Yazar |
Konu Ara Konu seçenekleri
|
ES ES ES
Usta Yazar
Mustafa Aydoğdu
Yaş: 52
Katılım: 27/Haz/2009
Yer: ESkişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2001
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 03:23 |
Bagcı bagın bir kısmını çoktaaaaaaan satdı,bu saatden sonra kalanı nasıl kurtarabiliriz diye düşünmek ve memlekete HAYIR lı bir iş yapmak lazım bence.
|
3ES - 3Kİ - 2ESKİ - 1ES ▒▓ E ▓ S ▓ K ▓ İ ▓ Ş ▓ E ▓ H ▓ İ ▓ R ▓ S ▓ P ▓ O ▓ R ▓▒
|
|
deniz_hakan
Yazar
Hakan
Yaş: 63
Katılım: 04/Oca/2010
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 232
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 03:31 |
şimdi kararsızlara söylüyorum;
hiç bir şey bilemiyorsan, evet çephesine bak;
bağımsız bir ülkenin iç işlerine müdahale etme hakkını ve nezaketsizliğini kendine hak görerek evet avcılığına çıkmış amerikan büyükelçisi,
Hanefi Avcı'nın kitabında söz edilen örgütün amerikada yaşayan başının, ölülere bile evet oyu kullandırın demesi,
amerikan emperyalizminin büyük ortadoğu projesi eş başkanının evet çabaları
büyük medya patronlarının kölesi liboşların evet yazıları
gerici yobaz takımının evet çabaları
güneydoğu oylarının evet e göz kırpmaları
güya bizi kandıracaklar, danışıklı dövüşün bir tarafı büyük sermaye ve onun kalemşörleri
yukarıdaki bu toplamdan yurduma şimdiye kadar ne yarar geldi, bundan sonra ne yarar gelecek.
belki de son şansımız ve son viraj.
hadi gömün haramileri sandığa, bir daha çıkmamacasına.
|
|
ES ES ES
Usta Yazar
Mustafa Aydoğdu
Yaş: 52
Katılım: 27/Haz/2009
Yer: ESkişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2001
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 05:20 |
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Konya'da düzenlediği mitingde "Teslim ettikleri zaman onu idam etmeyeceğiz sözünü veren sensin Bahçeli sen. 3 kişinin imzası var. Sayın Ecevit, Bahçeli, Yılmaz. Söz verdiniz...''dedi. (http://www.dha.com.tr/n.php?n=ak-parti-sana-bir-gidip-su-icirmez-2010-08-28)
Başbakan hemen her mitinginde ''idam'' hakkında konuşuyor.Peki gerçekler böyle mi diye o günleri bir hatırlarsak: 1 ) Öcalan,56.hükümet zamanı yani 15 Şubat 1999 da yakalanıp, Türkiye'ye getirildi ve İmralı'ya kondu. Ve bu tarihte, MHP mecliste değil.Apo'nun Türkiye'ye getiriliş tarihi 15 Şubat 1999, MHP'nin T.B.M.M'ne girme tarihi 18 Nisan 1999 ve 57.Hükümetin protokolünün imzalanma tarihi 28 Mayıs 1999.İşin Türkçesi teslim alındıgında MHP bırakın hükümet ortagı olmayı meclisde bile yer almıyordu.Bunu sayın başbakan bilmiyor mu? Tabi ki biliyor. Takvimde Şubat ayının ,mayıs ayından önce oldugunu artık anaokulu ögrencileri biliyorken hala bu yalanı söylemegi sürdürdügüne göre gerçekten çok çaresiz bir durumda olmalı. İhtiyaç duyanlar için hatırlatma :(Şubat senenin 2. - mayıs 5. ayı dır.) 2 ) İdam gündemdeyken sayın başbakan bakın o zaman neler söylemiş: ''Türkiye, artık AB'nin kenar mahallesi olmaktan kurtarılmalı. İdam cezası tamamen kalkmalı. Bunun için hükümete destek vermeye hazırız. Kürtçe eğitime hayır, ama ana dilde yayına evet'' diye konuştu.Erdoğan, MHP'nin hükümetten çekilmesi durumunda DSP-ANAP koalisyonunu destekleyeceklerini ifade ederek, ''Yeter ki, Kasım ayında seçime gidelim'' (http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/06/10/137553.asp) Yani bugün esip gürledigine bakmayın ,İdam kalksın - apo asılmasın diye hükümete dışarıdan destek sözü bile vermiş. 3 ) İdam oylamasında kullanılan oyların dagılımı : AKP : 41 Evet ANAP : 76 Evet DSP : 55 Evet DYP : 65 Evet SP : 22 Evet YTP : 50 Evet BAĞ. VE DİĞER : 11 Evet MHP : 117 HAyır (tamamı) Yani MHP hariç bütün partiler İdamın kaldırılması konusunda birleşmiş.akp de o oylamada idamın kaldırılması için EVET oyu kullanmış,başbakan keşke bir mitinginde ,o tarihte neden apo nun idam edilmesine karşı olduklarını açıklasa da bizler de ögrensek.Yoksa SÖZ mü vermişler ??? 4 ) MHP’nin hükümet ortağı olduğu dönemde terör, savaş ve çok yakın savaş suçlarına ölüm cezası verileceği hükmü kondu. Buna ilişkin Anayasa değişikliği 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı kanunla gerçekleştirildi.Oysa AKP, Anayasa’ya MHP zamanında konan terör, savaş ve çok yakın savaş suçlarına idam cezası verilmesi hükmünü de kaldırdı.(7 MAYIS 2004 KANUN: 5170 ) Yani aslında ,akp idamı TAMAMEN kaldırdı.Ama o hala mitinglerde sanki çok üzülmüş gibi, ''apo yu bunlar asmadı'' diyebiliyor.Madem bu duruma çok üzüldün ! zamanında neden idam kaldırılsın diye oy verdiniz yada onların 117 milletvekili ile asmaya güçleri yetmediyse, siz neden 363 milletvekili ile asmadınız diye soranları ise duymuyor. Bütün bunlar ortadayken neden hala yalan-yanlış konuşuyor .Tabi ki çaresizlikten
|
3ES - 3Kİ - 2ESKİ - 1ES ▒▓ E ▓ S ▓ K ▓ İ ▓ Ş ▓ E ▓ H ▓ İ ▓ R ▓ S ▓ P ▓ O ▓ R ▓▒
|
|
esesim
Usta Yazar
Selahattin ERDOĞAN
Yaş: 58
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1545
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 12:44 |
Sevgili Hüseyin (poseidon);
Anadolu'nun pek çok köşesinde "Hoca" ve "Dede" sıfatlarıyla küçük türbe ya da mezarlar vardır. Bu türbelerde yatan kişilerin hemen hemen tamamı hem dini açıdan hem de mesleki açıdan yetiştirilmiş insanlardır. Bugün Anadolu'nun pek çok köy ya da kasabasında bu tür mezar/türbeleri görmek mümkündür. Bu kişiler Anadolu'ya vazifeli olarak gönderilmiş ve Türkler Anadolu'ya tamamen hakim olana kadar Türk/İslam kültürünün hristiyan köylerinde yaygınlaşması için çaba sarfetmişlerdir. Bu insanlar yerleştikleri yerlerde tekke ya da dergahlar kurmamışlardır. Hristiyan köylerine yakın bir su kaynağının başına yerleşerek uzun yıllar burada ürettikleri ürünleri (Bunların en önemlisi tahta kaşıktır) hristiyan köylerine satmak suretiyle onlarla ilişki kurmuşlar ve zaman içinde bulundukları yerlerde Müslüman köylerin oluşmasını sağlamışlardır.
Erzurum'un Moğollar tarafından işgal edilmesi sonucunda İç Anadolu'ya doğru kaçan dervişlere de bazı kesimler Horasan Erenleri demektedirler. Hoca Ahmet Yesevi Dergahı'ndan Anadolu'ya gelen dervişler hakkında çokça yazılı belge yoktur. Benim gibi bu konuyu merak edip Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki mezar/türbeleri incelemek, yöre insanlarının bu kişiler hakkında anlattıklarını dinlemek bazı tarih yazarların şahsi kanaatlerinden daha verimli bir sonuç verdiğini biliyorum. Kastamonu, Antalya, Konya, Sivas kentlerinde gördüğüm bu tür türbelerde yatanların hepsinin ortak özellikleri vardır. Yazılı bir belgeye dayanmamasına rağmen yüzyıllardır kendileri hakkında anlatılanlar da hemen hemen aynı. Köylülerin ortak beyanı bu kişilerin Hoca Ahmet Yesevi tarafından gönderildiğidir. köylerine 500 metre ya da 1 km mesafede hristiyan köyünün kalıntılarnın bulunduğu ve dervişlerin yerleşim yeri olarak da tamamının bir su başını seçtiği görülmektedir.
Hoca Ahmet Yesevi'nin de ölüm tarihi kesin değildir. Kaç yaşında öldüğü de kesin değildir. 1166 yazan da vardır. 1194 yazan da vardır. Fakat kaç yaşında olduğu bilinmemektedir. Bence ölüm tarihi de bilinmemektedir.
Arap/İslam kültürünün Osmanlı İmparatorlugu üzerindeki etkilerini Osmanlı dili, edebiyatı, eğitim ve günlük yaşamda çok net bir şekilde görebilirsiniz. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden sonra Halifeliğin Osmanlı'ya geçmesi ile birlikte köklü Türk Devlet Yönetimi gelenekleri yerini yavaş yavaş Arap Devlet Yönetimi geleneklerine bırakır ve bu değişim din adı altında halkın yaşamına girmiştir. Osmanlı'nın son dönemlerinde ise, Arap ve Acem kültürü Osmanlı'da öylesine yaygınlaşmıştı ki, bazı Türk gençler örgütlenerek Türkçülük adına gizli faaliyetlere başlamışlar ve bu faaliyetler İttihad ve Terakki'nin temelini oluşturmuştur. Osmanlı sınırları içinde yaşayan Araplar da "Cemiyetül Fetat" adlı cemiyet adı altında örgütlenme içine girmişler, Hz Peygamberin Arap olması, İslam'ın ilk olarak Araplara gelmesi gibi sebeplerden dolayı üstün ırk olduklarını savunarak tüm İslam aleminin İslam ile birlikte Arap geleneklerini de kabullenmesi gerektiğini savunmuş ve bu uğurda çalışmalar yapmışlardır. Türkçülük akımının daha güçlü olması ve Arapların emperyalist güçlerle müttefik olarak bize saldınması da bunların bir sonucudur.
Geçtiğimiz günlerde Nakşi tarikatine mensup bir arkadaş şalvar, cübbe, sarık ve sakalıyma karşıma dikildi. Elindede o tarikat mensuplarının hemen hepsinin cebinde bulunan bir bıçak vardı. Bana "Senin bu bıyıkların senin imanını sakat eder. (Bıçağı bıyıklarıma doğru uzatarak) getir şunları keseyim de senin imanının kurtulmasında sana yardımcı olayım" dedi. Bahsettiğiniz tarikatlardan şu an en yaygın olanı çeşitli kollarını da katarsak Nakşibendiliktir. Bugün bu tarikat mensuplarının hangisine bakarsanız bakın karşınızda bir Arap görürsünüz. Bu insanlar halen sünnet olduğu gerekçesiyle yemeği elleriyle yemeye devam eden insanlardır. Daha düne kadar mikrofon gavur icadıdır deyip mikrofon kullanmayan, TV şeytan kutusudur deyip televizyon kullanılmasını yasaklayan bu kişiler bu gün ellerine geçirdikleri mikrofnlarla kanal kanal dolaşıp kendilerini halkımıza şirin göstermenin çabası içindeler. Tarihten örnek vermek bize ne kazandırır. Bugün ben ne yaşadığıma bakıyorum. İmam Hatip mezunu imamların arkasında namaz kılmayanlar, onlara İmam Hatip yerine İmam Hatap diyen bir zihniyet bugün İmam Hatip mezunu bir Başbakanla kolkola verip EVET savaşı yapıyor. Daha düne kadar kravat takanları kafir ilan eden zihniyet bugün kravatlı yandaşlar ile halkın siyasi iradesi üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Tarikatlar konusunda bende size bir soru sormak isterim bugün Arap geleneklerine karşı direnen Türk tarikatı kalmış mıdır!? Örneğin Haremlik Selamlık konusu. İslam dininde kadın ve erkeğin topluca birarada bulunmasının sakıncaları ile alakalı açık bir hüküm yok. Bu konudaki en belirgin hüküm kapısı kilitlenmiş bir mekanda nikahlı olmayan ve birbirine nikah düşen bir kadın ve erkeğin bulunması sakıncalıdır. Kapı kilitlenmemş ise, her an birisinin girebileceği şekilde ise, bir sakınca görülmemiştir. Buna rağmen bugün Nakşibendi tarikatı bu konuda kesin hüküm koymuş ve hiçbir şekilde kadın ve erkeğin bir arada bulunamayacağına hükmetmişlerdir. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Türkler'in Hanefi mezhebini seçmelerinde özem bir etken var mıdır bilmiyorum. Fakat bildiğm kadarıyla Türkler'in İslamlaşması sürecinde genelde Hanefi mezhebine mensup müslümanlarla muhatap olmaları sonucunda bu mezhebi seçmişlerdir. Kendi yaşam tarzlarına da uygun olması bir sebep olabilir. Kaldı ki Hanefi mezhebi kadar Türklerin büyük bir çoğunluğu da İslam'ı kendi gelenek ve görenekleriyle bütünleştirerek Alevi kültürünü oluşturmuşlardır. Mezhep yapılanmasına tamamen karşı olduğum için bu konuda çokda fazla bilgi sahibi olduğumu söyleyemem. Bunun sebebi konusunda aydınlatırsanız sevinirim.
Nikah konusunda düşüncelerimizin aynı yönde olduğunu sanıyorum. Dini nikah yoktur. Nikah vardır. Allah-ü Teala Kur'an da "Evleniniz ve çoğalınız" buyurur. Bu bir hükümdür. Örneğin "Namazınızı dosdoğru kılınız" buyrulur Kur'an da. Buna dini namaz diyemeyiz. Eğer biz Müslüman isek, evlenmek bir ibadettir. Nikahlarda aynı bugün olduğu üzere ancak sadece belediye memurunun yerinde bir din görevlisinin olması gerekir. Devlet bunu yapmazsa insanlarımızda bunu dini nikah - belediye nikahı olarak ayırmak zorunda kalır. Bunun da ötesinde Nikahı istismar edecek, din kisvesi altında Arap geleneklerine göre nikah kıyacak bir zümrenin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bugün yaşadığımız da budur.
Refah Partisi ile yaptığınız kıyaslama da ilk bakışta doğru gibi görünebilir. Ancak bugünkü iktidar sahibi zihniyet Refah Partisi'nde Demokrasiyi araç olarak kullanıp kendi ideallerine ulaşamayacaklarını anladıkları için ayrıldıkları gerçeğini gözardı etmeyelim. Başbakan ve AKP'nin üst düzey yöneticilerinin kendi söylemleri var bu konuda. Necmettin Erbakan ve arkadaşları demokratik düzende islam inançlarının yaşanması için mücadele ettiler. Başbakan ve ekibi ise, takiyye yönteminin kullanılarak, demokrasinin verdiği özgürlükleri araç olarak kullanıp şer'i devlet idealini gerçekleştirebileceklerine inandıkları için Erbakan ile ters düşüp yollarını ayırdılar. 1983 ylında emperyalist sermaye gücü Pepsi üykemizde yeni bir slogan ile piyasaya girdi: "Yeni Nesil Yeni Seçim"...
Amerika Ortadoğu'da Amerikayı seven ve İran'a karşı bir güç oluşturabilecek olan ılımlı bir islam devletinin tesis edilmesinin kendi çıkarları için faydalı olacağı kanatine vardı. Bunun için seçilen kişi dindar bir yapıya sahip olan ve Amerika'da eğitim almış olan Turgut Özal'dır. İlk etapta ılımlı islam söylemiyle, özgürlükçü söylemiyle Özal o günkü tabirle 4 eğilimi bir araya toplayıp başarılı bir dönem geçirir. Ancak bir gün dengeler değişir. Özal Amerikan çıkarlarına ters düşen işler yapmaya başlar. Bununla birlikte bir anda gözden düşer Özal, ancak halk desteği de azılsanmayacak kadar büyüktür. Özal birden bire hastalanır ve ölür. Halen ölümü üzerindeki şaibeler aydınlatılabilmiş değildir.
Bu arada başka bir kahraman çıkar ortaya. Dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri görülmeyecek bir olay yaşanır. Recep Tayyip Erdoğan o zamanlar henüz ülkenin gündeminde değildir. İstanbul'da çok tanınır ve sevilir. Ülke genelinde de belediye başkanlığından dolayı tanınır. Birden bire Tayyip Erdoğan Siirt'te okuduğu bir şiirle gündeme gelir. Bu şiir yasak bir şiir değildir. Hatta ders kitaplarında bile okutulan bir şiirdir. Fakat Tayyip Erdoğan bu şiiri okuduğu için hapse atılır ve bir anda kahraman olur. Yaklaşık 3 ay kaldığı hapisten çıkarken tam bir milli kahramandır. Yazıl ve görsel basın aylarca ondan bahsetmiştir artık onu tüm ülke tanıyor ve ona bir kahraman gözüyle bakıyorlardı. Hapisten çıkışı sırasında yaşananlar halen belleklerimizdedir. Arkasından uzun süren bir Amerika seyahati ve bugünün muktedir Başbakanı...
Yazdıklarımızın ilk etapta Referandum süreci ile ilgili olmadığı düşünülebilir. Ancak sebep-sonuç ilişkisi içinde konuları değerlendirecek olursak ilgiyi sağlamak mümkündür.
Demokrasi bizim için amaç olamaz ancak ve ancak araç olabilir söylemi sonrasında RP'den ayrılarak yeni bir hareket başlatan ve Fethullah Gülen cemaati başta olmak üzere bir çok cemaat ve rejim karşıtı gurupla güçlerini birleştirip, ulus devlet yapısını bozarak emin adımlarla ilerleyen bir zihniyetin bu ülkeye daha çok özgürlük ve daha çok demokrasi getireceğine inanmak akla ziyan bir haldir. Hiçbir rejim verdiğinden daha çok özgürlük veremez. Verirse kendi sonunu hazırlamış olur.
Bugünkü Cumhuriyet sistemi kendi varlığını koruyacak kadar özgürlük vermiştir insanlarımıza. Bunun ötesinde bir özgürlük isteyenin Cumhuriyet ile sorunu var demektir. Atatür, silah arkadaşları ve yüzbinlerce şehit, yüzbinlerce gazi bu Cumhuriyeti bizlere emanet ettiler. Bu Cumhuriyeti korumak için tıpmı kuranların yaptığı gibi bizler gerekirse canımızı da ortaya koymasını biliriz.
Bu kadar uzun bir yazıyı zaman ayırıp okuyan gönüldaşlara teşekkürler. Hüseyin kardeşime de tartışma kültürümüze yakışır cevaplarından dolayı ayrıca teşekkür ediyorum...
|
SENİ TAHTINA OTURTMADAN ÖLMEK, HARAM OLSUN BİZE ESESİM!..
ESKİŞEHİRSPOR YÖNETİMİNDE PAVYONCU ZİHNİYETE SON!
|
|
aritmal
Deneyimli Yazar
adem
Yaş: 47
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: ESTANBUL
Online Durum: Offline
Mesajlar: 547
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 13:46 |
ceviz kabuğu tadında çok keyifli yazılar,görüşler okuyoruz.Muhalefet malesef neden HAYIR olması gerektiğini halka yeteri kadar anlatamıyor ve iktidar partısının oyununa alet oluyor.Olay seçim atmosferine büründü ve bundan nemalalan iktidar.Muhalefet neden hayır olması gerektiğini daha iyi anlatmalı.geçen gün kadıköye bir işim dolayısı ile gittim,AK parti ve chp nin standı vardı.her iksinide ugğadım.CHP stantına gitim,sordum; neden Hayır demem gerekiyor; cevap tatmın etmiyorki,kendileri bile bilmiyor,tıpki AKP stantında oldugu gibi; onlarda tam manasıyla bilmiyorlar,aydınlatamıyorlar.Neden EVET,neden HAYIR olması gerektiğini eminmi bir çok partılı oy kullanacak kişiler bilmiyor.ÜLKE NUFUSUNUN büyük bir kısmının 28 yaş altı oldugunu düşünürsek sanırım çıkacak sonuç aslında geleceğimizede aydınlık tutacaktır.sonucun birbirine yakın cıkacağını düşünüyorum. Ulkemiz için HAYIRLISI olur umarım.
|
SEVDAN BİR ATEŞ
SALDIR ES ES İM SALDIR:)
(B)aş(K)aldırı(Ş)
|
|
esesim
Usta Yazar
Selahattin ERDOĞAN
Yaş: 58
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1545
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 14:28 |
Sevgili Adem, haklısın büyük bir çoğunluk gerekçeler noktasında tıkanmış durumda. Büyük bir çoğunluk ittifakla bu değişiklik paketinin %90 gibi büyük bir kısımına EVET diyecek. Fakat kalan kısmına da belki büyük bir kesim HAYIR diyecek. Mesele burada kilitleniyor.
1982 Anayasası'nın 65 maddesi meclis içinde sağlanan mutabakatla değiştirilmiş. Fakat bu noktada hükümet PAKET fikrini ortaya atmıştır. Paket fikrinin ortaya atılmasının sebebi de Yüksek Yargı'nın kontrol altına alınması ve refrandumda EVET oyunun çıkmasından sonra hemen yeniden çalışmalara başlanılarak yeni değişikliklerin referanduma götürülmeden iktidar partisi tarafından meclis çoğunluğu sağlanarak çıkarılacağı şemlindeki senaryodur. Ben bu senaryoya inananlardanım. Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilme ihtiyacı yeni yapılacak olan değişikliklerin Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi ihtimalinin çok yüksek olmasındandır.
Ne yazıkki muhalaefetin sesi medyada pek yer bulamıyor. Muhalefetin sesine yer veren medya kuruluşlarının büyük çoğunluğu da halkın gözünde güvenini kaybetmiş, gazetecilği öncelikle para kazanma aracı olarak gören ve sunun için her türlü çirkefliği zaman zaman yapmış olan bir kesimdir.
Muhalefet iktidar partisine paket halinde yapılacak bir deişikliğin önümüzdeki yıl yapılacak olan genel seçimler sonrasında yeni meclis tarafından yapılmasını önerdi. Çalışmalar ortak bir komisyon tarafından sürdürülsün, yeni meclis de 1982 anayasasının tüm kalıntılarını toptan değiştirsin önerisine hükümet yanaşmadı. İlla önce anayasa mahkemesinin yapısını değiştireceğiz diye tutturdular. Muhalefet hükümetin bu kararlı tutumu sonrasında maddeleri tek tek referanduma sunalım önerisini getirdi. Hükümet bunada karşı çıktı. Meclis iç tüzüğü hükümetlere her iki şekilde de yetki vermiştir. paket halinde de referanduma götürebilirsiniz, tek tek de referanduma götürebilirsiniz deniliyor. Eğer bu pakette gizli hesaplar yoksa bazı maddelerin halk tarafından kabul edilmeyeceği korkusu yoksa neden ayrı ayrı referanduma götürülmüyor?
Ortaya bazı soru işaretleri çıkıyor. Geçmişte söylenen sözler ortaya çıkıyor. Hükümetin anayasa değişilliği paketini halka sunarken "12 Eylül anayasasını ancak biz değiştiririz" gibi bir havaya girmesi, 12 Eylül döneminde yaşanan olayları istismar etmesi sonucunda Bir güvensizlik ortamı oluşuyor ve sonuçta nerdeyse %50 civarında bir cephe oluşuyor.
Daha düne kadar faşist köpekler dedikleri, allahsız gömünistler dedikleri insanların arkasından birden bire gözyaşı dökmeye başladılar. Onların mektuplarını, şiirlerini kürsüden gözyaşları içinde okuyarak hazırladıkları pakete taraftar toplamaya çalıştılar. Bütün bu samimiyetsizlikler benim ve benim gibi bir çok insanın kafasını bulandırmıştır. Bu telaş neden, bu agresiflik neden, bu acelecilik neden!?
|
SENİ TAHTINA OTURTMADAN ÖLMEK, HARAM OLSUN BİZE ESESİM!..
ESKİŞEHİRSPOR YÖNETİMİNDE PAVYONCU ZİHNİYETE SON!
|
|
poseidon
Usta Yazar
Hüseyin
Yaş: 38
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Estanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2870
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 17:03 |
Sevgili Selahattin abi
Öncelikle bende size teşekkür ediyorum, yazımı zaman ayırarak cevaplandırmanızdan ve adaba uygun bir tartışma şansını bana sunmanızdan ötürü...
Belirtmek istiyorum ki bu sefer buraya çok uzun uzadıya bir cevap yazmayacağım... Bunun nedeni, yazınıza cevabımın sayfalarca tutabileceğinden bununda konun başlığına ters olacağı gibi, forumdaki diğer gönüldaşlarımıza da saygısızlık olacağını düşündüğümdendir...
Yazınız benim beklediğim gibi bir yazıydı... Maalesef içinde yanlış tesbitler ve bilgiler olan bir yazı olmuş yine... Özellikle Osmanlı'nın üstündeki arap kültürü, Türkçülük akımının ortaya çıkışı, Ahmet yesevi meselesi ve Türk tarikatları konusu...
Ben dün Hangi Türk tarikatı araplaşmış diye sorduğumda bilerek Nakşibendiği ilk sıraya yazdım... Çünkü adım gibi biliyordum Nakşibendiliği örnek vereceğinizi ki öyle de oldu...
Burada bu yazdıklarınıza inanın bir çok vereceğim cevaplar var ama inanın sayfalarca tutacak... Çünkü bunların çoğu yorumdan ziyade teknik konulardır... Bu teknik konuların menşeine burada inersek işin içinden çıkamaz hale geliriz...
Ama Ben bu akşam ESİYAD ta olucam eğer sizde orada olacaksanız ve sizi orada görme şansım olursa bu yazılanların hepsine seve seve cevap verip çayımızı çorbamızı içerek karşılıklı tartışabiliriz...
İlgili olduğunuz yazdıklarınızdan belli oluyor ama yine söylüyorum ki maalesef yanlış bilgileriniz var...
Ama beni en çok düşündüren ve üzen şu cümleniz olmuştur; ''Tarihten örnek vermek bize ne kazandırır. Bugün ben ne yaşadığıma bakıyorum.''
Buna karşılık bende size Kazım Paşa'nın bir sözünü yazayım...
''Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise -ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa- bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet, kökü sağlam çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve anânesini, yaşayış tarzını unutan, tarihini bilmeyen, ecdâdının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir. Tarih okuyarak onu sulamak lâzımdır.''
Saygılarımla...
|
|
|
Arma İçin
Usta Yazar
Murat
Yaş: 30
Katılım: 27/Haz/2010
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1096
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 17:06 |
Alıntı yapılan Zeus26
Gerçek EVETçiler ve gerçek HAYIRcılar!!!
- Türkiyeliyim diyenler: Evet.- Türküm diyenler: Hayır.
- Federasyoncular: Evet.- Tek Türkiyeciler: Hayır.
- Gayrı milliciler: Evet.- Milliciler: Hayır.
- Rantiye alayı: Evet.- İşsizler ordusu: Hayır.
- Büyük Market sahipleri: Evet.- Mahalle Bakkalları: Hayır.
- Sinsi dinciler: Evet- Gerçek dindarlar: Hayır.
- Mağrurlar: Evet.- Mağdurlar: Hayır.
Yukarıdakiler: Evet.- Aşağıdakiler: Hayır
- Mesut Barzani: Evet.- Şehit Aileleri: Hayır.
- PKK: Evet.- Mehmetçik: Hayır.
- Rahip Bartholomeos: Evet.- Anti-Pontusçular: Hayır.
- Dönme "liberaller": Evet.- Milliyetçiler/Ulusalcılar: Hayır.
- MÜSİAD: Evet.- Bakkallar Federasyonu: Hayır.
- Sezen Aksu: Evet.- Kadir İnanır: Hayır.
- Nihat Doğan: Evet.- Tarık Akan: Hayır.
- Ahu Tuğba: Evet.- Nasuh Mahruki: Hayır.
- Ferit Şahenk: Evet.- Çarşı esnafı: Hayır.
- Abdullah Gül: Evet.- Süleyman Demirel: Hayır.
- Hilmi Özkök: Evet.- Kemal Kılıçdaroğlu: Hayır.
- Yaşar Büyükanıt: Evet.- Devlet Bahçeli: Hayır.
- Aziz Yıldırım: Evet.- Adnan Polat: Hayır.
- Çokuluslu şirketler: Evet.- İflas eden esnaf: Hayır.
- Gemi sahipleri: Evet.- Kayıkçı ve kürekçiler: Hayır.
- Pırlanta mağazası sahipleri: Evet.- İşsiz üniversite mezunları: Hayır.
- Küresel oyunları bilmeyenler: Evet.- AB ve ABD'nin plânlarını bilenler: Hayır
- Bu yazıyı hemen silecekler: Evetçiler.
- Bu yazıyı eşe-dosta yollayanlar: Hayırcılar!!! |
Ünlülerden bahsetmişsiniz. Güzel. Çünkü onların oyu da herkesle bir.
Teoman da gece gündüz içtiği için sapıtıp evet diyor herhalde?
|
22 Haziran 2013
|
|
ESESLİ EMRE 26
Usta Yazar
Emre
Yaş: 36
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: altı
Online Durum: Offline
Mesajlar: 5204
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 17:38 |
Teoman akp yi desteklemiyor.Sadece evet diyor.
"Kararımı AKP'yi değil, anayasa değişikliğinin Türkiye'ye iyi geleceğini düşünerek verdim." diyor
|
amatöre düşsende peşindeyiz seninleyiz her zaman her yerde.. biz kötü günde kavgayı seçtik.
|
|
mecek
Usta Yazar
ali boydağ
Yaş: 60
Katılım: 06/Haz/2008
Yer: Ankara
Online Durum: Offline
Mesajlar: 4936
|
Tarih: 29/Ağu/2010 saat 18:51 |
Alıntı yapılan poseidon
...................
Buna karşılık bende size Kazım Paşa'nın bir sözünü yazayım...
''Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise -ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa- bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet, kökü sağlam çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve anânesini, yaşayış tarzını unutan, tarihini bilmeyen, ecdâdının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir. Tarih okuyarak onu sulamak lâzımdır.''
Saygılarımla...
|
Sevgili Hüseyin Yukarıdaki yazıyı mesajınıza iliştirmenizden tarihi sevmiş olduğunuzu algılıyarak bende size tarihten bir örnek vereceğim. "Osmanlı Devleti'nin dış borçlar yüzünden 1875'te iflasını ilân etmesi,
Yahudiler'e bir fırsat sundu. Osmanlı Devleti Filistin topraklarını
Yahudiler'e satarak içinde bulunduğu darboğazdan kurtulabilirdi. Ancak
böyle bir uygulamayı ne kadar zor duruma düşerse düşsün Osmanlı
yönetiminin kabul etmesi mümkün değildi. İkinci Abdülhamid'in 17 Mayıs
1880 tarihli iradesiyle Yahudiler'in Filistin'e göçmen olarak
yerleşmelerinin kapısı kapatıldı. Fakat benzer talepler İkinci
Abdülhamid'in padişahlığı süresince hep karşısına çıkacak ve Filistin
üzerinde yoğun bir mücadele yaşanacaktı. Prof. Dr. Vahdettin Engin,
Yeditepe Yayınevi'nden çıkan "Pazarlık" isimli kitabında bu mücadeleyi
belgelere dayanarak anlatır" Ama bugün mayınlı araziler ve limanlarımız yahudilere satılmak istenmektedir. Takdiri de size bırakıyorum.
|
|
|