eskisehirspor.com Giriş Sayfası
Forum Forum > ESKİŞEHİRSPOR > Genel
  Aktif Konular Aktif Konular
  FAQ FAQ  Forum Arama   Takvim   Kayıt Kayıt  Giriş Giriş

2015-2016 sezonu Eskişehirspor Taraftarı

 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 61626364>
Yazar
Mesaj
  Konu Ara Konu Ara  Konu seçenekleri Konu seçenekleri
ecayirli26 Liste gör
Usta Yazar


Eralp
Yaş: 30
Katılım: 29/Haz/2013
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 2144
  Alıntı ecayirli26 Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Nis/2016 saat 09:46
Alıntı yapılan muhasara

Alıntı yapılan ProblemES?

Alıntı yapılan ersin2626

Alıntı yapılan EsesLi Onur

yarın top rakipteyken ıslık yapıyoruz

tamam

Anlaşıldı


en mantıklı hareket


Aslında çoğu maç yapılması gereken buydu umarım bu maç yapabiliriz .
Formanızda Zaferin Şahlanan Renkleri Var !
Yukarı
atlantis_es Liste gör
Usta Yazar


mehmet
Yaş: 43
Katılım: 11/Tem/2008
Yer: Eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1811
  Alıntı atlantis_es Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Nis/2016 saat 17:02
Bu taraftari gorunce futbolcular motive oluyor... Dusme konusunda taraftarin inanci takimi atesliyor... Diger dusme hattindaki takimlara bakarsaniz bin veya iki bin kisiye oynuyorlar...
Ben senin sampiyon olabilme ihtimalini sevdim....
Yukarı
RyL Liste gör
Usta Yazar


Murat
Yaş: 40
Katılım: 09/Nis/2009
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1690
  Alıntı RyL Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Nis/2016 saat 17:30
Yanlış başlık....
Her zaman her yerde
Yukarı
esist Liste gör
Usta Yazar


İsimsiz
Yaş: -
Katılım: 14/Ağu/2008
Yer: İSTANBUL
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1311
  Alıntı esist Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Nis/2016 saat 17:35
Kayseri 0 bjk 2    
Dakika 30 :))
Yukarı
ULTRAS_ESES Liste gör
Usta Yazar


İsimsiz
Yaş: 29
Katılım: 29/Haz/2013
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1035
  Alıntı ULTRAS_ESES Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Eyl/2016 saat 12:38
Başka bir tribün forumunda bir renkdaşımızın yazdığı bir yazı. Herkesin okumasını tavsiye ederim.

(yeni bir başlık bulamadım o yüzden buraya bırakıyorum.)

mâdem etekteki taşları dökmeye başladık, tam dökelim, bugünkü noktaya nasıl gelindi ya da hep böyle miydi, sizlere bir fikir edindirelim. şimdi dayılar, dürzüler, muhterem arkadaşlar, eskişehir tribünü târîhi büyük ölçüde imparatorlukların târîhine benzer. 1965 yılında amigo orhan ile başlayan bu târîhin 1979 yılına kadar olan kesiminde tribünün tek hâkimi mezkûr zâttır. onun ve yakın arkadaşlarının öncülüğünde türkiye tribün târîhinin ilk organize oluşumu ortaya çıkmıştır. onbinlerce insanı tek bir el hareketiyle yöneten, onbinlerce insanı her deplasmana âdetâ sefer-ber eden bu isim, târîhî misyonunu tamâmladıktan sonra yerini ayder grubuna bırakmıştır. her ne kadar ilkliği konusunda ihtilâflar da olsa ayder, türkiye tribün târîhinin mihenk taşlarından biridir. onlarla birlikte amigoluk dönemi artık geride kalır ve tribüne yön veren organize gruplar oluşmaya başlar. seksenli yılların ortalarına gelindiğinde ayder, türkiye'de bugüne dek yaşanmış en büyük tribün olaylarından birinin taraflarından biri olan, bir deplasmana kaldırdığı on iki arabayı az görecek derecede çıtası yükseklerde, onlarca beste kaleme almış, bugün koreografi denen tenekenin türkiye'deki ilk örneğini vermiş, çakı gibi disiplinli bir tribündür. ancak aynı yıllarda alttan yetiştirdiği nesil, daha sert daha agresif bir tribün istemekte, ayder'in o eski dönem kabadayıları misâli ağır hâlini, anlamlı efendiliğini beğenmemektedir. zîrâ o dönem, bildiğiniz üzere sabahlama dönemidir ve türkiye tribünleri üzerinde bir ingiliz etkisi görülmektedir. eşofmanları çekip mevzulara atılma ârzûsu ile yanıp kavrulan bu gençler, en sonunda ayder'den ayrılmaya karâr verir ve sonuç olarak ortaya kızılcıklı çıkar. bununla birlikte doksanların sonuna kadar eskişehir tribünlerinde ayder'in hâkimiyeti devâm edecek, fakat kızılcıklı günden güne gelişirken ayder gerilemeye başlayacaktır. milenyum denen dalgaya geldiğimizde, kızılcıklı sağ kapalıda aso pankartları, sıra sıra dizili dubaları, bin kişilik tayfası ve tatar mustafa öncülüğündeki önderlik mekanizması sâyesinde eskişehir tribününün hâkimi olmakla kalmayıp ona altın çağını yaşatacaktır. öyle ki union jack ile simgeleştirdiği şiddete meyilli, agresif tribün anlayışı ve o yıllarda alt kümelerde olduğumuzdan şehirdeki eskişehirsporluların neredeyse eksiksiz birbirini tanıdığı o biz bize oluş durumu, kızılcıklı'yı tam anlamıyla tanrısal gaius iulius caesar'ın onuncu legiosu gibi bir hüviyyete büründürmüştür. abiler ve kardeşleri arasında sağlanan karşılıklı saygı ve sevgi, sert bir disiplin ile harmanlanınca kızılcıklı'nın karşısına kim çıkarsa çıksın sırtı yere gelmemiştir. ancak her imparatorluğun altın çağının hemen ardından çöküş dönemi geldiği gibi, kızılcıklı'nın da günleri sayılıdır. öyle ki 2004 yılına gelindiğinde her şey güllük gülistanlık iken aniden kızılcıklı ile birlikte eskişehir tribünü de ölmüştür. bundan sonra gelen dönem, tüketilecek bir şey kalmayana kadar mîrâs tüketme, akabinde eksilere düşme dönemidir.

bu yeni dönem tatar mustafa'nın tribünü bırakması ve yerinin nasıl doldurulacağı mes'elesiyle açılmıştır. bir müddet tatar kerem'de kalan tribüne çok geçmeden daha önce aktif olarak tribünde görmediğimiz abiler hâkim olmuştur. bu durum, kızılcıklı'nın kemik tayfası olan "bizim tayfa"yı hâliyle rahatsız etmiştir. zîrâ bilindiği gibi bu işler sırayladır ve sıra da "bizim tayfa"dadır. her neyse, 3 ekim 2004 günü oynanan yalova maçı ile birlikte bu rahatsızlık nihâyetinde patlak verir; tribünde aniden bir çatırtı kopar ve işler maç sonunda caddelere kadar taşınır. muhabbetin özeti, yeni abilerle birlikte tribüne gelen yeni tiplerden birinin telefonuna gelen beşiktaş'ın gol haberine sevinmesidir. bu çift pasaportlulara karşı tribünün tüm kemiği hep birlikte tavır almasına rağmen sonraki günler bir ayrılığa gebedir. "bizim tayfa"nın bir kısmı artık o sıralarda taş çatlasa 15-20 kişinin maç izlediği ayder tribününde konuşlanmaya başlamıştır ve sonuç olarak bir süre sonra ortaya nefer çıkmıştır. nefer'i oluşturan isimler, "bizim tayfa"nın önde gelen, kızılcıklı'yı kızılcıklı yapan isimleridir, lâkin tayfanın tümü bu ayrılıkta onları izlememiştir. geride "bizim tayfa"nın gökmeydan şubesi, ya'nî bizim kare kalacaktır. neferciler, tribün beşiktaşlılarla doldu falan gibi nedenlerle kopup giderken bizim düşüncemiz tribünde kalıp bunlarla orada mücâdele etmektir. fakat işte o gün göremediğimiz şey, ister ayrıl ister kal, tribünün geri dönüşü olmayan bir yola girdiğidir.

04/05 sezonunun sonuna kadar kızılcıklı görünüşte bu bölünmenin etkilerini hissetmemişti. sonuçta nefer o sıralar taş çatlasa 50-60 kişiden müteşekkildi ve bizim karenin varlığı da kızılcıklı'yı ayakta tutmaya yeterdi. ancak nitelik olarak çok şey kaybettiğimiz bir sonraki sezonda ayan beyan ortaya çıkacaktı. 05/06 sezonu, şekil bir takım kurduğumuz, şampiyonluğun mutlak favorisi olduğumuz bir sezondu ve bu durum tribünde yapısal anlamda bir değişikliği berâberinde getirmişti. vaz'iyyet oldukça fenâydı, tribünde tribünü bilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azalmıştı. zîrâ bu bölünme işinden sonra niteliği ne olursa olsun her adama ihtiyâc vardı ve kapılar bunlara sonuna kadar açılmıştı. bu yüzden çift pasaportlular, kalın cüzdanlılar, şekil peşinde koşanlar, geri zekâlılar, gayr-ı meşrû özentileri, kısacası memleketin cümle gereksizi artık kızılcıklı tribünündeydi ve bu tiplerden bir tribün yaratmak da bizim karenin göreviydi. lâkin ruhsuz ibnelerden bir ruh birliği olan tribünü meydâna getirmesini beklemek, tek kelimeyle imkânsızdır. hâliyle biz de bu tufadan dolayı bir ince uğraştıktan sonra işi salmak zorunda kalmış, eskisi gibi kendimizi geri plana atarak keyfimize bakmıştık ve dolayısıyla yenilerin yoz ve leş kültürü tribünü esir almıştı. bu duruma belki abiler engel olabilirdi; fakat bu modelleri varlıklarını korumak ve güçlendirmek adına tribüne sokanlar zaten kendileriydi. şekil peşinde koşanlardan, gayr-ı meşrû özentilerinden kendilerine fedâ'î yaratıyorlar, kalın cüzdanlılardan yollarını buluyorlar ve geriye kalan gereksiz kalabalık sâyesinde de âlemdeki şekillerini koruyorlardı. kısacası hâllerinden memnûn, yeni kurulmaya başlanan düzenle barışıklardı.

biz, gökmeydan tayfa, onlar için her zaman harbi tribüncülerdik, sağlam elemanlardık, bizim çocuklardık; ama biraz faydasızdık. siyâsî parti kongrelerinde, üçüncü lige terfi maçlarında lejyonerlik yaparken, esnafın başarı dileyen bayraklarını, pankartlarını boyarken bile faydasızdık; çünkü çok masraflıydık. ama artık böyle sıkıntılar yoktu, yeni elemanlar her türden işe karşılıksız koşturuyordu. artık sabahın köründe eşya taşınacak gibisinden aradıkları adamlar telefonda kaşarlık yapmıyor, onları aradıklarına pişman etmiyordu. hâl böyleyken tribünü düşünmeye lüzûm yoktu, vay efendim yozlaşmış, vay efendim eski hâlinden eser kalmamış bunlar hikâyeydi. varlığını devâm ettirsin, kepenkleri inmesin bu yeterliydi. işler böylesine tıkırındayken abilerimizin artık ağır abiler gibi tanrılaşması, kendilerine bir temsilci bulup bu angarya işlerden uzaklaşması gerekiyordu ve çok düşünmeden buldular: gökmeydan tayfa... çektiler bir maç evveli bizi soteye, "aranızda seçin bi kişi ya da değişe değişe çıkın sete, ama yavaş yavaş bu işlere alışın, gelin yanımıza, otobüs nası çözülür, esnaf nası bağlanır bunları bi öğrenin artık. hep piyiz hep makara nereye kadar böyle, biraz poritika yapmayı öğrenin poritika!" diyerek girmeye çalıştılar beyinlere. biz, bu muhabbeti sessizce dinledik, abiler ayrılır ayrılmaz, "poritika ne amına koyim" diyerek at gibi kişnedik. akabinde, "vay amına koyim tribün bize kadar düştü demek" şeklinde hayrete düştük, bu kez ortadaki saçmalığa güldük. ya'nî işi kessene, gökmeydan sette, dehşet veriyor düşüncesi bile. piyizin, makaranın peşinde koşup arada yalandan bağıran lakayt adamları sete çıkaracaklar, kendilerine kendilerinin bile saygı duymadığı bu adamları tribünün başına koyacaklar, öyle böyle değil harbi şaşırmış olmalılar! bu tufadan salmıştık işleri, çünkü geri planda, rahat marka takılmaktan memnûnduk. bizim için tribün, artık bırakılamayan bir alışkanlıktı sadece, piyiz için, makara için bir bahâneydi. işte böyle böyle kızılcıklı can verdi. bu yeni süreçte kızılcıklı, her ne kadar, kalabalık açısından hâlâ eski heybetini koruyor olsa da, performansı ara sıra eski günlere bir çıtır yaklaşabiliyor olsa da bir zamanlar tellerinde asılı duran union jack ile simgeleştirdiği ruhunu kaybetmişti ve bu ruh çağırılmayla gelmezdi.

biz bu süreci derinden üzülerek izlememize rağmen değiştirmek için hiçbir girişimde bulunmadık. tribün yavaş yavaş ellerimizden gidiyordu ve bunu acı bir şekilde hissettiriyordu; fakat biz niyeyse hep susuyorduk. kara kıştaki her zamanki yüz kişi, külüstür otobüslerin külüstür modelleri, stad çatılarında cambazlık yaparak pankart asanlar, tellerde üstünü başını parçalayanlar, leş gibi alkol kokan ağızlarıyla bağırsakları götünden çıkarcasına bağıranlar; hüznün, acının, kederin arkadaşları, bitik eskişehirspor’un bitik yoldaşları, "elbet bir gün şampiyon olacağız!" diye bağırıp buna inanmayanlar, ne yazık ki artık bunlar yoktular. var ama yok, hâl-i hâzırda mevcûdlar ama görünmez olmuşlar. ıskartaya çıkarılmışlar hep birlikte, tribünün yeni sahipleri eziyor onları gölgeleriyle. istediğin kadar karıştır çadırı, hepsi nafile; kök saldı artık bu ibneler tribüne! siz kimsiniz ulan, sâhibi mi sandınız kendinizi bu tribünün! devir artık bizim devrimiz, siz enayiler bir köşede durun! biz, yüzlerde bir, "vay amına koyim" ifadesiyle izledik tüm bu olan biteni, yeni kurulan düzeni ve onların önderlerini. acı acı güldük enayiliğimize, neyse hesabı iç çektik, baktık işimize. bizim için tribün, bırakılamayan bir alışkanlıktı sadece, piyiz için, makara için bir bahâneydi. bundan kellisi de hikâyeydi.

ancak öyle bir gün geldi ki tribün bizi bıraktı. anlamazdan geldik başlarda bu durumu ama o beton basamakların üzerine her çıktığımızda gerçek yüzümüze elli altıyı yapıştırdı. biz tatar mustafa'nın kızılcıklı'sının son temsîlcileriydik, gerçek kızılcıklı kültürüyle yetişten son kuşaktık. biraz alkol problemimiz var ve eser mikdârda kaynaşıklık içeriyorduk; ama en nihâyetinde tribünü biliyorduk. lâkin bizim bildiğimiz tribünün mî'âdı dolmuştu bunu anlayamıyorduk. doğrularımız yanlış olmuştu artık; elli cepli bol pantolon giyen, saçlara beton gibi jöle döken, kafaya füze rampası gibi şapka iliştiren, feysbukta markalaşmış, yutubu saçma sapan karıya kıza ithâf bestelerle donatmış, mevzulara emanet yerine paspal cep telefonlarıyla zıplamış bu geri zekâlılar belirliyordu şimdi doğruyu yanlışı. ne biz onlara ayak uydurabilirdik ne de onlar bize benzeyebilirdi. bu tabloda iki taraftan birinin çekilmesi gerekiyordu ve çekilmesi gereken taraf da belliydi. 08/09 sezonu, eskişehirspor bizim için yalnızca güzel bir hayâl olan en üst ligdeydi sonunda ve yeni eskişehirsporlular akın akın tribünü doldurmakta; böyle bir vaz'iyyette geçmişin enayilerine ne lüzûm var dedik, yerimizi onlara verdik ve köşemize çekildik. belki nefer grubuna geçebilir, şansımızı bir kez daha orada deneyebilirdik; ancak bu süreç nefer için de aynı şekilde geliştiğinden anlamsız olacağının bilincindeydik. biz misyonumuzu tamâmlamıştık, 2-b denen bataklıktaki kimsesiz eskişehirspor'a ömrümüzü adamış, bu sâyede onu süper lige çıkartmayı başarmıştık. yokluk adamıydık, sefâ sürmekle işimiz yoktu, çektiğimiz cefânın huzûruyla bayrağı artık yenilere teslîm ediyorduk.

ne yazık ki yeniler bizi utandırmayı başaramadılar, beklediğimiz gibi kızılcıklı ismine, eskişehirspor tribünün geçmişine istikrârlı bir biçimde kara çaldılar. bu sırada nefer tribünü günden güne güçlendi, fakat onlar da bu arada kendi sol kapalı ruhlarını yitirdi. ancak bu işlerin doğası gereği artık sahneye çıkmaları gerekiyordu ve nihâyetinde vaktinin geldiğine kanâ'at getirerek bir bahâneyle tribün dışı etkenleri devreye sokarak kızılcıklı'nın önder kadrosunu indirdi. bizi yenilere tercîh eden abilerimiz, bu ilk düştükleri anda bir tekme de bu yenilerden yedi ve sağ kapalıdaki yirmi yıllık kızılcıklı tabelası işte böyle indirildi. nefer bu yaptıklarını tribünü pisliklerden temizliyoruz şeklinde meşrûlaştıradursun esâsen kızılcıklı'nın yeniyetme bitirim tabakasına kapılarını açar bir hâldeydi. ancak murat diri'nin sağlamaya muvaffak olduğu otoritesi bunları dizginliyordu. fakat anlaşılan o ki sonraki senelerde işleri gevşetmiş olacak, şimdiki nefer'in sol kapalı nefer'i ile uzaktan yakından ilgisi kalmamış görünüyor. gerçi takımın süper lig'de figüran olması ile birlikte sportif başarıya göre tribüne gelenlerin kesilmesi ve bu passo masso muhâbbbetleri de elbette onlar için ekstra bir darbe olmuştur. ya'nî kemiğinin çoluk çocuk olduğu bir eskişehir tribününü daha başka nasıl îzâh edeceğiz bilemiyorum. her neyse, anladığım kadarıyla yeni stadda maratona konuşlanarak yeniden bir dirilişin peşindeler, hâliyle bize de hayırlısı demek düşer. fakat bu diriliş, elbette 2004 yılında ölen tribünün dirilişi olmayacaktır. zîrâ 80-90 tribün anlayışının geçerliliğini yitirdiği, devletin tribünler üzerinde hâkimiyetini güçlendirdiği bugünlerde yalnız eskişehir değil bütün türkiye tribünleri ölmüş durumdadır. dolayısıyla en fazla 07/08 sezonundaki hâllerine dönerler ki şimdiye göre bu bile oldukça büyük bir adımdır.

sözün özü, eskişehir tribünü 2004 yılından bu yana ölüdür. sizlerden elbet bu yaşananları bilmeniz, bu tribün hakkında görüş bildirirken buna göre hareket etmeniz beklenemez. ancak daha önce de burada bir vesîleyle yazdığımı hatırlıyorum, şimdiye bakarak bu tribünün gelmişini geçmişini işin içine dâhil ederseniz, bizim küskünler tayfasını iyice üzersiniz. bu kederli yürekleri daha fazla üzmeyelim ya'nî, gerçi ben kederlenmeyi yıllar oldu bıraktım, lan şimdi bir düşündüm bunları yazıyorsam buraya boşa türkü okuyorum demektir de neyse oraları karıştırmayalım, her neyse böyleyken böyle ya'nî, 2004'ten sonrasına sayın sövün gerisi sikimde değil. zzz eskişehir'in gururu küskünler grubu, saygılar selâmlar.

hea son olarak, murat diri hakkında, seversin sevmezsin senin bileceğin iş, yaptıklarını yapmadıklarını eleştirmek istersen seni kimse tutamaz, ancak işi hakâret boyutuna taşımak böyle platformlara yakışmaz. her ne yaşanmış olursa olsun, bir tribün grubunun abisidir o adam, şahsında koca bir grubu temsil eder. sen onun şahsına hakâret edersen o gruptaki herkese etmiş olursun ve sanıyorum bu tip platformlarda prensip olarak böyle şeylere müsâmaha gösterilmiyor. ya'nî demem o ki söveceksen ister kişisel hesaplarına söv, ister kendi kendine, kimse sana bir şey diyemez; ama buraya yazarsan yakışık almaz. o yalnız isterse ben niye milletin diline sakız oldum deyu muhâsebesini kendisi yapar, sen durma burada söv, kime ne faydası var? hadi eyvalla.

asbuke
KIZILCIKLI

(via Arka Beşli Forum)
Bekle Zafer Şarkılarıyla Geçişimizi...
Yukarı
kekillist Liste gör
Yazar


bulut yılmaz
Yaş: -
Katılım: 18/Tem/2016
Yer: istanbul
Online Durum: Offline
Mesajlar: 110
  Alıntı kekillist Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Eyl/2016 saat 14:05
Vallahi soluksuz okudum yazıyı. yazan abimiz çok güzel yazmış. keşke geri dönseler tribüne. bağırmalarına gerek yok orda olsalar yeter.
Yukarı
Takkalı Liste gör
Yazar


ibrahim
Yaş: -
Katılım: 06/May/2014
Yer: eskişehir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 181
  Alıntı Takkalı Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Eyl/2016 saat 14:13
güzel yazı olmuş..
Bir defa değil, bin defa ES ES ES Kİ Kİ Kİ
Yukarı
sisal Liste gör
Usta Yazar


Ali Gündüz
Yaş: 42
Katılım: 19/Haz/2011
Yer: izmir/bornova
Online Durum: Offline
Mesajlar: 1041
  Alıntı sisal Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Eyl/2016 saat 16:45
Kızılcıklı çocukları zaten buradalar ki Kerem Akgören,Aydın taşkınlar,Murat Diri,Mesut Arıbakan ve daha niceleri; Tatar Mustafa abimizden söz etmesek olmaz yaşımız geregi o tribünü bıraktıgında 15 yaşındaydım ve o vakitler babamla açıga girerdik koltuklar yoktu o zamanlar hem açık hemde kızılcıklıda güzel günlerdi efsane bi tribünü izliyorduk karşıdan ama o tribünün gençleri yaklaşık o zaman 21-22 yaşlarında olanlar kimisi ayrılıp 1965 dernegine geçti; kimisi tribünü bıraktı 50 yakın bir tayfada neferi kurdu.. Yeni stadyum ile bu saydıgım üç toplulugun en önde isimlerini Maraton tribününde görürüz ve görecegizde inşallah.. yaşımız geregi Murat abi ve yatfasıyla ortalama 6 yaş fark var ama zamanındaki gökmeydan tayfadanda tanıdıklar yok degil kişisel olarak her kesimden o bu şu demeden tribünde olunmalı ve olunacaktırda.

biri çıkarda peki o zaman sen kimsin derse o bu şu degil deplasmanda arkadaşlarıyla tam ortada olup tribünü ateşlemeye çalışan sıradan eskişehirspor taraftarları yani kilimcinin kör oglu
Anadolu Yıldızı
Yukarı
26birkannn Liste gör
Deneyimli Yazar


İsimsiz
Yaş: -
Katılım: 12/Tem/2015
Yer: İzmir
Online Durum: Offline
Mesajlar: 488
  Alıntı 26birkannn Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Eyl/2016 saat 16:59
kızılcıklı bir başkaydı kim ne derse desin.Yaşım yetseydi Ayderi de izlemek isterdim.
Yukarı
cemege Liste gör
Yazar


Cemal
Yaş: -
Katılım: 29/Nis/2014
Yer: ankara
Online Durum: Offline
Mesajlar: 197
  Alıntı cemege Alıntı  CevaplaCevapla Direct Link To This Post Tarih: 30/Eyl/2016 saat 17:02
AYDER :)))) gerisi hikaye...
ATAM İZİNDEYİZ
Yukarı
 Cevapla Cevapla Sayfa  <1 61626364>


Forum Kısayol Forum İzinleri Liste gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50
Copyright ©2001-2008 Web Wiz

Bu sayfa 0,703 saniyede hazırlanmıştır