Türk
halkı, bu düzen içinde kendisine yapılan adaletsizlikten,
haksızlıklardan, yoksulluk çekmekten ve alenen yapılan yolsuzluklardan
yılmış, yorulmuş ve mücadele gücünü de kaybetmiştir. İthal malı yiyen ve
giyen, mutsuz ve umutsuz yaşayan bir toplum haline getirildi.
Enerji, petrol, doğalgaz ve elektrikde
yabancılara bağlı yaşarsan, onlardan talimat almaya alışırsın. Paran
yok, yabancının parasını alırsın. Sonra da borcunu ödemek için bu
hükümet gibi ülkeni satarsın. AB yalanı ile köylü ve çiftçiyi perişan
eder, tarlalarımızı taş yığınına çevirirsiniz.
Adalet ve güvenlik meselelerinin asli
sorumlusu olan devlet, her iki konuda da beceriksizliğin doruğuna
erişmiştir. Sebep; siyaseten yozlaşma, her fırsatta yalan söyleme,
çenebazlık, cila ve riyadır.
Bugün gerçek ve temiz İslam düşünürleri
bunlar için “Devlet ve belediye bütçelerini iç ettiniz. Arsa ve
arazileri kapıştınız. İhalelere fesat karıştırdınız. Haram yolla süper
zengin oldunuz. Allah bin kere belanızı versin, bre uğursuzlar, iki
yakanız bir araya gelmesin, başınız beladan kurtulmasın.” diye yazılar
yazmaktadır.
Eşkıyanın siyasi unsurunun genel başkanı
ile başbakanlıkta değil, partisinin genel merkezinde görüşünce sanki
farklı kişilik olduğunu sanan, kendisine ada tahsisli eşkıya ile
referandum öncesi pazarlığa bürokrat gönderip de “Ben sorumlu değilim”
diyerek “devleti” işaret eden hükümetin başındaki zat, tam bir evlere
şenlik.
Vah benim memleketim, kadersiz milletim.
Türk Ulusu! Senin aklını ve fikrini bu derece aşağılayan bir zihniyet
bu topraklarda daha önce hiç görülmedi.
“Devlet teröristle diplomasiyle
görüşürmüş”, “Hükümet teröristle görüşmemiş, devlet görüşmüş.” Bırakın
demogogluğu… Karşılığında ne pazarlığı yapıp, neyi taahhüt ettiniz onu
söyleyin…
Diyarbakır Belediye başkanı herkesin
içinde size küfür ediyor, çıt yok. Eşkıyanın siyasi unsuru partinin
genel başkanı “kıvırtma, köçek” diyor ses yok. Ama Antep’te oğlunun
cenazesini kaldırırken öfkeden “Sen Türk müsün?” diye bağırdığında onu
mahkemeye ver ve mahkemede onu mahkum etsin.
Güneydoğuda “bayrak” lafları, “özerk Kürdistan” lafları salyalar akarak haykırılırken kafalarınızı kuma sokun.
Bu yılın sonbaharında ABD, AB ile
birlikte var ettiğiniz Irak’ın kuzeyinde ki kukla devlet güney
kürdistanın ABD sonrası güvenliğini sağlamak için bölgeye asker gönderme
konusunda ki anlaşmanız için meclise ne zaman tezkere
getireceksiniz?...
Hükümetin eşkıya başı ile pazarlığı
yetmiyormuş gibi CHP Genel Başkanı da inciler döktürmeye başladı. “Kan
kanla temizlenmez”, “Genel af çıkarılmalı…” Olur, bir sen eksiktin
hemşeri… Bu laflar yıllardır pkknın söylemleri. CHP’de operasyon
yapanların kimi, neden, nereye getirdikleri ne kadar erken su yüzüne
çıktı. Bu zat yarında “pkk silahlarını BM’ye teslim etmeli” derse hiç
kimse şaşırmasın. Armut dibine düşer çünkü.
Referandum görünenin ötesinde bir
araçtır. Eski sömürge imparatorluklarına yaranmak, BOP Başkanına
yardımcı olmak kolay iş değil. Bu nedenle gölgesiyle bile kavga eden,
otokontrolu kaybetmiş, iktidardayken bile endişe ve korkuyla yaşayan,
güven duygusunu yitiren bir zat, tehditler ve şantajlar savurarak,
dipsiz bir kuyuda debeleniyor. Çaresizlik basit kurnazlıkları da
getiriyor. Memura biraz referandum zammı, esnaf kredilerine biraz
faizden puan kesme ve 40 derece sıcakta kömür dağıtma…
Akepe, Chp adalı eşkıya, kandil, Barzani… Karanlıkta yol alan bu hikaye gene karanlıkta bitecek. Ve bunu yaşayan herkes görecek.
Başı dik devlet, onurlu millet adına ; “Yaşasın Vatan Yaşasın Türk Milleti.”
Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı