eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > Diğer > Sohbet / Eğlence / Diğer Konular
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

Trt1 / "Nasılısınız" Programı

 Cevapla Cevapla Sayfa  123 54>
Yazar
Mesaj Ters sıralama
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
köfteci Liste gör
Usta Yazar


Hüsnü Önkol
Yaş: 65
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Germany
Online Durum: Offline
Mesajlar: 10327
  Alıntı köfteci Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Konu: Trt1 / "Nasılısınız" Programı
    Tarih: 18/Tem/2010 saat 10:19
EsEs-gs maci suan
Kral hem ciplak,hem gerzek...
Yukarı
köfteci Liste gör
Usta Yazar


Hüsnü Önkol
Yaş: 65
Katılım: 01/Ağu/2007
Yer: Germany
Online Durum: Offline
Mesajlar: 10327
  Alıntı köfteci Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 18/Tem/2010 saat 10:07
TRT 3 suanda nostaljik maclar gösteriyor......
Kral hem ciplak,hem gerzek...
Yukarı
Est.1965 Liste gör
Deneyimli Yazar


Yiğit
Yaş: 35
Katılım: 03/Oca/2010
Yer: İstanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 391
  Alıntı Est.1965 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 16:55
Alıntı yapılan mecek


Alıntı yapılan Est.1965

Güzel bir paylaşım olmuş ama bi tuhaflık var sanki..yani ayder grubundan ayrılma sebebi daha agresif bir yapı oluşturmak anladığım kadarıyla. Sonlara doğruda bu davranış şekillerinin, kavgaların tribün yapısını güçlendirmekten çok prestijinin düşmesine neden olduğu ve bunun önüne geçilmesi gerektiği yazılmış..e zaten ayder grubu böyle bir grup değilmiydi? yani tartışmadan kavgadan uzak efendi gibi takımı destekleyen bir grup değilmiydi? ortada bi gariplik var..hani düzgün giden bir şeyi bozup ismini ve lider yada liderlerini değiştirip tekrar düzgün hale getirmeye çalşılmış sanki..yoksa ben mi yanlış anladım?
Hayatta herşey gibi düşüncelerde tekamül eder değişir ve gelişir. Aksi durum ilerlemenin önünde engeldir zaten.


Beste üretiminde ya da tribündeki aksiyon ve şovlarda eminim ki ilerleme olmuştur..belkide yeni fikirlerin önünün açılması amaçlanarak bu tarz bir oluşum kurulmak istenmiştir...neyse ben sadece tüm grupların tek çatı altında toplanması taraftarı olduğumdan bu tarz bir yazı yazdım yanlış anlaşılmasın..birlikten güç doğar..özellikle süper lige çıktığımız şu senelerde en çok konuşulan taraflarımızdan biriside kuşkusuz tribünümüz..bu bağlamda tribün oluşumumuzun bir gençFB, bir ultraslan,bir çarşı gibi izleyenlerin ve spor camiasının zihninde yer etmesi için birlik olunması da bence şart..
BKŞ-Kahrolsun istanbul hegemonyası.. YÖNETİM DEFOL!
Yukarı
mecek Liste gör
Usta Yazar


ali boydağ
Yaş: 60
Katılım: 06/Haz/2008
Yer: Ankara
Online Durum: Offline
Mesajlar: 4936
  Alıntı mecek Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 16:32
Alıntı yapılan Est.1965

Güzel bir paylaşım olmuş ama bi tuhaflık var sanki..yani ayder grubundan ayrılma sebebi daha agresif bir yapı oluşturmak anladığım kadarıyla. Sonlara doğruda bu davranış şekillerinin, kavgaların tribün yapısını güçlendirmekten çok prestijinin düşmesine neden olduğu ve bunun önüne geçilmesi gerektiği yazılmış..e zaten ayder grubu böyle bir grup değilmiydi? yani tartışmadan kavgadan uzak efendi gibi takımı destekleyen bir grup değilmiydi? ortada bi gariplik var..hani düzgün giden bir şeyi bozup ismini ve lider yada liderlerini değiştirip tekrar düzgün hale getirmeye çalşılmış sanki..yoksa ben mi yanlış anladım?


Hayatta herşey gibi düşüncelerde tekamül eder değişir ve gelişir. Aksi durum ilerlemenin önünde engeldir zaten.
Yukarı
Est.1965 Liste gör
Deneyimli Yazar


Yiğit
Yaş: 35
Katılım: 03/Oca/2010
Yer: İstanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 391
  Alıntı Est.1965 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 14:26
Yanlış anlaşılmasın bu arada benim kızılcıklıya bir sözüm yok bence çok başarılılar tribünde ve takımı ateşleme konusunda ama sadece ayderin eriyip kaybolma sebebi çok sığ sanki..
BKŞ-Kahrolsun istanbul hegemonyası.. YÖNETİM DEFOL!
Yukarı
Est.1965 Liste gör
Deneyimli Yazar


Yiğit
Yaş: 35
Katılım: 03/Oca/2010
Yer: İstanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 391
  Alıntı Est.1965 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 14:24
Güzel bir paylaşım olmuş ama bi tuhaflık var sanki..yani ayder grubundan ayrılma sebebi daha agresif bir yapı oluşturmak anladığım kadarıyla. Sonlara doğruda bu davranış şekillerinin, kavgaların tribün yapısını güçlendirmekten çok prestijinin düşmesine neden olduğu ve bunun önüne geçilmesi gerektiği yazılmış..e zaten ayder grubu böyle bir grup değilmiydi? yani tartışmadan kavgadan uzak efendi gibi takımı destekleyen bir grup değilmiydi? ortada bi gariplik var..hani düzgün giden bir şeyi bozup ismini ve lider yada liderlerini değiştirip tekrar düzgün hale getirmeye çalşılmış sanki..yoksa ben mi yanlış anladım?
BKŞ-Kahrolsun istanbul hegemonyası.. YÖNETİM DEFOL!
Yukarı
Curva_Eses Liste gör
Usta Yazar


Mert
Yaş: 32
Katılım: 16/Haz/2008
Online Durum: Offline
Mesajlar: 3711
  Alıntı Curva_Eses Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 14:13
Mustafa abi döktürmüş.
ESKİŞEHİRSPOR & BORUSSIA DORTMUND
Yukarı
ESPANA Liste gör
Usta Yazar


ÖMER
Yaş: 34
Katılım: 10/Nis/2009
Yer: ESKİŞEHİR
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2922
  Alıntı ESPANA Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 10:18
Muhteşem bir yazıymış.Bizimle paylaştığın için teşekkürler.
FATİHİN İSTANBUL'U FETHETTİĞİ YAŞTASIN

https://twitter.com/#!/ESPANAA
Yukarı
mmt26 Liste gör
Usta Yazar


M. Mesut Taner
Yaş: 38
Katılım: 01/Ağu/2008
Yer: İstanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1577
  Alıntı mmt26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 13/Nis/2010 saat 04:02
açıkcası konu başlığıyla paylaşacağım yazının belkide hiç alakası yok hatta alakalı bir yer bulabilen olursa oraya alıntılayabilirde...

Mustafa Akgören Abinin 2001 yılındaki bir yazısını burada paylaşıyorum... neden paylaşıyorum diye sorarsanız, öyle bir yazı olmuş ki mutlaka faydalanacaklar olacaktır.

Aralık 2001

Kızılcıklı Grubu
Tatar Mustafa

Biz Kızılcıklı grubuyuz. Ama Eskişehir�deki bütün tribün çocuklarının olduğu gibi bizim de temelimiz Ayder grubudur. Hepimiz tribüne girebilmek için kapıda adam ayıklayan, nüfus cüzdanına bakıp 18 yaşından küçük olan ve tribün çocuğu olamayacakları ayıran ve içeri almayan ağabeylerimize yalvaran, hatta ağlayan,nüfus cüzdanındaki doğum tarihini sadece Ayder tribününe girebilmek için büyüten, o zamanların, yani �80-�85 yıllarının ufaklıklarıyız. Öyle bir tribündü ki, en sıkı askerî birlikte böyle bir disiplin yoktu. Tribünde yaklaşık 1.500 kişi, ama konuşan 5-10 kişi. Geri kalanlar onların ağzından çıkacak besteleri bekleyen, emirleri bekleyen asker... Rahmetli Kelaynak, İsmail, Kaptan Mehmet, Maykıl Varol, Faruk Abi, Elma Bülent, Pepe Adnan ve tabii ki Suadiyeli Serhat hiç unutulur mu?

Yıllar çabuk geçti. Ayder tribünü 2. nesile kaldı. Onlar da 1. nesil gibi, bu tribünü analarının ak sütü gibi hak etmişlerdir. Yıllardır hakkıyla tribünü kovalamışlardı, safkan ESES�liydiler. Ama bir sorun vardı. Fazla efendiydiler. Biz bestelerin içine biraz küfür, biraz şiddet katardık, söyletmezlerdi. Biz maçtan sonra rakip taraftara saldırmak isterdik, onlar göndermezdi. Ne de olsa ağabeylerimizdi. Öz ağabeylerimiz olsa dinlemezdik, ama tribün ağabeyleri dinlenir. Bu işin raconu budur. Herkesin bir devri ve sırası vardır. Bizim de sıramız gelmeye başlamıştı. Ve bir gün Ankara deplasmanında maç çıkışı Ankaralılarla girdik birbirimize. Azdık ama yeterliydik, ağabeylerimiz bizi satmasaydı. Bizi yalnız bıraktılar. Hepsi lise öğrencisi olan 10-15 kişi kaldık, 40-50 Ankaragüçlünün arasında. 0 zamanlar bıçak, döner, ustra ve kesici aletlerle maça gidilmezdi. Delikanlı gibi yumruk yumruğa dövüşülürdü. Yalan yok, epey yara aldık ama biz de çok Ankaragüçlüyü yatırdık. Her şeyden önemlisi, o yaşta olmamıza rağmen kaçmadık. Bu maçtan dönünce Etipark�ta toplandık ve artık Ayder�de kalamayacağımıza ve ayrılıp daha sağlam, daha kaliteli, daha iyi bir tribün kurmaya karar verdik. Birkaç hafta daha Ayder�de kaldık ama tribünün en üst kısımlarına çıkıp orada toplanmaya başladık. 0 zamanlar bir slogan vardı, �Eskişehir�in gururu, Ayder Grubu� diye, her maçta söylenirdi. Biz bu sloganın arkasından slogan ekledik ve bu bitince hemen �Ayder�in gururu Süt-İş tayfası� diye bağırmaya başladık. Biz o günlerde şu anda halen Kızılcıklı�da faaliyette olan Süt-İş�e takılıyorduk ve kendimize öyle demeye başladık. Bu sloganı atmaya başlayınca ağabeylerimiz artık ağabeylerimiz olmadıklarını anladılar ve önce birkaç kez ağız dalaşı, sonra tekme tokat birbirimize girdik. Daha sonra birkaç kez bize günah çıkartmaya geldiler. �Niye böyle yapıyorsunuz, yine beraberiz� dediler ama iş işten geçmişti.

Artık kendimiz bir grup kurmaya hazırdık ve kapalı tribüne geçtik. Yaklaşık 30 kişiydik. Kesik Ahmetler, Perez Turgaylar, Sekolar, Altuğlar, Ayı Arif, Deli Kubilay, *** Fatih, Kamber Bülent, Dayı Alper, Biftek Cem, rahmetli Mami, Emrah, Deniz, Koca Cihan, Hakan Mantar ve ben Tatar Mustafa. Bu gruba lider olduk. Derken 3-5 hafta sonra kapalıda 250-300 kişi olduk. En büyük özelliğimiz, her maça yeni bestelerle, yeni flamalarla gelmemizdi. Hepimiz öğrenciydik, hepimizin maddî durumu yerindeydi ve şehirde herkesi tanırdık. Belediye başkanından valiye, emniyet müdüründen Oda başkanlarına, fabrika sahiplerinden şehrin zenginlerine kadar herkesi ama herkesi tanırdık ve onlar tarafından da çok sevilirdik. Bütün mülkî amirlerin odasına kapıyı çalmadan girer, ne istersek yaptırırdık. Barlar, disco�lar bizim toplanma yerimiz, Kızılcıklı bizim kalemizdi. 0 kadar güçlendik ki, o kadar çoğaldık ki kapalıda, artık biz tribünde adam ayıklamaya başlamıştık.

Diyarbakır�da şehit olan rahmetli Gaffar Okkan bizim babamızdı. 0 zamanlar Eskişehir Asayiş Şb. Müdürü�ydü. Bizim o kadar çok kahrımızı çekti ki, anlatsak kimse inanmaz. Mekânı cennet, toprağı bol olsun. 0 şehit olunca bütün Eskişehir yas tuttu. Ama bizim acımız çok daha büyüktü. Kolay değil, koskoca Baba Gaffar gitmişti. Biz onun bir gün Eskişehir Emniyet Müdürü olacağı günü hayal ederken, o cennete, bizim Mami�nin yanına, Kelaynak İsmail ağabeylerimizin yanına gitti. Ruhu şad olsun.

Tribünümüz çok iyiydi. Eskişehir�de üniversitede okuyan diğer tribün çocukları bir kez maça, bizim yanımıza geliyor ve bir daha bizden ayrılamıyorlardı. İçimizde FB�li, GS�li, BJK�li, A. Güçlü, Bursalı, Antalyalı, Göztepe�li çocuklar vardı. Hepsiyle kanka olduk, cankuş olduk. Hepsi bizi kendi şehirlerinde, evlerinde misafir ettiler. Yıllar önce mezun olanlarla hâlâ görüşür ve haberleşiriz. Biz tribünde Türkiye�nin en büyük 3-5 taraftar grubundan biri olmuştuk ama takım günden güne eriyor, her geçen sene bir önceki seneyi aramaya başlıyorduk. Kongrelerde kulübe başkan son dakikada, pek çok insanın araya girmesiyle, zorla, binbir nazla bulunuyor, kendisine de iyi bir yönetim kuramıyordu. Belki de 10 senedir hiçbir kongreye önceden aday veya çift liste çıkmadı. Yani biz tribün olarak hiç başkan seçme şansı yakalayamadık. Kim gelse razı olduk. Çok büyük başarılar için baskı yapamadık, büyük transferler isteyemedik. Çünkü Eskişehir gerçeğini biliyorduk. Eskişehir�de kara para yok, kolay kazanılan para yok, başkan olmanın verdiği avantaj ve reklam ile alabileceğin çok büyük ihaleler yok. Eskişehir�de çok zengin var ama hepsi helal yoldan vergisi ödenip zor kazanılan paralar. Böyle olunca da insanlar Eskişehirspor�a çok para aktaramıyorlar.

Bu olumsuzluklar bizi maalesef 3. lige kadar götürdü. Akşehir�de, Buldan�larda, Antalya Köy Hizmetleri�nde kaybolduk. Sahayı bulamadık. Bakın, stat diyemedim, çünkü stat yok. Saha var ve biz de bulamıyoruz. Neler gördük neler... Nerelere gittik, bir Allah bilir, bir de biz. Bizim durumumuza İstanbul takımları düşse acaba kaç seyirciye oynarlar, acaba hâlâ onları ölümüne sevebilen kaç taraftarı kalır? Keşke bunu görebilme şansımız olsa... Ama biz 3. ligde ortalama 15-20 bin ve Afyon maçını da 30 bin biletli seyirciye oynadık. Bu maçın yazısı İngiliz gazetelerinde çıktı. �Türkiye�de futbol aşkı. 3. lig takımına 30 bin taraftar� başlığı ile... Bu gazete Eskişehir�e de geldi ve yerel basında da çıktı. Neyse ki, o kâbus 1 sene sürdü ve biz hemen 2. lige geri çıktık ama yeterli miydi? Tabii ki asla... �94-�95 sezonunda yeniden 1. lige, eve döndük, ama maalesef bu da kısa sürdü. 0 sene 1. ligde transferde en çok para harcayan kulüp olmamıza rağmen küme düştük. O sene Yılmaz Vural�ın Eskişehirspor�a yaptığı kötülükleri hiçbir zaman unutmayacağız ve inşallah bunların hesabını bir gün soracağız. Zaten o seneki hataların cezasını Eskişehirspor hâlâ çekmektedir. Banka kredisi, borçlar hâlâ kapatılamadı ve çığ gibi büyüdü. İnanılmaz rakamlara imza atan Yılmaz Vural ve ekibi paralarını faiziyle birlikte tıkır tıkır aldı. Transfer edilen topçular, kulüpleri, para veren yöneticiler vs. ESES�in tüm gelirlerine temlik ve haciz koydular ama gelirler borçların faizini bile karşılamıyordu ve hâlâ da öyle. İşte bu sebeplerden dolayı kulübün iki yakası biraraya gelmedi ve bu gidişle uzun yıllar da gelmeyecek. Taa ki, şimdiki büyük belediye başkanından kurtulup eski başkanımız rahmetli Aydın Arat gibi bir başkan gelene dek...

Neyse, dönelim tribüne... Artık Kızılcıklı�y\ kuralı neredeyse 4-5 sene olmuştu ve bizim de 2. nesilimiz geldi. Hem de bizden daha iyiydiler. Hepsi kolejde, özel okulda okuyor, hepsi kalite takılıyor, yakışıklı, civa gibiydiler. İşin en güzel yanı, onlar da bizden öncekiler ve bizim gibi safkandılar. Yani sadece Eskişehirspor�luydular. Zaten bizi bu kadar çoğaltan ve güçlendiren de buydu. Hepimiz safkan ESES�liydik. Ama 2. nesilden çok fazla yararlanamadık. Çünkü hepsi üniversite kazandılar ve İstanbul, Ankara, İzmir�e dağıldılar. Kazanamayan 5-10 kişi de Kıbrıs�a ya da İngiltere�ye gitti.

Belki inanmayacaksınız ama İngiltere�de okuyan Deniz her hafta sonu maça gelir, ama evine görünmeden geri dönerdi. Hatta bir hafta sonu yine maça geldiğinde Atatürk havalimanından çıkamadan geri dönmüş İngiltere ye. Çünkü o hafta sonu sayım nedeniyle sokağa çıkma yasağı vardı ve maçlar cumartesi oynanmıştı. Buna çok gülmüştük ve uzun süre onu tiye aldık. Tribünümüzden o kadar çok adam çıktı ki, özellikle İstanbul�da çok kalabalığız. Herkes iş güç sahibi oldu, çok güzel mevkiilerde (borsa danışmanı, pilot, Atatürk Havalimanı kulede, Beyoğlu�nda bar sahibi, pek çok sigorta ve bilgisayar şirketinde iyi mevkiilerde, kameraman, esnaf ve millî takımın koruma müdürü) tribün çocuğu kardeşlerimiz, dostlarımız var. 1,5 ay önce kartal deplasmanına 6 otobüs geldik. Otobüsler direkt stada indi. Biz abiler artık deplasmana 3-4 araba ayrı gidiyoruz. Yolda bizim İstanbul�daki çocuklar aradı. �Abi Bağdat Caddesi�ndeki Divan�ın önündeyiz, sizi bekliyoruz� diye. Oraya bir gittik, insanın ağlayası geldi. Divanın önünde 45-50 kişi. Hepsi artık İstanbul�da yaşayan bizim tribünün 1., 2. ve 3. nesil çocukları. Hepsi aslan gibi ve hâlâ ESES�li. Herkeste o sıcak havaya rağmen kaşkol, çoğunun üzerinde 3-5 senelik formalar. �Ancak bu kadar kişiye ulaştık abi, bir dahaki sefere daha kalabalık olacağız� diyorlar bize sarılırken. Yaklaşık 1 saat orada Lacoste�un önünde muhabbetten sonra maç saati yaklaşmıştı. Herkes arabaları değişik yerlere bırakmış. Sahil yolunda buluşuyoruz dedik. Aman Allah�ım, sahil yolunda 15 arabayız. Hepsinde bayrak, camlarında formalı, kaşkollu yaklaşık 50 delikanlı. Konvoy yaparak öyle gittik Kartal�a kadar. Yolda inanın herkes alkışlıyor. Pek çok insan �Hadi artık, nerede kaldınız? Süper lig siz olmadan hep eksik oynanıyor� dercesine bize el sallıyor. Belli ki onlar da bizi özlemişler bizim 1. ligi özlediğimiz gibi. Maltepe�de polis durdurdu bizi. �Ne yapıyorsunuz gençler? Hayırdır, bu ne gürültü?� diye. �Abi� dedim, �bozma neşemizi, maça gidiyoruz. Hasret kalmışız birbirimize, hasret kalmışız böyle günlere�. Polis ne dedi, tahmin edebiliyor musunuz? �Eskiden hepimiz ESES�liydik. Nerede o eski ESES? Fethi-Nihat -Ender, filelere gönder. ES-ES, Kİ-Kİ, ES-Kİ-ES (tam olarak söyleyemiyor. Belli ki unutmuş. Ne de olsa bizi görmeyeli uzun yıllar olmuş.) �Hadi gençler, yolunuz açık olsun, inşallah tez zamanda dönersiniz layık olduğunuz yere. Ama yavaş gidin haa!�

işte böyle tribündeki dostlarımız. Her ne kadar düşman gibi görünsek de, aslında hepimiz aşağı yukarı aynı karakterde, aynı şeylere gülen ve ağlayan, belki farklı renklere gönül vermiş, ama aynı amaçlar için uğraşan, aynı duyguları paylaşan ve pek çok özellikleri ile birbirine benzeyen insanlarız. Örneğin hepimiz delikanlı, mert ve sağlam adamlarız, hepimiz vatansever ve milliyetçiyiz (MHP�liyiz demek değil), duygusalız, fedakâr ve çok cefakârız. Kimsenin bu işten maddî bir beklentisi yok, tek derdimiz maneviyat, yani kulübümüzün başarısı. Giyim şeklinden saç şekline kadar bile çok benziyoruz. Tribünde kaybetmektense maçı kaybetmeyi tercih ederiz. Çünkü tribün bizim namusumuz, yaşam şeklimiz. İtibarımız gideceğine başka şeylerin gitmesini tercih ederiz, işte bu uğurda bazen hakikaten işin tadını kaçırdığımız oluyor. Hâlâ maçlara emanetle gitmek, bana ve benim yaşıtlarıma ters gelmeye başladı artık (oysa ki, daha birkaç sene öncesine kadar maçlara emanetsiz gitmek, donsuz gezmek gibi gelirdi bize. Şimdiki gençlere geldiği gibi). Ben Kızılcıklı�nın lideri olarak buradan sesleniyorum. Türkiye�de ciddiye alınacak tribün sayısı zaten 10�u bulmaz. Haberleşelim ve bir yerde toplanalım. Savaş baltalarını toprağa gömelim (her ne kadar biz 3-5 senedir savaşacak adam bulamasak da...). Örneğin biz Bursa ile bunu başardık. Eskiden Eskişehir�de 16 plaka, Bursa�da 26 plaka gezemezdi. Kanlar akardı. Ama şimdi onlar bize, biz onlara misafir oluyoruz. �96-�97 sezonunda Eskişehir�de Bursa�lılarla yan yana maç seyrettik. Aramızda tek bir polis olmadan. O maçta bizi yenmelerine rağmen maçtan kol kola çıktık ve onları yolcu ettik. Bursa�ya giderken de Texas�in liderleri Eskişehir�e geldi ve Bursa�ya aynı otobüsle beraber gittik. Sahada Eskişehirspor ve Bursaspor bayraklarını beraber gezdirdik. Bursa tribünlerine siyah-kırmızı, ES ES tribünlerine yeşil-beyaz bayrak astık (her ne kadar maç sırasında biz onların, onlar bizim bayrağımızı yırtsalar da, maçın stresine verdik ve yine kol kola dışarı çıktık). Yani diyorum ki, aslında birbirimize çok yakınız. Birbirlerimizi tanısak çok sevebiliriz. Artık kardeşlerimiz maçlara güven içinde gidip gelsinler. Bunları ancak tribün abileri başarabilir. Yoksa şu anda tribünleri götüren 18-25 yaş arası asla başaramaz. Zaten böyle bir şey istemezler. Hepsi delikanlı, hepsinin kanı kaynıyor çünkü. Rakip takımın taraftarını bulamazlarsa birbirlerine giriyor çocuklar.

Bu anlattıklarımdan hiç kimse sakın korktuğumuzu ve bu yüzden barış istediğimizi çıkartmasın. Biz her yola varız. Dostluk isteyene dostluk, savaş isteyene hodri meydan. Ama aklın yolu birdir. Belli bir yaştan sonra bazı gerçekler daha net görünüyor. Amerika�yı yeniden keşfetmeye gerek yok, kabul ediyoruz. Zaten bu yüzden barış çubuğunu uzatıyoruz, düşman gibi görünen diğer tribünlere. Bu yazımda tribünün doğuşundan, şu andaki durumundan ve duygularımdan bahsettim. İleriki sayılarınızda sabahladığımız maçlar, gidilen deplasmanlar, girdiğimiz çatışmalar ve diğer mevzulardan bahsetmek, bazı güzel anılarımızı abartmadan, harbiden olduğu gibi anlatmak, sizinle paylaşmak isterim.

Bütün tribünlerin neferlerine selam ediyor, Allah�a emanet olmalarını diliyorum.
İmzanız hakaret içeren kelimelerden dolayı silinmiştir. Israrcı olmanız halinde uzaklaştırma alacaksınız.
Yukarı
hasesesli Liste gör
Yazar


Hakan
Yaş: 64
Katılım: 03/Oca/2010
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 45
  Alıntı hasesesli Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 12/Nis/2010 saat 21:24
 Mustafa kardeşim duruşunla kıyafetinle konuşmanla beyefendiliğinle tüm Türkiyeme örnek bir türbün lideri profili çizdin şahsım adıma seni tebrik ediyorum.
ESKİŞEHİRLİ OLMAK BİR FAZİLETTİR
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  123 54>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,453 saniyede hazırlanmıştır