eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > Diğer > Sohbet / Eğlence / Diğer Konular
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Bir Eskisehir Yazisi

 Cevapla Cevapla Sayfa  <1234 16>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
soldies Liste gör
Yazar


YÜCEL AYDIN
Yaş: 40
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 229
  Alıntı soldies Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Eyl/2007 saat 19:00

Eskişehir’de at pansiyonu
 

At yetiştiriciliğinde önemli bir geçmişe sahip olan Eskişehir’in Mahmudiye ilçesinde, bu yönde bir sektör oluştu.
Türkiye Jokey Kulübü ilçede atların bakımı için pansiyon açtı, 21 tane de özel çiftlik kuruldu. Son olarak Osman Gazi Üniversitesi bünyesinde bir de Atçılık Meslek Yüksek Okulu açıldı.

Eskişehir’in Mahmudiye İlçesi’nde at yetiştiriciliği ve bakıcılığı 2. Mahmut dönemine, 192 yıl öncesine dayanıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda savaşlar ve lojistik destek için at yetiştirilen ilçede, gelenek bozulmadı.

Türkiye Jokey Kulübü yarış atlarına bakıcılık yapmak için 1750 dönüm arazide, pansiyon hara kurdu. Pansiyonda aylığı 800 YTL’den bir ata bakılıyor.

Türkiye Jokey Kulübü’nün girişiminden sonra ilçe halkı da bu sektöre girdi ve 21 tane de özel çiftlik kuruldu. Mahmudiye İlçesi’nde at yetiştiriciliği bu kadar önemli olunca bu yıl işin eğitim kısmı gündeme geldi. Osmangazi Üniversitesi bünyesinde Atçılık Meslek Yüksekokulu açıldı.

Belediye Başkanı Sabri Avcil, “İlçemize atçılık üzerine yüksekokul açılması için çok uğraş verdik ve sonunda dileğimiz oldu. Artık Mahmudiye için yeni bir dönem başladı. Burada eğitim alacak olan gençlerimiz ilçedeki at bakıcılığına ilçe ekonomisine büyük katkı sağlayacaklar.” dedi.

Atçılık ve nalbantlık olmak üzere iki bölümden oluşan Meslek Yüksekokulu bu yıl eğitime açılacak. Okulda 3’ü kız 27 öğrenci eğitim görecek.

Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
M.Kemal ATATÜRK
              
Yukarı
soldies Liste gör
Yazar


YÜCEL AYDIN
Yaş: 40
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 229
  Alıntı soldies Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 15/Eyl/2007 saat 15:37
Balkan şampiyonası ESKİŞEHİR'de
                                                          
Eskişehir’i su sporları merkezi yapma hedefinde olan Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’de bir ilke daha imza atarak 23 Yaş altı Durgun Su Kano Gençler Balkan Şampiyonası’nı düzenliyor. Cumartesi ve Pazar günü Sarısungur Göleti’nde yapılacak olan yarışlara Türkiye’nin yanı sıra, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Sırbistan ve Makedonya’dan 100 sporcu katılacak. Ayrıca çok sayıda yerli ve yabancı yetkilinin de takip edeceği yarışlar için Büyükşehir Belediyesi tarafından Cumartesi ve Pazar günleri sabah saat 09.00’dan itibaren her saat başı ücretsiz otobüs seferleri düzenlenecek. Yarışları takip etmek isteyen vatandaşlar otobüslere stadyum önünden binebilecekler


Büyükşehir Belediyesi, Sarısungur Göleti’nde Durgun Su Kano Balkan Şampiyonası düzenliyor. 15-16 Eylül’de yapılacak olan şampiyona nedeniyle Eskişehir Milli Takımımızla birlikte 6 ülkeden 100 sporcuyu ağırlayacak.
 
Eskişehir’i su sporları merkezi yapma hedefinde olan Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’de bir ilke daha imza atarak 23 Yaş altı Durgun Su Kano Gençler Balkan Şampiyonası’nı düzenliyor. Cumartesi ve Pazar günü Sarısungur Göleti’nde yapılacak olan yarışlara Türkiye’nin yanı sıra, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Sırbistan ve Makedonya’dan 100 sporcu katılacak. Ayrıca çok sayıda yerli ve yabancı yetkilinin de takip edeceği yarışlar için Büyükşehir Belediyesi tarafından Cumartesi ve Pazar günleri sabah saat 09.00’dan itibaren her saat başı ücretsiz otobüs seferleri düzenlenecek. Yarışları takip etmek isteyen vatandaşlar otobüslere stadyum önünden binebilecekler

Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
M.Kemal ATATÜRK
              
Yukarı
mkan_26 Liste gör
Usta Yazar


MuRaT
Yaş: 33
Katılım: 30/Tem/2007
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1013
  Alıntı mkan_26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 15/Eyl/2007 saat 18:56

Bugün odunpazarında arabayla giderken önümzden giden bi otobüs vardı ama baya bi eskiydi.Plakasına bi baktım Romanya plakası.Yandada romanca romayna federasyonu falan yazıodu.Sonra eski otogarın orda durdular.Baya bi düşündüm allah allah ne işi varki bunların eskişehirde die.Ama bunu okuyunca anladım büyük ihtimalle bu yarışmaya gelmişler....

Yanımdaki Şiir Yazarken Kız Arkadaşına , Ben EsEs Yazdım Defterimin Sayfalarına..
Yukarı
soldies Liste gör
Yazar


YÜCEL AYDIN
Yaş: 40
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 229
  Alıntı soldies Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 12:42
21 EYLÜL 2007 tarihli Milliyet Gazetesinde okuduğum bir haberi aktarayım;
 
ÇANKAYA Köşkünde Sayın Cumhurbaşkanının yabancı devlet başkanlarını ve büyükelçileri ağırlamak için yeniden restore edilmiş kabul salonuna Prof.Dr.Yılmaz BÜYÜKERŞEN' in hazırladığı ATATÜRK büstü konulmuştur. Clap
Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
M.Kemal ATATÜRK
              
Yukarı
beer_n_coffee Liste gör
Deneyimli Yazar


Emre Göçer
Yaş: 40
Katılım: 16/Eyl/2007
Yer: Tekirdağ
Online Durum: Offline
Mesajlar: 468
  Alıntı beer_n_coffee Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 16:17

Coşkun Birdal (Eskişehirsporlu futbolcu)

Aralık 1973'te doğdu. Futbola, yetiştirdiği yıldızlarla ünlü Kartalspor'da başladı. Amatör olarak girdiği Kartalspor'dan ayrılıp 1994 yılında Bayburtspor'a gitti. Orada iki yıl amatör olarak oynadıktan sonra 1996 yılında bu kulüpte profesyonel oldu. Burada kendini fark ettirmesi uzun sürmedi ve hemen bir yıl sonra Erzurumspor'a transfer oldu. İsmini, spor kamuoyuna bu kulüpte duyurdu. Attığı ve attırdığı golleri, yılmayan mücadeleci yönü, zorlu markajı onu hemen öne çıkardı. 1998 yılında Erzurumspor'un şimdiki adıyla Süper Lig'e çıkmasında en büyük aktör Coşkun'du ve hem kendine hem kulübüne unutulmaz başarılar yaşattı. Süper Lig'de de oynadığı futbol ve sıkışık dakikalarda attığı goller ona birçok kulübün kapısını açtı. Denizli, Samsun, Vestel Manisa, Antalyaspor'da oynadı; son olarak Eskişehirspor'a geldi. Onu; örnek sporculuğu, genç sporculara yaklaşımı ve gittiği kulüplere olağanüstü katkısı ile buraya taşımak istedim. Efsane Eskişehirspor, büyük taraftarıyla bu yıla en büyük favori olarak başladı. Başarının anahtarı gol, golün adı Coşkun oldukça Es-Es başarıyı yakalayacaktır. Es-Es, gol attıkça altındaki isim hangisi, diye sormayın; "Bay gol Coşkun" dan başkası değildir.

Kaynak : http://www.fotomac.com.tr/2007/09/20/yaz1692-50180-111.html


Seni bizim kadar seven oldu mu?
Yukarı
adalı Liste gör
Yazar


hayri
Yaş: 43
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 212
  Alıntı adalı Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 17:07
Bu güzel şehrin güzellikleri ancak böyle anlatılır. Yoruma Gerek Yok Adam YAZMIŞ.....

İsmi ile müsemma olmayan bir şehir

Eskişehir'de, plastik olmayan ve insana her an dokunabildiğiniz bir yeni şehir inşa ediliyor

Şimdilerde bozkırın ortasında, adına Eskişehir denilen ama ismiyle pek de müsemma olmayan bir şehir, doğrusu göz kamaştırıyor. Anlatılacak çok şey var aslında Eskişehir hakkında. Bu yüzden, kısacık bir yazının satırları arasındaki yolculuk, her şeyi anlatmaya izin vermiyor. İnsan Eskişehir'i gördükten sonra yazmaktan daha çok konuşmak istiyor, sözün genişliği ve sınırsızlığını hatırlayarak. Anadolu'nun her tarafındaki şehirler, giderek birbirine benzerken ve birinden diğerine ulaştığınızı, yalnızca yol üstünde şehir isimlerini gösteren tabelalardan anlarken, Eskişehir'e vardığınızda gerçekten de farklı bir mekân ve atmosfere adım atıyorsunuz.
Şehir merkezi ile vuslatın gerçekleştiği ilk anda, bir kent ile köyü ya da kasabayı birbirinden ayıran en önemli ayrıntıyı farkında olmadan hissediyorsunuz. Rousseau'nun deyişiyle köyü, kasabayı evler oluşturur, kenti ise yurttaşlar. Eskişehir tam da böyle bir şehir olma yolunda ilerliyor, hatta neredeyse olmuş bile. Şehrin merkezi ile taşrasını birbirine bağlayan tramvay hattı, trafik gürültüsü ve kirliliğini önlerken şehrin zemininin de yurttaşlara ya da hemşerilere terk edilmesini sağlamış. Yani, insanlar şehrin, içinden geçilen değil içinde durulan, daha doğru deyişle, ikamet edilen bir yer olduğunu her adım attıklarında anlıyorlar. Cadde ve sokaklarında yürüyebildikleri şehirlerinin, araçlara ve onların kirliliklerine değil kendilerine ait olduğunu içselleştiriyorlar. Böylece, her kaldırım taşına özgürce dokunabilme ve şehre merhaba diyebilme imkânına kavuşabiliyorlar. Tabanvay sayesinde, belki de arabaları ile önünden her gün birkaç defa geçtikleri halde fark edemeyecekleri ve şehre silüetini kazandıran pek çok şeyle selamlaşıyorlar. Yani, şehirde yaşamanın, her an bir şeylere tesadüf edebilme ihtimalini içinde barındırdığını tecrübe ediyorlar.
Tramvay ile tabanvay arasındaki samimi ilişki, şehirdeki gezintinin bakış, daha doğrusu görüş açısını da genişletiyor ister istemez. Otomobil camından boynunuzu sağa sola ya da ileriye geriye doğru hareket ettirerek bakınmak yerine, homo erectu'sa yakışır şekilde, dimdik yürürken rahatça temaşa ediyorsunuz her yeri. Doğal olarak, daha geniş bir perspektifle bakıyorsunuz etrafınıza. Mesela, Eskişehirlilerin Köprü Başı dedikleri mahalleye geldiğinizde, tam karşınızda bütün güzelliği ile Tepebaşı Belediyesi'nin binası size el sallıyor. Evvelce, önünde, adına Kültür Merkezi denilen bir bina varmış, şimdi yıkılmış. Vah vah demiyor insan, hatta iyi olmuş diye mırıldanıyor içinden.
Devam ediyorsunuz yürümeye. Öne arkaya, sağa sola, nereye isterseniz yürüyebilirsiniz. Üstelik, ne motor ne de klakson gürültüsü tarafından esir alınmadan. Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik derken insanlara, vitrinlere, binaların dış cephelerine gözlerinizle dokundukça, sanki bir Orta Avrupa şehrini ziyaret ediyormuş gibi oluyorsunuz. Doktorlar Caddesi boyunca yürürken bir sürü yerli ve yabancı markanın Eskişehir'de üs kurduğuna tanık oluyorsunuz. Yürümekten yorulduysanız, Schlotzsky's'in Doktorlar'daki şubesinde bir mola verebilirsiniz. Bu arada, garsonları da tahmin edemeyeceğiniz kadar iyiler.

Porsuk, Porsuk
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var derler. Hiç değilse kahve hatrına seyyar ve seyyah olmaya devam ederek bir vücut çalımıyla kendinizi Eskişehir'in simgesi, Porsuk Çayı'nın kenarında buluveriyorsunuz. İnsanlar, şehrin her tarafında olduğu gibi, çay boyunda da sürekli bir gezinti ve sohbet halindeler. İki yakada da iyi sayılabilecek ve çoğunlukla üniversiteli arkadaşların devam ettiği, bol miktarda kafe var. Üstelik, servis ve hijyen kaliteleri de oldukça iyi sayılır. Şayet cimrilik etmeye karar verdiyseniz, belediyenin banklarından birini de tercih edebilirsiniz ama şehrin sürprizlerine açık olmak kaydıyla. Porsuk'un kenarında yürürken kafanızı hiç değilse ara sıra aşağıya çevirin ve kaldırım taşlarına bakın. Zira, Eskişehir'i diğer büyük şehirlerden, en azından yakından bildiğim Ankara'dan farklı kılan sihri ve anlayışı, kaldırım taşları usulca kulağınıza fısıldıyor. Kaldırım döşemelerinde ne granit ne de üzerinde yürümek için akrobasi eğitimi almak zorunda olduğunuz Arnavut kaldırımı denilen malzemeden kullanılmış. Porsuk Çayı'nın iki yakası, suyun rengi ile ahenk içinde olması düşünülerek daha çok yeşil ve azıcık da kiremit kırmızısı ile kaplanmış. Şehrin diğer taraflarındaki kaldırımlar ya da yürüme yolları ise Arnavut kaldırımını çağrıştırıyor ancak hanımlar korkmasın taşların yüzeyleri tesviye edilmiş, rahatlıkla topuklu ayakkabı giyebilirler.
Şehir özgürleştirirmiş ya insanı, özgürce yürüyorsunuz Eskişehir'in sokaklarında. Korkmadan yürünebiliyor üstelik, çünkü trafik canavarı anlaşıldığı kadarıyla bu şehri pek ziyaret etmiyor. Ayrıca, araçlarla karşılaştığınız anlarda da telaşa mahal yok, zira trafik düzeni yaya öncelikli gibi görünüyor. Kaldı ki sürücüler de oldukça dikkatli. Ara sokaklardan geçerek Haller binasına ulaşıyorsunuz nihayet. Eskiden virane bir haldeymiş anlattıkları kadarıyla. Şimdi hakikaten görmeye değer. Bütün şehrin birlikte paylaşabileceği bir mekân haline getirilmiş; kafeleri, tiyatro salonu, dükkânlarıyla. Şehrin ortak hafızasında yer etmiş bir mekân olan eski hal binası, yıkılmak yerine, yeni bir kolektif hafıza malzemesi olup çıkmış. Gerçekten de böylesini Avrupa'da bile bulmak zor. Haller'e gelmişken Shakespeare'de bir şeyler içmek için verilen aranın tadı damaklarda kalıyor, zira demir almak vakti geldi bu limandan.
Eskişehir'de, plastik olmayan ve insana her an dokunabildiğiniz bir yeni şehir inşa ediliyor kısacası. Bir günlük ziyarete aslında daha çok şey sığdı ama ne çare ki söz uçar yazı iki cihanda baki. Yani, yazı aklın tercümanı, oysa Eskişehir bir gönül meselesi olmuş; hem içindekiler hem ziyaretçiler için. Eskişehir hemşerilerini geleceğe hazırlıyor. Onları, yoksulluğun komşusu ederek mahallelerine hapsedip şehirlerinden uzağa düşürmek yerine, zenginliğin paydası yapıp hemşeri haline getiriyor. Eskişehir, bakiyesini boş tribünlere maç oynayan Belediyesporlar yerine çocuklarının keyifle ikamet edeceği bir şehre harcıyor. Zira, birkaç yıl sonra onların Eskişehirspor'a, hem futbolcu hem de taraftar olarak yeniden şanlı günler yaşatacağını biliyor.

HAYRETTİN PINAR: Arş. Gör., Hacettepe Üni.



DEVLER GİBİ ESERLER BIRAKMAK İÇİN, KARINCALAR GİBİ ÇALIŞMAK LAZIM...!
Yukarı
rosario Liste gör
Deneyimli Yazar


Battal Altıntaş
Yaş: 63
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Türkiye
Online Durum: Offline
Mesajlar: 337
  Alıntı rosario Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 17:58
Yukarıdaki yazıyı bir rastlantı sonucu 16.09.2007 pazar günü Radikal gazetesinin pazar ekinde gördüm. Fotoğraflarla da desteklenmiş enfes bir yazı. Doğrusu İstanbul'da oturan bir Eskişehirli olarak kentimizle bir kez daha gurur duydum. Şehrimizin bu konuma gelmesine katkısı olan herkese çok teşekkürler... 
Yukarı
es-be-eses Liste gör
Deneyimli Yazar


Emre
Yaş: 42
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 723
  Alıntı es-be-eses Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 18:06
İlgili yazıyı ben de okudum ve tüm arkadaşlarıma okuttum. Oldukça önemli bir çalışma olsa da, iki üniversiteye sahip kentimizin bu gibi entelektüel çalışmalara çok az konu olduğunu görüyoruz. Ben de geçen seneki Ege Üniversitesi Felsefe Kongresi'nde Eskişehir'deki kentsel planlamayla ilgili bir sunum yaptım. Bu gibi çalışmaların daha da artması ve bu birikimin kentin gelişme potasına aktarılması dileğiyle...
Gerçekçi ol, imkansızı iste!
Yukarı
es-es2641 Liste gör
Usta Yazar


Ersin Eroğlu
Yaş: 38
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1309
  Alıntı es-es2641 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 19:02
Kardeşlerim bir hikaye okudum geçen gün..Gerçi Eskişehirle ilgili değilk Eskişehirspor'a alakalı cünkü, ama en güzel koyulacak yer olarak burayı gördüm....Baştqan sona okuyunuz ve gururlanınız....
 
 
 

89-90 sezonu... " Eskişehir - Fenerbahçe " maçı... Bir deplasman hikayesi...

Group İzmir 'den Tolga abinin kaleminden...

89 yada 90 senesiydi sanırım. O sene Eskişehirspor tekrar 1. lige çıkmıştı. Daha önceki (4-5 sene evvel 1. ligdelerken) karşılaşmada Eskişehir'de büyük olaylar çıkmıştı. Abilerimizden hep dinlerdik, gazetelerde de manşetten vermişlerdi olayları. Tüm halk ayaklanmiş, sokak çatışmaları olmuş, silahlar kullanılmış falan, bayağı meşhur bir maçmış o maç. Eskişehir seyircisi bize ondan beri düşmanmış.

İşte biz öyle bir maçın ertesindeki maça gittik. Pendikli 2 arkadaşımla İstanbul-Ankara Anadolu ekspresine bindik. 5-6 saatlik bir yolculuktan sonra gece yarısı 02.30'da Eskişehir garına indik. İlk gelen taraftarlar bizdik. Polisler bizi garda bekliyordu. Trenden toplam 15-20 kişi indi ve bizi gar içindeki kahveye aldılar. Kimliklerimizi de aldılar pencereden kaçmayalım diye. Kapıya bir masa çektiler, polisler orada oturuyor, WC ya da gar içindeki bakkala gitmek için yanına polis eskortu veriyorlar.

Derken sabaha doğru 05.00-06.00'da artık kahveye sığmaz olmuştuk. Hem diger trenlerle gelenler, hem de şehir karayolu girişinden otobüs ve arabalardan toplayıp getirdikleriyle kahve doldu. Ama size yemin ediyorum kahvenin dışında da Eskişehirliler tüm gece dolaşti. Dedik karnımız acıktı, garın karşısındaki çorbacıya götürdüler yemek yedirdiler falan derken saat 08.00 gibi emniyetten gelen talimatla bizi belediye otobüsleriyle stada taşıyıp içeri soktular. Tayfa tam kadro oradaydı; rahmetli Menderes, Pepe Metin, Cevat'lar, Dede'ler falan herkes orada.

Kale arkasında, tribün dedikleri 29 ekimlerde kurulan portatif tribüne girdik. Üstü açık, WC diye bir baraka var ve kantinde yok. Simitçilere dışarı para atıyorsun, sana simiti atıyorlar. Maç saat 18.00'deydi sanırım. Bütün gün yağmur yagdı ve kaçacak hiçbir yer olmadığı için biz öylece bekledik. Bir kısmımız tribünün altına girdi falan. Çok iyi hatirlıyorum İstanbul'a döndüğümde evde soyunmuştum. Giysilerin boyaları akıp birbirine karışmıştı renkler. Böyle eşek gibi ıslanmıştık yani.

Saat 17.00 gibi bunlarin bir Haydar mı (Aydar mı) tam hatırlamıyorum doğrusunu, o grubu bizim kale arkasından dolaşarak hepsi birlikte gelip karşı kale arkasına (onlarınmış) girdiler. O zamanlar İstanbul'da Fıstıkağacı diye bir semt var, orada "Şampiyon Şapka Bayrak" diye bir firma vardı. İşportada satılan tüm ürünleri bunlar yapardı. Bir de taklit yabanco takom atkı, bayrak ve şapkalarını da yaparlardı. O zamanlar yabancı takim atkısı takmak bizim aramızda modaydı. Oradan gider atkı alır hava atarak takardık. Neyse bu Haydar bir geldi, hepsinde orjinal kırmızı-siyah Milan kaşkol, bayrakları falan var, tabi bizim dibimiz düştü. Daha o zaman ama. Şimdi bol tabi. Abi ben hayatımda böyle tribün görmedim. Bakın bizim o zamanlar spor sergide bir basketbol maçları var. Dev bayraklar, pankartlar, konfetiler, tezahüratlar... Şov yapıyoruz ama bu adamlar başkaydı. Zaten yıllarca bu adamları araştırdım sonra. Mesela ayni tribün ikiye ayrılıp karşılıklı tezahürat yapar ya, bunlar abi sıra sıra ayrılıyorlar düzenli bir şekilde (mesela 1.3.5.7. sıra kırmızı, 2.4.6. sıra siyah diye bağırıyor.).

Neyse.. Maçta dolu yağmaya başladı. Hepsi üzerini çıkarttı, çıplak bir şekilde önce şimşek çakıyor, sonra onlar siyah kırmızı şimşekler ananızı ...cekler diye bağırıyorlar. Yani dehşet manzaralar vardı. Maçı 7 - 1 kazanmaya yakın, sonlara doğru bunlar ''Fener dikkat'' diye bağırdılar bize. Allah dedik tamam savaş başlıyor. Adamlar sarıııı diye bağırdılar ve biz onlarla sarı-lacivert ve kırmızı-siyah çektik. Ben hayatımda böyle bir taraftar görmedim. Takımlarına kızıp bize jest yapmışlar meğer. Maç dönüşü birkaç otobüs taşlanmış ama herkes sağ salim evine döndü. Bizde arkadaşlarla bir otobüse sıkışıp İstanbul'a dönmüştük. Eskişehir tribünü takdire şayandir. Şimdi birde bu grubun yanında Kızılcıklılar ve adını hatırlayamadığım bir grup daha çıkmış aralarından...

http://www.ultrastribun.com/d001.htm

Gel Mayıs 2008..Gelde şampiyonluğu kutlayalım...Sokaklara çıkalım hep beraber...
Yukarı
hüsnü Liste gör
Usta Yazar


Hüsnü
Yaş: 67
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: YHT hattı
Online Durum: Offline
Mesajlar: 23747
  Alıntı hüsnü Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Eyl/2007 saat 21:54
Alıntı yapılan es-es2641

Mesela ayni tribün ikiye ayrılıp karşılıklı tezahürat yapar ya, bunlar abi  sıra sıra
ayrılıyorlar düzenli bir şekilde (mesela 1.3.5.7. sıra kırmızı, 2.4.6. sıra siyah diye bağırıyor.).

 
Onların matematikleri kuvvetlidir, yeniliği de çok severler, bakmayın ESKİ şehirli olduklarına. LOL
# Direnmüdavim....

Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  <1234 16>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,516 saniyede hazırlanmıştır