‘AMA YAPTIKLARI İYİ ŞEYLER DE VAR’
Sağda solda öyle şeyler söyleniyor ki, “siyaset” dendiğinde işin alfabesinden başlamak zorunlu hale geliyor.
O zaman şuradan başlayalım: Siyaset, vatandaşın verili bir uğraktaki kanaatlerine, duyarlılıklarına ve yönelimlerine göre, tam tamına buradan kalkarak mı şekillenmeli, yoksa bunları belirli bir doğrultuda değiştirmeyi, dönüştürmeyi ve yönlendirmeyi mi hedeflemeli?
Günümüz koşulları düşünüldüğünde, sol-sosyalist siyaset elbette bunlardan ikincisine ağırlık verecektir. Eğer (Kıvılcımlı’nın deyimiyle) ortada “turşuya çevrilmiş” bir halk varsa, başka yolu yoktur. Buna karşılık, burjuva siyaseti her zaman vatandaşın nabzını daha çok hesaba katmak, nabza göre şerbet vermek zorundadır. Ancak, burjuva siyasetinde bile vatandaşın nabzını bir ölçüde aşan bir dönüştürücülük ve yüklenme olmak zorundadır. Öbür türlü, düzenin kendini yeniden üretmesi ciddi tehlikeler ve tıkanıklıklarla karşılaşacaktır.
Hal böyle iken, kendini solda sayan kimilerinde anlaşılması güç, hayli tuhaf kimi yönelimler görülebiliyor. Böylelerinin sahiplendikleri “sol siyaset” anlayışı garip bir “vatandaşlaşmayı” öngörüyor. Özetle şu:
“İyi şeyler yapanları desteklemek gerekir…”
Bu anlayıştan yola çıkıldığında, tarihte hiçbir şeyiyle desteklenmeyecek, yaptığı her şey yanlış tek bir burjuva iktidar bile bulmak imkânsızlaşır. Örneğin, 1930’ların İtalya’sında yaşayan bir vatandaş “ben onu bunu bilmem, Mussolini dönemi en azından tren seferlerini çok düzenli ve dakik hale getirdi” deyip ardından “yaptıkları böyle iyi şeyler de var, desteklemek gerekir” sonucuna varabilirdi. Sinema sanatçısı da çıkardı: “Ben sanatıma bakarım, adamlar bize koskoca Cinecitta’yı hediye ettiler…” Sonra, Türkiye’den bir başkası kalkıp sözgelimi “12 Eylül döneminde Türkiye’de çocuk sağlığı alanında kimi olumlu gelişmeler oldu” tespitini yapar, “bu yanını desteklerim arkadaş” diye devam edebilirdi.
Bunlar ne kadar saçma, ne kadar akıl dışı ise, “ama yaptıkları iyi şeyler de var” deyip AKP aklayıcılığına soyunmak da o kadar saçma ve akıl dışıdır.
“Ama hiç olmazsa TOKİ ile dar gelirli vatandaşı ev sahibi yapıyorlar…”
“Ama en azından sermaye cephesinde TÜSİAD tekeline meydan okuyorlar…”
“İşte bakın, asker vesayetine son veriyorlar…”
“Helal olsun, yeri geldiğinde ABD’ye bile kafa tutabiliyorlar…”
“Bu yönleriyle desteklerim arkadaş…”
Peki, TOKİ’sinden TÜSİAD’ına, asker vesayetinden ABD ile ilişkilere kadar, AKP’nin yaptıkları belirli ve bütünlüklü bir projenin, bir perspektifin, Türkiye’yi dönüştürmeye yönelik kapsamlı bir planın parçaları değil midir? Ya o projeye, perspektife, plana ne diyorsunuz? Bunlar da kabulünüz mü?
Yoksa “bu kadarına benim aklım ermez” mi diyorsunuz?
“Ben yaptıkları iyi şeylere bakarım, o kadar” deyip oturuyor musunuz?
Eğer böyleyse, söylediklerinizi salt sade vatandaş olarak söyleyin, haddinizi bilin ve siyaset adına ona buna, hele hele sola akıl vermeye hiç kalkışmayın.
Sonra, madem sade bir vatandaş olarak salt yapılan “iyi şeylere” bakma iddiasındasınız, bu “iyi şeyleri” nedense hep Menderes, Özal ve AKP dönemlerinde bulmanızda bir gariplik yok mu?
Örneğin, bu ülkede Cumhuriyet’in erken dönemlerinde, tek partili yıllarda hiç mi “iyi şey” yapılmamıştır?
“Yapıldı, ama neyin pahasına?” yanıtını verirseniz, kendinizi de ele verirsiniz. Demek ki, siz de “iyi şeylere” belirli bir bütünlükten hareketle bakabiliyorsunuz ve maliyet hesabı yapabiliyorsunuz. O zaman, AKP’nin yaptığı “iyi şeylere” de gene bir bütünlükten hareketle bakıp aynı hesabı yapmanız gerekir. Deyin ki, “AKP’nin yaptığı ‘iyi şeyler’ şöyle bir dönüştürme planının parçasıdır.”
Ardından, bu plandan yana olup olmadığınızı açıklayın.
Yanaysanız, hiç kıvırtmayın, AKP yandaşısınızdır; AKP yandaşlığınızı açık söylememek için “ama iyi şeyler de yapıyorlar” sözde objektifliğine yatmanız hiç gerekmediği gibi bunu yutan da çıkmaz.
Yok, eğer “ben plan falan bilmem, yapılan iyi şeylere bakarım” tavrında ısrarlıysanız, o zaman bir kez daha haddinizi bilin ve siyaset yapanlara, özellikle soldakilere akıl vermeye kalkmayın.
• • •
“İyi şeyler yaptıklarında desteklemek gerekir…”
Peki, “kötü şeyler” yaptıklarında ne yapmak gerekir?
“Karşı çıkmak” mı?
Hangi konuda, kaç kere, ne zaman ve nasıl karşı çıktınız?
Örneğin, “tutuklulukların cezaya dönüşmesi elbette kabul edilemez” veya “Başbakan zaman zaman ölçüsünü kaçırıyor, üslubunu ayarlayamıyor” dediğinizde bu “karşı çıkma” mı oluyor? Sonra, kendisi bir mevzie yerleşip buradan “iyi şeyleri” destekleyen, “kötü şeyleri” ise eleştiren bir tutum, siyaset midir?
Geçmişte aktifken, “işin içindeyken”, artık hangisiyse örgütünüzle siyaset yaparken böyle mi yapıyordunuz?
Keşke böyle yapsaydınız; o zaman bugüne en azından daha az cüruf devrolurdu.
Alıntı yapılan:Metin Çulhaoğlu