eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > Diğer > Sohbet / Eğlence / Diğer Konular
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Komik Resim,Yazı,Fıkra,Video

 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 2627282930 56>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
yenirakı 26 Liste gör
Usta Yazar


volkan
Yaş: 45
Katılım: 02/Eyl/2007
Yer: açığın ortası
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1154
  Alıntı yenirakı 26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 01:02
AHLAKLI PAPAĞANLAR
Kasabanin birinde bir papaz ve onun iki tane papagani varmis. Papaganlarda papaz gibi oldukca inancli ve dindarlarmis. Sabah aksam kafeslerinde oturup incil okuyup dua ederlermis. Papazin cemaatinden bir kadininda 2 tane disi papagani varmis, papazin erkek papaganlari ne kadar ahlakli,kadinin disi papaganlari da o kadar ahlaksizmis. Eve gelen misafirlerin onunde 'erkek istiyozzz!'diye bagirirlarmis. Kadin sonunda dayanamamis ve papaza akil danismaya gitmis. "Sen getir onlari bana benim papaganlarin kafesine koyalim da ahlak ogrensinler biraz" demis. Kadinda almis papaganlari getirmis, papazin evine daha kafese girer girmez disi papaganlaradan birisi "hey yakisikli, iki tane ucuz fahise ister misiniz kafesinizde" diye sormus. Erkek papaganlardan biri otekine donup haykırmış?: "oglum butun dualarimiz kabul oldu nan sonunda!!!"
sevdan bir ateş
k.no:0601
bedava bilete hayır.............
Yukarı
yenirakı 26 Liste gör
Usta Yazar


volkan
Yaş: 45
Katılım: 02/Eyl/2007
Yer: açığın ortası
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1154
  Alıntı yenirakı 26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 01:05
Çıkarılacak Ders Nedir?Big%20smile
Amerika''da bir ilkokulda ögretmen çocuklara evde ders alinabilecek
bir hikaye yaratmalarini, ertesi gün sinifta okuyacaklarini söylemis.
Ertesi gün çocuklar hikayelerini anlatmaya baslamis. Ilk sirada küçük Suzi
varmis. Baslamis anlatmaya:

- Bizim çiftligimiz var. Bir gün babamla yumurtalari topladik, bir
sepete koyduk. Arabayla Giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi
ve yumurtalarin hepsi kirildi." Ögretmen:
- Güzeel. Peki bu hikayeden alinacak ders nedir?

- Bütün yumurtalari ayni sepete koyma.

- Aferim çok güzel. Lily sira sende.

Küçük Lily tahtaya kalkmis ve anlatmaya baslamis: - Bizim de bir çiftligimiz var. Babam yumurtalardan civciv çikmasi için onlari
kuluçka makinesine koyar geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacagini
saniyordu, ama sadece 8''inden civciv çikti.

- Eveeet. Peki burdan alinacak ders nedir?

- Yumurtadan çikmamis tavuklari sayma.

- Aferin bu da çok güzel. Billy, sira sende.

Küçük Billy tahtaya kalkmis ve anlatmaya baslamis: - Amcam Ted Vietnam
Savasina katilmisti. Bir gün helikopterle bir göreve giderken
helikopter vurulmus. Ted Amcam helikopter düsmeden elinde bir makineli tüfek, bir kasatura ve bir sise birayla atlamayi basarmis.Parasütüyle yere inerken yolda birayi içip bitirmis. Inince mermisi bitene kadar makineli
tüfegiyle 70 kisiyi haklamis. Sonra kasatura kirilana dek onunla 20 kisiyi
halletmis. Sonra son 10 kisiyi de silahsiz bitirmis.

- Böyle korkunç bir hikayeden alinacak ne ders olabilir?

- Içince Ted Amcama bulasmayin...LOL

sevdan bir ateş
k.no:0601
bedava bilete hayır.............
Yukarı
yenirakı 26 Liste gör
Usta Yazar


volkan
Yaş: 45
Katılım: 02/Eyl/2007
Yer: açığın ortası
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1154
  Alıntı yenirakı 26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 01:08
4 fıkra
1- Yeni evli bir çift evli ilk günlerini geçireceklermiş. Gelin uyanmış. Bakmış damat yatakta yok. Kapı deliğinden kocasının ne yaptığına bakmış. Yeni damat sobayı yakmış, kahvaltıyı hazırlamış, gömleklerini ütülemiş. Kadın iyi bir adama düştüm diye çok sevinmiş ve yatağına yarım kalan uykusunu tamamlamaya gitmiş. Birkaç dakika sonra damat gelini uyandırmış. Gelin uyanmış ve damatdan sabah duyduğu ilk söz gelinin bütün sevincini alt üst etmiş ;
- Her sabah böyle isterim…


2-Adam barda gördüğü güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve :
- Afedersiniz hanımefendi biraz konuşabilir miyiz acaba?
Kız birden haykırır :
- Terbiyesiz!!! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!!!
Adam utancından yerin dibine girmiş, kıpkırmızı bir suratla yerine oturmuştur. Herkes ona bakmaktadır ve bu onu daha da rahatsız etmektedir. Bir süre sonra kız ona yaklaşır ve gülümseyerek :
- Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyorum.
Bu açıklama adamın canını daha fazla sıkar ve avaz avaz bağırarak cevap verir.
- Neee? Gecesi 200 dolar mı? Deli misin sen?



3-Doktor, akıl hastasına sorar:
- Bir kulağını kesersem ne olur?
- Canım yanar.
- Ya iki kulağını kesersem?
- O zaman iyi göremem.
- Peki ama niçin?
- Niçini var mı canım? iki kulağımı da keserseniz gözlüğümü nereye takarım?..


4-Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş.Tabii bunu gören polis temeli durdurmuş. Polis: - “Ehliyet ve ruhsat beyfendi!” Temel: - “Verdunuzda mi isteysunuz..
sevdan bir ateş
k.no:0601
bedava bilete hayır.............
Yukarı
zawur Liste gör
Deneyimli Yazar


yasin dincar
Yaş: 40
Katılım: 22/Ağu/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 939
  Alıntı zawur Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 02:09
http://www.facebook.com/home.php?ref=home#/video/video.php?v=99739838538&ref=share
 
komik değil ancak yinede paylaşmak istedim. arkadaşlar gerçekten bize çiftçilik nasıl yapılırmış öğretecek cinsten bir video. sonuna kadar seyretmenizi tavsiye ederim
Yukarı
nörones Liste gör
Deneyimli Yazar


melih
Yaş: 43
Katılım: 23/Haz/2009
Yer: ESKİŞEHİR
Online Durum: Offline
Mesajlar: 732
  Alıntı nörones Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 02:18
Alıntı yapılan hüsnü

Alıntı yapılan yenirakı 26

Bir Japon tespiti....
....Evde öyle, arabada böyle, nasil oluyor?
 
Arabada beş, evde onbeş, capon abi, işine gelirse..... LOL


süper yaaa..LOLLOLLOLLOLLOL
ANTİ KONSTANTİNAPOLİS , ANTİ PRUSANGORA
Ortasında kalbimin bir yer açtım senin için,
İstersen sonsuza kadar şampiyon olma ES-ES'im
Yukarı
ClaustrophobicEs Liste gör
Usta Yazar


Emre Darıcı
Yaş: 34
Katılım: 12/Oca/2008
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2675
  Alıntı ClaustrophobicEs Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 21:39
Eskişehir ile ilgili bir yazı verilmişti daha önce.
Çok hoşuma gider , arada bir okurum. Foruma yeni üye olan arkadaşlar falan oldu , herkesin bence okuduğunda hoşuna gidecek birşey olduğundan tekrar paylaşmak istediğim yazıyı.


Otogarda indiğimde hayal kırıklığıydı Eskişehir... nasıl bir büyükşehirdir burası, bu kadar küçük bir otogarı mı olur? diye düşünmüştüm...
yollar toz toprak içinde ve çıplaktı... tek bir ağaç yok... sadece yanımda güzel bir kız...
sevgilim olmasını istediğim, ama asla söyleyemediğim ve beni ta uzak bir şehirden sadece bir kere görebilmek uğruna getirmiş büyük bir aşktı yanımdaki...
şehir kötüydü ama kız güzeldi ya, varsın olsun ne fark eder?
nasıl diyordu şair “iki karanlık orman birbirini sevse ne olur sevmese ne?”
işte aynen böyleydi otogardan otobüslere doğru yürürken düşündüklerim...
benim gibi karanlık bir adam bu köhne şehri sevse ne olur sevmese ne?
zaten bir kere görüp terk edeceğim bir şehirdi eskişehir. aşk da burada kalacaktı o güzel kız da...
***
belediye otobüsüne bindiğimizde nedense aklımda hep ismail ayaz vardı. eskişehir’in en ünlü şehirlerarası otobüs firmasının adı... neden diye düşünüyordum durmadan, neden otobüs firmasına kendi adını vermek istemişti bu adam? giovanni versace gibi bir hedefi mi vardı, acaba? böylece ölümsüzleşmeyi mi düşünmüştü? dünya çapında bir marka olur muydu ki eskişehir’in şehirlerarası otobüs firması? sonra vazgeçtim bunları düşünmekten, hem ismail ayaz dünya çapında bir marka olsa ne olur olmasa ne olur, benim gibi aşkını bırakmak zorunda kalan bir adam için?
***
“burada iniyoruz!” dedi yanımdaki güzel kız...
inmesek ne fark eder diye düşündüm. ben göreceğimi gördüm aslında... belediye otobüslerinden bellidir bir şehrin neye benzediği... kırık dökük otobüslerden belli ne ile karşılaşacağım. kırılmıştım biraz eskişehir’e... “burası yimpaş!” dedi yanımdaki... “yimpaş?” diye sordum farkında olmadan... “yimpaş, yeni açıldı. bir alışveriş merkezi, gezmek ister misin?” güldüm hiç farkında olmadan... ve nedense onun yanındayken yaptıklarımın farkında bile olmuyordum. “ama” diyebildim sadece. “yimpaş’ın ne olduğunu sormadım ben. çünkü geldiğim şehirde o kadar çok var ki.” hem bu mu eskişehirin tüm özelliği? adana’da galeria’yı gezdirirler, istanbul’da akmerkez’i... eskişehir’de de gezdire gezdire yimpaş mı vardı yani? hem nedendi illa ki konuğa alışveriş merkezi gezdirme isteği? “amaaaan!” dedim. “yok mu daha orjinal bir şey, yemek falan, hem açım da.” böylece birlikte yemek yiyebilecektim sevdiğim ama söyleyemediğim kızla. “çiğbörek” dedi. “eskişehir’in çiğböreği meşhurdur!” bir anlam veremedim ismine çiğ ve börek, neye benzerdi ki? ama ilgisi olmayabilirdi de, dilberdudağı ya da vezirparmağı gibi bir şey olabilirdi adının tamlaması... yemekten sonra kararım kesinleşti, çiğbörek iğrençti... ama daha iğrenci yalanlardı... “nasıl buldun yemeği?” dedi. “harika...” “eskişehir nasıl, güzel mi?” “çok güzel, geldiğimden beri sürekli etrafı gözlüyorum çok çok güzel!” demiştim ve bunlar ona söylediğim ilk yalanlardı.
ve bir aşkın yalanları başlamıştı işte... kıramamıştım kendisini sevdiğimi söylemeye çekindiğim o güzel kızı... şehrin de çiğböreğin de iğrençti, diyememiştim.
sonra yağmur yağmaya başladı uzunca bir süre... “hayret” dedi, yanımdaki güzel kız. “çok uzun zamandır yağmıyordu, bu mevsimde yağması şaşılacak şey doğrusu. dışarı çıkmamız zor olacak gezemeyeceksin şimdi!” çok da umurum da değildi artık gezmek. hem ben biliyordum ki eskişehir aklınca benden intikam alıyordu. madem ki onu beğenmemiştim, o da bana daha fazla şeyler göstermeyecekti! ya da ağlıyordu koca şehir, üzmüştüm onu. sonra saçmaladığımı düşündüm. bir şehir bir adam için ağlar mıydı hiç? ya da bir adam bir şehri üzebilir miydi? hem bir şehir aşkını söyleyemeyen bu adam için ağlasa ne olur ağlamasa ne...
***
sonra “adalar’a gidelim.” dedi yanımdaki güzel kız... “adalar?” dedim. eskişehir’de nasıl ada olabilirdi ki, hem de birkaç tane... ama söylemedim bu düşündüklerimi, “gidelim, olur!” dedim sadece... ve uzun bir yol yürüdük. üzerinde hiçbir şey olamayan... ne bir ağaç, ne de panjurlarından begonviller sarkan, çatısına martıların konduğu eski bir konak... hiçbir şey görmeden yürüdük... sadece sesini duyuyordum. “bak bu büyük otel... bu da balık pazarı...” ne acaip, diye düşünüyordum o bunları sayarken... büyük otel istanbul’da da vardı, akaretler’de... balık pazarı dersen istanbul’un heryeri balık pazarı sayılır... hem akaretler’e yakın beşiktaş balık pazarı var... yani beşiktaş’ı gezmek yeter miydi eskişehir’i görmüş olabilmek için... yok muydu farklı bir şey bu şehirde... “bak bu sagra special” dedi yanımdaki güzel kız... “biliyorum!” diyebildim, beşiktaş’ta var ondan, kartal heykelinin civarında... ama diğerlerinden de var diyemedim. kıramazdım sevdiğimi söyleyemediğim kızı... sonra bir an durdum... balık pazarı hem de kocaman... hem de eskişehir’de... nasıl olabilirdi ki, yoksa adalar dediği doğru mu? eskişehir’de göl var mıydı, diye düşündüm... üzerinde adalar olan ve balıklar avlanan... ama şaşırtmadı beni eskişehir!... balık pazarının yarısı tavukçuydu, birkaç balıkçı vardı ama adı balık pazarıydı işte, tıpkı çiğbörek gibi adıyla pek alakalı değildi... “bu porsuk mu” dedim yanımdaki güzel kıza. “evet, porsuk, adalar burası... insanlar kayıklara biniyorlar burada, ama ne gereği varsa bu köprünün altından geçmeye çalışıyorlar, pek de beceremiyorlar!” dedi. haliç’i düşündüm, orada bindiğim kayıkları... eyüp’te de vardı ve orada da ne gereği varsa insanlar haliç köprüsü’nün altından geçmeye çalışıyorlardı ve yine pek başaramıyorlardı...
herşey aynı, diye düşündüm. çok acı çekeceğim döndüğümde... herşey bana eskişehir’i hatırlatacak ve her seferinde ben burada bıraktığım, söyleyemediğim aşkımı hatırlayacağım... ve ben istanbul’da eskişehir’deymişçesine yaşayacağım, yürüyemeyeceğim beşiktaşta... ama o bunu hiç bilmeyecek, dedim kendi kendime...
***
akşam dönüş zamanı geldiğinde gözlerinin içine baktım. eskişehir’in en güzel yanıydı onun gözlerinin içi... istanbul’da olmayan tek şey onun gözleri olacaktı... ve kalbimi en çok bunun acıtacağını anladım... “hoşçakal” dedim... “gelecekte görüşmek üzere!” demek istiyordum oysa... hani o geleceğe dönüş filmindeki gibi söyleyecektim bunu.. ve o gülümseyecekti... ama yapamadım... “hoşçakal!..” diyebildim sadece... gözlerine bakamadan... gözlerine baksam, o eskişehir’in en güzel gözlerine... asla söyleyemezdim veda sözlerini... ve otobüs hareket etmeye başladığında gözlerinden uzaklaştığımı, onu delice özlediğimi fark ettim... sonra ismail ayaz’ı hatırladım. kim bilir belki birgün dünya çapında olabilecekti... sonra yimpaş pek de küçümsenmeyecek bir zincirdi... adalar’da kayık lale devrinde göksu’da dolaşmak gibiydi... içim acıyordu ve birşeyi daha fark ettim. açtım, canım çiğbörek istiyordu...
bir şehri güzelleştiren denizi, martısı, binaları, sokakları, caddeleri, havası, iklimi, insanları değildi... bir şehri güzelleştiren, onu katlanabilir kılan o şehirde aşık olup olamamaktı... ve ben dünyanın en güzel şehri eskişehir’den, dünyanın en kötü şehrine, istanbul’a doğru yola çıkmıştım...
Yukarı
LeeSuger Liste gör
Usta Yazar


İsimsiz
Yaş: 34
Katılım: 22/Haz/2008
Yer: Türkiye
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2286
  Alıntı LeeSuger Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 22/Tem/2009 saat 22:09
Bu aralar facebookta hızlı bir şekilde yayılan ve izlenme rekorları kıran 7 dakikalık bir utanç videosu..
Toplumun kanayan yaralarına her gün yeni bir tanesi daha eklenirken bunlara dur demenin vakti geldi sanırım..
Medya ve Çocuk Eğitimi adlı videoda medyanın belirli bir kesiminin topluma verdiği zararlar ve ailelerin küçük yaşlardaki çocuklarına ettirdiği küfürler ile gurur duymaları eleştirilmiştir.

NOT : Video şiddet,erotik ve küfür içerdiğinden bayan ve çocukların yanında izlemeyiniz.

İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN


Yukarı
yenirakı 26 Liste gör
Usta Yazar


volkan
Yaş: 45
Katılım: 02/Eyl/2007
Yer: açığın ortası
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1154
  Alıntı yenirakı 26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 23/Tem/2009 saat 21:35
DELİDANA

Bir bayan televizyon muhabiri bir çiftçi ile delidana hastalığının nedenleri konusunda röportaj yapıyormuş.

–"İyi günler bayım." demiş çiftçiye, "Bu delidana hastalığına neyin yol açtığı hakkında bir fikriniz var mı?"

Çiftçi bayan muhabiri bir süre süzdükten sonra konuşmaya başlamış;

–"Şimdi bak hanım kızım..." demiş, "Biz boğayı ineğe her yıl bir kez salarız."

–"Pardon..." diye araya girmiş muhabir, "Salmaktan kastınız ne?"

–"Nasıl desem... Yani... Boğa ineğe yılda bir kez atlar!"

Muhabir bayan utanarak;

–"Tamam bayım tamam, ama bu olayın delidana hastalığıyla ne ilgisi olabilir ki?"

Çiftçi devam etmiş;

–"Hanım kızım..." demiş, "Biz ineği sabah akşam günde 2 kez sağarız."

Muhabir yine çiftçinin konu dışına çıktığını düşünerek;

–"Ama bayım!" diye çıkışmış, "Ben size delidana hastalığının nedenini soruyorum, siz bana neyi anlatıyorsunuz?"

–"Şuraya varacağım kızım..." demiş çiftçi, "Düşün ki her gün sabah akşam senin memelerinle oynuyorlar, ama sana yılda 1 kez atlıyorlar! Sen delirmez misin?
sevdan bir ateş
k.no:0601
bedava bilete hayır.............
Yukarı
yenirakı 26 Liste gör
Usta Yazar


volkan
Yaş: 45
Katılım: 02/Eyl/2007
Yer: açığın ortası
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1154
  Alıntı yenirakı 26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 23/Tem/2009 saat 21:36
şebeke arıyorSmile

Cep telefonunun yeni çıktığı yıllarda Mehmet yeni bir panasonik cep telefonu
alır ve hava atmak için kahveye gider...gözü cep telefonuna takılır telefonda şebeke arıyor yazısını görür kahvede fazla gürültü olduğundan dışarı çıkar.
Şebeke arıyor yazısı silinir...bir süre bu böyle devam eder.en sonunda
Mehmet kızar içeri girer ve bağırır

Yeter bee Kim Layn bu şebeke..?

ikide bi beni arayıp duruyo
sevdan bir ateş
k.no:0601
bedava bilete hayır.............
Yukarı
yenirakı 26 Liste gör
Usta Yazar


volkan
Yaş: 45
Katılım: 02/Eyl/2007
Yer: açığın ortası
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1154
  Alıntı yenirakı 26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 23/Tem/2009 saat 21:37
Vallahi tanımıyorum
Kral ile baş şovalye tartışmaya başlamış...
Kral, şovalyesine; "En büyük ve en güçlü benim; sen benim emrimdesin." demiş.
Şovalye; "Hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun." diye itiraz etmiş.
Tartışma uzayınca kral ile baş şovalye, bir çobanın yanına gitmiş ve konuya direkt girmemek için çobana sormuşlar:
- Söyle bakalım çoban, senin koyunun mu büyük yoksa ineğin mi?
- Çoban "inek" demiş.
- Keçin mi büyük, öküzün mü?
Çoban "öküzüm tabii ki" deyince, kilit soruyu yöneltmişler hemen :
- Peki, kral mı büyük, baş şovalye mi?
Çoban hiç düşünmeden cevap vermiş:
- Vallahi ben o hayvanları tanımıyorum....
sevdan bir ateş
k.no:0601
bedava bilete hayır.............
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 2627282930 56>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,469 saniyede hazırlanmıştır