Berkant Ongan, altyapımızda sadece futboluyla değil, aynı zamanda davranışları, eğitimi ve hareketleri ile de örnek olacak sporcular yetiştirmek için çaba sarf ettiklerinin altını çizdi.

1975 Köln / Almanya doğumluyum. 1980 senesinde kesin dönüş yaparak ailemle birlikte İzmir’e yerleştik. Okul yaşantıma da İzmir’de başladım. İzmir’e yerleştikten sonra ilk önce okul takımlarında, daha sonra da İzmirspor’da spor yaşantıma devam ettim. Uzun süre buralarda futbol oynadım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nu kazanınca buraya geldim. Sonrasında spor hayatıma da burada devam ettim. Beden Eğitimi’ni bitirmemle beraber öğretmenlik hayatım başladı. Bununla birlikte içimdeki futbol sevgisi, birikimlerimizi ufak yaş gruplarına aktarma isteği ve bulunduğum şehri de sevmem nedeniyle buradaki gençlerimize futbolu sevdirmek amacıyla antrenörlük yaşantıma başladım. Eskişehirspor’da da 5 seneden beri antrenör olarak görev yapmaktayım.

Ben ilk başlarda kaleci antrenörlüğü yapıyordum. Uzun yıllar kalecilik yaptığım için bunun üzerine biraz yoğunlaşmıştım. Emre (Özbayer) hocayla uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz var ve bana o referans olmuş. Orada bulunan koordinatörler ve yönetim bana böyle bir teklifte bulundu. Ben de sevdalısı olduğum Eskişehirspor’da görev yapmak için seve seve geldim. Kaleci antrenörlüğünün yanı sıra, ufak yaş gruplarını da çalıştırmaya başladım. Onları çalıştırırken alttan aldığımız takımları da yavaş yavaş yukarılara doğru taşıdık. Yönetimin tekrar yapılanması ile birlikte 96 ve 97 doğumlu oyuncularımızı yeni gelen arkadaşlarımıza devrettik. Biz de 95 doğumlu oyuncularımla birlikte bu sene yeni kurulan Akademi Ligi U-14 kategorisinde çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Evet, Emre hocayla birlikte Eskişehir’de UEFA B lisansına sahip antrenörlerden birisiyim. Bizden sonra bu lisansı alanlar olmuş mudur, bilmiyorum tabii ki. Burada asıl önemli olan şu, UEFA B lisansına sahip olmanız Akademi Liginde çalışmanız için yeterli değil. Akademi Ligi’nde takım çalıştırabilmeniz için Akademi Ligi sertifikasına sahip olmanız da gerekiyor. Emre hocamla ben her iki sertifikaya da sahibiz. Federasyonumuz yeni kurduğu bu ligin kapsamı içerisinde ilk önce çocuklarımızı yetiştirecek antrenörleri bir eğitime tabi tuttu. 14-15 yaş gruplarında hangi antrenmanların ne şekilde yapılacağı federasyonumuz tarafından programa bağlandı. Bu işe de hocaları eğiterek başladılar. Hocaların da eğitilmesi ile birlikte Türk futbolunun bence miladı olan bu lig kuruldu. Tüm bunlar için biz de Silivri’de 35 günlük bir eğitim aldık.

Bu başarının sırrı kadromuzu uzun süren kapsamlı bir arama-tarama döneminden sonra oluşturmamızdır. Beden Eğitimi öğretmeni olmam sebebiyle en büyük kaynak okullarımız ve beden eğitimi öğretmenlerimiz oldu. Biz öğretmenlerimizle kapsamlı ve geniş bir diyalog halindeyiz. Elinizdeki kadro iyi değilse yapacağınız şeyler de sınırlı kalır. Bu yüzden biz öğretmenlerimizle ortak çalışarak, okul takımı maçlarını izleyerek seçmeler yapıyoruz ve yetenekli gördüğümüz oyuncuları 3-4 antrenmanda da deniyoruz. Bu seneki U-14 takımında da Avrupa’daki altyapı modelini kendimize örnek aldık. Bu modelin temeli Okul-Aile işbirliğine dayanıyor. Çocuk sabah okula gider, yemeğini yer, antrenmana gider, antrenmanda antrenman ile meşgul olur, daha sonrada da evine döner. Bu şekilde bir sistemi ne derece uygulayabiliriz diye sezon başında düşündük. Mevcut yönetimimiz, koordinatörlerimizle birlikte bu şekilde bir karar aldık ve Milli Eğitim’in de desteğiyle birlikte çocuklarımızı Milli Zafer İlköğretim Okulu’nda topladık. Planlı çalışmanın meyvesini de kısa sürede aldık. Okullar arası il birinciliği müsabakalarında açık ara Eskişehir Şampiyonu olan U-14 takımı iki kulvarda da başarılarıyla kendinden söz ettirmiştir. Her iki kulvarda da gerek okul takımı   gerekse Eskişehirspor U-14 olarak başarılarını play-of müsabakalarında da sürdürecektir. Bu başarıların yanında amacımız komple futbolcu yetiştirmek. Yani sadece futboluyla değil, davranışları, eğitimi ve hareketleri ile de örnek sporcular yetiştirmek için çaba sarf ediyoruz. Okul-Aile ve Kulüp işbirliği olunca diyalog iyi oluyor. Diyalog iyi olunca da çocuklarımız hem derslerinde başarılı oluyorlar, hem de davranış olarak olumlu yönde gelişiyorlar. Atatürk’ün de dediği gibi zeki, çevik ve ahlaklı sporcular yetiştirmeye çalışıyoruz. İleride hem Eskişehirspor’a hem de Milli Takım’a yararlı oyuncular yetiştirebilmeyi amaçlıyoruz.

Aldığımız teknik ve taktik tüm bilgileri oyuncularımız üzerine yansıtıyoruz. Bütün bunların neticesinde de çocuklar bu alınan bilgiler ve tabandan gelen yetenekleri ile beraber üst düzeye çıktılar. Bunlarla birlikte şehirlerarası vizyonda üst sıralara tırmanmaya, Akademi Ligi’nde adlarından söz ettirmeye başladılar. 9 takım içerisinde şu anda lider durumdayız. Lider olmamız her şeyin bittiği anlamına gelmiyor tabii ki. Daha dört haftamız var. Bu dört haftayı da en iyi şekilde tamamlayarak ligi lider bitirmek amacındayız. Oyuncularımızın şu anda bulundukları konum gayet iyi fakat çok daha iyi yerlere gelebilecek düzeydeler. Daha önümüzde çok uzun bir yol var. Bu çocuklarımızı daha ileriye taşımak için bu başarıların katlanarak devam etmesi gerekiyor.

Akademi Liglerinin kurulması Türk futbolunun miladıdır. Buradaki mücadele çok önemli. Eskiden il içerisinde yapılan müsabakalarda çok farklı skorlar alınıyordu. Denk takımlar olmadığı için, kora kor mücadele olmadığı için çocuklarımız zorlanmıyordu. Şimdi artık Süper Lig ve Bank Asya Ligi’ndeki takımların altyapılarındaki çocuklarla deplasmanlı olarak kora kor bir mücadele veriliyor. Yetenekli bir sporcunun kendi yaş grubunda zorlu bir rakibe karşı yapabilecekleri çok önemli. Buradaki mücadele çocuğun futbolcu olmasında büyük bir etken, ileriye yönelik büyük bir avantaj sağlıyor. Akademi Ligi’ne katılan takımların altyapıları kendilerini bu yönde değiştirmeye başladı. Buna göre oyuncu potansiyeli değişti, oyuncu kadroları değişti, hocalar kendilerini geliştirmeye başladı, federasyon bizleri sürekli seminerlere çağırıp ilave eğitimler veriyor. Buradaki mücadele ileride Türk futbolunu da çok iyi yerlere getirecek.

Tabii onlar benim ilk göz ağrım. Onların hiçbirini birbirinden ayırmak istemem ama milli takımlara seçilen dört oyuncumuz var. Bunlara bir yada iki oyuncu daha eklenebilir. Akademi Ligi’nden milli takıma en fazla oyuncu bizim takımımızdan seçildi. Diğer takımlarda bu sayı daha az. Örneğin Gençlerbirliği 2 tane sporcu gönderebildi. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Eskişehir insanının mayasında sportif bir yetenek var. Bu yeteneğe özellikle Eskişehir halkının inanmasını istiyoruz. Çok sağlam bir maya, çok yetenekli çocuklarımız var. Eskişehirspor kendi özüne döndüğü zaman, kendi sporcusunu yetiştirdiği zaman hep o özlediğimiz tabloyu görebilme şansımız olacak. Yeter ki onlara başarma azmini aşılayalım. Bu çocuklarımız da çalışmaya devam edecekler. “Ne oldum” demeyecekler. Milli takıma seçilemeyen oyuncularımız da seçilemedim diye üzülmeyecekler, daha çok çalışacaklar.

Tesisler ve kulübün sunduğu imkanlar hakkında neler söyleyebilirsiniz peki?  

Şu anda ESKİ sahasını kullanıyoruz. Haftanın dört günü yaklaşık bir buçuk saat antrenmanlarımızı yapıyoruz. Antrenman öncesi Kanlıkavak’taki tesislerimizde buluşuyoruz. Oradan hep beraber servisle ESKİ sahasına geçiyoruz. Yapılması gerekenler yapılıyor, gereken ilgi de gösteriliyor. Kulübümüze de buradan teşekkür ediyoruz. Kulübümüz tabii ki çok daha büyük tesislere layık. Biz hocalar olarak görevimiz çocuklara gerekli eğitimleri verip gelişmelerini sağlamak. İmkanlarımız dahilinde elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

A takıma oyuncu yetiştirme potansiyeli önceki senelerde hep düşük kalmış. Kaleci Sinan ve Mustafa Sevgi vardı en son. Bunların haricinde son dönemde Eskişehirspor’da Eskişehir’in çocukları oynamadı. Bu potansiyel şu anda bir ivme kazanmak üzere. Dediğim gibi bu bir süreç gerektiriyor. Her şeyin temelinde eğitim var. Burada geniş kapsamlı, geniş çerçeveli projeler bizi sonuca götürecek. Okul-Aile ve Kulüp işbirliği mutlaka olmalı. Biz bu şekilde tabandan sağlam şekilde çocukları yetiştirebilirsek, A takıma oyuncu yetiştirme potansiyelimiz artacak. Avrupa’da sistem söylediğim gibi, bu şekilde uygulanıyor. Biz de bunu Eskişehir’e getirdik ve bu şekilde çocuklarımızı yukarıya taşıyacağız. Yeter ki biz bu çocuklarımıza güvenelim. U-14 takımımız şu anda bir çok kulübün üzerinde, zirvede yer alıyor. Bu çocuklarımızı daha iyi çalıştırarak A takım seviyesine kadar yükseltmek istiyoruz.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Altyapımızda geride kalan sezonu, Altyapı Genel Koordinatörü Serdal Eroy hocamızla birlikte değerlendirdik.

Biz 26 Haziran 2008 tarihinde göreve geldiğimizde Eskişehirspor’un altyapı olarak idari anlamda büyük eksiklikleri vardı. Dolayısıyla biz bu göreve soyunduğumuzda işimizin zor olduğunu biliyorduk. Fakat çalışarak bunu aşacağımıza da inanıyorduk. Göreve geldikten sonra, öncelikle yaş gruplarına göre takımlarımızı ayırdık ve liglere sokmaya karar verdik. Eskişehirspor Süper Lig’e çıktığı için ayrıca bir de PAF takımı çıkardık. Böylece PAF, DSGL, B Genç, Akademi Ligleri (U-15, U-14) ve U-13 takımı olmak üzere 6 ekiple bütün kulvarlarda yarışa girdik.

PAF takımımız sezona dışarıdan aldığımız oyuncularla ve yeni bir yapılanmayla başladı. Fakat 13 maç sonra bu takımdan istenen verimi alamadığımızı gördük. Ne yapabileceğimizi düşündük ve antrenör arkadaşlarımızla görüş alışverişinde bulunduktan sonra, DSGL takımımızda bulunan yetenekli oyuncularımızın bir bölümünü PAF takımına aktardık. PAF takımımız, DSGL takımından alınan oyuncularla büyük bir aşama kaydetti ve ligin ikinci devresinde 10 galibiyet aldı. Bunlara Fenerbahçe, Galatasaray ve Gençlerbirliği gibi güçlü altyapılara sahip takımlar da dahildi.

Bazı oyuncularının PAF takımına aktarılmasıyla oyuncu sayısı azalan DSGL takımımızı da B Genç takımımızdan arkadaşlarımızla takviye ettik. Böylece %80’i Eskişehirli olan oyuncularımızla yola devam etmiş olduk. Ancak bu ekibimiz 1993 doğumlu oyuncularımızla takviye olduğundan, bu ligdeki Bursaspor, Çanakkalespor, İnegölspor gibi güçlü rakiplere karşı zorlandılar, fakat ligdeki diğer rakiplerine karşı iyi maçlar çıkararak bir noktaya kadar görevlerini yapmış oldular. Dolayısıyla bu genç ekiple önümüzdeki seneki DSGL takımına hazırlık yapmış olduk.

B Genç takımımız ise Eskişehir’de lige girdi. Buradaki grup maçlarını birinci tamamlayan takımımız play-off’lara katıldı ve burayı da lider olarak tamamlayarak gruplara katılmaya hak kazandı. Fakat gruplarda B Genç takımımız istediğimiz başarıyı gösteremedi. Bunun nedenlerini araştırıyoruz. Eskişehirspor’un grup atlaması ve böyle liglerde başarıya ulaşması şarttır.

U-15 ve U-14 takımlarımız ise Akademi Ligleri’nde mücadele etti. U-15 takımımızda özellikle Eskişehir’den gerekli desteği göremediğimiz için kuvvetli bir kadro kuramadık. Bu grupta elimizdeki çocuklarla mücadele ettik. Tabii sonuç olarak iyi bir netice alamadık. Fakat çocuklarımızın özellikle son maçlarda gösterdikleri aşama, bizlere önümüzdeki yıl için umut verdi. U-14 takımımız ise çok başarılı bir yıl geçirdi. Bunlar da Eskişehirspor’un kendi bünyesinden çıkan arkadaşlarımızdı. Ankara Grubu’nda Gençlerbirliği, Ankaraspor ve Ankaragücü gibi takımların önünde birinci oldular. Fakat bu takımımız da B Gençler gibi grup maçlarında başarısız oldular. Biraz önce söylediğim gibi takımlarımızın gruplarda başarılı olamamalarının nedenlerini araştırıyoruz. Bu konuda antrenör arkadaşlarımızla birlikte gerekli önlemleri alacağız. Son olarak U-13 takımımız da Esikşehir’de, yerel ligde mücadele etti ve geçtiğimiz günlerde final maçında Demirspor’u 8-2 mağlup ederek birinci oldu ve Kütahya’daki grup maçlarına katılmaya hak kazandı.

Bize göre burada en büyük eksiklik altyapımıza oyuncu tarama sürecine geç başlamak zorunda kalmamız oldu. Örneğin Şekerspor’da, DSİ’de iyi oyuncular vardı, fakat onları bünyemize katamadık. Tabii geçen sezon bir geçiş dönemiydi. Biz de önemli sıkıntılara rağmen bu takımlarımızı mücadeleye hazırladık. Sonuçta altyapı olarak amatör bir camiayız. Dolayısıyla çok fazla para konularına girmek istemiyoruz. Oyuncularımıza sahalar olsun, hocaları olsun, nasıl daha iyi çalışma imkanları sağlayabiliriz bunu düşünüyoruz.

Altyapıdaki hocalarımızın hepsi kendi alanlarında başarılı olmuş, alandaki son gelişmeleri takip eden ve çağın gereklerini yerine getirmeye azami gayret eden hocalarımız. Tabii bir iki noktada takviye hocaya ihtiyacımız olacak. Bu eksiklerimizi de içerdeki çalışma ortamımızı bozmayacak şekilde tamamlayacağız. Çünkü altyapıda hocalar anlamında iyi bir ortam yakaladık ve bu ortamı da devam ettirmek istiyoruz.

Bizim hedefimiz Eskişehirspor’a oyuncu yetiştirmek. Aslında liglerde aldığımız sonuçlar da çok fazla önemli değil. Ben hep bunu söylüyorum, ‘bizi aldığımız neticelerle değil, verdiğimiz oyuncularla değerlendirin’ diye… Örneğin bu yıl da PAF takımımızdan Tarık ve Alper (A) takımına girdi, Hüseyin de kampa gidecek. Bu bizim için çok önemliydi, ilk senemizde 3 oyuncuyu üst takıma verebilme başarısını gösterdik. Bu sene DSGL takımından PAF takımına geçen ve ilerisi için (A) takıma göz kırpan 2-3 Eskişehirli oyuncumuz daha var ve tahmin ediyorum ki bu oyuncuları da (A) takıma vereceğiz. Tabii burada (A) takım teknik yönetiminin bakış açısı da çok önemli. Arkadaşımız Rıza Çalımbay da her yönden bize yardımcı oluyor ve bu oyuncuları takımına alarak bizlere verdiği değeri ortaya koyuyor.

Bizim bir hedefimiz de 5 yıl içinde (A) takım kadrosuna 7-8 Eskişehirli oyuncu verebilmek. Bu yıl da ilk adım olarak biraz önce bahsettiğim oyuncuları verdik. Tabii daha alt gruplardan da yetişen çok başarılı gençlerimiz var. Özellikle U-14 ve U-15 takımlarımızla gelen jenerasyonu iyi antrene ederek PAF takımımıza kadar ulaştırabilirsek, onlar 3-4 yıl sonra Eskişehirspor’un geleceği olacaklar. Hatta bu oyuncularımızın bazılarına İstanbul takımları da dahil olmak üzere başka takımların altyapılarından ciddi teklifler var. Ancak biz bu oyuncularımızı elimizde tutup Eskişehirspor’a kazandırmak istiyoruz.

Mevcut yaş gruplarının haricinde, 97 doğumlu oyuncularımızın U-13 takımına hazırlanması amacıyla, kendileri de Eskişehirli olan Danone Koordinatörü Kenan Öner ve kardeşi Sinan Öner’in büyük destek ve katkılarıyla, normalde liglerde oynayamayan bu oyuncularımızın mücadele edebileceği özel turnuvalar düzenlendi. Biz bu çocuklarımıza İstanbul, Ankara, Bursa ve Eskişehir’de 5’er maçtan olmak üzere 20 maçlık bir lig oynattık. Bu oyuncularımızı U-13 ligine, maçlarla hazırlamaya çalışıyoruz. Tabii okullarla ilgili başka projelerimiz de var. Seçimden önce Büyükşehir Belediyesi’ne sunduğumuz ve Eskişehirspor, Milli Eğitim ve Belediye üçgeninde gerçekleşmesi düşünülen projenin de takipçisi olacağız. Bu projeyle büyük bir turnuva düzenlenecek ve turnuvada taranmadık ilçe ve köy kalmayacak. En ücra köydeki iyi bir futbolcu bile bu turnuvayla taranarak Eskişehirspor’a kazandırılacak.

1994-2002 arası doğumlu gençlerimizin katılabileceği futbol okulunda 20’şer kişilik gruplarla antrenman yapılacak. Her grubun başında beden eğitimi hocaları ve bizim ekibimizden antrenör arkadaşlar bulunacak. Antrenmanlarımız, tesislerimiz bakımda olduğu için Atatürk Stadı dış sahasında gerçekleştirilecek. 20 Haziran’da çalışmalara başlanan yaz futbol okulunda kayıtlar bu tarihten sonra da bir süre daha devam edecek.

Tüm Eskişehir halkının bize inanmalarını ve yardımcı olmalarını istiyoruz. 3 yıllığına bu göreve geldik ve ilk yılımızı geride bıraktık. Amacımız altyapıda yeni bir çığır açmak ve Eskişehirspor’u eski günlerine ulaştırmak için eldeki oyuncuları en iyi şekilde yetiştirmekti. Biz Eskişehirspor’da oynarken takımdaki 7-8 oyuncu Eskişehirli’ydi. Eğer takımımıza tekrar o ruhu getirebilirsek Eskişehirspor’un önünde hiçbir engel kalmayacaktır.