eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > Diğer > Sohbet / Eğlence / Diğer Konular
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Eskişehir ve Turizm

 Cevapla Cevapla Sayfa  12>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
kırmızışimşek Liste gör
Deneyimli Yazar


Murat
Yaş: 52
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Nepal
Online Durum: Offline
Mesajlar: 860
  Alıntı kırmızışimşek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Konu: Eskişehir ve Turizm
    Tarih: 31/Tem/2007 saat 21:56
Yıllardan beri hepimizin en büyük şikayeti olan ama hiç bir yönetim tarafından yeterli tanıtımı yapılamayan değerlendirilemeyen yer altı sularımız,tarihi yerlerimiz kısacası gezilecek görülecek yerlerimiz ve yapılması gerekenlerle ilgili fikirlerimizi bu başlık altında paylaşalım..
Açık trübün:15 TL,Kapalı trübün:30 TL...Eskişehirspor sevgisi paha biçilemez...
Yukarı
kırmızışimşek Liste gör
Deneyimli Yazar


Murat
Yaş: 52
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Nepal
Online Durum: Offline
Mesajlar: 860
  Alıntı kırmızışimşek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 31/Tem/2007 saat 21:57
Yazılıkaya Frig Vadisi
   Dağlık Frigya Bölgesi içinde kalan Yazılıkaya Frig Vadisi, bugün Seyitgazi ve Han İlçeleri sınırları içindedir. Vadi, Arkeolojik Sit alanı ve egzotik görünümlü tüm çevresi ile Doğal Sit Alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
   Yazılıkaya Frig Vadisi, Prehistorik Çağlardan günümüze kadar iskan görmüştür. Arkeolojik çalışmalar ve tarihi kaynaklar, tarihin çok eskilere, Paleolitik Çağ' a değin uzandığını ortaya koymaktadır. Vadi M.Ö. 3 binde Erken Tunç çağı yerleşimi, M.Ö. 2 binde Hitit yerleşimi görmüştür, M.Ö. 8 inci yüzyıldan sonra Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu,Osmanlı çağlarına ait anıtsal eserler günümüze kadar ulaşmıştır
Antik Yazılıkaya Kenti
   Bölgemizde önemli yapıtları olan Frigler, dini merkez olarak Antik Yazılıkaya Kentini seçmişlerdir. Yazılıkaya, Eskişehir İli, Han İlçesi, Yazılıkaya Köyündedir. Kayalık bir platform üzerinde olup, Erken Tunç Çağlarında yerleşim görmüştür. Antik şehirde, Hitit Kültürüne ait kendi stilleri ile yaptıkları kaya kabartmaları ele geçmiştir. Hititlerden sonra bir Frig kenti olarak gelişen Yazılıkaya' da, Frig Kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, karlıklar, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler, antik yollar, tabiat şartlarından etkilenmişlerse de günümüze ulaşabilmişlerdir. Yoğun Frig yazıtlarını bu bölgede görmekteyiz. Roma ve Bizans Çağlarında Frig yapıtları, dini amaçlarla genelde tahrip edilmiş, kaya barınakları ve kaya mezarları ilave edilmiştir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirası listesine dahil edilmek üzere aday gösterilmesi uygun görülen Yazılıkaya Örenyerinin Dünyada eşi e benzeri yoktur.

Frig Kaya Anıtları (Açık Hava Tapınakları)
  Tanrıçalarının çıplak yarlarda olduğuna inanan Frigler; Tapınak cephesi biçiminde işledikleri kayalar önünde dinsel törenlerini yaparlardı.
Yazılıkaya (Midas Anıtı)
   Antik Yazılıkaya Platformunun kuzeydoğu yamacında, 17.00 m. yüksekliğinde ve 16.50 m. genişliğinde, doğuya bakan anıt üzerinde yazılar olması nedeniyle "Yazılıkaya" olarak isimlendirilmiştir, Frig Kralı Midas' a dayandırılarak "Midas Anıtı" da denmektedir. Antik şehir ismini bu anıttan almıştır. M. Ö. 6. yy. ilk çeyreğine tarihlenmektedir. Frig Kaya Anıtlarının en görkemlisi, bölgenin ve dünyanın önemli, ünik yapılarındandır. Üzerindeki çatlakları ile yıkılma tehlikesi arz eden anıtı kurtarabilmek için bilimsel inceleme ve araştırma yapılmaktadır.
Bitmemiş Anıt
   Antik Yazılıkaya Platformunun batı yamacında, Yazılıkaya Anıtının yaklaşık 200 m güneybatısında yer almaktadır. Tamamlanmayarak yarım bırakıldığından arkeolojide "Bitmemiş Anıt" olarak adlandırılır. Tamamlanmamış olması bize Frig Kaya Anıtlarının yapımındaki çalışma metotlarını anlamamızı sağlar. Böylelikle anıtların oluşturulan doğal terasta, iskele kurulmadan yapıldıklarını düşünebiliyoruz. Anıtın batıya bakması ayrı bir özellik arz eder. Frig Kaya Anıtlarının özünü teşkil eden niş, bitirilmemiş olmasından dolayı, anıt yüzeyine işlenmemişse de anıtın sol alt kısmına işlenmiştir. Frizinde lotus - palmet motifi bulunmaktadır. .
Bitkisel Motifli Anıt (Sümbüllü Anıt - Damalı Anıt)
   Antik Yazılıkaya Platformunun doğu yamacında yeralan bu anıtsal niş, stilize bitkisel motifli akroterinden dolayı Arkeolojide Hyacinth Anıtı olarak adlandırılır. Anıtsal niş içinde dama motifleriyle dikkati çeker, diğer anıtlardan ayrıcalıklı olarak, üçgen alınlık altında sadece niş olmasıyla sanki niş'in Friglerce ne denli kutsal olduğunu vurgulamak ister.
Küçük Yazılıkaya (Arezastis) Anıtı
   Yazılıkaya Köyünün 2 km. kuzeyinde, Yazılıkaya - Çukurca yolunun 100 m. batısındadır. Anıtın üst cephesindeki Frigçe yazıtlardan dolayı Arezastis Anıtı olarak da bilinir. Frig Kaya Anıtlarının tüm özelliklerini taşıyan bu anıt, tam olarak bitirilmemiştir. Tanrıça Kybele' nin Frigleri gözlediği inancıyla ufak da olsa anıt yüzeyine, muhakkak bir niş yapılmıştır.
Bahşeyiş Anıtı (Bahşeyiş - Bahşiş Anıtı)
   Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağı, Gökbahçe Köyünün hemen yanında ,Kurtkoca Deresi ağzında bulunmaktadır. Üç boyutlu olan Anıt; Frig Kaya Anıtlarının genel özelliklerini taşıması yanında, kapı nişinin ortasında bulunan oyuğun, arkada üçgen alınlığın üstünden aşağı inen bir oyuk ile birleşmesi, "Sıvı Sunak", "Kült Anıtı" olduğunu anlamamıza yardım eder. Frigler bu anıtı yapmakla; "Kybele" in kendilerine bahşettiği nimetleri tekrar Kybele'ye sunarak, şükran duygularını dile getirmek istemiş olabilirler.
Anıtsal Frig Kaya Mezarlığı
   Antik Yazılıkaya Kentinde, platformun kuzeybatı yamacında, 1970'de tespit edilen Anıtsal Frig Kaya Mezarı, Frig ahşap mimarisini en güzel şekilde temsil etmektedir .Frig mimarisinin iç yapısının en ince detayına kadar işlenmiş olan bu kaya mezarı anakayaya yekpare oyulmuştur, girişi kuzeydendir, yastıklı iki klinesi vardır. 1990 ve 1998'de Eskişehir Müze Müdürlüğünce restore edilmiştir.
Gerdekkaya Mezar Anıtı
   Bölge halkının "Kızlar Manastırı" olarak adlandırdığı bu anıt, Seyitgazi, Çukurca Köyünün 500 m. kadar batısındadır. Grek mimarisi içinde Dor Mimari stilinde, iki sütunlu bir tapınak cephesi biçiminde, volkanik tüf kayalığa oyularak, yekpare bir şekilde işlenmiş arcosoliumlu iki mezar odalı anıtsal bir kaya mezarıdır. Dor mimarisinin en ince detayları kayaya işlenmiştir.
Hellenistik Çağ'a tarihlenen anıtın üçgen alınlığının altında triglif-metop sıraları bulunmaktadır. 1991 yılında Eskişehir Arkeoloji Müzesi tarafından restore edilmiştir.
Hamamkaya
  Seyitgazi İlçesi, Çukurca Köyündedir. Mezar kapı nişi altında zor seçilen küçük kabartma figürler vardır. Ancak anıt tahribat görmüştür.
Aslanlı Mabet
   Seyitgazi İlçesi, Kümbet Köyü içerisindedir. Frizinde aslanlar olduğu için Aslanlı Mabet olarak bilinir. Mezar odasında "solon" kelimesi okunduğundan "Solon Mezarı" denilmektedir.
Dış cephe ve iç mezar odası tahribata uğramıştır. Frizinde; ortada krater (vazo) ve iki yanında karşılıklı birer aslan figürü kabartma olarak betimlenmiştir. Tepe ve yan akroterleri stilize bitki motifli olup, üçgen çatıyı kaplamaktadır. Giriş tahrip olduğundan, iki yanda bulunan kabartma figürler belirlenememektedir. Hellenistik Çağa ait olmalıdır.
Büyükyayla (Seyircek) Nekropolü
  Kırka - Afyon Karayolu üzerinde Büyükyayla Köyü' nde, ormanlık alanda, Roma ve Bizans çağlarına tarihlenen, anakayaya oyulmuş oda ve büyük lahit tipi mezarlar bulunmaktadır.
Frig Kaleleri
  Kaya yüzeyine tapınak cephesi biçiminde işlenen kaya anıtları ve kaya anıt mezarları yanında, askeri soylular sınıfının yaşadığı, kayalıklar üzerine kurulmuş, tahkimli Frig kaleleri bölgemizde yoğunluk kazanmaktadır.
   Genellikle bölgeye hakim tepelere kurulan Frig Kalelerinde, örülmüş sur duvarları yanında, doğal kayaya oyulmuş mazgal delikli sur duvarları, kale girişleri, gizli merdivenler önemli geçitler, dinsel amaçlı anıtsal nişler, kaya mezarları, anıtsal basamaklar, kaya anıtları, kaya rölyefleri, sunaklar, sosyal amaçlı sarnıçlar, karlıklar, ahşap mimari izleri ile Frig kaya işçiliğinin bütün detaylarını görebilmekteyiz. Ufak çaptaki kaleler ise haberleşme kuleleri olarak kullanılmış olmalıdır.
   Frig Kaleleri, Hellenistik, Roma ve Bizans Çağlarında, orijinal kullanımları yanında, zamanının kültürünü yansıtan değişik tipte kaya mezarları, kaya anıtları ve kaya barınakları ile kayaya oyulmuş irili ufaklı kiliselerin yapılması ile değişikliklere uğramışlardır. Buna rağmen Frig kaya işçiliğinin detaylarını Frig kalelerinde gözleyebiliriz. Seyitgazi, Çukurca Köyünde; Doğanlı Kale, Çukurca-Yazılıkaya arasında sıralanan, Antik Yazılıkaya' nın kuzeyinde bulunan: Akpara Kale, Gökgöz Kale, Pişmiş Kale, Kocabaş Kale, Seyitgazi Kümbet Köyünde: Kümbet Vadisi, Kümbet Asar Kale ve Berberini Kaya Kilisesi, Körestan Nekropolü, Delik Kaya, Seyitgazi Yapıldak Köyünde:Yapıldak Kale ve İnli Yayla, Seyitgazi Göcenoluk Köyünde: Zahran Yeraltı Şehri ile Eskişehir Merkez Gökçekısık Köyü Gökçekısık Kale, Han İlçesi Akhisar Köyünde; Akhisar Kale, Dübecik Kale, Sivrihisar Zey Köyü' nde Zeykale, Merkez Uluçayır Köyü' nde Keskaya önemli Frig Kale ve yerleşimlerindendir.
Han Antik Kenti
  İl Merkezinin güneydoğusundadır. Çifteler İlçesi üzerinden ve tamamı asfalt olan yoldan 104 km., Seyitgazi İlçesi üzerinden 72 km.dir. İlçe Merkezinde 1992 yılında Eskişehir Müzesi tarafından kazı ve araştırma yapılmıştır. Han yeraltı yerleşimi: Doğal kayalıklarda, yeraltına oyularak yapılmıştır. Yeraltına yapılan kat kat mekanlar ile mekanları birbirine bağlayan koridorlar, en alt seviyede, kuzeyden gelen bir temiz su kanalına bağlanmaktadır.
Yapılan araştırmalarda, bugünkü ilçe merkezinde, kayalıklara oyularak yapılmış gömü ve benzeri mekanların yerleri saptanmıştır. Yeraltı şehrinin yakınındaki mezar odası 1992 yılında Eskişehir Müzesi tarafından temizlenmiştir. Gömü odasının girişi güneydoğudandır. Yeraltına oyularak yapılmış üç odadan oluşmaktadır. Odalarda arcosoliumlu sandukalar bulunmaktadır. Oda duvarının özellikle üst seviyesinde ve tavanda rozet, baklava dilimi, fiyonk, yaprak ve fırıldak motifleri bulunmaktadır. Bu bölgede bilinen tek örnektir.
Ayrıca ilçe merkezinde kolosal gömü taşları bulunmaktadır.
Seyitgazi Kervansarayı ( Eski Han )
   Seyitgazi İlçe Merkezi, Derebenek Mahallesindedir. 1635 yılında Erivan Seferine giderken, IV.Murat tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planda, kargir olarak inşa edilmiştir. Tamiratlar nedeniyle orijinal görünümünü kaybetmiştir.
Develik Han
   Seyitgazi İlçe Merkezi ,Derebenek Mahallesindedir. Seyit Battal Gazi Külliyesinin yaklaşık 150 m. güneyinde yer almaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planda, kargir olarak inşa edilmiştir. Selçuklu Dönemi mimari özellikleri taşıyan Han harabe halindedir. Bugünkü haliyle sadece dış duvarlar görülebilmektedir.
Selçuklu Hamamı
   Seyitgazi İlçe Merkezi, İkiçeşme Mahallesindedir. Selçuklular Devresinde; 1207-1208 yıllarında Ümmühan Hatun tarafından yaptırılmış, Cumhuriyet Döneminde restore edilmiştir. Bugünkü görünümüyle; kesme taş malzemeden, kubbeli, kubbe kasnağı dıştan çokgendir.
Sücaattin Hamamı
   Seyitgazi İlçe Merkezine 7 km. uzaklıkta Arslanbeyli Köyündedir. 1515 yılında Osmanlılar devrinde yapılmıştır. Bir sıra taş, bir sıra tuğla malzemeden, dikdörtgen planlı, üzeri tuğla kubbe örtülüdür. Giriş kapısı kuzeybatı tarafta, yuvarlak kemerli, tuğla örgülüdür. Soğukluk, sıcaklık, külhan bölmeleri ihtiva eder. Hamam harap durumdadır.
Gavur Hamamı
   Seyitgazi İlçe Merkezindedir. Bizanslılardan kalmıştır. Metruktur.
Uyuz Hamamı
   Seyitgazi İlçe Merkezine 15 km. toprak yolla bağlı Aşağısöğüt Çiftliği Karaağıl Mevkiindedir. Kükürtlü suyu bulunan hamam harap vaziyettedir.
Alpanos Hamamı
   Seyitgazi İlçe Merkezine 15 km. asfalt yolla bağlı Sarayören Köyündedir. Bizanslılardan kalmadır. Haraptır.
Çırçır Çeşmesi
   Seyitgazi İlçe Merkezi, Çarşı içindedir. Osmanlı Dönemine aittir.
Menimhane ( Ulupınar ) Çeşmesi
   Seyitgazi İlçe Merkezi, Çarşı içindedir. Osmanlı Dönemine aittir.
Santabaris Antik Kenti
   Bugün antik şehir üzerinde Seyitgazi İlçesine bağlı Bardakçı Köyü yerleşmesi vardır. Güneye inen antik yol üzerindedir. Roma çağında kurulmuş olup, Bizans çağında da önemini muhafaza etmiş piskoposluk merkezi olmuştur. Daha sonra önemini kaybetmiştir.
Fethiye Örenyeri
   Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağına bağlı Fethiye Köyü sınırları içindedir. Fethiye Köyünden Büyükyayla Köyüne giden toprak yolun sağ tarafında, Örenlik Mevkiindedir. Fethiye Köyüne 2,5 km. kadar uzaklıkta olup, güneybatısındadır. Özellikle Roma ve Bizans Çağına ait kaya mezarları ile bir kiliseye ait kalıntılar mevcuttur.
Midaion / Karahöyük
   Midaion/Karahöyük Eskişehir İlinin 30 km doğusunda ve ünlü Phryg kralı Midas adına kurulmuş, oldukça büyük ve iyi korunmuş bir höyüktür. Alpu ovasına hakim bir alanda kurulan höyük Tunç Çağından Bizans Çağına kadar kesintisiz yerleşim görmüştür. Yerleşim alanı höyüğün eteklerinde yaklaşık 500 m. Çapında bir alana yayılmakta ve kuzey doğu eteklerinde nekdopolle son bulmaktadır. Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü'nün maddi ve manevi destekleri ile Doç.Dr.A.Nejat Bilgen başkanlığında 18.06.2004-12.07.2004 tarihleri arasında Karahöyük(Midaion) yüzey araştırması yapılmıştır.
   Çalışmalar sırasında höyükte kaçak kazı çukurları tespit edilmiştir. Bu çukurların en büyüğünün höyüğün doğu eteklerinde ve höyüğün yanındaki türbenin batısında yer aldığı görülmüştür. Buradaki kaçak çukurda Roma Dönemine ait bir yapının mimari elemanların dağıtıldığı görülmüştür. Höyükte ve çevresinde daha önceki yıllarda yapılan kaçak kazılar sırasında çıkarılan eserlerden; Rama dönemine ait Asklepios Heykeli olarak da tanınan Erkek Portresi Heykeli, iki adet Asklepios heykelciği, steller ve sikkeler Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, grifon röliefli ortostat ise Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
   Phryg kralı Midas adına kurulmuş bir şehir olarak bilinen Midaion/Karahöyük, Eskişehir ilinin en büyük ve ünlü höyüklerinden biridir. Roma ve Bizans döneminde de yazılı belgelere göre bölgenin en büyük yerleşimi olan Midaion'a yerli ve yabancı bilim adamları ve üniversiteler de ilgi göstermektedirler
Pessinus Arkeolojik Siti
   Pessinus Antik Kenti, Eskişehir İli, Sivrihisar İlçesi, Ballıhisar Köyü yerleşimi altındadır. Antik Pessinus kenti, antik Kral Yolu üzerinde olup, ticareti yanında Kybele ve Attis için yapılan ayinleri ile de ün salmıştır. Pessinus, çok eski çağlardan beri Kybele Kültünün en önemli merkezidir. Ana Tanrıça Kybele'nin başında kuleye benzer yüksek bir taç vardır; Bu taç, onun, kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığının simgesidir. Aynı zamanda genç kızların da koruyucusudur. Kybele kültünün Frig Krallığının ilk zamanlarına, çok masraflı bir ilk tapınağın yapılmasını hatta şehrin kuruluşunu Frig Kralı Midas'a bağlayan geleneğe rağmen, şehrin kuruluşu daha eski çağlara dayanır. Söz konusu tapınak etrafında bir baş rahip tarafından yönetilen bir "Rahip Prensliği" gelişmiştir. M.Ö.205'ten itibaren I. Attalos'la Pessinus baş rahibinin arasında dostluk bağları kurulmuştur. Sibil kehanetinden sonra M.Ö.205/4 yıllarında Roma'yı Annibal'dan kurtarmak için Palatin'deki zafer tapınağına konulmak üzere Kybele'nin heykelini almak üzere bir Roma heyeti Bergama kralı aracılığı ile Pessinus'a gelmiştir.
   Helenistik Çağda(M.Ö.3.asırda) Grek hakimiyeti altına giren Pessinus şehrinin yapı ve planları Yunan anlayışına göre düzenlenir. Mabet tamamen onarılır. Meclis binası, stoa, yollar, kanal ve tiyatro kurulur. Pessinus, M.Ö.25 tarihinde Augustus zamanında Roma hakimiyeti altına girerek, şehir bu çağda çok gelişir ve büyür. Şehrin içinden geçmekte olan su kanalı mermerlerle onarılarak iki yanı heykellerle süslü muhteşem bir duruma getirilir. Hatta şehrin iç kısmandaki kanal tamamen mermer döşenerek içine merdivenlerle girilen bir havuz havasına bürünür. Şehir kendi adına para basma imtiyazına sahip olur. Mahalli Kybele dini inanç ve ayinlerine saygı daha da artar. Bizans Çağında şehir çok bakımsız kalır. Yeni bir şey yapılmaktan ziyade, eski yapılar sökülerek basit iskan malzemesi olarak kullanılır. Şahane sanat eserleri kırılarak temellerde yapı malzemesi olarak kullanılır. M.S. 800 yıllarından sonra ise şehir bütün vasıflarını kaybeder. Bundan faydalanan Jüstinianapolis (Sivrihisar) üstünlüğü ele alır.
   Antik Pessinus Kenti'nde ilk kazılar 1967-1973 yılları arasında Prof.Dr,Pierre Lambrechts başkanlığında Belçika Gent Üniversitesi tarafından gerçekleşmiştir. Ara verilen arkeolojik araştırma ve kazılara, 1983 yılından bu yana Prof Dr. John Devreker başkanlığında devam edilmektedir. Kazıdan çıkan buluntuların taşınabilir olanları Eskişehir Arkeoloji Müzesinde, büyük buluntular, mimari parçalar da Pessinus Depo ve Açık Hava Teşhirinde yer almaktadır.
 
Eskişehir Valiliği
Açık trübün:15 TL,Kapalı trübün:30 TL...Eskişehirspor sevgisi paha biçilemez...
Yukarı
kırmızışimşek Liste gör
Deneyimli Yazar


Murat
Yaş: 52
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Nepal
Online Durum: Offline
Mesajlar: 860
  Alıntı kırmızışimşek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 31/Tem/2007 saat 21:59

Şifalı Su
   Bazı hastalık ve rahatsızlıkların nitelikli sıcak sularla tedavi edilmesi yaklaşımı, tarihin çok eski dönemlerinden beri kullanılmaktadır. Tarihçi Herodot (M.Ö. 484-425) ve hekim Hipokrat'ın (M.Ö. 460-370) yaşadığı çağlarda deneysel biçimlerde bu tedavi yönteminden yararlanıldığı bilinmektedir. Yurdumuzun değişik bölgelerinde çok eski tarihlerden beri kullanılan şifalı sıcak su işletmeleri bulunmaktadır. Türkiye, (şifalı sıcak suları da içine alan) sağlık turizmi açısından, uluslararası uzmanlık çevrelerinde bir cennet olarak kabul edilmektedir.
   Günlük konuşma dilinde çermik, girme, ılıca, içme, içmece, kaplıca, kaynarca gibi değişik isimler verilen şifalı doğal sular, bilim alanında maden suları olarak anılmaktadır. Termal maden suları bazı ortak özelliklere sahiptir:
1- Bu suların sıcaklıkları 20°C'ın üzerindedir.
2-Bünyelerinde erimiş halde değişik tür ve oranlarda madensel tuzlar içerirler.
3- Bileşimlerinde karbon dioksit ve kükürtlü hidrojen gibi gazlarla bazı radyoaktif elemanlardan oluşan bir çeşitliliği bulundururlar.
Merkez Hamamlar
  Eskişehir il merkezinde, Porsuk Nehrinin güney kısmında bulunan termal su kaynakları, tıbbi amaçlı olduğu kadar mevcut konaklama imkanları ile turizm amaçlı da kullanılmaktadır. 45 derece sıcaklığındaki termal sular, böbrek taşları, safra kesesi, gut ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu Hamamlardan bazılarının adları Has Otel Termal, Yeni Hamam, Erkekler Hamamı, Bahçeli Hamam v.b.dir.
Sakarılıca Kaplıcaları
  Eskişehir'in 32 km. kuzeyinde yer alan Sakarıılıca Kaplıcaları, Mihalgazi ilçesinde ve Sakarıılıca Köyü sınırları içinde, ormanlarla kaplı bir alan içerisindedir. Sakarıılıca Kaplıcaları sularının sıcaklığı 18-56 derece arasında değişmekte olup, bikarbonatlı, magnezyumlu ve hipertermal özellikler göstermekte ve mide hastalıkları, romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları, kırık ve çıkıklar, sindirim ve beslenme bozukluğu hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. İl Özel İdaresine ait termal bir otelin yanı sıra Sakarıılıca Belediyesine ait değişik konaklama imkanları da bulunmaktadır.
Hamamkarahisar (Çardak) Kaplıcası
  Sivrihisar'a 15 km. uzaklıktaki Hamamkarahisar Köyünde bulunan kaplıca, romatizma, sindirim sistemi hastalıkları, böbrek, idrar yolu hastalıkları, metabolizma bozuklukları ve sinir sisteminin uyarılmasında yararlıdır. Hamamkarahisar Kaplıcasında İl Özel İdaresine ait bir konaklama tesisi yer almaktadır.
Kızılinler
   Eskişehir'e 13 km. uzaklıkta Kızılinler Köyünde bulunan Kızılinler Kaplıcasının su sıcaklığı 38 derece olup, mide, böbrek, bağırsak, romatizma, kadın hastalıkları ve cilt hastalıkları tedavisinde yararlıdır.
Yarıkçı Hamamı
  Mihalıççık İlçesi, Yarıkçı Köyünün, Hamam Dağı'nın eteklerinde, Hamam Deresi kenarında bulunan Yarıkçı Hamamı suları 39 derece olup, kalsiyum karbonatlı ve kükürtlüdür. Romatizma, yara ve felçlere iyi gelmektedir.

Şifalı Suların Tedavi Amaçlı Kullanımı
   Çeşitli üniversiteler ve araştırma kuruluşları tarafından yapılan çalışmalarda söz konusu termal kaynakların romatizma türleri, mide-bağırsak-böbrek ve safra kesesi rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, kısırlık ve kadın hastalıkları, kalp ve damar rahatsızlıkları, sinir ve baş ağrıları, şeker hastalığı, kırık-çıkık, nefes darlığı, astım, bronşit, sinirsel gerginlikler ve diğer bazı metabolizmik rahatsızlık ve hastalıkların tedavisinde değişen oranlarda iyileşme sağladığı görülmüştür. Doğal olarak termal kaynağın niteliklerine bağlı olarak sağladığı tedavi yararları farklıdır. Termal kaynak kullanımını içeren tedavilerden başarılı sonuç alabilmek için söz konusu tedavilerin doktor önerisi ve denetimi altında yapılması son derece önemlidir.
   Şifalı termal sulardan, kullanılan kaynağa ve doktor tarafından gerek görülen tedavi biçimine göre yararlanma biçimleri değişir. Bazı sular ile banyo yapılırken bazıları içilir. Çamur ve buhar banyoları olarak kullanım biçimleri de vardır. Kaplıca, ılıca vb ile iklim olanaklarından tedavi ve dinlenme amaçlı olarak yararlanma eylemine kür adı verilir.

Eskişehir'de Sıcak Su Kültürü
   Eskişehir gibi su kentlerinin kendilerine özgü su kültürleri olması son derece olağandır. Hamam geleneği, hamam folkloru da su kültürünün vazgeçilmez parçalarıdır. Pek çok yörede olduğu gibi Eskişehir'de de hamamla ilgili folklorik gelenekler giderek unutulmaktadır. Eskişehir'in yerli ahalisi için hamamlar yalnızca yıkanmaya, temizlenmeye yarayan mekanlar değildir. Hamamlar geçmişte ve kısmen de olsa günümüzde bir sosyal boyut taşırlar. Kent merkezinde yer alan çok sayıdaki hamam eş, dost ve akraba hanımların düğün, kırk uçurma ve benzeri gerekçelerle bir araya geldikleri, kimi zaman müstakbel gelin adaylarının belirlendiği, beğenildiği sosyal mekanlardır.... Gün gelir hamamlar, hanımların eğlendikleri, dinlendikleri bir yer haline geliverir.
   Geleneğin yaşanmakta olduğu 1970'lerin sonlarına kadar sadece düğün ve benzeri gerekçelerle değil; yıkanmak, temizlenmek için bile hamama gitmek bir tören, bir ritüeldi. Hamam için günler öncesinden hazırlıklar başlar, ipekli hamam bohçalarına en az üç parçadan oluşan havlu takımları, gümüş tas, gümüş kakmalı fildişi taraklar, sedef veya gümüş kakmalı nalınlar, en güzel kokulu sabunlar konur... hamamın soyunma bölümünde giyinirken kerevetlerin üzerine sermek için su bezi denilen yaygılar hazırlanırdı.Daha eski zamanlarda bavul kullanılmadığından hamama bohça ile gidilirdi. Bohçalar atlas ve değişik türde ipek kumaştan yapılır; üstü işlemeli olurdu. En az üç parçadan oluştuğu belirtilen havlu takımları sarı veya beyaz sırma işlemeli ya da mahrama adı verilen hesap işli olurdu. Hamama giderken . çoğu kez evlerde dolmalar, börekler hazırlanır veya evin erkekleri öğleye doğru hamama çarşı fırınların¬da pişirilmiş güveç gönderirlerdi.
   Yıkanmaya çıplak gidilmediğinden hamama girerken fıta veya futa adı verilen ipekten yapılmış peştamallarla sarınılır, yıkanma çoğu kez bir defileye dönüşürdü. Eğer ... gelin hamamı gibi bir nedenle hamama gitmek söz konusu ise düğün evi genellikle en popüler hamamlardan birini o gün için kiralardı. Hamama yalnızca düğün evi tarafından çağrılı olanlar giderdi.... hamam takımlarının en güzelleri böylesi günlerde ortaya çıkartılır, en gösterişli giysiler o güne saklanırdı. Hamama gelen kadınlar tüm takılarını takarlardı. Hamama giren ve hamamdan çıkan konuklara yiyecekler, içecekler ikram edilirdi. ... Gelin de en gösterişli peştamalıyla hamama girer, yaşlıların ellerini öper, yaşıtlarıyla kucaklaşır, bekar olanlarına 'darısı senin de başına' temennisinde bulunurdu. Gelin ve genç kızlar hamamda kurna başında türküler, şarkılar söyler ve oynayıp eğlenirlerdi.
   Hamama payton (fayton) veya landon adı verilen bir veya iki atın çektiği mevsime göre açık veya kapalı arabalarla gidilirdi. Bu arabalar ya hamam önünde bekletilir veya çıkış saatinde arabacıların yıkananları gelip almaları tembihlenirdi. Daha sonraki yıllarda faytonların yerini taksiler aldı; ekonomik duruma bağlı olarak hamamdan eve taksiyle dönme alışkanlığı hala sürmektedir. Gelin hamamı dışında bir de loğusa hamamı geleneği vardır. Doğumun kırkıncı gününü takiben doğum yapan kadın, akrabaları ve yeni doğmuş çocuk hamama götürülürdü. Loğusa hamamında cıngıl adı verilen bir ipe dizili anahtar, kilit, delik para gibi nesneler son yıkanma suyunun içine konur, nazara karşı koruması için anne ve çocuğun başından aşağı ..." üç kez "...dökülürdü."
   Doğuma ilişkin sağlık hizmetlerinin yaygın olarak yerel ebeler tarafından verildiği dönemlerde; doğum günü geçen (doğumu gecikmiş) kadınlara"... ebeler hamama gitmelerini ve sıcak havuz içinde oturmalarını önerirdi, doğum günü yaklaştıkça hamama gidilirse doğumun kolay olacağına inanılırdı. ..."
   XX. yüzyılın başlarında (özellikle Sarısungur Suyu kente ulaştırılmadan önce) yerel hamamların yıkanma dışında bir diğer fonksiyonu da çamaşırhane olmalarıydı. Birkaç ailenin bir araya gelmesiyle belli zaman aralıklarında bir hamam kiralanarak uzun süreli birikmiş çamaşır veya benzeri eşyaların yıkanma işlemi gerçekleştirilirdi. Ayrıca söz konusu tarihlerde Yukarı Mahalle Debboy'da, Akarbaşı'nda, Yediler'de üstü kapalı çamaşırhaneler bulunmaktaydı.
   Bir su kenti olan Eskişehir'de şifalı sıcak su kaynakları ve hamamların önemi, tarihsel ve kültürel düzeydedir. Hamam ve sıcak su olgusu türküler, maniler ve deyişlerle kendini kentin tarihine kazımıştır. Bu kentte yaşayanların sıcak su tutkusu, "Eskişehir'in kızı anam der ağlar, hamam der ağlar" deyişiyle ifade edilmiştir.
Açık trübün:15 TL,Kapalı trübün:30 TL...Eskişehirspor sevgisi paha biçilemez...
Yukarı
kırmızışimşek Liste gör
Deneyimli Yazar


Murat
Yaş: 52
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Nepal
Online Durum: Offline
Mesajlar: 860
  Alıntı kırmızışimşek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 31/Tem/2007 saat 22:00
Arkeoloji Müzesi
   Eskişehir'de ilk müze, çevreden toplanan arkeolojik eserlerin, 1944 yılında Alaadin Camii'nde depolanması ile kurulmuştur. Eserler daha sonra Kurşunlu Camii ve Külliyesi'ndeki medrese odalarında korunmaya alınıp, bahçesinde teşhir edilmiştir. Müze Atatürk Bulvarı üzerindeki binasına 2974 yılında taşınmıştır. Müzede; bölgede yapılan Şarhöyük. Pessinus, Küllüoba, Orman Fidanlığı, Karacaşehir. Çavlum Mezarlığı. Kocakızlar tümülüsü kazılarında bulunan eserler sergilenmektedir. Bunun yanında satın alınma yolu ile gelen eserler, bahçe ve müze içi teşhiri olarak ziyarete açılmıştır. Müzede Tunç Çağından - Selçuklu dönemine kadar birçok eser görülebilir.

Anadolu Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Müzesi
   Cumhuriyet döneminin Eskişehir'deki en eski binalarından biri olan Odunpazarı Askerlik Şubesi, Anadolu Üniversitesi'ne tahsis edildikten sonra restore edilmiş ve "Anadolu Üniversitesi Cumhuriyet Tarihi Müzesi" olarak düzenlenmiştir. Müze, 23 Nisan 1994 günü hizmete açılmıştır. Müzede Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş öyküsü belgelerle yer almaktadır. Türkiye'nin kuruluşunu anlatan 130 fotoğraf, Mustafa Kemal Atatürk'ün çeşitli dönemlere ait 51 portresi, Eskişehir yöresine ait çok sayıda etnografık eser bulunmaktadır.

Lületaşı Müzesi
   Lületaşı Müzesi. Eskişehir Valiliğince şehrin merkezindeki Yunus Emre Kültür Merkezi'nin bir bölümünde 1989 yılında açılmıştır. Müzede, Eskişehirli lületaşı ustalarının ürettikleri seçkin ürünlerin yanında, lületaşının işleniş aşamaları da sergilenmektedir. Ayrıca her yıl düzenlenen Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası içindeki yarışmalarda ödül alan yerli ve yabancı sanatçıların, lületaşından yaptıkları eserler sergilenmektedir

Havacılık Müzesi
   Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü'nün karşısında yer alan Havacılık Müzesi 1998 yılında açık teşhir olarak ziyarete açılmıştır. Müzede, çeşitli tip ve modellerde sivil ve savaş uçakları görülebilir. Kapalı bir mekanda ise pilot giysileri, rozetler, maket uçaklar ve uçak motorları yer almaktadır. Restorana çevrilmiş bir uçakta ise ziyaretiçilere fast - food hizmeti verilmektedir.

Çağdaş Sanatlar Müzesi
   Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsündedir. Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi yapılarından olup döneminde Askeri Kışla ve Talimgah Binası olarak kullanılan bina, Anadolu Üniversitesi'nce restore edilerek, 2001 yılında ziyarete açılmıştır. Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde, zaman içerisinde toplanan 75 Türk ve 12 yabancı sanatçının eserleri müze koleksiyonunda bulunmakta ve sergilenmektedir. Alanında Türkiye'deki ilk ve tek müzedir.

Sivrihisar-Ballıhisar
   Pessinus Açık Hava MüzesiEskişehir ili Sivrihisar ilçesi. Ballıhisar (Pessinus) antik kentinde, Eskişehir Valiliği'nin desteği ile 1988 yılında açılmıştır. Antik kentte yıllardır sürdürülmekte olan kazılarda gün ışığına çıkartılan taş eserlerin bir kısmı Açık Hava Müzesi olarak düzenlenen bina ve bahçesinde teşhir edilmektedir.

Yunus Emre Müzesi
   Eskişehir ili Mihalıççık İlçesi Yunus Emre (eski Sarıköy) köyündeki müze; Kültür Bakanlığı'nca Yunus Emre Türbesinin mimarisine uygun olarak 13 yy. mimarisi tarzında yapılmış ve 1974 yılında ziyarete açılmıştır. Müzenin bir bölümünde, Yunus Emre Zaviyesine ait 4 berat, 7 muhasebe koçanı, birinci ve ikinci mezarlarından nakli sırasında çekilmiş fotoğraflar ile Yunus Emre'yi tanıtıcı kitaplar sergilenmektedir. Diğer bölümlere ise bölgenin etnografik malzemeleri ile Selçuklu dönem taş süslemeciliğinin en güzel örneklerini veren mimari parçalar sergilenmektedir.

TCDD Demiryolları Müzesi
   Eskişehir Gar sahasında bulunan müze, 1998 tarihinde ziyarete açılmıştır. Bir demiryolu kenti olan Eskişehir'i açılan bu müzede sergilenen eşyalar: Demiryollarının Osmanlı döneminden itibaren ülkemize sağladığı ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerin evrelerini gözler önüne sermektedir. Sergilemede eğitim ön planda tutulmuştur. Teşhirde telgraf makinesinden lokomotife kadar demiryolu ulaşımında ve iletişiminde kullanılan araç ve aletlerin yanında demiryolu padişah fermanları fotokopileri, ilgili yayınlar ve giysiler sergilenmektedir.
 
Eskişehir Valiliği
Açık trübün:15 TL,Kapalı trübün:30 TL...Eskişehirspor sevgisi paha biçilemez...
Yukarı
kırmızışimşek Liste gör
Deneyimli Yazar


Murat
Yaş: 52
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Nepal
Online Durum: Offline
Mesajlar: 860
  Alıntı kırmızışimşek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 31/Tem/2007 saat 22:00
Alaaddin Camii
   Eskişehir merkezinde yer alan kendi adı ile anılan parkın içerisindedir. 1267 yılında 3.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapılmıştır. Tipik bir Selçuklu camisi iken restorasyonlar ile orijinal şeklini kaybetmiştir. 1944-1951 yılları arasında müze olarak kullanılan cami, bu tarihten itibaren tekrar onarılarak ibadete açılmıştır.
Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi
    Eskişehir, Mihalıççık İlçesi Yunus Emre Beldesi'nin (Sarıköy) kuzeydoğusunda Eskişehir-Ankara demiryolunun hemen güneyindedir. Yunus Emre'nin ilk mezarı 13.yüzyıla ait olup, demiryolu bitişiğinde dikdörtgen planlı taşlardan 1,5-2 m. yüksekliğinde avlu duvarları içindedir. 13.yüzyılda yaşamış olan Yunus Emre, Yunan İşgalinde yıkılan ilk mezarından 1949 yılında alınarak bir törenle poryum üzerindeki ikinci mezarına, 1970 yılında da üçüncü mezarına nakledilmiştir. Üçüncü mezarı 13.yüzyılda Selçuklu mimarisini andıran 8 sütunlu, kemerli, etrafı açık sekizgen bir mekan türbe halindedir. Yunus Emre bu dünyada yaşayan insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran bir halk aşığıdır. Mezar taşının ön cephesinde yazılı olan "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz." Sözlerinde Yunus Emre'nin yaşam felsefesi özetlenmektedir.Türbede mezarın dışında çeşme, müze, cami, minare, şadırvan, kültür evi ve Yunus Emre'nin bir heykeli bulunmaktadır.

Seyyid Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
   Seyitgazi İlçe Merkezi, Derebenek Mah. Üçler Tepesindedir. Selçuklular zamanında (I.Alaaddin Keykubad'ın annesi, Gıyaseddin Keyhusrev'in karısı) Ümmühan Hatun tarafından, 1207-1208 tarihlerinde cami, türbe, medrese yaptırılarak, bir Külliye oluşturulmuştur. Seyit Battal Gazi'ye izafeten yapılan bu Külliyeye 1511-1517 yıllarında Osmanlılar medrese binaları ekleyerek bugünkü muhteşem hale getirmişlerdir.
   Selçuklu ve Osmanlı Çağı eserlerinin bir arada bulunduğu bu külliyede; Seyit Battal Gazi Türbesi ve Camii, Seyit Battal Gazinin naaşının bulunmasında hizmeti geçmiş M.S.12.yüzyılın yarısında yaşamış Çoban Baba (Kutluca, Kutlu Bey) Türbesi, külliyedeki Osmanlı Çağına ait kısımların yapımında adı geçen 16.asrın ortalarına doğru yaşamış Mihaloğlu Ahmet ve Mehmet Beylerin Türbesi, 1958 yılında restorede çıkan ve sayısı yedi civarında olan (Başsız ceset) kesik başlar, muhtemelen Valide Sultanın lalası M.S.12.yüzyılın son yarısı ile 13.yüzyılın ilk yarısında yaşamış Ayni Ana (Aynı Hatun, Kadıncık Ana) Türbesi, Osmanlı Medrese Odaları, Semahane, Aşhane, üst avlunun dışından girilen ve Ümmühan Hatun (Valide Sultan)'ın kabri bulunan, Kızlar Manastırı (Çilehane) adıyla anılan Selçuklu Medresesi yer alır.
   Seyit Battal Gazi Türbesi, Selçuklu Dönemi inşaatı olmasına rağmen, yapılan restorasyonlar sonucu, bugün Osmanlı Dönemi özellikleri göstermektedir. Ahşap kapı kanatları, Ankara Etnoğrafya Müzesinde teşhir edilmektedir. Türbenin içinde Seyit Battal Gazinin sandukası ve yanında Kral Kızı Elenora'nın sandukası vardır.

Sücaattin-i Veli Türbe ve Külliyesi
    Seyitgazi İlçe Merkezine 7 km toprak yolla bağlı Arslanbeyli köyündedir. Kare planlı, üzeri kubbe örtülüdür. İmareti ile birlikte 1511-1517 yıllarında Osmanlılar tarafından yapılmıştır. Külliyede Ali Mürüvvet Paşa Türbesi vardır. İstiklal Harbi sırasında çok tahrip edilmiş, ilk restorasyon 1969 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğünce başlanmış ve yapılmıştır.
   Hacı Bektaşi Veli Halifelerinden olup, yaşadığı tarihler bilinmemekle birlikte türbesinin 1515 yılında, Yavuz Sultan Selim zamanında Mürvet Ali Paşa tarafından yaptırıldığı kesindir. Bir adı da "Varlıklı Sultan" dır. Horosan'dan geldiği ve Anadolu'da birçok yer gezdikten sonra Seyitgazi İlçesi Arslanbeyli Köyüne yerleştiği söylenir. Sekizinci İmim Rıza soyundan, dünyadaki dört Veli'den birisi kabul edilmektedir. Külliyesinde kendisi dışında Mürvet Ali Paşa Türbesi, aşevi, cemevi gibi bölümler vardır. Adına her yıl Haziran ayında şenlikler düzenlenir.
Üryan Baba Türbesi
    Seyitgazi İlçe Merkezine 6 km. yolla bağlı Yazıdere Köyündedir. Kare planlı ,üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbesi ve imareti ,Osmanlılar Devrinde 1511-1517 yılları arasında yapılmıştır.
Kümbet Baba (Himmet Baba,Himmet Dede Kümbeti)
   Seyitgazi İlçe Merkezine 36 km .stabilize yolla bağlı Kümbet Köyünde, mezarlık içindedir. Sekizgen planlıdır. Sadrazam Hurşit Paşanın Dedil Başısı Esseyid Yusuf Efendinin Mezarı da buradadır. Selçuklular Devrinde ;1229 yılında yapılmıştır .İnşaasında devşirme taşlar süs unsuru olarak kullanılmıştır.
Melikgazi ( Melekgazi ) Türbesi
   Seyitgazi İlçesi, Doğançayır Köyündedir. Erken Osmanlı yapısıdır.
Garipdede ( Yılanlıran ) Türbesi
   Seyitgazi Beykışla Köyündedir. Erken Osmanlı yapısıdır.
 
Eskişehir Valiliği
Açık trübün:15 TL,Kapalı trübün:30 TL...Eskişehirspor sevgisi paha biçilemez...
Yukarı
kırmızışimşek Liste gör
Deneyimli Yazar


Murat
Yaş: 52
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Nepal
Online Durum: Offline
Mesajlar: 860
  Alıntı kırmızışimşek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 31/Tem/2007 saat 22:04

 Orman Fidanlığı
   Eskişehir kent merkezine 7 kilometre uzaklıkta bulunan Orman Fidanlığı. Karacaşehir Köyü'nün hemen yakınındadır. 1962 yılında tesis edilen Fidanlığın güneyinde yer alan yamacın üst kısımlarında ise Karacaşehir Kalesi'nin yıkıntıları bulunmaktadır. Porsuk çayı kenarında, kavak ağaçları ile kaplı olup toplu taşıma araçları ile ulaşım mümkündür. Eskişehir halkının açık hava ihtiyacını karşılanmasında önemli bir yere sahiptir. 12 hektar büyüklüğündeki Orman Fidanlığı'nın piknik alanlarında, masalar ve banklar, çocuk oyun bahçeleri, büfe, ocaklar, su ve tuvalet bulunmaktadır.
 Bademlik
   Odunpazarı semtinin üst kısımlarında yer alan Bademlik piknik alanı, kent merkezine yakınlığı dolayısıyla özellikle gençler tarafından tercih edilen bir piknik alann dır. Bölge badem ağaçlarıyla kaplı olduğu için bu adla anılır. Bademlik'te, çay bahçeleri, yemek servisi de yapılan bir restaurant ve son yıllarda kullanılmayan bir yüzme havuzu bulunmaktadır. Tüm Eskişehir Ovası'na hakim bir noktada kurulmuş olan Bademlik piknik alanı aynı zamanda iyi bir seyir terasıdır.
 Musaözü Barajı
   Eskişehir - Kütahya yolu üzerinde Merkez llçe'ye 21 kilometre uzaklıkta 50 hektar büyüklüğünde bir piknik alanıdır. D.S.İ Sulama göletinin çevresinde oluşturulan dinlenme alanından günübirlik yararlanılabilir 1967 yılında tesis edilmiştir. Karaçam, meşe, söğüt ve ardıç türlerinden oluşan yeşil örtüsü ve olta balıkçılığına imi veren sazan, yayın, kerevit bulunan göleti, dinlenme yerinin doğal değerleridir.Eskişehir-Kütahya yolu 21. km.sinde günübirlik gezilecek ormanla çepeçevre kaplanmış bir gölette sandal sefası sürmek isterseniz, bulunmaz bir yer.
 Kalburcu
   Mihalıcçık' a 3 km. uzaklıkta yemyeşil çam ağaçları ile kaplı günübirlik bir kullanım alanıdır.
 Şelale ( Kalabak ) Orman İçi Dinlenme Yeri
   Kalabak Köyü yakınlarındaki orman içi dinlenme yeri, adını aldığı şelalesi ve karaçam, ardıç, çınar, akçaağaç, findik, söğüt,alıç, kızılcık, böğürtlen, yabani gül, meşe, sarmaşık türlerinden oluşan zengin florasıyla güzel bir doğal görünüme sahiptir. 10 hektar büyüklüğündedir. 1988 yılında tesis edilmiştir. İl merkezine 42 km. uzaklıktadır.
 Karataş Orman içi Dinlenme Yeri
   Şehir merkezinde 20 km. uzaklıktaki orman içi dinlenme yeri, Eskişehir -Sarıcakaya yolu üzerindedir. Bitki örtüsünü oluşturan meşe ağaçlarıyla piknik yapmak için ideal bir alandır. 1998'lında tesis edilmiştir.
 Çataçık Orman İçi Dinlenme Yeri
   4 hektar büyüklüğünde, Mihalıççık ilçesi sınırları içerisindedir. 1967 yılında tesis edilmiştir. 1.350 m. rakımdaki alan günübirlik kullanım tesislerine sahiptir. Sarıçam ormanı ve bitişiğindeki Geyik Üretme istasyonu'ndaki geyikler görülmeye değer güzelliktedir. İl merkezine 85 km.. Mihalıççık ve Alpu'ya 40 km. uzaklıktadır. Sündiken dağlarının arasındaki bir yaylada yer almaktadır. Bol soğuk sularının aktığı Orta Anadolunun en güzel köşelerinden birisidir. Hayvanat bahçesine gitmeden geyiklerin elinizden ot yediği harika bir yayla.
 Hasırca
   Eskişehir merkezine 30 km. uzaklıkta bulunan piknik alanı, aynı zamanda Hasırca Çiftliği olarak da bilinir. Porsuk Barajı yakınlarındaki piknik alanında Kızılay'ın bir gençlik kampı bulunur. Çam ormanı içerisinde cilt hastalıklarına iyi gelen biri açık, diğeri kapalı iki kaplıcası vardır.
 Kalabak Başı
   Türkmen Dağı eteklerinde yer alan ve Eskişehir'in içme suyu kaynaklarının bulunduğu Kalabak Mevkii, temiz havası ve lezzetli içme sularıyla, orman içinde tercih edilen bir piknik alanıdır.
 Şoförler Çeşmesi
   Eskişehir merkezine 17 kilometre uzaklıkta olan bu orman içi dinlenme yeri, özellikle kaliteli içme suyu ve doğal güzelliğiyle Eskişehir'lileri çeker.Şehrin gürültüsünden kaçmak istiyorsanız, Bozdağa doğru 15 km. gidiniz. Sizi karşılayan yeşil ve serin havada istediğiniz ağacın gölgesinde oturup yanıbaşınızda akan buz gibi yayla suyu içebilirsiniz. Güzel bir piknik yapıp, ailenizle eğlenceli bir gün geçirebilirsiniz.
 Regülatör
   Eskişehir - Kütahya karayolunun 5. km.'sindedir. En çok tercih edilen piknik alanlarından biridir. D.S.İ.'nin büyük bir regülatörünün hemen yanında yer alır. Piknik için her türlü olanak vardır.
Eskişehir Valiliği
Açık trübün:15 TL,Kapalı trübün:30 TL...Eskişehirspor sevgisi paha biçilemez...
Yukarı
portal Liste gör
Yazar


hayrettin
Yaş: 49
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 278
  Alıntı portal Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 04/Ağu/2007 saat 05:57
Ana Sayfa | Site Ağacı | Arama 
   Ana Sayfa
   Atatürk
   Genel Bilgiler
   Teşkilat Şeması
   Kültürel Detaylar
   Turizm Aktiviteleri
   Nasıl Gidilir?
   Ne Yenir?
   Yapmadan Dönme
   Sit Alanları
   Yerel Etkinlikler
   Fotoğraf Galerisi
   Eskişehir Tanıtım Fİlmi
   İletişim Bilgileri
   Bilgi Edinme
   Linkler
   Yunus Emre Kültür Ve Sanat Haftası 6-10 Mayıs 2007 Pogramı




 
Neredeyim : Eskişehir > Genel Bilgiler >

Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 13.652 km²

Nüfus: 706.009 (2000)

İl Trafik No: 26


İsa'dan önce birinci bin yılda Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir Türkiye'nin en önemli yol kavşaklarından birisidir.

Yunus Emre, Nasrettin Hoca gibi tarihi kişileri yetiştiren Eskişehir Lületaşı, çeşitli hastalıklara iyi gelen sıcak su kaynakları ile de ünlüdür.

Eskişehir kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, mutfağı ve alışveriş olanakları ile önemli bir turizm çekim merkezi olmayı hedeflemektedir.

İLÇELER:

Eskişehir ilinin ilçeleri; Alpu, Beylikova, Çifteler, Günyüzü, Han, İnönü, Mahmudiye, Mihalgazi, Mihalıcçık, Sarıcakaya, Seyitgazi ve Sivrihisar'dır.

Alpu: Alpu İlçesi; doğuda Beylikova, batıda Merkez İlçe, kuzey batıda Sarıcakaya, güneyinde Mahmudiye, kuzeyde ise Ankara ile çevrilidir. Belediye teşkilatının kuruluşu 1955’tir. 1987 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 16.718 olup, nüfusun 11.003’ü (%65.9) köylerde, 5.715’i (%34.1) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının geçim kaynağı ağırlıklı olarak tarım, orman ve hayvancılıktır. Toprakların büyük bölümünde şeker pancarı ekilidir. Dereköy mevkiinde ocaklardan çıkarılan lületaşı ham veya işlenmiş olarak satılmaktadır.

İlçede yaklaşık 250 aileden oluşan gümüş işleme ustaları “Savat” adı verilen sanatı sürdürmektedirler. “Savat” gümüş üzerine siyah savat çamuru ile yapılan bir süsleme tekniğidir. Siyah-Beyaz bir renk ile gümüş eşya ayrı bir güzellik kazanır. İlçenin 16 km. güneydoğusunda ki Uyuzhamam köyündeki kaplıca suyu deri hastalıklarına iyi gelmektedir.

İlçe, ilk çağlardan itibaren Hititliler ve Friglerin yerleşimine sahne olmuştur. 1071’deki Malazgirt Savaşından sonra, Selçuklu Uç Beylerinden Bozhan, halen ismi Bozan olan kasabanın bulunduğu yere bir han yaptırır ve altı haneyi buraya yerleştirir. Altı-Altu-Alpu olarak değişime uğrayarak bugünkü adını almıştır.

Beylikova: Beylikova ilçesi, doğuda ve kuzeyde Mihalıççık, güneyde Sivrihisar ve Mahmudiye, batıda Alpu ilçeleri ile çevrilidir. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 10.502 olup, nüfusun 5.069’u (%48.2) köylerde, 5.433 kişi (%51.8) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı , tarım ve hayvancılıktır. Toprakların büyük bölümünde şeker pancarı ekilidir.

Her yıl Haziran-Temmuz aylarında Süt Şenliği yapılır. Porsuk Nehri kıyısında yer alan ilçenin içinden Eskişehir-Ankara demiryolu hattı geçmektedir. İlkçağda Frig ve Roma egemenliğindeki ilçe, Selçuklular döneminde büyük bir at yetiştirme merkezi olduğu için Beylikahır olarak adlandırılmış, 1985 yılında ismi Beylikova olarak değiştirilmiştir.

Çifteler: Çifteler ilçesi; doğuda Sivrihisar, batıda Seyitgazi, güneybatıda Han, kuzeyde Mahmudiye, güneyde Afyon ile çevrilidir. 1951 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 18.576 olup, 6.674’ü (%35.9) köylerde, 11.902 kişi (%64.1) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçedeki su ürünleri istasyonunda aynalı sazan, alabalık ve pekin ördeği yetiştirilmektedir.

İlçeye yerleşim antik çağlarda Frig ve Roma uygarlıklarına kadar uzanır. İlçe sınırları içerisinde çok sayıda höyük bulunmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında tahıl gereksinimini karşılayan önemli merkezlerden biriydi. 1795 yılında düzenli yerleşim ile Çifteli adı Çiftlük-ü Humayun olur. 19. yüzyılın başlarında Çifteevler olarak değişen isim zamanla Çifteler olur.

Sakarya Nehrinin doğduğu yer olan Sakaryabaşı Çifteler’in 2 km. güneyinde yer alır. Kaynak güzel bir göl oluşturur. Rengarenk bitkileri ve balıkları ile doğal bir akvaryum gibidir. Sakaryabaşı’nda turizm hareketliliğine cevap verebilecek konaklama, balık lokantaları, çay bahçeleri, günübirlik piknik ve mesire alanları ve doğal yüzme havuzu vardır.

Günyüzü: Günyüzü ilçesi, doğuda Ankara, batıda Sivrihisar, güneyde ise Konya ile çevrilidir. Belediye teşkilatı 1972 yılında kurulmuş, 1990 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 16.435’tir. Nüfusun 11.737’si (71.4) köylerde, 4.698’sı (%29.6) ilçe merkezinde yaşamaktadır. En önemli geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır. İlçeye bağlı Kayakent Kasabası, Kuzuören,Kavacık ve Gecek köylerinde kök boya kilim dokumacılığı yapılmaktadır. İlçe’deki Arayit Dağı eteklerindeki küçük vadilerde Frig yerleşmeleri ve kaya anıtları bulunmuştur.

Daha sonra ilçe Roma-Bizans yerleşimine sahne olmuştur. 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1150 yıllarında ayrı bir yerleşim merkezi olarak (Kozağacı) adı ile anılmaktadır.

Han: Han ilçesi; doğuda Çifteler, kuzey ve batıda Seyitgazi, güneyde Afyon iliyle çevrilidir. Belediye teşkilatı 1967 ‘de kurulmuş, 1990 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 3.706 olup, nüfusun 1.634’ü(%44.1) köylerde, 2.072’si (%55.9) merkezde yaşamaktadır. En önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.
İlçe hayli yoğun bir tarihi yerleşime sahne olmuştur. Yazılıkaya-Midas Kenti dahil birçok Frig eserine, Roma-Bizans , Osmanlı Uygarlıklarına ait yerleşim yeri ve kültür varlıklarına sahiptir.

IV.Murat döneminde, Vezir-i Azam Hüsrev Paşa Bağdat Seferi’ne giderken bölgenin önemini kavramış ve buraya bir kervansaray, cami, hamam ve çeşmeler yaptırılmasını istemiştir. Han-i Hüsrevpaşa olarak adlandırılan ilçe, adını buradan almıştır.

Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde: “... Eskişehir’i geçip menzil-i Seyitgazi’ye ondan sonra Han-i Hüsrevpaşa’yı geçip...” ifadesi o dönemin kervan yolunda Han’ın Seyitgazi’den sondaki önemli bir konaklama noktası olduğunu göstermektedir.

İnönü: İnönü ilçesi doğuda merkez ilçe, güneyde Kütahya, güneybatı, batı ve kuzeyde Bilecik iliyle çevrilidir. Belediye teşkilatının kuruluşu 1884 yılına uzanır. 1987 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayınına göre 9.328 olup, nüfusun 4.157’si (%44.5) köylerde, 5.171 kişi (%55.5) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçenin, yoğurt ve kaymağı meşhurdur. İnönü ovasına hakim tepelerin üzende yer alan in’ler, korunma kolaylıkları dolayısıyla doğal birer kale görevi görmekteydi. Kanuni Sultan Süleyman 1533-1536 Irak Seferi’ne giderken İnönü’de konaklar.Matrakçı Nasuh; altta İnönü, ortada Bozüyük ve Derbend-i Ermeni(Osmanlı döneminde Ermeni Derbendi denen dağ geçidi, günümüzde ilçe merkezi olan Pazaryeri kasabasının bulunduğu yer), üstte Zincirlikuyu olmak üzere minyatür resmeder. Bu minyatür bize İn’lerin o tarihte bile önemini koruduğunu göstermektedir.

Atatürk’ün emirleriyle kurulan Türk Tarih Kurumu, Anadolu’nun karanlıkta kalan geçmişini ortaya çıkarmak için başlattığı çalışmaların bir kısmını da İnönü civarında sürdürmüştü. Bu mağaralarda 1938 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından yapılan kazılar sonucunda Bakır Çağı’nda tarihlenen kap-kacak ve Frig, Bizans ve Osmanlı dönemi keramikleri bulunmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında, I.İnönü(9-10 Ocak 1921) ve II.İnönü(31 Mart – 1 Nisan 1921) zaferlerinden sonra Atatürk tarafından, savaşları idare ettiği yer olan İnönü beldesinin adı, İsmet Paşa’ya soyadı olarak verilmiştir.

Mahmudiye: Mahmudiye ilçesi; kuzeyde Merkez İlçe, Alpu, kuzeydoğuda Beylikova, doğuda Sivrihisar, güneyde Çifteler, batıda Seyitgazi ile çevrilidir. 1940 yılında Belediye Teşkilatı kurulmuş, 1954 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 10.093 olup, nüfusun 4.982’si (%49.3) köylerde, 5.111’i(%50.7) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

Eski çağlarda Hitit ve Frig uygarlıklarının yerleşimine sahne olan ilçede Roma-Bizans dönemlerine ilişkin kalıntılar bulunmuştur.

İlçe Osmanlı döneminde önem kazanmış, orduya at yetiştiren hara’nın kurulması ile daha da gelişmiştir. 1815 yılında II.Mahmud’un emri ile kurulan Çiftlik-i Hümayun’da tarımsal faaliyetler, at ve koyun yetiştiriciliği ağırlık kazanmıştır. Bu nedenle ilçeye Mahmudiye adı verilmiştir. Günümüzde Anadolu Tarım İşletmesi adını alan kuruluş ülkenin yarış atı ihtiyacını karşılayan önemli birkaç merkezden biridir.

Mihalgazi: Mihalgazi ilçesi; doğuda Sarıcakaya İlçesi, batı ve kuzeyinde Bilecik, güneyinde Merkez İlçe ile çevrilidir. Belediye teşkilatı 1967 yılında kurulmuş, 1991 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımlarına göre 14.057 olup, nüfusun 6.444’ü (%45.8) köylerde, 7.613’ü (%54.2) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı meyve ve sebze üreticiliğidir. Coğrafi konumu nedeni ile ilçe yazlık ve kışlık sebze yetiştiriciliğinde ve seracılıkta gelişme kaydetmiştir.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun öncesinde Ertuğrul Gazi’nin yönetiminde Sakarya Nehri boylarındaki yöre 1292’de müslümanlığı seçerek Osmangazi ile birlikte çok sayıda sefere katılan eski Harmankaya Tekfuru Köse Mihal’in yönetimine verilmiştir. Köse Mihal’in halk arasında bilinen adı olan Abdullah Mihalgazi ilçeye ad olarak verilmiştir. Sakarılıca Kaplıcaları 55 derece ısısı ve 11lt/sn.su debisi ile romatizma ve birçok hastalıklara iyi geldiği için çok sayıda ziyaretçi ağırlamaktadır.

Mihalıççık: Mihalıççık İlçesi, kuzeyde ve doğuda Ankara, batıda Beylikova ve Alpu, güneyde ise Sivrihisar ile çevrilidir. 1925 yılında Eskişehir’e bağlanmıştır. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 18.696 olup, nüfusun 13.990’ı(%74.8) köylerde, 4.706’sı(%25.2) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

İlkçağlarda ki Frig yerleşiminin izleri olmasına karşın ikincil derecedeki yollar üzerinde bulunması nedeniyle ancak Osmanlı döneminde önem kazanmış, Osman Bey tarafından Köse Mihal’in yönetimine verilen ilçe, torunu Gazi Mihal dolayısıyla Mihalıççık adı ile anılmaya başlandı. Anadolu’nun en önemli ozanlarından Yunus Emre ‘nin doğduğu yer olan Sarıköy(bugünkü Yunus Emre Köyü) Mihalıççık İlçesi sınırları içerisindedir. 6-10 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası olarak kutlanmaktadır.

Mihalıççık’a 12 km. uzaklıktaki Sorkun köyünde halkın tümü çömlekçilikle uğraşmaktadır. Yüzyıllar öncesinin yöntemlerini kullanmaları dolayısıyla dünyanın her yerinden gelen bilim adamlarınca araştırmalar yapılmaktadır.

Sarıcakaya: Sarıcakaya ilçesi, doğudan Ankara, batıda Mihalgazi,kuzeyde Bolu, kuzey batıda Bilecik, güneyde ise Merkez İlçe ile çevrilidir. 1958 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 11.470 olup, nüfusun 6.024’ü (%52.5) köylerde, 5.446’sı (%47.5) ilçe merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı sebze ve meyve üretimidir. Seracılık ve ipek böceği yetiştiriciliği de yaygındır. İlçe merkezinin 13 km. doğusundaki Laçin Köyü’nde maden suyu kaynakları bulunmaktadır.

Sakarya Nehri boyunca düzenli yerleşim 1460 yıllarına kadar uzanır. İlçe merkezindeki bu günkü Sarıkaya ve Camikebir mahallelerinin birleşmesiyle bugünkü Sarıcakaya ilçesi oluşmuştur.

Seyitgazi: Seyitgazi İlçesi; kuzeyde Merkez ilçe, kuzeydoğuda Mahmudiye, batıda Kütahya, güneyde Afyon, doğuda Çifteler ve Han ile çevrilidir. 1922 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 21.671 olup, nüfusun 18.379’u(%84.8) köylerde ve beldelerde, 3.292’si (%15.2) ilçe merkezinde yaşamaktadır. En önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

İlçe ilkçağlarda hayli yoğun bir Hitit-Frig yerleşimine sahne olmuştur. Nakoleia adı ile Roma-Bizans döneminde önemli bir karakol haline gelmiştir. M.S. 740 yıllarında bölgeye yapılan Arap akınları sırasında İslam kahramanlarından Seyyid Battal Gazi Şehit olmuştur. Ve adı İlçeye verilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman 1533-1536 Irak Seferine giderken ordu Seyitgazi’de konaklar ve Matrakçı Nasuh, Seyitgazi’nin minyatürünü resmeder. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde(17.yüzyıl ortaları) Seyitgazi hakkında şu bilgiler geçer.”... burada Seyyid Battal Gazi de gömülüdür. Rum harplerinde şehit olmuştur... Hacı Bektaş Veli’nin onayı ile bin adet ev halkı iskan edilerek, büyütülmüştür...”

Seyyid Battal Gazi Kimdir? Ünlü İslam Komutanının 8.yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir. İslam ordularının Bizans’a karşı savaşlarında destanlaşmış varlıklar göstermiştir. Antakya,Şam yada Malatya doğumlu olduğu söylenir. İstanbul kuşatmasında (M.S.717-718) ve M.S.740’a değin seferlerdeki kahramanlıkları halk tarafından destanlaştırılarak anlatılmıştır. Afyonkarahisar yakınlarındaki bir savaşta şehit düşmüştür. İki büyük destana konu olmuştur. Arapça, “Zatü’l-Himme” ve Türkçe “ Battalname” adına 1207-1208 yıllarında alaaddin Keykubat’ın annesi I.Gıyaseddin Keyhüsrev’in eşi olan Ümmühan Hatun tarafından Bir külliye yaptırılmıştır. Ve kasabaya Seyitgazi adı verilmiştir.

Sivrihisar: Sivrihisar ilçesi, doğuda Günyüzü ve Ankara, batıda Çifteler ve Mahmudiye, kuzeyde Beylikova ve Mihalıççık, güneyde ise Konya ve Afyon ile çevrilidir. Nüfusu 2000 yılı sayımına göre 31.664 olup, 21.117’si (%66.7) köylerde, 10.547’si (%33.3) İlçe Merkezinde yaşamaktadır. İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

Sivrihisar ilçesinde yerleşim Hititler zamanına kadar iner. O dönemde adı Sallopa olan ilçede Milattan önce 700’lerde Frigler yerleşmeye başlamıştır. İlçe merkezinin 16 km. yakınında olan Pessinus (bugünkü Ballıhisar) önemli bir kült merkezdir. Friglerle birlikte Ana Tanrıça Kibele kültünün de yok olması Pessinus’un giderek önem kaybetmesine yol açmıştır. Roma döneminde ticari ve askeri önemi artmaya başlayan Sivrihisar, Bizans İmparatoru Justinianos (M.S.527-565) tarafından yeniden onarılmış ve Justinianopolis adını almıştır.

1074 yılında Selçuklu’ların eline geçen ilçe Karahisar adını alarak bir imar hamlesi başlatılmıştır. Camii, han,hamam,medrese gibi yapılar ilçenin önemli bir kültür merkezi olmasını sağlamıştır. 1289 yılında Osmanlıların eline geçen Sivrihisar’da 1684 yılında kaza teşkilatı kurulmuş, 1912’de Eskişehir iline bağlanmıştır. Günümüzde Sivrihisar kültürel ve tarihi bir merkez olarak önemini korumaktadır. Ünlü mizah ustası ve filozof Nasreddin Hoca’nın doğum yeri olmasıyla da ünlüdür.

Yukarı
portal Liste gör
Yazar


hayrettin
Yaş: 49
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 278
  Alıntı portal Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 31/Ağu/2007 saat 20:07

Çin’de lületaşı gösterisi yapacak

Lületaşı ustalarından İsmail Ayan 8-11 eylül tarihleri arasında Çin’in xiamen kentinde düzenlenecek festivale katılacak. Ayan, fuarda ham lületaşını pipo haline getirecek.
Eskişehirli lületaşı ustası İsmail Ayan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün aracılığı ile Çin’de düzenlenecek olan fuara katılacak. Ayan, burada lületaşı hakkında bilgi verecek ve 3 gün boyunca gösteri yapacak. Lületaşının tanıtılması için çok önemli bir olay olduğunu söyleyen Lületaşı Sanatkarları Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Fehmi Yavuz, beyaz altına tüm Eskişehirlilerin sahip çıkmasını istedi.
sakaryagazetesi
"Türkiye'nin Avrupalılığını Benim İçin Eskişehirspor Sembolize Ediyor." OLLİ REHN
Yukarı
ercan26 Liste gör
Deneyimli Yazar


Ercan
Yaş: 46
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Malatya
Online Durum: Offline
Mesajlar: 576
  Alıntı ercan26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 03/Eyl/2007 saat 14:28
Yeni bir konu açmamak için buraya yazıyorum.
Thy Eskişehir-İstanbul arası uçak seferlerini 17 eylülden itibaren haftada 3 günden 5 güne çıkaracakmış.
 

Eskişehir Seferleri

29.08.2007

Halihazırda haftada 3 frekans uçmakta olduğumuz İstanbul-Eskişehir hattının uçuş programı, 17 Eylül 2007 tarihinden itibaren yeniden düzenlenerek seferlerimiz haftalık 5 frekansa yükseltilmiştir.

Mevcut uçuş programı;

Sefer No

Günler

Kalkış

Varış

TK 526

.2.4..7

IST

23:25

00:15

AOE

TK 527

1.3.5..

AOE

05:25

06:15

IST

 

17 Eylül 2007 tarihinden itibaren uçuş programı;

 

Sefer No

Günler

Kalkış

Varış

TK 522

1.3....

IST

06:50

07:35

AOE

TK 523

1.3....

AOE

08:25

09:10

IST

TK 524

...45.7

IST

20:45

21:30

AOE

TK 525

...45.7

AOE

22:15

23:00

IST

 
Yukarı
tatar ilker Liste gör
Usta Yazar


Tatar İlker
Yaş: 41
Katılım: 30/Tem/2007
Yer: Istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2637
  Alıntı tatar ilker Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 15/Eki/2007 saat 15:10
Brüksel'den gelen ilk uçağa tören
15.10.2007 / Anadolu Ajansı / Haber
Her hafa pazar günü yapılacak olan Eskişehir-Brüksel arası karşılıklı uçak seferleri dün başladı. Brüksel'den 128 yolcusuyla Eskişehir'e gelen ve Brussels Airlines'e ait ilk uçak, törenle karşılandı.Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksekokulu Havaalanı'na inen uçaktaki yolculara Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Cemalettin Sarar çiçek verirken, Vali Kadir Çalışıcı, “Eskişehir Türkiye'nin en prestijli kenti oluyor.Sevinçten uçuyorum. Güzel bir başlangıç. Devamı inşallah gelir" dedi. Sarar'da seferlerin kalıcı olmasını diledi.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=80718&ForArsiv=1
Feel the Difference, Feel the Excellence
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  12>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,687 saniyede hazırlanmıştır