Selahattin abiye;
Sevgili Selahattin abi kusura bakma ama bu yazdıklarının neresinden tutsam elimde kalır neresini düzelteyim...? Ama ben yazdığın her paragrafa cevap vereceğim...
''Osmanlı dönemindeki tasavvuf gerçek anlamda Türk tasavvufu idi. Hoca Ahmet Yesevi'nin Horasan'daki dergahından Alparslan Anadolu'yu henüz fethetmemişken Aradolu'nun İslamlaştırılması için gönderilen ve tarihe Horasan Erenleri olarak geçen tahmini 450 kişilik bir Yesevi topluluğunun Anadolu'ya yerleştirdiği ve Selçuklu Devleti'nin hüküm sürdüğü yollar boyunca Anadolu'ya yerleşen Türk - İslam anlayışı Arap tarikatları tamamen uzak İslam'ın özünü alabilen bir yapıya sahiptir.'' demişsin...
Ahmet Yesevi'ye bağlı dervişlerin Alparslandan önce Anadolu'ya gelmesini ben anlamadım... Kaynaklar da Ahmet Yesevi'nin doğum tarihi ihtilaflıdır ve tam olarak bilinmemektedir... Ama ölüm tarihi kesindir 1166'dır, Anadolu'nun fethinin tarihini 1071 olarak alırsak bu konu burada kapanmıştır... Horasan erenleri dediğinizse Moğal istalısında kaçarak horosandan göçen dervişlerdir bunların teşkilatlanmasıda 1250 leri bulur. Silsilelerini Yeseviliğe bağlarlar. (bknz: Fuad Köprülü; ''Türk edebiyatınında ilk mutasavvıflar'', Ahmet Yaşar Ocak ''Türk Sufiliğine Bakışlar'')
Osmanlının duraklama ve gerileme döneminde etki etmiş olan arap tarikatlarını çok merak ettim lütfen sayarmısınız...? İstisna olarak, 17. yy da bir kadızadeler harekteti vardır radikal bir tarikat olarak ,minereleri,çatal kaşığı bidat sayan, buda Köprülü Mehmet paşa tarafından bu tarikata bağlı olanların yine aynı yüzyıl içerisinde Kıbrıs'a sürülmeleri ile son bulmuştur...
Osmanlıdan örnek vermem daha doğrusu tarihten örnek vermemi anlamanızı beklerdim... Binlerce yıldır taasuplaşmamış bir milletin bu saatten sonrada taasuplaşmayacağını anlatmak istedim, çünkü bu bir devamlılıktır... Bazı gelenek görenekler değişmez.... Merak etmeyin 25-30 sene öncesine kadar söylenenleride biliyorum, Cumhuriyetin ilk yıllarında olan isyanlarıda biliyorum... Dikkatinizi çekmiştir belki Cumhuriyet döneminde olan gerici isyanların hiç biri bütün memleketi sarmamış bölgesel olarak kalmış ve bastırılmıştır... Bu bile radikalleşmeye karşı Türk milletinin bakış açısını yansıtması bakımından yeterli bir örnektir...
Orada bir soru daha sormuştum Türkler İslamiyete girdikten sonra neden şafii,maliki ya da hanbeli mezhebini resmi mezheb olarak kabul etmemişte devlet olarak, Hanefi mezhebini kabul etmiş? diye bir soruydu tesadüfi mi yoksa böyle denk gelmiş bırakın kalsın mantığıyla mı sizce...? Bu mezhebleri birazcık araştırırsanız neden hanefi mezhebi olduğu anlarsınız...
Türk tarikatları her zaman arap taasupluğuna karşı direnmişlerdir şimdide direnmektedirler... Bana şu anda kökeni horasandan gelen ve sonradan araplaşan bir tarikat söylemenizi bekliyorum... Nakşibendilik mi, Mevlevilik mi, Kadirilik mi, Bektaşilik mi, Halvetilik mi...? hangisi...?
Ben neden camide nikah kıyılmıyor diye dem vurmadım keşke kıyılsa da demedim... Ben bir karşılaştırma yaptım... Eğer laiklikse, laiklikliğin sadece İslam dini için geçerli olmadığını dikkat çekmek için bu karşılaştırmayı yaptım..Bu gün o çok özenilen '' gelişmişliğin'' timsali avrupada böyleyken bizde böyle neyin şeriatından bahsediyosunuz diye söyledim... Karşılaştırmak size mantıksız gelmiş olabilir ama karşılaştırma yapılmadan sağlıklı bir analiz yapamazsınız..
Evet düğün vardır yapılırda kadınların süslenmeside peygamberimiz tarafından hoş karşılanmıştır... Bunda bir sorun yok...
Ama dinimizde dini nikah yoktur demişsiniz neye dayanarak bunu söylüyorsunuz...? Kaynağınız nedir...?
Kişilerin evlenmesi için dini ritüellerin sadece İslam dinine has bir şey olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz... Eski Türk inancında da diğer inançlarda da Evlilik törenleri kişilerin mensup oldukları dini ritüeller uygulanırdı...
Tekrar söylüyorum Türk Milletinin yapısına taasupluk aykırıdır... Genlerine uymaz... Tarih boyuncada bu böyle olmuştur bundan sonrada böyle olacaktır...
Son olarak bir örnek daha vereyim; Şimdiki iktidar dediğiniz gibi geçmişte daha radikal bir parti içindeydiler... Refah partisi... Refah partisinin 1. parti çıktığı 95 seçimlerinde oy oranı % 21.38 iken aynı partiden ayrılan ve görüşünün değiştiğini söyleyen kadronun kurduğu parti girdiği ilk seçimde % 34 ikinci seçiminde %47 ... Siz böyle bir tablodan nasıl bir çıkarımda bulunursunuz...? Türk milletinin taasupluğa bakış açısı konusunda...?
Konunun dışında yazılar olduğuiçin diğer forum ahalisinden özür dilerim... Saygılar...