkanlarından sorun!
***
HEYKEL! Başbakan’ın Kars’taki Özgürlük Anıtı’nı “Ucube” olarak aşağılayıp yıktırmasından sonra heykellere saldırmak moda oldu... Duydum ki Gaziantep Üniversitesi tarafından düzenlenen şenliklere katılan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, öğrencilerin açtığı bir karma sergiyi gezerken gördüğü göğsü açık kadın heykelini müstehcen bulduğunu söylemiş... YÖK Başkanı haklı: Kadın dediğin, heykel bile olsa, çarşaflı ya da türbanlı olmalı! Yoksa, “taş”tan olanı bile bunları azdırmaya yeter de artar!
***
Çok merak ediyorum; YÖK Başkanı o sergiyi gezip gittikten sonra acaba o heykelin başına neler geldi? Günün Sorusu Şantaj kasetleriyle üst düzey 10 MHP’li yöneticinin istifa etmesini sağlayan ‘Farklı Ülkücüler’ isimli sitenin finansal kaynağını sağlayan kişinin, AKP Milletvekili Aday Adayı Faruk Bayındır olduğu iddia ediliyormuş... AKP İstanbul İl Örgütü, bu nedenle Bayındır’ı kesin ihraç istemiyle Disiplin Kurulu’na sevk etmiş... Sorum AKP İstanbul İl Başkanı’na: Böylelikle bu ayıptaki sorumluluğunuz bitmiş mi oldu?
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 27/May/2011 saat 01:12 |
Proce
Ankara’ya uzay
üssü kurulacak. Ak’tronot yani.
Bi de radar koyacaklarmış… Böcek kesmedi çünkü.
İstanbul malum… Palamutlar lüferler boğazcıktan, küçük tonajlı hamsiler boğazdan geçecek, ki, maazallah yalılara çarpar marpar… Pik saatlerde çinekoplara dubalarla ek şerit açılacak.
İzmir ilçe yapılacak. Demokrat Parti sinirlenip Kırşehir’i ilçe yapmamış mıydı kardeşim, men dakka dukka.
Kırşehir ağaçlandırılacak. Bi kanal da Ege’ye döşenecek, Denizli’ye deniz götürülecek.
Afyon’a narkotik şube açılacak. Bartın’da alkol yasaklanacak. Ağrı’ya son, fizik tedavi merkezi kurulacak. Aydın,ver oyu, gözünaydın, aksi halde, hayatı kaydın… Balıkesir teslim olursa, esaretten kurtarılacak, yoksa, derhal Alıkesir yapılacak. Bitlis’e söz, altıncı minare, yeter ki, beri gel… Bursa Manisa, adı üstünde, komple Sabancı’ya devredilecek.
Gaziantep var, Şanlıurfa var, Kahramanmaraş var, Van’ın neyi eksik? Vanmünüst olacak.
Bilecik, minicik, Monaco gibi prenslik verdik miydi, oldu sana Kabilecik… Çorum’a öyle bi proce yapılacak, inan, bunu Çorumlular bile yapmaz. Giresun’a tünel açılacak, ki, çıkasun…
Diyarbakır’a yeni cezaevi müjdesi verilmişti zaten, güle güle oturun.
Artvin, art niyetli bi yaklaşım, dünya bize hayran politikamız gereği, Vinvin yapılacak. Muğla bu kafayla giderse, bizim nazarımızda Muğlak… Burdur’mak yok, yola devam.
Uçak yapamayan memlekete uzay üssü kurduğumuza inanıyorlarsa, Kars niye Mars olmasın muhterem…Batman yok mu? Holivut’un yıldızı be! Uşak desen, cebren ve hileyle bütün tersanelerine girilmiş memleketin tescilli adı yapsak, yeridir.
“Sen Domalan’sın Büyük Düşün” dememek için, Domalan beldesinin adını değiştirmiştik… Söke’yi dikeceğiz.Manavgat’a hal açacağız. Bodrum’a kat çıkacağız. Neymiş efendim, ilçe girişine her bikinili ölümü tadacak levhası asmışız filan, külliyen yalan, Ölüdeniz’i canlandıracağız. Çukurca’yla Yüksekova’yı birleştirip, hizaya getireceğiz. Borçka’ya kefiliz, Ödemiş’le kardeş ilçe yapacağız. Bandırma diyorlar, kararlıyız, bandırcez… Mucur’u asfaltlayacağız. Dargeçit’e duble yol… Can sıkıntısını gidermek için Feshane şenliklerini Of’ffta düzenleyeceğiz. Kulp’a kafa yoruyoruz, hayırlısıyla seçime kadar bi kulp bulacağız.
Antalya’ya tokiyle dalıyoruz, Rantalya kurulacak. Sinop cehapeye oy vermeye devam ederse, Sibop yapılacak.Kütahya’da çeşmelerden siyanür akıtma hizmetimiz devam edecek, herkes bahçesinde altın arayabilecek.Eskişehir’e inat, Nevşehir elaleme pazarlanacak, Newşehir olacak. Avanta Muş’amba dağıtsak olmaz,Muş’mula versek yemez, e hızlı tren de götüremedik, bari dol’muş tahsis edilecek. Çankaya’ya ilk kez dindar cumhurbaşkanı çıktığına göre, Çankırı bundan böyle Ezankırı… Kocaeli’ni kökünden değiştireceğiz,
Hanımeli olacak.
(Fener Patrikhanesi’nin Sümela Manastırı’na taşınması procesi, şampiyonluk faciası nedeniyle Trabzon Valiliği tarafından durdurulmuştur…
Faruk Özak’ın şehirden taşındığı ve başka şehirden aday olmak istediği iddiası, iftiradır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.)
Maliye Bakanlığı’nın Amasya’ya taşınıp, Zamasya yapılacağı, dedikodudan ibarettir. Ancak, makarna bulgurdağıtımı çerçevesinde Kastamönü ve Çanakkafe proceleri üzerinde çalıştığımız, doğru… Isparta ise, maalesef,87 yaşındaki zat nedeniyle ıskarta’ya çıkarılacak.
Ordu lağvedilecek, Rize’ye bağlanacak. Siirt, minareler süngü bağlamında, Şiirt olacak. Konya’ya Hanya müzesi açılacak, kimolursa olsun gelip, ikisini birarada görme imkanı bulacak.
Muharrem İnce’nin dokunulmazlığı kaldırılıp, Yalova’ya kaymakam yapılacak.
Kırıkkale tamir edilecek. Sakarya’da beceri kursları açılacak. Aksaray’a derhal vezir atanacak.
9 senedir memleketi… 19 senedir belediyeleri yönetiyorlar. Hâlâ cek cak.
99 sene daha dişinizi sıkın… Hayal’etiniz gerçek olacak.
YILMAZ ÖZDİL
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 29/May/2011 saat 13:19 |
-
Roger agir sartlar altinda calisan bir iscidir. Bos zamanlarini hep bowling ve voleybol oynayarak gecirmektedir. Karisi bu duruma uzulur ve bir hafta sonu onu striptiz kulubune goturmeye karar verir. O aksam beraberce kulube giderler. Kapidaki bodyguard, "Hey Roger! Seni gormek ne guzel!" der. Karisi sasirir, "Daha once ...buraya gelmismiydin Roger?" Roger, "Hayir hayir o adami bowlingten taniyorum..." Iceri girerler ve bir masaya otururlar. Garson gelir, "Iyi aksamlar Roger! Herzamanki gibi Cin tonik degil mi?" Karisi, "Roger bana bak sen buraya daha once geldin degil mi?" Hafif hafif ofkelenmeye baslayan karisini sakinlestirmek zordur. Roger, "Ne alakasi var! Voleyboldan tanirim onu bir iki tek icmisligimiz var ordan yani..." Karisi pek tatmin olmamistir ama susar. Derken stiriptizci hatunlardan biri masaya gelir, stritipzci, "Selam Roger! Yine ozel masa sovundan mi istersin?" Roger boka batmistir... Karisi hisimla yerinden kalkar ve kulubu terk eder, Roger pesinden kosar, Kadin bir taksiye biner ve taksi kalkmadan Roger da yetisir, Karisi ofkeden patlayacak gibidir... O sirada sofor arkaya doner ve soyle der, "Bu geceki cok suratsizmis Roger!"
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 30/May/2011 saat 23:17 |
Kutup ayılarını derileri için avlarlarmıs.
Ama bu is öyle pek de kolay olmazmış.
Derilerinin altındaki ortalama 10 cm'lik yag tabakası ayıların buzlu
sularda donmasını engeller; hem de onlari bir zırh gibi korurmus.
Kucuk atesli silahlarla ayılarda oldurucu yaralar acmak mumkun
olmazmıs.
Buyuk silahlar da derileri paramparca edip kullanılmaz hale sokarmıs.
Kutup ayısını avlamak icin alniındaki ozel bir noktaya yakından ve tek
el ates edilmeliymis.Kutup ayılarının koklama ve isitme duyuları da
gucluymus. 2 metre yukseklikte karın altındaki fok balıgının kokusunu
veya 30 km uzakliktaki yarali hayvanin kan kokusunu
hissedebilirlermis.
Bununla birlikte en ufak bir cıtırtıyı bile duyabildiklerinden kimseyi
yanlarına yaklastırmazlarmis.
Avcılar kutup ayılarını avlamak icin ilginc bir teknik kullanırlarmıs.
Bir baltanin agzı iyice, ama iyice keskinlestirilirmis .
Sonra bu balta bir yere sabitlenirmis.
Uzerine sapını ve demirini tamamen kaplayacak sekilde fok balıgı kanı
ve yağı sıvanırmıs.
Ve olay yerinden uzaklasılırmıs.
Kan kokusunu alan kutup ayısı baltayı kolayca bulur ve yalamaya baslarmıs.
Yalarken farkında olmadan dilini baltanın keskin agzına da surtermis.
Hafif hafif kesilen dilden sızan kanlarla balta, yalaması daha da
keyifli hale gelirmis.
Zavalli ayı, yaladıkca kanayan, kanadıkca yalayan diliyle bir sure
sonra iyice kendinden gecermis.
Hem zevklenirmis, hem bitkinlesirmis.
Avcı ise surekli ayıyı gozlermis.
Kan kaybından iyice halsiz dusup bayılmasını beklermis.
Bayılınca ayının yanına gidermis, elindeki silahi alnına yaklastırırmıs.
Tek el atesle ayıyı öldururmus.
Boylece deriye zarar vermeden avlama islemini tamamlarmıs...
Şimdi bu hikayeden alınacak ders;
'Son günlerde toplum olarak oldukça hareketli günler geçiriyoruz.
Anketlere bakılırsa. halkın büyük çoğunluğu 'Yola devam,' diyecek.'
'Yola devam, yalamaya devam...'
'Yalamaya devam, kanamaya devam...'
'Kanamaya devam, yalamaya devam...'
'Kan nasıl da tatlı...'
'Ama dikkat etmek lazım.
Basta başkasının kanı diye yalanırken, sonra kendi kanımızı yalar hale
geliyoruz.
Tadından basımızın döndüğü şey kendi kanımız.
Basımızın dönmesi de sırf keyiften değil.'
Simdi her şeyin yolunda gittiğini sanıyoruz.
Karnımızın doyduğunu sanıyoruz.
Peki kanımız tükendiğinde ne olacak?
Aziz vatanin bütün kaleleri zaptedilmiş.
Bütün bankaları yabancıların eline geçmiş.
Kamunun elinde hiçbir şey kalmamış.
Ekonomi bütünüyle esir edilmiş.
Tüketim üretimin fersah fersah ötesinde.
Borçlar almış basını gidiyor.
ABD ordusunu sınıra dayamış, ülkeyi parçalama projelerini dayatıyor.
Memleketin her medyası bilfiil işgal edilmiş, psikolojik bir savası
açıktan üzerimize sürüyor...
Biz ne yapıyoruz.
Türbandı başörtüsüydü takardın açardın alttan bağla olmadı papyon
yap.Kaset de ne vardı ,kim yayınladı .zina serbest, 4 kadın la evlilik
yasak. Mantıklı düşünemez hale getiriliyoruz savaş tüm acımasızlığıyla
sürüyor...Muhsin Başkan öldürüldü.Baykal düşürüldü.Saadet bölündü.Mhp
kaset derdine düştü...
Pusudaki avcının öldürücü hamlesi ne zaman gelecek, aklıma geldikçe
irkiliyorum. '
Olur mu canim..?..
Milli gelirimiz buyuyor.
Enflasyon dizginleniyor.
Global dünyayla entegrasyon sürüyor.
Yabancı sermaye kopmuş geliyor.
Güven ve istikrar paçalarımızdan akıyor.
AB ile müzakereler ilerliyor.
Dünyanın patronu ABD ile aramızdan su sızmıyor.
Türk, Kürt, Alevi, Sunni, Fethullahcı, Suleymancı, laikci,tarikatcı,
türbancı herkesler alt ve üst kimliklerine kavuşuyor.
Toplum demokrasiyi özümsüyor.
Otoyollar yurdu bastan basa örüyor.
Hızlı tren almış başını gidiyor.
Hastanelerde kimse tedavisiz, ilaçsız kalmıyor.
Yoksul halkın makus talihi yeniliyor...
Hayaldi gerçek oluyor...
Ne diyelim?..dostlar ne diyelim
Buyrun öyleyse ...yola devam.
Yola devam......, yalamaya devam...
|
|
 |
Barbaros
Usta Yazar
Halil Yaz
Yaş: 75
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1582
|
Tarih: 30/May/2011 saat 23:20 |
Çağı okuyamayanlar./Tufan Türenç
Çağı okuyamayanlar…/Tufan Türenç
Başbakan “Roman açılımı” için Romanlar’la bir toplantı yapıyor. Başbakan konuşuyor, Romanlar dinliyor. Başbakan vaadediyor, Romanlar bu vaatlerin gerçekleşmeyeceğini bile bile renk vermeden çaresizlik içinde başlarını sallıyorlar. Toplantı bu kıvamda sürerken birden izleyiciler arasından bazı tatsız sesler yükselmeye başlıyor. Atmaca gibi bekleyen korumalar yerlerinden ok gibi fırlayıp sesin yükseldiği yere doğru konuşuyorlar. Ama onlar oraya varana kadar 3 öğrenci “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” yazılı pankart açıyorlar ve sloganı da var güçleriyle bağırarak söylüyorlar. Bütün salon o tarafa dönerek öğrencilere bakıyor. Korumalar öğrencilerin yanına hışımla gidip üçünü de karga tulumla tutup dışarı çıkarıyorlar. Anında gözaltı ve merkez… Arkasından uzun uzun sorgulama, uykusuz geceler ve sonunda bir sürü suçlamalarla savcının huzuruna çıkarılıyorlar. Savcı da uzun uzun sorgulayıp tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ediyor öğrencileri. Yargıç ikisini tutuklayıp cezaevine gönderiyor. Ötekini tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyor. *** Aradan tam 14 ay geçiyor. Dile kolay bir yıl, iki ay yani. Geçtiğimiz günlerde bu üç gencin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmaları vardı. Tutuklu iki ögrenci adliyeye elleri kelepçeli olarak getiriliyor. Duruşma sonunda savcı “sanıkların eyleminin Anayasal düşünceyi açıklama sınırları içersinde bulunduğunu” belirtiyor. sonra üç sanığın da beraatini istiyor. Mahkeme heyeti savcının bu isteğinden hiç de memnun gözükmüyor. Duruşmaya ara veriliyor. Aradan sonra davaya yeniden başlanıyor. Karar: “Sanıkların üzerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, suçun niteliği, delil durumu ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı gerekçesiyle tutuklulukların devamına…” İki genç görevliler tarafından araçlara bindirilip cezaevine gönderiliyor. Bu iki gencin suçu başbakana pankart açma saygısızlığı… Bunun için 14 aydır içerdeler. Bundan sonra da daha ne kadar yatacakları belirsiz. İleri demokrasi denen bu olmalı. BALBAY OLAYI
Mustafa Balbay geçenlerde duruşmada açıkladı. “Polisler beni gelip aldılar ve kollarıma girerek merkeze götürdüler. Yolda giderken biri bana ‘Geçtiğimiz yerlere iyi bak buraları buralara bir daha ancak 10 yıl sonra göreceksin’dedi.” Biliyorsunuz hukukcular, Türk ve batı medyası Türkiye’deki yargılamalarda sanıklara uygulanan tutukluluk süresinin çok uzun olduğu eleştirilerine aldırmayan ileri demokrat AKP iktidarı bu süreyi 10 yıla kadar uzattı. O yüzden Mustafa Balbay ve aynı suçlar yüklenen sanıklar için 10 yıl tutuklu kalma tehlikesi belirdi. Şimdi burada garip bir durum var. Polisler Mustafa Balbay’ı alıp götürürken daha böyle bir yasa değişikliği olmamıştı ve ufukta da böyle bir olasılık görünmüyordu. Ama Mustafa’ya “Geçtiğin yerlere iyi bak bir daha buraları 10 yol sonra görebilirsin” diyen polisler çıkacak yasadan demek ki haberdardılar. Dedik ya ne ileri demokrasiymiş bu. BU KAFA İLE TÜRKİYE MUASIR MEDENİYETE ZOR ULAŞIR
Sibel Üresin Hanım… AKP’li belediyelerin gözbebeği. Fatih, Ümraniye, Bahçelievler ve Eyüp Belediyelerinin “Aile Koçu.” Sibel Hanım’ın görevi aile danışmanı olarak bu belediyelerde aile içi iletişim seminerleri vermek. Sibel Hanım tesettürlü ama güzel bir kadın. Geçtiğimiz günlerden bir gün durup dururken bir bomba patlattı. Sibel Hanım’ın bombası şöyle: “Erkek, bir başkasıyla imam nikahı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil. Ancak 2.,3. ve 4. eşler suistimal ediliyor. ‘Boş ol’ dendiği zaman kadın ortada kalıyor. Bu nedenle çokeşlilik yasalaşmalı. Yasanın çıkması demek demek, erkeğin mal varlığına ortak gelmesi demek. Çok eşlilik dinimizde var.” buyurun bakalım… Bu kafa ne istiyor? Çağı mağı bir kenara iterek erkeklerin 4 kadın almasını… . Üstelik isteyen de bir kadın.
|
 |