|
Açık Saha... |
Cevapla | Sayfa <1 3233343536 43> |
Yazar | |||
26_26_26
Usta Yazar A.Yurtsever Yaş: 62 Katılım: 31/Tem/2007 Yer: Eskişehir mrk. Online Durum: Offline Mesajlar: 5583 |
Alıntı Cevapla Tarih: 24/May/2010 saat 15:17 | ||
Buyurun yazın,burası açık saha.Ben her konuda yazıyorum zaten,sizde yazın,yazın ama başka bir yazarın paylaşımlarını hedef alarak değil.Ben onu sevmem sen seversin,buda ayrı bir konu.
Bulursun ilginç yada okunabilir yazılar, siyasi olur,komik olur,güncel olur, paylaşırsın bizlerle,bizde kah düşünürüz,kah güleriz yani okuruz.
|
|||
Söz Eskişehir'le başlarsa,EsEs'le biter
|
|||
nogay
Yazar İsimsiz Yaş: 39 Katılım: 05/Oca/2010 Yer: eskişehir Online Durum: Offline Mesajlar: 91 |
Alıntı Cevapla Tarih: 24/May/2010 saat 16:42 | ||
bakınız bu apaçık bir hakarettir küçük düşürüdür. ben size "allah size akıl versin ama bu imkansız" desem nasıl bir tepki verirdiniz. Benim sadece dile getirdiğim konu siyaset veya gruplara özel paylaşımların yapılması insanları gruplaştırabilir. Sizin bu başlık altında daha önceki mesajlarınızda da bir gurubu hedef alan mesajlarınız vardır. Bahsettiğim gibi bence olmaması forum adına daha güzel olur. tabi ki herkes kendinden mesüldür benimkisi sadece bir düşünce katılınır veya katılınmaz. Bu bu konuya son mesajımdır. Bence bu tartışmayıda uzamadan bırakalım. |
|||
Seneye ŞAMPİYON anadoludan
Küfüre HAYIR! |
|||
SallamalıÇay
Yazar Ümit Yaş: 32 Katılım: 28/Haz/2009 Yer: Eskişehir Online Durum: Offline Mesajlar: 198 |
Alıntı Cevapla Tarih: 24/May/2010 saat 17:48 | ||
Burada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında yapacağımız konuşmalar anca adımızı kirletir. Bizler siyaset tartışmasını yapmasını bilmiyoruz kimse bilmiyor 2 kelime sonra zıt kavramlardan sonra birbirimize giriyoruz.Daha doğrusu Türk halkı siyaseti başka kavram olarak algılıyor çünkü siyaset siyasi düşünceler topluluğudur bu sadece şu kişiyi eleştirmek değildir Türkiyenin diğer çözülmez sorunlarına fikir yürütmektir.
|
|||
Eses Aşkı bizi musalla ya kadar götürdü
Ama biz onunla Cehenneme gitmeye razıyız |
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 01/Haz/2011 saat 22:45 | ||
İnsanların iletişime yansıyan üç yönü vardır. Duygu – inanç – mantık. Bir şeyde duygu yoksa ona inanılmaz. İnsan inanmazsa aklına yatmaz. Hiç unutmadığımız anlar duygusal yoğunluğu çok olan anlardır. En çok hatırladığımız şeyler yoğun duygu durumunda yaşadıklarımızdır. Onun içindir ki duygu, damardan girmektir. İletişim, damardan girmektir.
Bir söz ne kadar duygu yüklüyse o kadar etkilidir. Örneğin bir eğitimci duyguları ne kadar iyi kullanabilir ve ne kadar iyi yönetebilirse o kadar etkili öğretebilir. Bir tiyatrocu ve oyuncunun kalitesini gösteren şey de duyguları en etkili şekilde yansıtabilme gücüdür. İlk tanıştığımız insanlara sorduğumuzda “abi ne iş yaparsın?” diye aldığımız cevap genelde “ben araba işindeyim, ben inşaat işindeyim, ben filanca işteyim” olur. Bana soranlara ben de “ben insan işindeyim” diyorum (önce şok oluyorlar, garip garip bakıyorlar, yoksa bu adam …… J). Hepimiz insan işindeyiz. İnsanların hayatlarını daha kolay yaşayabilmelerini sağlamak olmalıdır hepimizin amacı. Hayat, bir servis sanatıdır, sunumdur. Kendimizi, bizi biz yapan her şeyi sunmaktır, duygumuzu sunmaktır. Duygu, bu servisin süsüdür. Küçük bir lezzet farkı büyük bir mutluluktur. İletişim aslında “fark etmektir.” Hepimiz önce anlaşılmayı, fark edilmeyi bekliyoruz. Olması gereken önce anlamaya çalışmak. Emerson “anlaşılmak bir lükstür" der. Anlamaya çalışmak değer vermektir. Önce değer ver. Bu empati (duygudaşlık) kurabilmenin olmazsa olmaz adımıdır. Önemli olan konuştuğumuz dil değil paylaştığımız duygudur. İletişim kurabilmek demek bütün dilleri konuşabilmek demektir. İnsanlar ırk ırk olsa da duygular ortaktır. İnsanlar renk renk olsa da gözyaşı tek renktir. İnsanlar şekil şekil olsa da tebessüm her yüze giden en güzel imajdır. Diller farklı farklı olsa da kahkaha ve gözyaşı her yerde aynı anlama gelir. Onun içindir ki iletişim kurulamayacak insan yoktur. İletişim, sizinle karşınızdakinin “kesişim kümesi” dir. Kahve ile süt birleşince çok farklı bir tat çıkıyor ortaya. Başkalarını anlamak için önce kendimize izin vermemiz gerekiyor. Söylenilenler karşısında ilk tepkimiz o kişiyi hiçbir önyargı olmadan anlamak yerine hemen yargılamak ve yanlışını bulmak oluyor. Duygularını ifade edince karşımızdaki hemen “aptalca, manyakça, hoş değil” diyoruz. Anlamak için kendimize izin vermiyoruz. İnsan, başkalarına hayatı tahammül edilebilir hale getirendir. İnsan, diğerlerine dünyayı ve yaşamı kolaylaştıran kimsedir. HATALIYSAM ARA kitabından alıntıdır. |
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 02/Haz/2011 saat 13:19 | ||
Barış, dostluk, kardeşlik duygularına katkı sunması dileğiyle bütün eseslilerin, arkadaşlarımın ve ailelerinin Mübarek Regaib Kandili'ni kutluyor,sağlıkla,huzurlu günler diliyorum.
|
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 02/Haz/2011 saat 22:20 | ||
|
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 08/Haz/2011 saat 23:23 | ||
GüzeL Hikaye ...
İncitmeyecek Kadar Uzak,
Üşümeyecek Kadar Yakın Olmak...
Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler.
Ama en çok kayıp veren kirpilermiş.
Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var.
Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış.
Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş.
Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış .
İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler.
Ama başka bir problem çıkmış ortaya.
Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş.
Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş.
Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kâh yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.
KISACA ;
Bizim de uzun dikenlerimiz var.
Bunlar hayata karşı filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza. Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenenlerden olabilmek dileğiyle.. |
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 08/Haz/2011 saat 23:42 | ||
SAATLERİNİZİ YAŞAMA AYARLAYINIZ....
Günlük koşuşturmalarımız içerisinde yaşamı ne denli bol keseden harcadığımızı hiç düşündünüz mü? Sürekli bir yerlere yetişme, bir şeyleri yetiştirme telaşı içindeyiz, hepimiz.
Saatlerimizi sabahın erken saatlerine kurarken aklımızda işe, okula, sınava, görüşmelere, otobüse, trene yetişmekten başka bir şey olmuyor. Çoğu kez 24 saatin yetmediğinden yakınıyoruz. Yapılacak onca iş, çözüm bulunacak onca sorun bizi bekliyor diye neredeyse uyku sırasında bile ertesi günün planlarını yapıyoruz. Her yeni güne bir önceki günden arta kalan işlerle başlıyoruz ve bu koşturmaca çoğu kez yaşantımız son buluncaya değin sürüyor. Yaşamı dolu dolu yaşamak bu mu acaba? Hiç düşündünüz mü, en son ne zaman çıplak ayakla kumların, çimenlerin üzerinde yürüdünüz? En son ne zaman uzanıp mavi göğün altına bulutların nasıl hareket ettiğine baktınız? Gece geç saatlerde evinize dönerken "Ne güzel, bu gece dolunay var mı?" dediniz, yoksa o gün yetiştiremediğiniz işlerinize ertesi gün nasıl başlayacağınızı, ödenecek borçlarınızı, çalışılacak derslerinizi mi düşündünüz? Yalnızca gün doğumunu izleyebilmek için saatinizi sabahın beşine kurdunuz mu hiç? En son ne zaman yeni doğmuş bir bebeğin süt kokan tenini kokladınız? Bahçenize bir tohum atıp ne zaman yeşerecek diye heyecanla beklediniz mi? En son ne zaman sevdiklerinizin gözlerinin içine bakarak, ellerini tutarak sevgi sözcükleri söylediniz? Yoksa sevgi sözcükleri de yapılması gereken işler, söylenmesi gereken "Günaydın" lar, "İyi akşamlar" gibi mi söylendi? Yalnızca güne hazırlanmak amacıyla bakımınızı yapmak için mi baktınız aynalara yoksa zaman zaman kendinizle gözlerinizin içine bakarak hesaplaşmak, kendinize sevgiyle bakmak için de kullandınız mı aynaları? Saatlerinizi bol keseden harcarken "sevgiye ve yaşama" ne kadar zaman ayırdığınızı hiç düşündünüz mü? Ben bu hafta sonu saatimi "yaşama" kurdum. Saatin zilini duyunca heyecanla fırladım yataktan. Saat sabahın beşi. Gecikmiş olma korkusuyla pencereye koştum. Gökyüzünde gecenin koyu karanlığı yok. Battaniyeme sıkıca sarılıp heyecanla karşıki dağlara bakmaya başladım. Lacivertten açık maviye dönüşmeye başladı gökyüzü. Sonra açık maviden göz alıcı beyaz bir ışığa. Dağın ardından alevler yükselmeye başladı birden. Sarıdan turuncuya, turuncudan kızıla, kızıldan göz kamaştırıcı bir ışığa dönüşerek "Merhaba" dedi güneş. "Merhaba yeni gün", "Merhaba yaşamak." "Yaşamı dolu dolu yaşadım" diyebilmek için, arada bir saatlerimizi "yaşama" kurmaya ne dersiniz? |
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 08/Haz/2011 saat 23:55 | ||
Tek Kelime İle
Tek kelimelerle idare ediyor… Diyelim ki hiçbir demokraside görülmemiş rezaletler yaşanırken demokrasinin başına tek kelime getiriyor: “İleri…” “İleri demokrasi” oluyor size… * Güneydoğu sorununu çözdüğü gizemli, esrarengiz o tek kelime: “Açılım…” Bu tek kelime dışında zaten bir şeyini bilen yok o şeyin… * Kıbrıs meselesi… Kıbrıs sorununu elli senedir kimse çözemedi de… Demek ki bu düşündü, taşındı tek kelimeyle hallediverdi: “Besleme…” * Saçmalıklara karşı çıkan olursa çözümler yine tek kelimelik: Muhalefet; alçak… Muhalif; bertaraf… İzmir; gâvur… Hopa; eşkıya… * Ortadoğu sorununu çözdüğü o ünlü sözcüğü ise… İngilizce bilmediği için iki kelimeden anca oluştu: “Van minit…” Bildiği iki kelime ile diplomasi yaptı size… * İşte; projeler… Bu projelerin tümü yıllardır geyik olsun diye konuşulan, arada bir laf ola sözü edilen, çoğu saçma sapan, orada gazete arşivlerinde duran, uyduruk… Başına tek kelime koyuverdi: “Çılgın…” Konuşuyorsunuz… * Sekiz senede hukuku, demokrasiyi, devleti tükettikten sonra… Bölünmenin ve iç savaşın eşiğine getirdiği Türkiye’yi bundan sonra hangi sıfatla yönetecekmiş?.. Tek kelime: “Ustalık…” * Ne diyebiliriz ki?.. Seçime sekiz gün kaldı şurada… Tüm bunlara verilecek yanıt dilimin ucuna geliyor aslında, tek kelime ile……… Söylemeyeyim şimdi… Ölüye Kızan İmam…
Ölüye de kızdı… İyi mi?.. İmam sinirlenerek: “Birisi de ölmüş…” Ölü: “Eee gaz sıkılınca…” İmam: “Eşkıya bunlar, eşkıya…” Ölü: “Öldük yani…” İmam: “Bilmiyorum, üzerinde durma gereğini de duymuyorum…” Ölü: “Dereler bizimdir… Dereler bizimdir…” İmam: “Yav sen kimsin?.. (…..) Eli taşlı eşkıya şehre inmiş Hopa’da… (…..) Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirmek suretiyle ölmüş… (…..) Bunlara karşı dik duracağız, dik…” * (İmamın sözleri, Trabzon konuşmasından aynen alınmıştır…) * Ölü; aslında suyu, toprağı uğruna öldüğü için ölümsüzleşen, o dirilerden çok daha yüce, Hopalı emekli Öğretmen Metin Lokumcu… Artık bizim kahramanımız… Şehit; ormanı, yaylası, suyu, toprağı için canını verense… Al sana şehit… Saygısızca ona “Birisi” desen de demesen de… Biz onun adını, uğruna öldüğü yüce dağlara, coşkulu derelere, yeşil ormanlara, geniş yaylalara vereceğiz… Her zaman saygıyla ve minnetle anarak… Asla unutmadan… * İmam ise… Ağzını açana kızıyor, ses verene kızıyor, bağırana kızıyor, dik durana kızıyor, görene kızıyor, duyana kızıyor, kıpırdayana kızıyor, yürüyene kızıyor… Bu ise ölü… Ben böyle imam görmedim… Ölüye kızdı… * Bu kadar mı olur nefret?… Hınç… İntikam… Kin… * Düşünüyorum da, imam olarak bir gün ölümüz eline geçerse… Allah muhafaza… BEKİR ÇOŞKUN
|
|||
Barbaros
Usta Yazar Halil Yaz Yaş: 77 Katılım: 16/Eyl/2007 Yer: Turkey Online Durum: Offline Mesajlar: 1582 |
Alıntı Cevapla Tarih: 08/Haz/2011 saat 23:58 | ||
Aman bana kızmayın yazara kızmak yerine yanlış görenler cevaplasın lütfen.
|
|||
Cevapla | Sayfa <1 3233343536 43> |
|
Forum Kısayol | Forum İzinleri You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot create polls in this forum You cannot vote in polls in this forum |