eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > ESKİŞEHİRSPOR > Genel
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Konu KapalıKızılcıklı

 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 2425262728 287>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
antalyadanserkan Liste gör
Deneyimli Yazar


SERKAN
Yaş: 45
Katılım: 23/Eyl/2007
Online Durum: Offline
Mesajlar: 934
Direct Link To This Post Tarih: 21/Ara/2007 saat 19:36
Rakıp taraftar gruplarının bile yakından tanıdığı bır cok trıbuncunun kendısinden cok seyler bulduğu TATAR MUSTAFA abımızın 2001 yılında tribun dergıde yayınladığı bır yazıyı rakıp taraftar olmama rağmen sızınle paylasmak ıstedım onun duygularından kendı kaleminden dökülmüs bır yazıyı sızınle paylasmak ıstedım bılıyorum bir cok kısı okumustur ama okumayanlar ıcın sızınle paylasmak ıstedım umarım forum yönetimi kurallara uygun bulur ve yayınlar Smile
 
 
Biz Kızılcıklı grubuyuz. Ama Eskişehir’deki bütün tribün çocuklarının olduğu gibi bizim de temelimiz Ayder grubudur. Hepimiz tribüne girebilmek için kapıda adam ayıklayan, nüfus cüzdanına bakıp 18 yaşından küçük olan ve tribün çocuğu olamayacakları ayıran ve içeri almayan ağabeylerimize yalvaran, hatta ağlayan,nüfus cüzdanındaki doğum tarihini sadece Ayder tribününe girebilmek için büyüten, o zamanların, yani ‘80-’85 yıllarının ufaklıklarıyız. Öyle bir tribündü ki, en sıkı askerî birlikte böyle bir disiplin yoktu. Tribünde yaklaşık 1.500 kişi, ama konuşan 5-10 kişi. Geri kalanlar onların ağzından çıkacak besteleri bekleyen, emirleri bekleyen asker... Rahmetli Kelaynak, İsmail, Kaptan Mehmet, Maykıl Varol, Faruk Abi, Elma Bülent, Pepe Adnan ve tabii ki Suadiyeli Serhat hiç unutulur mu
 
 
Yıllar çabuk geçti. Ayder tribünü 2. nesile kaldı. Onlar da 1. nesil gibi, bu tribünü analarının ak sütü gibi hak etmişlerdir. Yıllardır hakkıyla tribünü kovalamışlardı, safkan ESES’liydiler. Ama bir sorun vardı. Fazla efendiydiler. Biz bestelerin içine biraz küfür, biraz şiddet katardık, söyletmezlerdi. Biz maçtan sonra rakip taraftara saldırmak isterdik, onlar göndermezdi. Ne de olsa ağabeylerimizdi. Öz ağabeylerimiz olsa dinlemezdik, ama tribün ağabeyleri dinlenir. Bu işin raconu budur. Herkesin bir devri ve sırası vardır. Bizim de sıramız gelmeye başlamıştı. Ve bir gün Ankara deplasmanında maç çıkışı Ankaralılarla girdik birbirimize. Azdık ama yeterliydik, ağabeylerimiz bizi satmasaydı. Bizi yalnız bıraktılar. Hepsi lise öğrencisi olan 10-15 kişi kaldık, 40-50 Ankaragüçlünün arasında. 0 zamanlar bıçak, döner, ustra ve kesici aletlerle maça gidilmezdi. Delikanlı gibi yumruk yumruğa dövüşülürdü. Yalan yok, epey yara aldık ama biz de çok Ankaragüçlüyü yatırdık. Her şeyden önemlisi, o yaşta olmamıza rağmen kaçmadık. Bu maçtan dönünce Etipark’ta toplandık ve artık Ayder’de kalamayacağımıza ve ayrılıp daha sağlam, daha kaliteli, daha iyi bir tribün kurmaya karar verdik. Birkaç hafta daha Ayder’de kaldık ama tribünün en üst kısımlarına çıkıp orada toplanmaya başladık. 0 zamanlar bir slogan vardı, “Eskişehir’in gururu, Ayder Grubu” diye, her maçta söylenirdi. Biz bu sloganın arkasından slogan ekledik ve bu bitince hemen “Ayder’in gururu Süt-İş tayfası” diye bağırmaya başladık. Biz o günlerde şu anda halen Kızılcıklı’da faaliyette olan Süt-İş’e takılıyorduk ve kendimize öyle demeye başladık. Bu sloganı atmaya başlayınca ağabeylerimiz artık ağabeylerimiz olmadıklarını anladılar ve önce birkaç kez ağız dalaşı, sonra tekme tokat birbirimize girdik. Daha sonra birkaç kez bize günah çıkartmaya geldiler. “Niye böyle yapıyorsunuz, yine beraberiz” dediler ama iş işten geçmişti.
Artık kendimiz bir grup kurmaya hazırdık ve kapalı tribüne geçtik. Yaklaşık 30 kişiydik. Kesik Ahmetler, Perez Turgaylar, Sekolar, Altuğlar, Ayı Arif, Deli Kubilay, *** Fatih, Kamber Bülent, Dayı Alper, Biftek Cem, rahmetli Mami, Emrah, Deniz, Koca Cihan, Hakan Mantar ve ben Tatar Mustafa. Bu gruba lider olduk. Derken 3-5 hafta sonra kapalıda 250-300 kişi olduk. En büyük özelliğimiz, her maça yeni bestelerle, yeni flamalarla gelmemizdi. Hepimiz öğrenciydik, hepimizin maddî durumu yerindeydi ve şehirde herkesi tanırdık. Belediye başkanından valiye, emniyet müdüründen Oda başkanlarına, fabrika sahiplerinden şehrin zenginlerine kadar herkesi ama herkesi tanırdık ve onlar tarafından da çok sevilirdik. Bütün mülkî amirlerin odasına kapıyı çalmadan girer, ne istersek yaptırırdık. Barlar, disco’lar bizim toplanma yerimiz, Kızılcıklı bizim kalemizdi. 0 kadar güçlendik ki, o kadar çoğaldık ki kapalıda, artık biz tribünde adam ayıklamaya başlamıştık.
 
Diyarbakır’da şehit olan rahmetli Gaffar Okkan bizim babamızdı. 0 zamanlar Eskişehir Asayiş Şb. Müdürü’ydü. Bizim o kadar çok kahrımızı çekti ki, anlatsak kimse inanmaz. Mekânı cennet, toprağı bol olsun. 0 şehit olunca bütün Eskişehir yas tuttu. Ama bizim acımız çok daha büyüktü. Kolay değil, koskoca Baba Gaffar gitmişti. Biz onun bir gün Eskişehir Emniyet Müdürü olacağı günü hayal ederken, o cennete, bizim Mami’nin yanına, Kelaynak İsmail ağabeylerimizin yanına gitti. Ruhu şad olsun.

Tribünümüz çok iyiydi. Eskişehir’de üniversitede okuyan diğer tribün çocukları bir kez maça, bizim yanımıza geliyor ve bir daha bizden ayrılamıyorlardı. İçimizde FB’li, GS’li, BJK’li, A. Güçlü, Bursalı, Antalyalı, Göztepe’li çocuklar vardı. Hepsiyle kanka olduk, cankuş olduk. Hepsi bizi kendi şehirlerinde, evlerinde misafir ettiler. Yıllar önce mezun olanlarla hâlâ görüşür ve haberleşiriz. Biz tribünde Türkiye’nin en büyük 3-5 taraftar grubundan biri olmuştuk ama takım günden güne eriyor, her geçen sene bir önceki seneyi aramaya başlıyorduk. Kongrelerde kulübe başkan son dakikada, pek çok insanın araya girmesiyle, zorla, binbir nazla bulunuyor, kendisine de iyi bir yönetim kuramıyordu. Belki de 10 senedir hiçbir kongreye önceden aday veya çift liste çıkmadı. Yani biz tribün olarak hiç başkan seçme şansı yakalayamadık. Kim gelse razı olduk. Çok büyük başarılar için baskı yapamadık, büyük transferler isteyemedik. Çünkü Eskişehir gerçeğini biliyorduk. Eskişehir’de kara para yok, kolay kazanılan para yok, başkan olmanın verdiği avantaj ve reklam ile alabileceğin çok büyük ihaleler yok. Eskişehir’de çok zengin var ama hepsi helal yoldan vergisi ödenip zor kazanılan paralar. Böyle olunca da insanlar Eskişehirspor’a çok para aktaramıyorlar.
 
 
 Bu olumsuzluklar bizi maalesef 3. lige kadar götürdü. Akşehir’de, Buldan’larda, Antalya Köy Hizmetleri’nde kaybolduk. Sahayı bulamadık. Bakın, stat diyemedim, çünkü stat yok. Saha var ve biz de bulamıyoruz. Neler gördük neler... Nerelere gittik, bir Allah bilir, bir de biz. Bizim durumumuza İstanbul takımları düşse acaba kaç seyirciye oynarlar, acaba hâlâ onları ölümüne sevebilen kaç taraftarı kalır? Keşke bunu görebilme şansımız olsa... Ama biz 3. ligde ortalama 15-20 bin ve Afyon maçını da 30 bin biletli seyirciye oynadık. Bu maçın yazısı İngiliz gazetelerinde çıktı. “Türkiye’de futbol aşkı. 3. lig takımına 30 bin taraftar” başlığı ile... Bu gazete Eskişehir’e de geldi ve yerel basında da çıktı. Neyse ki, o kâbus 1 sene sürdü ve biz hemen 2. lige geri çıktık ama yeterli miydi? Tabii ki asla... ‘94-’95 sezonunda yeniden 1. lige, eve döndük, ama maalesef bu da kısa sürdü. 0 sene 1. ligde transferde en çok para harcayan kulüp olmamıza rağmen küme düştük. O sene Yılmaz Vural’ın Eskişehirspor’a yaptığı kötülükleri hiçbir zaman unutmayacağız ve inşallah bunların hesabını bir gün soracağız. Zaten o seneki hataların cezasını Eskişehirspor hâlâ çekmektedir. Banka kredisi, borçlar hâlâ kapatılamadı ve çığ gibi büyüdü. İnanılmaz rakamlara imza atan Yılmaz Vural ve ekibi paralarını faiziyle birlikte tıkır tıkır aldı. Transfer edilen topçular, kulüpleri, para veren yöneticiler vs. ESES’in tüm gelirlerine temlik ve haciz koydular ama gelirler borçların faizini bile karşılamıyordu ve hâlâ da öyle. İşte bu sebeplerden dolayı kulübün iki yakası biraraya gelmedi ve bu gidişle uzun yıllar da gelmeyecek. Taa ki, şimdiki büyük belediye başkanından kurtulup eski başkanımız rahmetli Aydın Arat gibi bir başkan gelene dek...
Neyse, dönelim tribüne... Artık Kızılcıklı’y\ kuralı neredeyse 4-5 sene olmuştu ve bizim de 2. nesilimiz geldi. Hem de bizden daha iyiydiler. Hepsi kolejde, özel okulda okuyor, hepsi kalite takılıyor, yakışıklı, civa gibiydiler. İşin en güzel yanı, onlar da bizden öncekiler ve bizim gibi safkandılar. Yani sadece Eskişehirspor’luydular. Zaten bizi bu kadar çoğaltan ve güçlendiren de buydu. Hepimiz safkan ESES’liydik. Ama 2. nesilden çok fazla yararlanamadık. Çünkü hepsi üniversite kazandılar ve İstanbul, Ankara, İzmir’e dağıldılar. Kazanamayan 5-10 kişi de Kıbrıs’a ya da İngiltere’ye gitti.
Belki inanmayacaksınız ama İngiltere’de okuyan Deniz her hafta sonu maça gelir, ama evine görünmeden geri dönerdi. Hatta bir hafta sonu yine maça geldiğinde Atatürk havalimanından çıkamadan geri dönmüş İngiltere ye. Çünkü o hafta sonu sayım nedeniyle sokağa çıkma yasağı vardı ve maçlar cumartesi oynanmıştı. Buna çok gülmüştük ve uzun süre onu tiye aldık. Tribünümüzden o kadar çok adam çıktı ki, özellikle İstanbul’da çok kalabalığız. Herkes iş güç sahibi oldu, çok güzel mevkiilerde (borsa danışmanı, pilot, Atatürk Havalimanı kulede, Beyoğlu’nda bar sahibi, pek çok sigorta ve bilgisayar şirketinde iyi mevkiilerde, kameraman, esnaf ve millî takımın koruma müdürü) tribün çocuğu kardeşlerimiz, dostlarımız var. 1,5 ay önce kartal deplasmanına 6 otobüs geldik. Otobüsler direkt stada indi. Biz abiler artık deplasmana 3-4 araba ayrı gidiyoruz. Yolda bizim İstanbul’daki çocuklar aradı. “Abi Bağdat Caddesi’ndeki Divan’ın önündeyiz, sizi bekliyoruz” diye. Oraya bir gittik, insanın ağlayası geldi. Divanın önünde 45-50 kişi. Hepsi artık İstanbul’da yaşayan bizim tribünün 1., 2. ve 3. nesil çocukları. Hepsi aslan gibi ve hâlâ ESES’li. Herkeste o sıcak havaya rağmen kaşkol, çoğunun üzerinde 3-5 senelik formalar. “Ancak bu kadar kişiye ulaştık abi, bir dahaki sefere daha kalabalık olacağız” diyorlar bize sarılırken. Yaklaşık 1 saat orada Lacoste’un önünde muhabbetten sonra maç saati yaklaşmıştı. Herkes arabaları değişik yerlere bırakmış. Sahil yolunda buluşuyoruz dedik. Aman Allah’ım, sahil yolunda 15 arabayız. Hepsinde bayrak, camlarında formalı, kaşkollu yaklaşık 50 delikanlı. Konvoy yaparak öyle gittik Kartal’a kadar. Yolda inanın herkes alkışlıyor. Pek çok insan “Hadi artık, nerede kaldınız? Süper lig siz olmadan hep eksik oynanıyor” dercesine bize el sallıyor. Belli ki onlar da bizi özlemişler bizim 1. ligi özlediğimiz gibi. Maltepe’de polis durdurdu bizi. “Ne yapıyorsunuz gençler? Hayırdır, bu ne gürültü?” diye. “Abi” dedim, “bozma neşemizi, maça gidiyoruz. Hasret kalmışız birbirimize, hasret kalmışız böyle günlere”. Polis ne dedi, tahmin edebiliyor musunuz? “Eskiden hepimiz ESES’liydik. Nerede o eski ESES? Fethi-Nihat -Ender, filelere gönder. ES-ES, Kİ-Kİ, ES-Kİ-ES (tam olarak söyleyemiyor. Belli ki unutmuş. Ne de olsa bizi görmeyeli uzun yıllar olmuş.) “Hadi gençler, yolunuz açık olsun, inşallah tez zamanda dönersiniz layık olduğunuz yere. Ama yavaş gidin haa
 
 işte böyle tribündeki dostlarımız. Her ne kadar düşman gibi görünsek de, aslında hepimiz aşağı yukarı aynı karakterde, aynı şeylere gülen ve ağlayan, belki farklı renklere gönül vermiş, ama aynı amaçlar için uğraşan, aynı duyguları paylaşan ve pek çok özellikleri ile birbirine benzeyen insanlarız. Örneğin hepimiz delikanlı, mert ve sağlam adamlarız, hepimiz vatansever ve milliyetçiyiz (MHP’liyiz demek değil), duygusalız, fedakâr ve çok cefakârız. Kimsenin bu işten maddî bir beklentisi yok, tek derdimiz maneviyat, yani kulübümüzün başarısı. Giyim şeklinden saç şekline kadar bile çok benziyoruz. Tribünde kaybetmektense maçı kaybetmeyi tercih ederiz. Çünkü tribün bizim namusumuz, yaşam şeklimiz. İtibarımız gideceğine başka şeylerin gitmesini tercih ederiz, işte bu uğurda bazen hakikaten işin tadını kaçırdığımız oluyor. Hâlâ maçlara emanetle gitmek, bana ve benim yaşıtlarıma ters gelmeye başladı artık (oysa ki, daha birkaç sene öncesine kadar maçlara emanetsiz gitmek, donsuz gezmek gibi gelirdi bize. Şimdiki gençlere geldiği gibi). Ben Kızılcıklı’nın lideri olarak buradan sesleniyorum. Türkiye’de ciddiye alınacak tribün sayısı zaten 10’u bulmaz. Haberleşelim ve bir yerde toplanalım. Savaş baltalarını toprağa gömelim (her ne kadar biz 3-5 senedir savaşacak adam bulamasak da...). Örneğin biz Bursa ile bunu başardık. Eskiden Eskişehir’de 16 plaka, Bursa’da 26 plaka gezemezdi. Kanlar akardı. Ama şimdi onlar bize, biz onlara misafir oluyoruz. ‘96-’97 sezonunda Eskişehir’de Bursa’lılarla yan yana maç seyrettik. Aramızda tek bir polis olmadan. O maçta bizi yenmelerine rağmen maçtan kol kola çıktık ve onları yolcu ettik. Bursa’ya giderken de Texas’in liderleri Eskişehir’e geldi ve Bursa’ya aynı otobüsle beraber gittik. Sahada Eskişehirspor ve Bursaspor bayraklarını beraber gezdirdik. Bursa tribünlerine siyah-kırmızı, ES ES tribünlerine yeşil-beyaz bayrak astık (her ne kadar maç sırasında biz onların, onlar bizim bayrağımızı yırtsalar da, maçın stresine verdik ve yine kol kola dışarı çıktık). Yani diyorum ki, aslında birbirimize çok yakınız. Birbirlerimizi tanısak çok sevebiliriz. Artık kardeşlerimiz maçlara güven içinde gidip gelsinler. Bunları ancak tribün abileri başarabilir. Yoksa şu anda tribünleri götüren 18-25 yaş arası asla başaramaz. Zaten böyle bir şey istemezler. Hepsi delikanlı, hepsinin kanı kaynıyor çünkü. Rakip takımın taraftarını bulamazlarsa birbirlerine giriyor çocuklar.

 Bu anlattıklarımdan hiç kimse sakın korktuğumuzu ve bu yüzden barış istediğimizi çıkartmasın. Biz her yola varız. Dostluk isteyene dostluk, savaş isteyene hodri meydan. Ama aklın yolu birdir. Belli bir yaştan sonra bazı gerçekler daha net görünüyor. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, kabul ediyoruz. Zaten bu yüzden barış çubuğunu uzatıyoruz, düşman gibi görünen diğer tribünlere. Bu yazımda tribünün doğuşundan, şu andaki durumundan ve duygularımdan bahsettim
 
Bütün tribünlerin neferlerine selam ediyor, Allah’a emanet olmalarını diliyorum.
  
and olsun ki döneceğiz hesabı göreceğiz
Yukarı
antalyadanserkan Liste gör
Deneyimli Yazar


SERKAN
Yaş: 45
Katılım: 23/Eyl/2007
Online Durum: Offline
Mesajlar: 934
Direct Link To This Post Tarih: 21/Ara/2007 saat 19:59
amacım burda eskılerı acmak değil yada bır trıbunu diğerınden ustun göstermek değil ama bugun Mustafa Abının namını Antalya biliyorsa bunu onore etmek bence herkesın görevı trıbunculuk ayrıdır taraftarlık ayrıdır seyırcılık ayrıdır ama Mustafa Abi diğer tribunlerın bile örnek gösterdiği saygı değer bir abimizidr
and olsun ki döneceğiz hesabı göreceğiz
Yukarı
EsEsliyim Liste gör
Usta Yazar


Çağıl ALTAY
Yaş: 48
Katılım: 28/Tem/2007
Yer: Cuba
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3775
Direct Link To This Post Tarih: 21/Ara/2007 saat 20:02
Alıntı yapılan antalyadanserkan

amacım burda eskılerı acmak değil yada bır trıbunu diğerınden ustun göstermek değil ama bugun Mustafa Abının namını Antalya biliyorsa bunu onore etmek bence herkesın görevı trıbunculuk ayrıdır taraftarlık ayrıdır seyırcılık ayrıdır ama Mustafa Abi diğer tribunlerın bile örnek gösterdiği saygı değer bir abimizidr
 
Serkan ben Mustafa ile ilgili birşey söyledimmi?? Mustafa'yı yıllardır çok iyi tanıyoruz...
 
Ben sadece forum ve kuralları ile ilgili uyarı ve uygulama yaptım...Lütfen konuyu değişik yerlere çekme...
 
Yazıdaki konu Kızılcıklı'nın kuruluşunu ve yaşadıklarını anlattığı için yeni bir konu başlığı yerine bu konu başlığında takip edilmelidir.... Böylece konu bütünlüğü dağılmamış olur...
 
 
Eskişehirspor Bir Yaşam Biçimidir.
Yukarı
antalyadanserkan Liste gör
Deneyimli Yazar


SERKAN
Yaş: 45
Katılım: 23/Eyl/2007
Online Durum: Offline
Mesajlar: 934
Direct Link To This Post Tarih: 21/Ara/2007 saat 20:08
tamam abı olur patron sensın...:)
and olsun ki döneceğiz hesabı göreceğiz
Yukarı
esesberk Liste gör
Usta Yazar


berk
Yaş: 36
Katılım: 19/Ağu/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1560
Direct Link To This Post Tarih: 21/Ara/2007 saat 20:40
Mustafa abinin bu yazısını ilk defa gördüm çok güzel analiz etmiş...
Eses'im bak işte taraftarın her zamanki yerinde..
Yukarı
scarface_hkna Liste gör
Usta Yazar


hakan
Yaş: 35
Katılım: 31/Tem/2007
Yer: esk
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3301
Direct Link To This Post Tarih: 24/Ara/2007 saat 14:48
gözlerim doldu beee :((
Takımların karakterlerini yöneticiler ve futbolcular değil,taraftarlar belirler.
Yukarı
antalyadanserkan Liste gör
Deneyimli Yazar


SERKAN
Yaş: 45
Katılım: 23/Eyl/2007
Online Durum: Offline
Mesajlar: 934
Direct Link To This Post Tarih: 24/Ara/2007 saat 14:54
Rahmetli Kelaynak, İsmail, Kaptan Mehmet, Maykıl Varol, Faruk Abi, Elma Bülent, Pepe Adnan ve tabii ki Suadiyeli Serhat hiç unutulur mu ...........unutulmaz tabı mustafa baskan bızler eskısehır spor trıbunlerını bunlardan öğrendık........rakıp olsakda tanıyorduk....
 
 
 
Tribünümüz çok iyiydi. Eskişehir’de üniversitede okuyan diğer tribün çocukları bir kez maça, bizim yanımıza geliyor ve bir daha bizden ayrılamıyorlardı. İçimizde FB’li, GS’li, BJK’li, A. Güçlü, Bursalı, Antalyalı, Göztepe’li çocuklar vardı. Hepsiyle kanka olduk, cankuş olduk. Hepsi bizi kendi şehirlerinde, evlerinde misafir ettiler. Yıllar önce mezun olanlarla hâlâ görüşür ve haberleşiriz
 
and olsun ki döneceğiz hesabı göreceğiz
Yukarı
es_es_emrah Liste gör
Deneyimli Yazar

UZAKLAŞTIRILDI

emrah
Yaş: 37
Katılım: 06/Ağu/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 631
Direct Link To This Post Tarih: 24/Ara/2007 saat 16:48
benimde gözlerim doldu.Özellikle trübünde kaybetmektense maçı kaybederiz.Trübün bizim namusumuzdur sözü çok duygulandırdı benı :(:(:( ES-ES fırtınası izmirde esiyor
Semt-i Mukaddes
ÖRNEKKÖY

(ÜNİESES-İZMİR KIZILCIKLI-EMRAH)
Yukarı
gakkos26 Liste gör
Usta Yazar


Semih BİLGE
Yaş: 49
Katılım: 02/Ağu/2007
Yer: ESKİŞEHİR
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1658
Direct Link To This Post Tarih: 24/Ara/2007 saat 17:00
kızılcıklının kuruluşunu, tarihini tam olarak bilmiyordum. samimi duygularla kaleme alınmış bu bilgi dolu yazı eksiklerimi gidermemi sağladı.
değişim kaçınılmazdır arkadaşlar, yeterki bunu iyi idare edebilelim ve olumlu yönlere kanalize edelim. taraftarlar olarak bu yazıdan dersler çıkarmalı ve kendimizi ciddi bir biçimde sorgulamalıyız diye düşünüyorum.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Kampüsten Gelen Ses ÜNİESES
Yukarı
safak_esesli Liste gör
Yazar


şafak
Yaş: -
Katılım: 24/Ara/2007
Yer: Turkey
Online Durum: Offline
Mesajlar: 30
Direct Link To This Post Tarih: 25/Ara/2007 saat 09:10

Tehlikenin yatağındasın ESES in mekanındasın!!!

Göztepede Yalı Beşiktaş da Çarşı bırakın tıraşı KRAL KIZILCIKLI

ESKİŞEHİR YAŞIYOR VE SAVAŞIYOR
KI KI KIZILCIKLI KI KI KIZILCIKLI
ESES GÖNLÜMÜZ SENİNLE....ClapClap
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 2425262728 287>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,578 saniyede hazırlanmıştır