eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > Diğer > Sohbet / Eğlence / Diğer Konular
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Hergün 1 Yeni Bilgi :) (Sayfa:4)

 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 2345>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 21/Nis/2011 saat 00:04

Beyin Ölümü Nedir?

Beyin ölümü, beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybolması ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreçtir. Beyin ölümü gerçekleşen kişide solunum ve dolaşım ancak yoğun bakım ünitesinde solunum cihazı gibi destek makinelerine bağlı olarak sürdürülebilir.

Yetişkinlerde trafik kazası, yüksekten düşme, darp ve ateşli silah yaralanması gibi travmatik beyin hasarları, çocuklarda ise solunum yolu tıkanması, yabancı cisim çarpması en çok rastlanan beyin ölümü nedenleridir. Beyin ölümü nöroloji, nöroşiruruji, kardiyoloji ve anesteziyoloji-reanimasyon uzmanı olan toplam 4 hekimden oluşan heyet tarafından gerekli bütün tetkikler yapıldıktan sonra saptanır. Beyin ölümü gerçekleşen kişi tıbben ölü sayılır.
 
Beyin ölümü ve bitkisel hayat birbirlerinden tamamen farklıdır. Beyim ölümü gerçekleşen kişi yapay olarak yaşatılırken, bitkisel hayattaki kişinin solunumu devam eder. Kişi aylarca, yıllarca yaşayabilir ve hatta çok az bile olsa bazı durumlarda iyileşme şansı vardır.
 
Allah kimseye yaşatmasın...
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Nis/2011 saat 00:01

Denizanası Dokunduğunda Tenimiz Neden Yanar?

Deniz anasını görmeyen yoktur herhalde. Tuzlu suda yaşadıkları için deniz kıyılarında bol miktarda görülebilir. Şeffaf bir yapıya sahip olduklarından dolayı denizde hareket etmiyor gibi dururlar. Oysaki hareket ettikleri gibi salgıladıkları zehirde onların en büyük silahlarıdır.
 
Denizanaları savunma anında knidoblast adı verilen hücrelerini salgılar. Bu hücreler nematosit adı verilen yakıcı madde içerdiğinden dolayı denizanası dokunduğunda tenimiz son derece yanar ve aynı zamanda müthiş bir kaşıntı hissi verir. Bu bölgeyi kaşımak doğru değildir. Çünkü denizanasının salgıladığı hücrelerden bazıları patlamamış olabilir. Eğer biz kaşırsak patlamamış hücreleri patlatarak daha fazla yanmasına neden oluruz. Denizanaları ayrıca bu hücrelerini avlarını yakalamak içinde kullanır.
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 24/Nis/2011 saat 20:22

Kibritin Ucu Neden Kahverengidir?

Kibrit, kürdan görünümünde ve ucunda yanıcı bir madde bulunan kullanım aracıdır. İngiliz bilim insanları tarafından icat edilmiş ve geçmişi 1800′lü yıllara kadar dayanmaktadır.Günümüzde de yaygın olarak kullanılan kibrit, pek çok işimizde yardımcı olur.
 
Peki hiç merak ettiniz mi, kibritin ucu neden kahverengidir?Kibritin ucundaki kahverengi katı kısım, fosfor ve kükürt karışımından elde edilmiş yanıcı bir maddedir. Kibrit kutususundaki pürtüklü yere sürtüldüğünde alev alır. Kibrit çöpünün ucundaki fosfor ve kükürt karışımı 50 derece ısıda kolayca ateş alır. Bu ısıyı elde etmek için basit bir sürtünme yeterlidir. Karışımdaki kükürt, fosforun yanma süresini uzatır ve böylece kibrit çöpünün tutuşması sağlanır.
 
Kükürt ve fosfor karışımı, kibrit çöpüne yapışkan bir madde vasıtasıyla
yapıştırılır. Hızlı sürtüldüğünde çıkabilir. Kibrit çöpünün sürtüldüğü pürtüklü
yerler kırmızı fosfor, cam tozu ve bir takım bağlayıcı maddelerden oluşur.
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 25/Nis/2011 saat 01:32

Dişlerimiz Neden Çürür?

Tükettiğimiz besinlerden kalan artıklar dişlerimizin arsında, üstünde kalır.Mikroplar ile birleşen bu artıklar uzun süre sonra dişlerin çürümesine sebep olur.Bu duruma da “diş çürümesi” adı verilir.Diş çürüğü belkide vücutta eşsiz bir acıdır.

Dişlerin dış yüzeyini oluşturan sert tabakaya “diş minesi” adı verilir.Diş minesi kalsiyum gibi dayanıklı mineral tuzları içerdiği için çok serttir.Tıpkı yan yana dizilmiş tuğla gibidir.Ağzımızdaki mikroplar, tükettiğimiz besinlerin artıkları ile birleşerek dişimizin üstünde bir tabaka oluşturur.Bu tabaka ağzımızı çalkalasak bile gitmez.Besin artıklarıyla beslenen mikroplar asit salgılarlar.Özellikle unlu ve şekerli besinler tükettiğimizde mikroplar daha çok
asit salgılar.Bu asit zamanla dişimizi oyarak sinirlere kadar ulaşır.Diş köklerine ulaşan mikroplar diş etini de iltahaplandırır.İyice çürüyen diş havaya, sıcağa ve soğuğa karşı hassaslaşır ve çok ağırı hissi verir.
 
Dünya’da en çok rastlanan hastalıklarından biri olan diş çürüğünü önlemek için günde en az dişlerimizi 2 kere fırçalamalıyız.Ayrıca diş fırçasını da üç ayda bir kere değiştirmemiz gerekir.
 
Dişlerimiz bir ömür boyu bize lazım olacağı için onlara çok iyi baklamlıyız.Bant koparmak, cam şişe kapaklarını açmak, ip koparmak vs. gibi işlerde dişlerimizi asla kullanmamalıyız.
 
Hele o ağrıyı insan çekince önemini daha da anlıyor...Cry
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 26/Nis/2011 saat 00:25

Isırgan Otu Neden Kaşındırır?

Isırgan otunun diğer bir adı ise gidişken otudur. Adı üstünde deriyle temas ettiğinde kızarıklığa ve kaşıntıya neden olur. Bu yüzden insanlar ısırgan otunu zararlı bilir fakat kızarıklık ve kaşıntı yapmasının dışında çok faydalı bir bitkidir.
 
Isırgan otunun yaprakları ve dalları özünde formik asit bulunan ve tahrip edici özelliğe sahip bir sıvı ile dolu dikenlerle kaplıdır. Bu dikenlerin her biri iğne niteliğindedir ve deriyle temas etmesi durumunda içindeki sıvıyı aktarır. Dolayısıyla bu da o bölgenin kızarmasına ve kaşınmasına neden olur. Daha önce ısırgan otuna el sürenler iyi bilir, gerçekten hiç hoş olmayan bir durumdur.
Isırgan otu, faydaları  bilimsel olarak kanıtlanmış bir bitkidir. Zira çoğu kimse yemeklerde kullanmakta veya kurutup çay olarak içmektedir. Mikropların vücutta yayılmasını engelleme, ağrı kesme ve yaraların iyileşme sürecini hızlandırma gibi özellikleri vardır. Ayrıca liflerinden çok sağlam iplik ve kumaş yapılmaktadır.
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 27/Nis/2011 saat 01:32

Midemiz Neden Guruldar?

Kendi mide gurultusunu duymayan insan yoktur heralde. Kimilerinde o kadar çok ses çıkar ki, bir ortamda sessizlik olduğunda kişinin mide gurultusu herkes tarafından duyulur. Peki midemizin bir fabrika gibi bu sesi çıkarmasın nedenini hiç merak ettiniz mi?

Mide guruldaması genellikle kişinin aç olduğu zamanlarda duyulur. Nedeni ise, midenin sindirimde çok çeşitli görevlerinin olmasıdır. Bu konuyu biraz daha açacak olursak; midemiz doluyken, kasılır, gevşer, çalkalanır ve sindirir. Aydı durum midemiz boş olduğunda da geçerlidir. Ancak midemiz boşken bu hareketler esnasında mide duvarları birbirine çarpar ve gurultu adını verdiğimiz sesi duyarız. Bu ses bize yemek yeme vaktinin geldiğini hatırlatan bir sinyaldir. Uzun süre aç kaldığımızda mide hareketleri yavaşlayacağından gurultu sesini
duymayız. Çünkü vücut depolanmış yağları kullanarak enerji üretmeye başlar.Mide gurultusunun bir diğer nedenide midemizdeki havadır. Mide içinde hareket eden hava, gurultu sesini meydana getirir.
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 28/Nis/2011 saat 00:38

Arılar Bal Peteğini Neden Altıgen Yapar?

Bal arıları ihtiyaçları gereği bal üretir ve bunları depolamak için bal peteklerini kullanırlar. Bal peteğinin temel maddesi olan balmumunu karınlarının altında yer alan salgı bezlerinden salgılayarak bal peteğini yaparlar. Peki hiç merak ettiniz mi arılar bal peteğini neden beşgen veya sekizgen gibi geometrik şekillerde değil de yalnızca altıgen olarak yapıyor?
 
Bir alanın en verimli şekilde kullanılabilmesi için en ideal geometrik şekil altıgendir. Bu yüzden bal arıları daha fazla bal depolayabilmek için peteği altıgen olarak yapar. Aynı zamanda altıgen petek, inşası sırasında en az balmumu gerektiren şekildir.
 
Üstün işçilikleriyle hayrete düşüren bal arıları, peteği inşa ederken farklı noktalardan başlar ve ortada birleşirler. Her bir arı altıgenin açısını ve yüksekliğini eşit yapar. Bu iş o kadar ustaca yapılır ki, bal peteğine bakıldığında altıgenlerin sonradan birleştiğine dair hiçbir iz görünmez.
Yukarı
montana26 Liste gör
Usta Yazar


Furkan
Yaş: 31
Katılım: 11/Nis/2009
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3162
  Alıntı montana26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Nis/2011 saat 11:41

Yapraklar Sonbaharda Neden Dökülür?

Sonbaharda yavaş yavaş hissedilen sert rüzgârların yaprakları dallarından kopardığı bilinir. Oysa ki yaprak hücreleri sonbaharın geldiğini hissedercesine gayretli bir çalışma içine girer ve bir takım kimyasal işlemler gerçekleştirerek yaprak könünün zayıflamasına neden olur. Kökü zayıflayan yapraklar da en hafif rüzgârla köküden kopar.
 
Sonbahar başlangıcında yapraklardaki üreme hormonu düşmeye başlar. Aynı zamanda yaprak sapının dala bağlandığı noktada mantar yatakları oluşturma görevini üstlenen hücreler üremeye başlar. Bu mantarların amacı bağlantı noktasında zayıflık oluşturmaktır. Bu süreci hızlandıracak diğer bir etmen ise “etilen” adı verilen bir tür gazdır. Yaprağın dalla olan bağlantısını zayıflatma işlemini hızlandırıcı özelliğe sahiptir. Bu yüzden sonbaharda ağaçların yaprakları mucizevi bir hareketliliğe başlayarak dökülür.
Yukarı
Cumhuriyet Liste gör
Usta Yazar


Serkan
Yaş: 35
Katılım: 06/Haz/2008
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 8369
  Alıntı Cumhuriyet Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 02/Tem/2011 saat 23:26


Roma İmparatorları Bir Gladyatörün Ölüm Emrini Nasıl Verirlerdi?




Başparmaklarını yukarı kaldırarak diye biliyorsanız yanılıyorsunuz…

Romalılar “başparmakları aşağıda duracak şekilde” bir işareti hiç kullanmadılar. Ne gladyatörün öldürülmesini isteyen Romalı seyirciler başparmaklarını aşağı indirirdi ne de bu ölüme izin veren Ro-ma İmparatorları. Aslında Romalılar “başparmakları aşağıda duracak şekilde” bir işareti hiç kullanmadılar.

Bir gladyatörün öldürülmesi istendiğinde başparmak yukarı kaldırılırdı – tıpkı kınından çekilmiş kılıç gibi. Kaybeden bir gladyatörün canının bağışlanması için başparmak, sıkılmış yumruğun içine sokulurdu – kınına sokulmuş bir silah gibi. Bu durum Latincede pollice compresso favor iudicabatur (iyilik yapma kararını içerde tutulan başparmak verir) şeklinde ifade edilirdi.

Ridley Scott Tablodan esinlendi

Ridley Scott Gladyatörü yönetmeyi kabul etmeden önce Hollywood yöneticileri kendisine, 19. yüzyıl ressamı Jean-Leon Gerome’un Pollice Verso adlı tablosunu gösterdiler.

Tabloda, imparator ölüm cezasını vermek için başparmağını aşağıya doğru uzatırken Romalı bir gladyatör bekliyor. Scott resimden çok etkilendi ve derhal filmi yönetmesi gerektiğine kanaat getirdi.

Scott, esin kaynağının bütünüyle yanlış olduğundan bihaberdi. Son iki yüzyılın en büyük yanılgılarından birinin (“aşağıyı gösteren başparmakların” ölümü işaret ettiğinin) tek sorumlusu bu tabloydu.

Ressam deyimi yanlış anlamıştı

Tarihçiler şu konuda fikir birliğine varmıştır: Gerome büyük bir yanılgıyla, Latincedeki pollice verso(“çevrilmiş başparmak”) ifadesinin “aşağıya çevrilmiş” anlamına geldiğine hükmetti; halbu ki bu ifade “yukarı çevrilmiş” anlamına geliyordu.

Bu konuda daha fazla kanıt sunmak gerekirse, 1997′de Fransa’nın güneyinde bulunan MS 2. ya da 3. yüzyıldan kalma bir madalyon gösterilebilir. Bu madalyon, bir dövüşün sonundaki iki gladyatörle, sıktığı yumruğunun üzerine başparmağını bastıran bir hakemi gösteriyordu. Madalyonun üzerinde şunlar yazılıydı: “Ayakta kalanlar serbest bırakılmalıdır.”

Başparmak bölgeye göre farklı anlamlarda kullanılıyor

Başparmak işaretlerinin kullanılması günümüzde hâlâ, tehlikeli bir biçimde muğlak olabilir. Ortadoğu’da, Güney Amerika’da ve Rusya’da “başparmağın yukarı kaldırılması”, batıdaki zafer işareti gibi, çok ağır bir hakaret olarak anlaşılır. Bu durum Irak’ta sorunlu bir hale büründü: Amerikan askerleri, Iraklıların kendilerini hoş mu karşıladığını, yoksa kendilerine ateş mi püskürdüklerini bilemediler.

Çıplak Maymun kitabının yazarı Desmond Morris, “başparmağın yukarı kaldırılması” nın Britanya’daki olumlu çağrışımlarını Ortaçağ’a dayandırıyor; bu işaret bir işte anlaşmaya varıldığında kullanılıyordu. Başparmağın yukarı kaldırılması, II. Dünya Savaşı’nda ABD Hava Kuvvetleri’ne mensup pilotların bu işareti kalkıştan önce havaalanındaki mürettebata sinyal vermek için kullanmasıyla yeni bir anlam kazandı.

Ridley Scott’a en sonunda bu yanılgıdan bahsedildi ama o, “seyircilerin kafasını karıştırmamak için”, Maximus’un canını bağışlarken Commodus’un “başparmağını yukarı” kaldırttı.

http://www.biryenibilgi.com/2011/04/07/roma-imparatorlari-bir-gladyatorun-olum-emrini-nasil-verirlerdi/
Yukarı
Starsky Liste gör
Usta Yazar


İsimsiz
Yaş: 34
Katılım: 19/Haz/2011
Yer: Belçika
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3662
  Alıntı Starsky Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 11/Kas/2011 saat 06:42
Bu baslik unutulup gitmesin...

Alıntı yapılan Ntvmsnbc.com

Dünyanın ilk siyah pilotu: Arap Ahmet

NTV Tarih Dergisi'nin Mart sayısı sadece Türk değil dünya havacılık tarihinin en gizemli perdelerinden birini aralıyor. İlk siyah pilot hem de Türk...

ntvmsnbc
Güncelleme: 15:24 TSİ 07 Mart. 2011 Pazartesi

İSTANBUL - Hikayenin kahramanı, 19. yüzyılda Afrika’da Bornu emirliğinden alınıp köle tacirleri tarafından İstanbul’a getirilerek satılan bir kadının torunu.

Bu kadın belki de Abdülmecid tarafından yıktırılan İstanbul’daki köle pazarında satılan son kölelerden biriydi.

NTV Tarih Dergisi’nden Duygu Yılmaz’ın haberine göre, onun adını bilmesek de, kızının adını biliyoruz: “Zenciye” Emine. Zenciye Emine Hanım ile Ali Bey’in üç çocuğu oldu. Bunlardan en büyüğü, 1883 doğumlu Ahmet Ali, öykümüzün kahramanı.

“Arap Ahmet” olarak tanınan en büyük çocuk Ahmet Ali, 1904’te Haddehane Mektebi’ne girdi, dört yıl sonra mülâzım-ı evvel, yani üsteğmen oldu. Kasım 1916’da dünyanın ilk siyah pilotu oldu.

18 Aralık 1917’de yüzbaşı rütbesiyle Berlin’e gönderilerek eğitim uçuşlarını tamamladı.

1. Dünya Savaşı’ndan kalan Haliç’teki bazı uçakları Anadolu’ya kaçırma planına yardım etti.

İstanbul Boğazı çıkışından itibaren Batı Karadeniz’deki düşman gemilerini takip etmek, raporlamak, deniz harekatını korumak görevini üstlendi.

1949’da emekli olan, 1969’da ölen Ahmet Ali Bey, dünya havacılık tarihinde özel bir yere sahip.

İlk savaş pilotu Arap Ahmet'in hikayesi'nin devamı NTV Tarih Dergisi Mart sayısında...

Sevmenin hakkını vermek, zor olanı sevmekle başlar...
O yüzden Eskişehirspor'luyuz!
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 2345>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,250 saniyede hazırlanmıştır