[/QUOTE]

Bazı  arkadaşlar politik tutarsızlığın nerede olduğunu  sormuş; bu yazı onlara hitaben yazılmıştır.  Öncelikle övünülen tarih sadece bizim bildiğimiz tarihtir. Objektif değildir. Türkiye dışında hiçbir ülkede bir geçerliliği olmadığından dolayı göndereceğiniz kişiler üzerinde bir etkileyiciliği de yoktur.

İkinci olarak övünülen şeyin evrensel gerçekler olduğunu kabul edelim.  Nedir övünülen “hamilik” yani korumacılık, ve “yaşama hakkı tanıma”, onların ”kadın ve çocuklarının öldürülmemesi”, Haçlı Seferlerinde  Kudüs’ün savunulması ve dolayısıyla Yahudilerin kurtarılması…  Bunlar bir devletin zaten görevi değil midir?  Ki yanında söylemediğimiz eksikliklerde cabası örnek olarak: Yahudilerin Osmanlı  ve Selçuklu Devleti zamanında ülke içinde serbest dolaşım hakkının bulunmaması, veya Gayr-i Müslimlere yapılan aşırı vergilendirme de cabası

Üçüncü olarak sözde halka sesleniliyor fakat arkadaşlarımızın oraya eklediği mail listesinde Ariel Sharon var, İsrail Büyükelçisi var. Onlara maille mi politik baskı oluşturacaz, keşke imkan olsa bütün İsrail halkına seslenen anafikri “Bu bir insanlık suçudur, bu suça karşı sessiz kalarak ortak olmayın” anafikirli bir mail atılsa…

Dördüncüsü “yine bir gün Amerika ve Avrupa devletlerinin sizlere sırtlarını dönebileceğini, sizlerin de aman dileyeceği günün gelebileceğini unutmayın.”  demişsiniz. Bu olasılığın gerçekçiliği nedir. ABD emperyalizminin jandarmalığını yapan bir devlete (ki Ortadoğu gibi politik dengelerin sürekli altüst olduğu bir coğrafyada) ABD’nin veya AB’nin sırt çevirme gibi bir olasılığı var mıdır?

Beşincisi ve en önemli olanı “BİZ ŞU ANDA KARDEŞLERİMİZE YAPTIKLARINIZI UNUTMUYORUZ!
Bunun sorumlularından hesap sormak üzere; yapılan katliamları, zulümleri tek tek bir köşeye yazıyoruz. Sabrımızın taştığını, gücünüzün sınırlarını iyi tahlil etmenizi, bu milletin kininden sakınmanızı tavsiye ediyoruz.
Sizleri aklı selime ve düşünmeye davet ediyoruz.
Bu katliamları, insanlık dışı muameleyi durdurmalısınız.
İnsanlık onuru ve kendi geleceğiniz adına bir an önce harekete geçmeniz dileğiyle.
‘’Zulüm, payidar olmaz’’.
Bu Millet zulme ortak olmaz, olmayacaktır...” demişsiniz. Sizi, beni, bizi, hepimizi : yani bu milleti uluslar arası arenada Türkiye Cumhuriyeti Devleti temsil ettiğine göre, ve Türkiye Cumhuriyeti askeri, ekonomik, politik antlaşmalara dayanarak söylenen gibi “İsrail’in müttefiği” olduğuna göre zaten İsrail’in zulümüne ortak olunmuş olmuyor mu? Bazı İsrailli askerler Türkiye’de eğitim almıyor mu? Ta kuruluş yıllarından beri İsrail-Filistin münasebetinde Türkiye Cumhuriyeti (halk önünde sözde “kınama” açıklamalarını saymazsak) sizce kimin yanında yer alıyor? Çok güçsüz durumda olan ülkelerin hükümetleri bile Filistin’e bütün gücüyle destek verirken (örnek olarak AEP zamanında Arnavutluk, 1970’li yıllarda Mısır ve Suriye) Türkiye Cumhuriyeti ne yapıyordu?

Yapılan zulme karşı durmak bugün ikili antlaşmaların feshini istemektir. İsrail ile diplomatik ilişkilerin askıya alınmasını, elçilerinin gönderilmesini istemektir.(Venezuella'nın yaptığı gibi) Bu ve bu eksendeki şeyler  için mücadele etmek çevremizi bu mücadeleye katmaktır.

Saygılarımla.

 

Baskette İsrail protestosu

Türk Telekom'un İsrail ekibiyle oynadığı karşılaşmada taraftarlar ısınan İsrailli basketbolculara ayakkabı fırlattı.

Türk Telekom basketbol takımının İsrail'in Bnei Hasharon takımıyla Ankara'da yapacağı maçta tribündeki seyirciler Filistine lehine tezahürat yapmaya başlayarak İsrail'in Gazze'de yaptığı insanlık suçunu protesto ettiler.
 
Maç öncesi sahaya çıkan İsrailli basketbolculara taraftarlardan biri ayyakkabı fırlatırak protestosunu eyleme çevirdi. Taraftarın tepkisi üzerine İsrailli basketbolcular sahayı terkederek soyunma odalarına gittileri. Bütün tribünlerin İsrail aleyhine protestoya devam etmeleri üzerine maçın hakemleri de sahayı terk etmek zorunda kaldılar. Türk Telekomlu basketbolcuların tribünleri sakinleştirmeye yönelik çabaları da sonç vermeyince, güvenlik güçleri tribünlerdeki seyircileri salonun dışına davet ederek tribünleri boşaltmalarını istediler.
 
Salon dışına alınan taraftarlardan çoğunluğunu Ankaragücü taraftarlarının oluşturduğu bir grup tekbir getirerek İsrail aleyhine sloganlar atmaya devam etti. Salonda bulunan bir gurupta çıkmayı red ederek saatlerce tribündeki yerlerini terk etmeyerek maçın hakeminin seyircisiz oynatmasına da izin vermediler.